Budva

 

“Ne kadar uzağa gidersem kendime o kadar çok yakınlaşıyorum.” Andrew McCarthy

 

BUDVA GEZİ REHBERİ;

    Eğer Karadağ Balkanların incisi ise Karadağ’ın incisi de Budva diyebiliriz. Ülkenin sayfiye yeri olan Budva, özellikle son yıllarda hem Avrupalılar hem Ruslar hem de Türk vatandaşları tarafından oldukça fazla ilgi gösterilen bir şehir durumunda. Adriyatik Denizi kıyısında yer alan şehrin tarihi geçmişi M.Ö 5’nci yüzyıla kadar dayanıyor ve aynı zamanda Adriyatik kıyısında bulunan en eski yerleşim yeri olarak biliniyor. Tıpkı Kotor’da olduğu gibi Budva da ilk olarak İllyrian Uygarlığı tarafından yerleşim yeri yapılan bir şehir ancak bu yerleşim elbette bilinen anlamda şehir gibi değil. Denize kıyısı olması sebebiyle kurulduğu tarihten beri ticaret merkezlerden birisi olmayı başarmış ve bu sayede yüzyıllar boyunca dünyanın en zengin şehirleri arasında sayılmış. İlk önce Yunanlılar ve daha sonra Romalılar tarafından fethedilmiş ve hem mimari hem kültürel hem de ekonomik anlamda her geçen yıl daha da fazla gelişme göstermiş. Tabi böylesine kıymetli bir coğrafi konuma sahip olmanın bedelleri de ağır olmuş. Her dönemin gücü elinde tutan devleti gözünü Budva’ya dikmiş ve her fethetme girişiminde ağır yaralar almış. Romalılardan sonra Bizanslılar, onlardan sonra Nemancı Hanedanı, 11. Yüzyılda Sıplar, 1442 yılında Venedikliler, Venediklilerden şehri alan Osmanlılar, 1807’de Fransızlar, II. Dünya Savaşı’nda Naziler, ardından İtalyanlar derken en son 2006 yılında Karadağ’ın bağımsızlığını ilan etmesi ile huzura kavuşmuş. Sadece insan eliyle değil, birçok kez büyük depremlere maruz kalması sebebiyle de hem mimari hem ekonomik anlamda yıkımlara uğramış.

    Ön tarafı deniz ve arka tarafı ise dağlarla çevrili olmasından dolayı dönemin en güvenli ve ticarete en elverişli bölgelerinden biri olması, topraklarını genişletmek isteyen ve deniz ticaretine hakim olma arzusu içinde olan ülkeler için her daim cezbedici olmuş. Sahip olduğu doğal setlerin haricinde 9. yüzyılda yapılan şehir surları ile Budva adeta bir kale şehre dönüştürülmüş. II. Dünya Savaşı’ndan sonra turizm alanında önemli bir adım atan ve tabiri caizse atağa geçen Budva, o günden bugüne nefis plajları, eğlenceli gece hayatı, tarihi eski şehir bölgesi ve doğal anları ile yabancı turistlerin gözdesi olmuş. Sahip olduğu uzun ve beyaz kumlu plajları sayesinde ‘’Karadağ’ın Miami’si’’ unvanı almış. Denize kıyısı olan Avrupa şehirlerine kıyasla hem daha sakin hem de daha ucuz olması sebebiyle İngilizlerin, Avrupalıların ve Rusların, vizesiz olması sebebiyle de Türklerin deniz tatili için en fazla tercih ettiği şehirlerden birisi. Kış aylarında nüfusu 20.000 civarı olan bu şehrin, yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin akın etmesi sebebiyle nüfusu yaklaşık 250-300 bin civarı oluyor.

    Budva ile alakalı detaylı bilgileri aşağıda paylaşacağım ancak Budva’ya geçmeden önce Karadağ’ı tanımamız gerekiyor. Balkanların parlayan yıldızı Montenegro ya da bizim bildiğimiz adı ile (İtalyanca Monte: Dağ ve Negro: Kara anlamına geliyor) Karadağ; Adriyatik Denizi’ne kıyısı olan, AB adayı olmasından dolayı para birimi olarak Euro kullanan ve turizm sektöründe büyük bir atılım gerçekleştiren küçük bir Balkan ülkesi. 2025 yılından önce Avrupa Birliği’ne girmesi bekleniyor, bu yüzden başta Türk vatandaşları olmak üzere çevre ülkelerin iş adamları tarafından son zamanların en gözde yatırım ülkesi olarak görülüyor. Hatırı sayılır ölçüde yatırım alan, şirket kurulan ve özellikle emlak sektörü açısından hayli rağbet gösterilen bir ülke. Orta ölçekte bir şirket kurulması veya belirlenen miktarın üzerinde yatırım yapılarak emlak alınması şartıyla vatandaşlık verildiği için de özellikle Türk vatandaşlarının gözdesi olmuş durumda.

    Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Hırvatistan ve Kosova ile sınırı olan, dağların ve tepelerin arasında kalan ayrıca Adriyatik Denizi’ne de kıyısı olan Karadağ, tam anlamı ile ilk olarak 7. yüzyılda Sırplar tarafından yerleşim yeri yapılmış. Osmanlı döneminde, Venedik Cumhuriyetine bağlı olan Karadağ; ilk önce I. Murad, daha sonra da 2. Bayezid tarafından kuşatılmış ancak ele geçirilememiş. Fatih Sultan Mehmet döneminde ise kuşatma sağlanarak Karadağ tam anlamı ile Osmanlı hakimiyeti altına girmiş Rumeli Beylerbeyliğine bağlı bir sancak yapılmış. Uzun bir süre Osmanlı egemenliği altında kaldıktan sonra 1877 yılında yaşanan Osmanlı-Rusya Savaşı’nda Karadağ, Rusya için savaşmış ve savaş sonrasında imzalanan Ayastefanos ve Berlin antlaşmaları ile bağımsızlığını kazanmış. Yugoslavya’nın dağılması sonucu Sırbistan ile birlikte 2003 yılında federatif yönetime geçen ve 2006 yılında yapılan referandum sonrasında ise bu yönetim birliğinden ayrılarak farklı bir devlet statüsü kazanan Karadağ’ın resmi dili Karadağca ancak en fazla konuşulan dil Sırpça ve ardından da Boşnakça. Tarih boyunca Venedik Cumhuriyetinden ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan hem kültürel hem de mimari açıdan fazlaca etkilenmiş bir ülke. Ülke nüfusunun %60’ı Ortodoks Hıristiyan olan Sırplar ve Karadağlılar, kalan %40 ise Müslüman Arnavut ve Boşnaklar.

ULAŞIM: Budva’ya ulaşmak için birçok farklı alternatifiniz mevcut. Budva’da havalimanı yok ama 25 kilometre uzaklıkta bulunan Tivat şehrine ait havalimanı uluslararası uçuşlar için kullanılıyor. Eğer ülkemizden havayolu ile gitmek istiyorsanız Air Serbia firması ile Belgrad aktarmalı olarak, yaklaşık 900-1000 Türk Lirasına bilet alıp Tivat Havalimanı’na inebilirsiniz. Eğer Balkan turunuzun Sırbistan’dan sonraki durağı olacaksa Belgrad’dan direkt uçuş ile kolayca Tivat’a ulaşabilir, indikten sonra taksi veya otobüs ile Budva’ya geçebilirsiniz. Tivat-Budva arası yolculuk otobüsle yaklaşık 1 saat sürüyor, her yarım saatte bir otobüs var ve bilet ücreti 3 Euro. Havayolu kullanacak olanlar için bir diğer seçenek ise Türk Hava Yolları ile direkt Podgorica’ya uçmak ve ardından otobüsle veya taksiyle Budva’ya geçmek. İstanbul-Podgorica biletleri 1000-1200 Türk Lirası civarında. Podgorica’da indikten sonra taksi ile otobüs terminaline geçmeniz ve otobüse binmeniz gerekiyor, Podgorica-Budva otobüs bileti ücreti 5 Euro ve yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Her yarım saatte bir otobüs kalkıyor, yani ne zaman giderseniz gidin otobüs bulabilirsiniz. Podgorica Havalimanı’ndan şehir merkezi taksi ile 15 Euro, oradan sonra da otobüs 5 Euro yani toplamda 20 Euro ancak 2 veya daha fazla kişiyseniz Podgorica’da indikten sonra pazarlık yaparak taksiye binmeniz hem daha uygun hem de daha zahmetsiz olacaktır. Podgorica Havalimanı’nda göreceğiniz taksiler ile iyi bir pazarlık yaparsanız, 35-40 Euro ücret karşılığında zahmetsiz bir şekilde direkt olarak Budva’ya geçebilirsiniz. Podgorica Havalimanı’ndan direkt Budva’ya giden otobüs yok, otobüsle gidecekseniz her halükarda ilk olarak Podgorica otobüs terminaline ulaşmanız gerekiyor ayrıca Podgorica Havalimanı’ndan şehir merkezine de otobüs yok, tek seçeneğiniz taksiye binmek.

    Budva benim Kotor’dan sonraki durağımdı. Kotor’a da Mostar-Bosna Hersek’ten geçtim. Eskiden Mostar-Kotor arası sefer düzenleyen otobüsler, bir Hırvatistan şehri olan Dubrovnik’e uğramadan Kotor’a gitmiyordu. Bunun için de Schengen Vizesine veya yeşil pasaporta sahip olmanız gerekiyordu ancak günümüzde birçok firmanın Hırvatistan sınırından geçmeden direkt olarak Kotor’a giden seferi mevcut. Eğer siz de Mostar’dan geçmeyi düşünüyorsanız; Mostar otobüs terminaline gidin, gişede duran görevliye Kotor’a gitmek istediğinizi ancak Dubronik’e uğramayan sefer olması gerektiğini söyleyin ve biletinizi alın. Eğer iletişim problemi yaşarsanız ‘’NO DUBROVNİK’’ veya ‘’NO CROATİA’’ demeniz yeterli olacaktır. Ben aynen bu şekilde yaptım ve bana Lalatovic Travel firmasına ait, direkt Kotor’a giden sefer için bilet verdiler. Bilet ücreti 25 Euro ve yolculuk ise Hırvatistan’a girmemek adına dağ yollarından gidildiği için yaklaşık 7-8 saat sürüyor. Gümrük geçişi çok rahat; görevli polis otobüsün içine geliyor, pasaportları topluyor ve mühürleyip geri getiriyor. Bu işlem ortalama 20-25 dakika sürüyor. Kotor’dan sonraki durağım Budva oldu, iki şehir arasında her yarım saatte bir sefer düzenleniyor. Bilet ücreti 3 Euro ve yolculuk 1 saat sürüyor. Eğer Tivat veya Herceg Novi şehirlerinden sonra geçecekseniz de aynı şekilde her yarım saatte bir otobüs var ve mesafe çok yakın. Budva otobüs terminali şehir merkezine çok yakın, yürüyerek 15-20 dakika içinde old town denilen eski şehir bölgesine girmiş olacaksınız. Budva Kotor’a kıyasla daha büyük bir şehir olduğu için oteller şehrin dört bir tarafına yayılmış durumda ancak her şekilde istediğiniz yere yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Eğer yürümek istemezseniz otobüs terminali çıkışında göreceğiniz taksilere binebilirsiniz, taksi ücretleri gayet makul. Bazı taksiciler taksimetre açmak istemiyor, sabit bir fiyat söylüyor bu yüzden pazarlık yapmayı sakın unutmayın.

    Dediğim gibi Budva otobüs terminali şehir merkezine çok yakın, dilerseniz 1 gün öncesinden gidebilir ve sonraki şehrinizin biletinizi alabilirsiniz. Eğer biletinizi online almak istiyorsanız; Balkanlar genelinde otobüs biletlerini Balkanviator, Busbud ve Busticket4me adreslerinden satın alabilirsiniz. Dilerseniz bu adreslerden otobüs seferlerini öğrenebilir, ardından terminal içerisinde bulunan gişeden de biletinizi alabilirsiniz. Biletinizi online alırsanız mutlaka çıktısını yanınızda bulundurun derim çünkü genellikle otobüs kaptanları telefondan gösterilen biletlere itibar etmiyor. Unutmadan ekleyeyim; bir diğer ulaşım seçeneği de Blablacar isimli uygulama; kalkış ve varış yerini seçerek sizinle aynı tarihlerde özel aracı ile seyahat edecek birine uygun bir ücret ödeyerek yol arkadaşı olabilirsiniz. Yolculuk aramak için Blablacar adresini ziyaret edebilirsiniz. Özellikle uzun mesafe yolculuklarda kurtarıcınız olabilir.

KONAKLAMA: Budva, Karadağ’ın en turistik şehri olduğu için onlarca farklı otel, hostel, pansiyon ve kiralık ev seçeneği bulunuyor. Ben seyahatlerimi düşük bütçeler ile yaptığım için genellikle hostelde konaklamayı tercih ediyorum ve sizlere de böyle yapmanızı tavsiye ederim. Hosteller hem çok hesaplı oluyor, hem mutfakta kendi yemeğinizi yapabiliyorsunuz hem de gezgin gençler tarafından tercih edildiği için ortamı çok eğlenceli oluyor. Ben araştırma yaparken sadece hostellere baktığım için karar vermem kolay oldu ama siz bütün seçeneklere bakacaksanız işiniz çok zor, yüzlerce farklı alternatif var. Benim kaldığım Saki Apartment (Saki Hostel) isimli yer, aslında sonradan pansiyona dönüştürülmüş 4 katlı büyük bir müstakil konut. Birçok farklı oda seçeneği mevcut, standart bir hostel gibi düşünmeyin, süit otel odası konforunda çift kişilik odalar var. Sahipleri inanılmaz ilgili, kapıdan adımınızı atar atmaz elinize buz gibi taze sıkılmış portakal suyu tutuşturuyorlar, yanına da kurabiye koyuyorlar. Salkım salkım üzümleri olan asmanın altında oturabileceğiniz ve hatta bilardo oynayabileceğiniz keyifli bir bahçesi ayrıca plaja gitmeden güneşlenebileceğiniz bir de havuzu var. Ben buradan çok memnun ayrıldım, plajlara yakın ama eski şehir bölgesine biraz uzak bir konumda kalıyor. Yine de ben hiç toplu taşıma veya taksi kullanmadan her gün Old Town denilen eski şehir bölgesine yürüyerek gidip geldim. Gecelik ücreti 16 Euro, ekstra 2-3 Euro vererek kahvaltı da yapabiliyorsunuz.

    Uzun lafın kısası; eğer Budva’ya giderseniz bu hostelde konaklayın, kesinlikle pişman olmayacaksınız. Burayı beğenmemişseniz veya Old Town’a yakın bir yer arıyorsanız; tam olarak Old Town'un göbeğinde yer alan Freedom Hostel Budva tam size göre, mutlaka alternatifleriniz arasında bulunurun derim. Diğer hostel seçeneklerini Hostelworld adresinden, otel ve apart seçeneklerini ise Booking adresinden kontrol edebilirsiniz. Eğer hostelde konaklamak size göre değilse ve yıldızlı otellerin ücretlerine de bütçeniz yetmiyorsa, benim kaldığım hostelin çevresinde daha birçok farklı pansiyon ve kiralık ev bulunuyor. Kiralık evler özellikle kalabalık gruplar için ideal. Böyle bir düşünceniz varsa ve online rezervasyon yapmayacaksanız, mutlaka girişte pazarlık yapın. Otobüsten indiğiniz anda elinde ‘’Sobe’’ yazan tabelalar tutan insanlar göreceksiniz. Bunlar, evlerini veya evlerinin odalarını kiralamak isteyen insanlar. Zaten şehirde gezerken birçok evin duvarında ‘’Sobe’’ ibaresini göreceksiniz, bunlar kiralık evler. Eğer risk almak istemiyorum diyorsanız gitmeden önce Airbnb adresini kullanarak kiralık evlere bakabilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.

YEME-İÇME: Karadağ uzun yıllar boyunca Venediklilerin hakimiyeti altında kaldığı için hangi şehre giderseniz gidin bir İtalyan etkisi görebilirsiniz. Tıpkı Kotor’da olduğu gibi Budva mutfağına da İtalyan yemek kültürü hakim. Özellikle Stari Grad denilen eski şehir bölgesinin her ara sokağında, taş fırında İtalyan pizzası yapan bir pizzacı görebilirsiniz. Bu pizzacılar genel olarak take away yani al-git usulü çalışıyor. Dilerseniz tüm dilerseniz de dilim alabiliyorsunuz, dilimler epey büyük ve doyurucu. Dilim pizzaların fiyatları 2-4 Euro arası değişiyor. Düşük bütçeli bir seyahat yapıyorsanız ve yemeğe fazla para harcamak istemiyorsanız, bu pizzacılar kurtarıcınız olacaktır. Pizzayı illaki ayakta yemeniz gerekmiyor tabi, yine eski şehir bölgesinde birçok farklı otantik pizza restoranı bulunuyor. Gözünüze güzel gelen birine oturabilirsiniz, porsiyonlar 10-12 Euro civarında. Eğer yöresel bir tat denemek istiyorsanız; Kastradina isimli yemek, Karadağ'ın en ünlü ve en geleneksel yemeği. Kurutulmuş dana etinin ıspanak, lahana, pazı gibi çeşitli sebzelerle marine edilerek pişirilmiş hali diye tanımlayabiliriz. Stari Grad denilen eski şehir bölgesinin en popüler restoranı; Kotor’da da şubesi bulunan Konoba Portun isimli otantik restoran. Burada Kastradina da dahil olmak üzere birçok farklı yöresel yemeği tatma imkanı bulabilirsiniz. Burek denilen kıymalı, ıspanaklı, peynirli, patatesli börekler her Balkan şehrinde olduğu burada da popüler ve pekara denilen fırınlarda satılıyor. Aynı şekilde tüm Balkan şehirlerinde meşhur olan ve İnegöl Köftesine benzeyen, Cevapcici veya Cevapi denilen parmak köfteleri de birçok restoranda bulabilirsiniz. Budva’nın sahil kenarında yan yana dizilmiş onlarca farklı restoran mevcut ve hepsinin de genel olarak karides, midye, istiridye, ıstakoz ve ahtapot gibi deniz mahsulleri meşhur. Bu restoranların en ünlü olanı, deniz üzerinde iskelesi de bulunan Jadran Restaurant. Fiyatlar diğer restoranlara kıyasla biraz daha yüksek ama hem lezzet hem servis hem de konum açısından en iyisi ve en popüler olanı bu restoran diyebilirim. En çok tercih edilen yemek ise karışık deniz mahsulleri olan Fisherman’s Plate, fiyatı da ortalama 25-30 Euro civarı. Tur teknelerinin kalktığı iskelenin hemen yanında bulunuyor ve özellikle hafta sonları rezervasyonsuz yer bulmanız imkansız. Eğer eski şehir bölgesinde şarap menüsü geniş bir restoranda romantik bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, Kotor’da da şubesi bulunan ve şehrin en köklü restoranlarından birisi olan Astoria Restaurant tam size göre. Karadağ’ın en ünlü şarabı olan Vranac markasına ait şarap çeşitlerini de yine bu restoranda bulabilirsiniz. Eğer tercihinizi Türk yemeklerinden yana kullanmak isterseniz; şehrin en popüler Türk restoranı, Stari Grad denilen eski şehir bölgesinde bulunan Dvorište by Bahçe isimli restoran. Yemyeşil bahçesi, açık havada keyifli bir akşam yemeği yemek için en ideal adreslerden birisi. Karadağ’da Kastradina isimli yemekte de olduğu gibi kuru et çok meşhur, marketlerde kilosu 15-20 Euro arasında değişiyor ve Avrupa genelinde yiyebileceğiniz en iyi kuru etler diyebilirim. Şehrin en büyük süpermarketlerinden birisi olan Aroma Market’ten alışveriş yapabilir ve dilerseniz konakladığınız yerin mutfağında kendi yemeğinizi hazırlayabilirsiniz. Balkan şehirlerinde göreceğiniz Şopska denilen peynirli salata, mısır unu ve tereyağı kullanılarak yapılan Kaçamak isimli tatlı ayrıca Priganice denilen ve bizde lokma olarak bilinen tatlı da yine şehrin popüler lezzetlerinden. Budva’da ne içilir diye sorarsanız kesinlikle bir İtalyan kokteyli olan Aperol Spritz derim. Muhteşem bir tadı var ve ücreti ortalama 8 Euro. Eğer yerel biralarının tadına bakmak istiyorsanız aslında bir Sırp birası olan Niksicko ülkenin en popüler birası, fiyatı ortalama 1-1.5 Euro.

GECE HAYATI: Gece hayatı konusunda Karadağ’ın en hareketli şehri hiç kuşkusuz Budva. Sadece Karadağ değil, Avrupa genelinde de gece hayatı konusunda en iyilerden birisi çünkü Adriyatik Denizi kıyısında yer alıyor ve çok fazla İngiliz, Rus ve Avrupalı turist var. Denize kıyısı olan her şehirde gece hayatı hareketlidir ama Budva’yı diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliği ucuz olması. Tabi bu her mekan için geçerli değil ama genel anlamda Budva’da içki fiyatları diğer sahil şehirlere kıyasla daha uygun. Gece kulübü, bar, pub, kafe… Budva’da ne ararsanız var. Sadece denize girmek için değil, sırf gece hayatı için bile hafta sonları çevre şehirlerden insanlar Budva’ya akın ediyor. Şehrin en iyi gece kulübü olarak kabul edilen Top Hill isimli mekan, adından da anlaşılacağı üzere Budva’nın sırtını yasladığı dağların yamacında, şehri yukarıdan gören bir tepe üzerinde bulunuyor. Kulüpten yükselen lazer ışıklarını mutlaka görürsünüz. Budva’nın en iyi ve en popüler gece kulübü ayrıca Balkanların en büyük ve Avrupa’nın da en iyi açık hava kulüplerinden birisi. Toplam kapasitesi yaklaşık 5 bin kişi. Özellikle festival dönemlerinde dünyaca ünlü Djlerin sahne aldığı, eğlencede sınır tanımayan bir mekan. En iyi olduğu için haliyle fiyat açısından da en pahalı olan yer burası. Damsız girilebiliyor ancak hafta sonları giriş ücreti 15 Euro, aklınızda bulunsun. Şehir dışında kaldığı için taksiyle gidip gelmek zorundasınız ve bir gece kulübü olduğu için taksicilerin hem giderken hem de dönerken fahiş fiyat çekebileceğini unutmayın. Bu yüzden ne yapıyoruz? Taksiye binmeden önce pazarlığımızı yapıp, ödeyeceğimiz ücreti net olarak belirledikten sonra biniyoruz. Şehrin diğer popüler gece kulüpleri, her sahil şehrinde olduğu gibi Budva’da da deniz kenarına sıralanmış vaziyette. Sahilde bulunan Ambiente Club, Top Hill’den sonra Budva’nın en iyi açık hava kulübü denilebilir. Giriş ücreti yok, damsız girilebiliyor ve fiyatlar Top Hill’e göre daha makul seviyede. Sahile indiğiniz zaman bangır bangır müziğini duyarsınız, iyi bir yer tutmak istiyorsanız erken gitmenizde fayda var çünkü aşırı kalabalık oluyor. Ambiente’nin hemen yanında göreceğiniz Trocadero Club da şehrin sahil kenarında bulunan en iyi mekanlarından. Giriş ücreti 8 Euro, gelenler nispeten biraz daha kalburüstü, damsız girilebiliyor ve içki fiyatları Ambiente’den daha pahalı. Burası da erkenden dolmaya başlayan mekanlardan birisi, aklınızda olsun. Yine sahil şeridinde bulunan ve Rusların gözdesi olan Paris Night Club, ortasında minyatür bir Eyfel Kulesi yer alan ve şehrin en lüks mekanlarından sayılan bir gece kulübü. Giriş ücreti yok, damsız girilebiliyor ama fiyatlar pahalı. Sahilde bulunan bir diğer popüler mekan Maltez Club, ortasında minyatür bir korsan gemisi bulunan ve konsept partileri ile ün salan bir gece kulübü. Giriş ücreti 10 Euro ve damsız girilebiliyor. Eğer aradığınız bir beach club ise hem gündüzleri hem de geceleri hizmet veren, başta köpük partisi olmak üzere gün içerisinde birbirinde farklı konseptlerde partiler düzenlenen Mr. Stefan Braun, farklı ülkelerde de şubesi bulunan popüler bir beach club. Buraya özellikle gece gitmeniz gerekmiyor, gündüz saatlerinde de oldukça hareketli. Hem denize girebilir hem de deniz arasında partileyebilirsiniz. Fazla gürültülü olmayan, eğlenirken sohbet edebileceğiniz, daha sakin bir yer arıyorsanız, yine sahilde bulunan ve soft müzikler çalan Jardin tam size göre diyebilirim. Aynı şekilde sahilde bulunan Old Fisherman’s Pub da yemekten sonra biranızı, şarabınızı veya kokteylinizi yudumlarken muhabbet edebileceğiniz popüler mekanlardan birisi. Eğer Stari Grad denilen eski şehir bölgesinde bir yer olsun diyorsanız Casper Bar hem ortamı hem de kokteylleri ile ünlü, oldukça popüler bir mekan.

    Budva’da gece kulüpleri ne kadar dolu olursa olsun, kanun gereği saat 01.00’da kepenk indiriyor. Bu konuda oldukça katı bir prosedürleri var, kesinlikle taviz verilmiyor. Sadece şehir merkezi dışında kalanlar ve özel statüye sahip olanlar gece 01.00’dan sonra açık kalabiliyor. Sahil şeridinde bulunan mekanlardan Maltez Club, Paris Night Club ve Trocadero Club sabah 05.00’a kadar açık. Eğer gittiğiniz mekan 01.00’da kapanırsa üzülmeyin, mekandan çıkanları takip edin çünkü hepsi hala açık olan başka bir mekana gidip geceye orada devam edecek. Budva’nın gece kulüplerinde turist kazıklamak oldukça yaygın bir durum, özellikle içkinizi gidip bardan kendiniz almaz da garsona sipariş ederseniz, bahşişi peşin olarak ödeyeceğinizden şüpheniz olmasın. Bu konuda çok dikkatli olun, gidin içkinizi kendiniz alın ve fiş isteyin. Bir diğer konu ise mekanla ortak çalışan, iyi fiziğe sahip güzel kadınlar. Yanınıza gelir, sizinle sohbet etmeye başlar, siz de gaza gelir ve içki ısmarlamak isterseniz menünün en pahalı içkisini ısmarlayacağınızdan emin olabilirsiniz. Gece kulüplerinde loca kapatmak istiyorsanız şişe açtırmanız lazım, tabi fiyatlar da buna göre şekillenecektir. Eğer locada takılırsanız, gelen gideniniz eksik olmaz. Potansiyel bir kaz olarak göründüğünüz için ziyaretçiniz çok olur. Tabi bu durumu lehinize de çevirebilirsiniz, orası tamamen şahsi becerinize kalmış.

ALIŞVERİŞ: Budva’nın en büyük alışveriş merkezi, Old Town bölgesinin hemen dışında, şehrin ana caddesi Mediteranska Caddesi üzerinde göreceğiniz TQ Plaz Shopping Center. Her neye ihtiyacınız varsa, bu alışveriş merkezine uğramanız yeterli olacaktır. Mediteranska Caddesi genel olarak şehrin alışveriş caddesi olarak kabul edilir, dünya markalarına ait mağazaları bu caddede bulabilirsiniz. Sadece bilindik markalar değil aynı zamanda yerel tasarımların satıldığı butikler ve sadece İtalya’da bulabileceğiniz, gerçek deri veya 1. sınıf kumaş kullanılarak yapılan tasarım ürünler de mevcut. Eğer hediyelik eşya almak istiyorsanız, Stari Grad denilen eski şehir bölgesinde onlarca farklı hediyelik eşya mağazası bulabilirsiniz. Bu mağazalardan seramik, biblo, magnet, kapa denilen yerel şapka, tişört, kupa, çanta vs. alabilirsiniz. Eğer daha orijinal bir şey almak istiyorsanız; Stari Grad bölgesinde bulunan tarihi kalenin hemen karşısında, Pazar günleri kurulan bit pazarına uğrayabilir ve antika eşyalara göz gezdirebilirsiniz. Budva’dan özel olarak alabileceğiniz şeylerden birisi de Vranac marka şaraplardır, süpermarketlerden veya eski şehir bölgesinde bulunan şarap mağazalarından satın alabilirsiniz.

 

BUDVA GEZİLECEK YERLER;

    Karadağ’ın en güzel şehri hiç kuşkusuz Budva, bunu Karadağ’ı gezmiş kime sorarsanız sorun aynı cevabı alırsınız. Denizi, mavi bayraklı plajları, tarihi dokusu, yemyeşil doğası, gece hayatı, deniz mahsulleri ve İtalyan mutfağı ile giden herkesin gönlünde taht kuran bir şehir. Eminim sizler de bir kez Budva’ya gittikten sonra tekrar tekrar gelmenin planlarını yapacaksınız. Denizi çok güzel, hem dalga yok hem de pis değil. Plajlar zaten muhteşem, hava da rüzgarlı değilse, memnun olmamanız için hiçbir sebep yok. Deniz kenarında bulunan kafeler, beach clublar, restoranlar, gece kulüpleri, tekne turları ve su aktiviteleri, tam anlamı ile bir sonraki deniz tatillerinizde Budva’yı ilk sıralara yazdıracak seviyede. Avrupalılar Budva için ‘’küçük İbiza’’ diyorlar, gerçekten de hem deniz hem gece hayatı hem de casinolar konusunda İbiza’nın birkaç boy küçüğü diyebilirim. Stari Grad denilen eski şehir bölgesinin benzerliğinden dolayı ‘’küçük Dubrovnik’’ de deniliyor. Ülkemizin tatil beldeleri ile kıyas yapacak olursak; gece hayatını bilmem ama deniz konusunda asla bir Antalya veya Muğla değil. Budva’nın bu kadar popüler olmasının sebebi hem tarihi dokuyu hem de denizi bir arada sunabiliyor olması. Old Town olarak da adlandırılan 2500 yıllık eski şehir bölgesi, adeta labirent gibi birbirine bağlanan dar sokaklarında gezmeye doyamayacağınız, kaybolmaktan deli gibi keyif alacağınız bir yer. Eski şehrin 9. yüzyıldan kalma heybetli surlarından içeriye adım attığınız andan itibaren bambaşka bir aleme giriş yapıyor, farklı bir ruh haline bürünüyorsunuz. Yürürken atılan her adım, insanı Orta Çağ’a doğru bir adım geriye götürüyor. Sadece Stari Grad değil, Budva’nın yeni yerleşim bölgesi de kendine hayran bırakıyor. Sokaklar tertemiz, caddeler düzenli, parklar alabildiğine yeşil, şehir sakin ve güvenli. Tabi fiyatlar da Avrupa’da deniz tatili yapabileceğiniz şehirlere kıyasla çok daha uygun olduğu için Budva, binlerce gezgin ve turistin aklını çelmeyi başarıyor. Zaten ülkenin en fazla turist çeken şehri. Sizler de ne yapın edin, Karadağ Avrupa Birliği’ne girmeden önce atlayın uçağa, Kotor ve Budva’yı gezin, gelin.

Stari Grad (Old Town): Avrupa’nın birçok şehrinde örneklerini görebileceğiniz Stari Grad denilen eski şehir bölgesi, Adriyatik kıyısında yer alan en eski ve günümüze kadar en iyi şekilde korunan Orta Çağ yerleşkelerinden birisi. Yukarıda da bahsettim, Budva’nın eski şehir bölgesinin labirent gibi birbirine bağlanan ara sokaklarında yürümek inanılmaz keyifli. İnşa edildiği dönemlerdeki gibi halen günümüzde de insanların huzur içinde yaşadığı ikametlere, alışveriş yapabileceğiniz mağazalara, restoranlara, otellere ve aynı zamanda tarihi dokuyu derinden hissedebileceğiniz surlara, 8 farklı giriş kapısına, kiliselere ve bir kale ile eklentilerine sahip. Yaklaşık 2500 yıllık tarihe sahip Old Town, çoğunluğu Venedikliler olmak üzere yüzyıllar boyunca birçok farklı medeniyetin etkisi altında kalmış ve halen bu medeniyetlerin izlerini taşıyor. Ara sokaklarda gezinmenin, yemek yemenin ve alışveriş yapmanın haricinde dilerseniz akşamları kurulan açık hava sahnesinde düzenlenen çeşitli etkinliklere de katılabilirsiniz. Kotor’un eski şehir bölgesi daha büyük olmasına rağmen sokakları daha kalabalık ve bazen dar sokaklarda gezinmek oldukça zor olabiliyor, Budva’ya gelenlerin birçoğu vaktini plajlarda geçirdiği için Budva Stari Grad bölgesi nispeten daha sakin oluyor, bu sayede de yürümek çok daha keyifli bir hal alıyor. Sizlere tavsiyem; plajlara dadanmadan önce en az 1 tam gününüzü eski şehir bölgesine ayırın ve her sokağını görün.

Citadel (Kale-Hisar): Eski şehir bölgesi içinde, oldukça stratejik bir konumda bulunan Citadel, Budva’yı deniz tarafından gelebilecek saldırılara karşı savunabilmek amacıyla inşa edilmiş bir hisar. Citadel’in geçmişi 9. yüzyıla kadar uzanıyor. Yapıldığı dönemden bu yana maruz kaldığı saldırılar ve depremlerden dolayı birçok kez restore edilmiş ve bu restorasyon çalışmaları esnasında da 6. yüzyılda inşa edildiği düşünülen bir kilisenin kalıntılarına ulaşılmış. Uzun yıllar devlete ait bir tiyatro alanı olarak kullanılmış ancak günümüzde özel bir şirket tarafından işletiliyor. İçerisinde gemi maketleri sergilenen bir müze, yabancı kaynaklar bulabileceğiniz bir kütüphane ve Adriyatik Denizi’nin muhteşem manzarası eşliğinde yemek yiyebileceğiniz bir restoran bulunuyor. Surların en üst noktasına çıktığınız zaman, hem Adriyatik Denizi’nin uçsuz bucaksız masmavi tablosunu hem de Stari Grad bölgesinin tarihi binalarını tepeden görebilirsiniz. Giriş ücreti 3.5 Euro ve saat 19.00’da kapanıyor.

Aziz Ivan Katolik Kilisesi (St. John Kilisesi): Citadel’in hemen yanında göreceğiniz, Aziz John Kilisesi olarak da bilinen St. Ivan Church; saat ve çan kulesi, kilise ana binası ve piskoposluk binası olmak üzere 3 ayrı parçadan oluşuyor. Saat kulesi 1867’de eklenmiş ama yazılı belge olmadığı için kilise binasının tam yapılış tarihi bilinmiyor. Kesin olmamakla birlikte araştırmacılar tarafından 7. yüzyılda inşa edildiği kanısına varılmış. Bu tarih ile de Stari Grad bölgesinin en eski yapısı olduğu düşünülüyor. Gotik mimarinin göz alıcı örneklerinden biri olan kilise, tarihi ve kültürel değeri olan birçok farklı objeye sahip. İç duvarlarında yer alan ikonolar ve freksler kesinlikle görülmeye değer. Bu ikonolardan en ünlü olanı; şehri saldırılardan ve korsan baskınlarından koruduğuna inanılan, “kutsal olan her şeyin azizi” anlamı gelen, İsa Mesih ve Meryem Ana’nın tasvir edildiği Büyük Panagia ikonosu.

Azize Maria Kilisesi (Santa Maria in Punta Church): Citadel’in hemen altında, eski şehrin denize bakan sularının dibinde göreceğiniz Santa Maria Kilisesi, arkeolojik çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılan yazıta göre net olarak 840 yılında inşa edilmiş. Efsaneye göre İspanyol denizciler surların dibine bir Meryem Ana heykeli bırakmış, yıllar boyunca bu heykelin şehri saldırılardan koruduğuna inanılmış ve daha sonraları da burası kutsal bir yer kabul edilerek bu kilise inşa edilmiş. Günümüzde sergi alanı olarak kullanılıyor.

Holy Trinity Kilisesi (Holy Trinity Church): Adını baba-oğul-kutsal ruh üçlemesinden alan ve ‘’kutsal üçlü kilisesi’’ anlama gelen kilise, konum olarak Citadel ve Aziz Ivan Kilisesi’nin hemen önünde yer alıyor. 1797 yılında Venedik Cumhuriyeti'nin çöküşünden sonra Avusturya, Karadağ Piskoposu tarafından desteklenen Budva'nın Ortodoks nüfusunun talebi üzerine Kutsal Üçlü Kilisesi'nin inşasına izin vermiş ve yapımı 1804'te bitmiş. Giriş kapısının üzerinde kutsal üçlünün tasvir edildiği bir mozaik var ancak Bizans tarzı bu kiliseyi özel kılan en önemli ayrıntısı; 19. yüzyılda Yunan ikonograflar tarafından yapılan ve büyük sanatsal değere sahip olan ikonostas (papazın durduğu bölüme yapılan süsleme). Kilisenin olduğu yer Starogradaski Meydanı olarak geçiyor ve hemen önünde yukarıda da bahsettiğim açık hava sahnesi ayrıca Budva'da doğan, tanınmış bir yazar ve politikacı olan Stefan Mitrov Ljubisa'nın mezar taşı bulunuyor. Kiliseye giriş ücreti 2 Euro.

Aziz Sava Kilisesi (St. Sava Church): Santa Maria in Punta Kilisesi’nin hemen bitişiğinde, eski şehrin surları üzerinde yer alan bu kilise, Sırp Ortodoks Kilisesi'nin kurucusu olan Aziz Sava’ya adanmış. Günümüzde dini ritüellerin olmadığı kilisenin iç duvarlarında 7. yüzyıla tarihlenen freksler bulunuyor. Bu yüzden eski şehrin en değerli yapılarından birisi olarak kabul ediliyor. Surların üzerinde olmasından dolayı Azize Maria Kilisesi’nde olduğu gibi bu kilise ile alakalı da bugüne kadar birçok farklı efsane anlatılmış.

Budva Şehir Müzesi (City Museum of Budva): Eski şehir bölgesinde 19. yüzyıldan kalma 3 katlı bir taş bina içerisine kurulu olan şehir müzesinde, Budva çevresinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen kalıntılar ile başta Venedikliler olmak üzere Yunan, Roma ve Bizans döneminden kalma parçalar sergileniyor. Tarihi M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzanan arkeolojik koleksiyon içerisinde; Helen altınları, farklı vazo türleri, mücevherler, süs eşyaları, mutfak aletleri, çatal bıçak takımı, cam ve kil nesneler ile gümüş tabaklar bulunuyor. Müzenin zemin katında bulunan lapidarium bölümünde ise değerli taşlar sergileniyor. Müzede sergilenen parçalar bu kadarla sınırlı değil; geleneksel kıyafetler, denizcilik ekipmanları, silahlar, geleneksel kıyafetler, mobilyalar ve günlük eşyalar gibi yaklaşık 2000 farklı obje mevcut. Müzenin giriş ücreti 2 Euro ve hafta içi saat 20.00’a kadar açık oluyor. Unutmadan; şehirde ayrıca bir Etnografya ve Arkeoloji Müzesi bulunmuyor. Hem arkeolojik koleksiyonlar hem de etnografik koleksiyonlar şehir müzesinin içerisinde sergileniyor.

Budva Modern Galerisi (Modern Gallery of Budva): Moderna Galerija olarak da bilinen Budva Modern Sanat Galerisi, eski şehir içerisinde yer alıyor ve 1972 yılından beri çeşitli sergiler ile sanatseverleri ağırlamaya devam ediyor. Kurulduğu günden itibaren sergilenecek eserler konusunda katı bir politika izleyen ve gerçekten sanatsal değere sahip olmayan hiçbir esere yer vermeyen Modern Gallery of Budva, bu sayede Balkanların en saygın sanat galerilerinden birisi olmuş. İki farklı salona sahip galeride sadece Karadağlı değil tüm Yugoslavya’nın önemli ressamlarına ait eserler sergileniyor. Eğer ilginizi çekiyorsa mutlaka ziyaret etmelisiniz, giriş ücreti 2 Euro.

Dans Eden Kız Heykeli (Budva Ballerina Statue): Eski şehrin hemen dışında, Mogren Plajı’na gitmek için kullanılan patika yolun kenarında bulunan heykel, arkasında Stari Grad ve Adriyatik manzarası olan bir kayanın üzerine yerleştirilmiş. Artık şehrin simgelerinden birisi haline gelmiş, bu yüzden günün hangi saatinde giderseniz gidin önünde fotoğraf çekinmek için sırada bekleyen turistleri görmeniz kaçınılmaz bir durum. Hakkını yemeyelim, heykelin olduğu kayalık, şehrin en güzel fotoğraf çekinebileceğiniz noktalarından birisi. Heykelin nesilden nesile aktarılan birçok farklı efsanesi var. En bilindik olanı; balerin bir kızın bu kayalıklardan düşüp ölmesi üzerine, hatırasını yaşatmak için öldüğü yere heykelinin yapılmış olması. Bir diğer efsaneye göre; birbirine çok aşık iki sevgili bu kayalıklardan yüzmek için denize atlamış, bu esnada köpek balığı saldırı olmuş, kız kurtulmuş erkek ölmüş. Kız da her gün bu kayalara gelip sevgilisi için dans etmiş. Diğer bir hikâyeye göre ise; dansçı kız tam bu noktadan denizci sevgilisini yolcu etmiş, adam bir daha geri dönmemiş ve kız da burada onu beklerken ölmüş. Bu heykel de dansçı kızın denizci sevgilisine duyduğu aşkı, vefası ve sadakati anısına buraya dikilmiş. Efsaneler saymakla bitmez, hatta biraz yaratıcı olursanız siz de bu heykelle alakalı kendi efsanenizi uydurabilir ve nesilden nesile anlatılmasını sağlayabilirsiniz.

Podostrog (Podmaine) Manastırı: Budva şehir merkezinin yaklaşık 3 kilometre yukarısında, ormanın içine konuşlanmış olan Podmaine Manastırı’nın yapılış tarihi net olarak bilinmiyor ancak içerisinde bulunan yazıtlara göre 1630 yılında restore edilmiş, bu yüzden araştırmacılar 15. yüzyılda inşa edildiği düşünüyor. Crnojevic asilzadeleri tarafından, çok küçük bir kilisesinin kalıntıları üzerine, bir Sırp Ortodoks manastırı olarak inşa edilmiş olsa da uzun süre Karadağ metropollerinin yazlık konutu olarak hizmet vermiş. Ünlü Karadağlı şair ve Metropolit Petar II Petrovic Njegos ve Piskopos Daniel'in daimi ikameti olmuş. 1837 yılında Petar II Petrovich, manastırı Avusturyalılara satmak zorunda kalmış ve Avusturyalılar da manastırı askeri üs ve hapishane olarak kullanmış. 1864 ve 1869 yıllarında manastırda büyük yangınlar çıkmış, 1979 yılında meydana gelen depremde de ağır hasar alınca baştan ayağa restore edilerek 1995 yılında tekrar kullanıma açılmış. Ostrog adını manastırın yakınlarındaki aynı isimli dağdan, Maine adını ise eskiden bu bölgede yaşamış olan Maini boyundan alıyor.  Manastır inşa edildikten sonra hemen yanı başına, nehrin sağ kıyısına bir köprü yapılmış, bu köprü de manastır gibi halen dimdik ayakta duruyor. Manastırın, Adriyatik Denizi ve Budva’yı tepeden seyredebileceğiniz bir terası var, ziyaret ederseniz terasa çıkmayı unutmayın. Her gün 05.00 ve 16.00 saatlerinde ayin yapılıyor, Pazar ayinleri ise 08.30’da başlıyor. Karadağlıların sol bileğinde göreceğiniz Broyanitsy denilen boncuklu bileklikler de bu manastırın bahçesinde satılıyor. Manastıra ulaşmak için taksiye binmeniz gerekiyor, ücret ortalama 5 Euro tutuyor ancak kondisyonunuza güveniyorsanız pekala yürüyerek de çıkabilirsiniz.

Podlastva Manastırı (Podlastva Monastery): Budva şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta, Lastva Grbaljska köyü içerisinde bulunan bu Orta Çağ Sırp Ortodoks Manastırı, rivayete göre İmparator Dušan tarafından 1350 yılında inşa edilmiş. Tarihi boyunca birçok kez yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış ve her defasında yeniden restore edilmiş. 1979 yılında meydana gelen Karadağ depreminde de büyük hasar almış. Bölgenin en çalkantılı en karmaşık dönemlerinde halkın en güvenilir buluşma noktası olmuş. Bu yüzden birçok manevi, kültürel ve politik toplantılara ev sahipliği yapmış. Sadece toplanma yeri değil aynı zamanda bir okul olarak da hizmet etmiş. Manastırın içerisinde yer alan Meryem Ana Kilisesi’nin iç duvarlarına işlenen tarihi freksler kesinlikle gidilip görülmeli.  Buraya ulaşmak için taksiye binmeniz gerekiyor, ücret ortalama 7-8 Euro tutuyor.

Sveti Stefan Adası: Budva denilince akla ilk gelen yerlerden birisi şüphesiz Sveti Stefan Adası. Zaten Karadağ ile alakalı fotoğraflarda ve kartpostallarda da mutlaka kıyısından köşesinden görülür. Sadece Budva’nın değil, tüm Karadağ’ın simge noktalarından, e haliyle de ülkenin en merak edilen yerlerinden birisi. Şehir merkezine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Sveti Stefan Adası, 15. yüzyılda küçük bir balıkçı köyü olarak kurulmuş. Karadağ kayıtlarına göre 15. yüzyılda Osmanlı donanması Karadağ şehirlerini fethetmek için Budva ve Kotor da dahil olmak üzere tüm körfezi kuşatma altına almış. Hava şartlarının kötü olmasından dolayı gemileri demirlemek zorunda kalan Osmanlı Ordusu, Kotor’a karadan saldırmış ancak Karadağlılar coğrafi üstünlüklerini kullanarak Osmanlılara karşı galip gelmeyi başarmış. Yeni bir saldırıya karşı hazırlıklı olabilmek için 1442 yılında Sveti Stefan Adası’nın etrafını surlarla çevirmiş ve korunaklı bir yerleşim yeri haline getirmişler. Uzun yıllar boyunca güvenli yaşamın adresi olan Sveti Stefan, 19. Yüzyılda önemi kaybetmiş ve devam eden yıllarda da şehir merkezine doğru büyük bir göç dalgası başlamış. Adada kalan birkaç aile de devlet eliyle şehir merkezine yerleştirildikten sonra kriz fırsata çevrilerek 2007 yılında oldukça yüklü bir meblağ karşılığında 30 yıllığına Singapur kökenli International Group of Aman Resorts firmasına otel olarak kiralanmış. Misafirlerin dış dünyadan izole olması, denizin en temiz yerlerinden birinde ve daha da önemlisi 600 yıllık binalara ait odalarda konaklama imkanı sunuyor olmasından dolayı dünyanın en pahalı otellerinden birisi. Eğer otelde konaklamayacaksanız veya restoranlarda yemek yemeyecekseniz, otelin kara bağlantısında göreceğiniz kapıdan içeriye adım dahi atamıyorsunuz. Adaya yani otele sadece konaklama rezervasyonu olanlar ve akşam yemeği için restoranlara rezervasyon yaptıranlar alınıyor. Bir arkadaşa bakıp çıkacağım veya birkaç kare fotoğraf çekip geleceğim olayları olmuyor. Bu denli dışa kapalı bir otel olması ve tarihi dokusu sayesinde; Hollywood yıldızları, dünyaca ünlü şarkıcılar, ünlü sporcular, milyarder iş adamları, devlet adamları vs. tarafından tercih ediliyor. Yan odanızda bu kesimden herhangi birinin konaklıyor olmasının bedeli ise gecelik ortalama 1000 Euro. Toplamda 58 oda, 8 süit ve 1 kır evi bulunuyor, fiyatlar ise imkanlar ile doğru orantılı. Adanın sağında ve solunda yer alan plajlar yine otele ait ancak bir taraf otel müşterilerine ayrılmış, diğer taraf ise ücretsiz halk plajı hizmet veriyor. Eğer şezlong ve şemsiye kiralamak istiyorsanız günlük fiyatı 80 Euro. Sveti Stefan Adası’na toplu taşıma ile gidecekseniz, Budva sahil yoluna çıkacaksınız ve önünde Sveti Stefan yazan dolmuşlara bineceksiniz. Bilet ücreti tek yön 2 Euro ve yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor. Minibüsten indikten sonra adanın girişine ulaşmak için 3-5 dakika yürümeniz gerekiyor. Eğer özel aracınızla gidecekseniz otopark ücreti 2 Euro. Minibüsten indiğiniz yerde diğer seferlerin saatlerini göreceğiniz bir tablo bulunuyor, bu tabloyu inceleyin ve son minibüsü kaçırmayın. Kendi aracınızla gidecekseniz yol üzerinde, 1934’te Kraliçe Marija Karadordevic tarafından yazlık konut olarak yaptırılan köşkü de ziyaret edebilirsiniz. Binanın mülkiyeti Aman Resorts firmasına ait ve otel olarak kullanılıyor ancak bahçesi ve etrafındaki doğal güzellikler ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Minibüsten indiğiniz yerde adayı tepeden görebilir ve güzel kareler yakalayabilirsiniz ancak çok daha iyi kareler yakalamak istiyorsanız, adanın tam karşısında bulunan dağın tepesinde göreceğiniz St. Sava Kilisesi’ne tırmanmanız gerekiyor. Manzara için değer mi? Kesinlikle değer.

Sveti Nikola Adası (Hawaii Island): Budva sahilinin hemen karşısında, kıyıya çok yakın bir konumda bulunan Sveti Nikola Adası’nın diğer adı Hawaii Adası ve Adriyatik’in en büyük adası olma unvanına sahip. Adanın üzerinde yerleşim yok, sadece bir tane restoran ve 3 tane de plaj bulunuyor. Ulaşım iskeleden kalkan tekneler ile sağlanıyor ve ücreti gidiş dönüş 3 Euro. Doğal yapısı bozulmadan muhafaza edilmiş, bu yüzden hala tavşanlar, sincaplar, ceylanlar cirit atıyor. Kıyaya uzak, bu sayede denizi daha temiz. Siz de hem doğa ile iç içe olmak hem de sakin bir plajda denize girmek istiyorsanız, Hawaii Adası’nı tercih edebilirsiniz.

Petrovac: Budva’ya yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta yer alan Petrovac şehri de tıpkı Bar ve Budva şehirleri gibi, ülkenin beyaz kumlu plajlara sahip sayfiye alanlarından birisi. Şehirde bulunan eski bir evin kalıntılarından ve St Llija Kilisesi’nin arka tarafında bulunan mozaik zeminli hamamlardan yola çıkarak Petrovac’in tarihi geçmişinin 4. yüzyıl Roma dönemine kadar uzandığı anlaşılmış. Petrovac aslında küçük bir koy ve bu koyun uç kısmında, korsan saldırılarını önlemek amacıyla kayaların üzerine yapılan ve bir 16. yüzyıl Venedik kalesi olan Kastel Lastva yer alıyor. Petrovac’ın karşısında da Budva’da olduğu gibi küçük adacıklar bulunuyor. Sveta Nedelja Adası’nın üzerinde, Adriyatik’te gemisi batan bir denizciye adanmış küçük bir kilise bulunuyor, bu adanın hemen yanındaki adanın adı ise Katic. 20. yüzyılda nüfusu yaklaşık 300 kişi olan Petrovac, II. Dünya Savaşı’ndan sonra zengin Yugoslavlar tarafından keşfedilerek popüler bir tatil beldesi haline gelmiş. Hem kültürel hem de tarihsel anlamda ülkenin önemli şehirlerinden olan Petrovac, deniz turizmi konusunda da Karadağ’ın taşıyıcı kolonlarından birisi denilebilir. Yaklaşık 600 metre uzunluğunda beyaz kumdan plajı ve masmavi suları olan şehir, Budva’ya kıyasla daha sakin olduğu için hem denize girmek hem de kafa dinlemek isteyenler için ideal. Gece hayatı konusunda ise Kastel Lastva denilen kalenin üzerinde göreceğiniz gece kulübü sizi tatmin edecektir. Buraya ulaşmak için Budva otobüs terminalinden hareket eden otobüslere binebilir veya taksiler ile anlaşabilirsiniz. Eğer taksiye binecekseniz 10-15 Euro’dan fazla vermeyin çünkü Petrovac-Budva arası çok uzak değil. Kiralık araç veya özel aracınızla geziyorsanız Sveti Stefan’dan sonra mutlaka uğrayın ama tavsiyem en az 1 gece kalmanız ve masmavi denizin, bembeyaz kumsalın tadına keyfine varmanızdır.

Lovcen Ulusal Parkı (Lovcen National Park): Karadağ’ın güneybatısında, Budva ve Cetinje şehirleri arasında kalan Lovcen Milli Parkı’nın en üst noktasında bulunan gözlem noktası, yaklaşık 1750 metre yüksekliği ile ülkenin zirvesi diyebiliriz. Buradan seyredeceğiniz muhteşem manzaralar asla aklınızdan çıkmayacak. Karadağ adı ilk olarak 1276 yılında, yaklaşık 40 yıl tahtta kalan Sırbistan Kralı II. Stefan Uroš Milutin tarafından yayınlanan ve yoğun ormanların kaplandığı Lovćen Dağı'ndan bahsettiği bir tüzükte, Crna Gora (Kara Dağ) olarak geçiyor. İşte ülkeye adını veren Crna Gora yani Kara Dağ tam olarak burada bulunuyor. Milli Park’a dilerseniz Budva’dan, dilerseniz Cetinje’den dilerseniz de Kotor’dan ulaşım sağlayabilirsiniz. Zirveye ulaşmak için tek alternatifiniz bir taksici ile anlaşmak, tabi kendi aracınız varsa ulaşım ile alakalı herhangi bir sıkıntınız olmayacaktır. Eğer zirveye trekking rotaları takip ederek tırmanmak istiyorsanız, en azından parkın girişine kadar arabayla gitmeniz gerekiyor. Daha sonra yürüyüş yolundan tırmanarak zirveye ulaşabilirsiniz. Tepede manzarayı seyredebileceğiniz gözlem kulesi, Sırbistan krallarının mozoleleri ayrıca bir de müze bulunuyor.

Budva Plajları ve Tekne Turu: Eğer tekne turlarına karşı ilginiz varsa Jadran Restoran’ın hemen önünde, Slovenska Plajı’nda göreceğiniz iskeleden kalkan teknelere binebilirsiniz. Kanjoš denilen teknelerle yapılan 45 dakikalık turların ücreti kişi başı 5 Euro. Bu tekneler Budva sahil şeridini dolaşıyor ve en son Sveti Nikola Adası’na uğruyor. İsterseniz burada inebilir, denize girebilir ve daha sonra gelen tekneler ile herhangi bir ücret ödemeden geri dönebilirsiniz. Artık Budva’yı Budva yapan, Adriyatik’te yüzme ayrıcalığı yaşayacağınız popüler plajlara geçelim. Eğer bütün plajları gezmek, hepsinin tadına bakmak istiyorsanız mutlaka araba kiralamanız gerekiyor çünkü özellikle Budva ile Sveti Stefan arasında kalan veya Sveti Stefan’ın ilerisinde olan daha temiz plajlara ulaşmak için taksiye veya özel araca ihtiyacınız var.

Budva Old Down Beach: Stari Grad denilen eski şehir bölgesinin hemen yan tarafında bulunan plaj, Old Town ve yeni şehir bölgesine yakın olması ayrıca dar bir koyda bulunması nedeniyle Budva’nın en fazla tercih edilen plajlarından birisi. Tam olarak Old Town ile Dans Eden Kız Heykeli’nin ortasında diyebilirim. Plaj üçe bölünmüş, giriş kısmı ücretsiz ancak diğer taraflar özel işletmelere ait olduğu için ücret ödemek zorundasınız. Bu plajın zemini taşlık, giderken yanınıza plaj ayakkabısı almanızı tavsiye ederim.

Mogren Beach: Stari Grad veya Old Town plajından çıktıktan sonra, demir korkulukları olan patika yoldan Dans Eden Kız Heykeli’ne doğru devam ediyorsunuz, heykeli geçtikten sonra yaklaşık 50-100 metre daha devam ederseniz yol sizi direkt olarak Mogren I Plajı’na çıkaracaktır. 2004 yılından beri mavi bayraklı olan Mogren Plajı; I ve II olmak üzere iki ayrı parçadan oluşuyor, Old Town tarafından giderseniz ilk önce Mogren I Plajı’nı göreceksiniz. Mogren Plajı sadece Budva’nın değil tüm Adriyatik’in en güzel plajlarından birisi olarak kabul ediliyor. Yemyeşil ağaçların arasında, hem denize girebileceğiniz hem de kafa dinleyebileceğiniz bir plaj. Plajın zemini kum, deniz kısmı taşlık ama suyu cam gibi tertemiz. Eğer su sporlarına merakınız varsa; Jet ski, parasailing, water tube ve fly board yapabileceğiniz en iyi adreslerden birisi. Dağın yamacında bir koy olduğu için öğleden sonra gölge çöküyor, aklınızda bulunsun. Bu aktivitelerin 15 dakikası 30 Euro, yarım saati ise 50 Euro.

Jaz Beach: Mogren Plajı’nın biraz ilerisinde bulunan ve şehrin en ünlü plajlarından olan Jaz Beach, tıpkı Mogren gibi iki parçadan oluşuyor. Eğer özel aracınız ile Kotor’dan Budva’ya gidecekseniz yol üzerinde mola verebilir ve Budva’ya varmadan önce denizin tadına bakabilirsiniz. Zemini kum olan Jaz Plajı’nın arka tarafı çadır ve karavanlar için kamp alanı olarak düzenlenmiş. Mogren gibi burası da mavi bayraklı ve şehir dışında olması sebebiyle diğer plajlara kıyasla çok daha sakin ve temiz.

Slovenska Beach: Burası Budva’nın sahil şeridi diyebileceğimiz, ulaşması en kolay ve haliyle en kalabalık halk plajı. Aynı zamanda yaklaşık 1600 metre uzunluğu ile şehrin en büyük plajı. Bu plajda denize girmek için özellikle bir hazırlık yapmanıza gerek yok, şehirde gezdiğiniz esnada sıcaktan bunalınca sahile inebilir, havlunuzu serip üstüne yatabilirsiniz. Şahsen ben hep öyle yaptım. Denizin zemini kum, diğer plajlara kıyasla daha pis olmasına rağmen sırf yumuşacık deniz zemini için bile tercih edilebilir. Eğer şezlong ve şemsiye kiralamak isterseniz, ikisi birlikte 5 Euro. Hemen dibinde Budva’nın sahil restoranları bulunuyor, bu çevreden hiç ayrılmadan tüm ihtiyacınızı giderebilirsiniz.

Saint Nikola Beach: Yukarıda da bahsettiğim üzere, Slovenska Plajı’nın hemen karşısında göreceğiniz Hawaii Adası’na ait plaj. Buraya ulaşmak için iskeleden kalkan teknelere binmeniz gerekiyor, ücreti gidiş dönüş 3 Euro. Eğer tekne turlarına katılırsanız da bu adaya uğradığında tekneden inebilir ve denize girdikten sonra aynı firmaya ait başka bir tekne ile geri dönebilirsiniz. Burası da nispeten daha sakin ve daha temiz olduğu için özellikle turistler tarafından tercih ediliyor.

Becici Beach: Budva ile Sveti Stefan Adası arasında kalan, şehrin en büyük plajlarından birisi. Buraya sahil şeridinden dümdüz yürüyerek, eğer yürümek istemezseniz de taksiye 2-3 Euro ödeyerek ulaşabilirsiniz. Burası onlarca farklı otelin yer aldığı, başlı başına bir tatil beldesi olduğu için fiyatlar Budva’ya göre biraz daha tuzlu. Denizi ve plajı kum, bu yüzden konforuna düşkün olanların ilk tercihi oluyor. Havlunuzu serip üstüne yatabilirsiniz, eğer şezlong kiralamak isterseniz şemsiye ile birlikte günlük ücreti 15 Euro.

Queen’s Beach: Becici Plajı ile Sveti Stefan Adası arasında kalan ve küçük bir koy olan Queen’s Plajı, zemininin kum olması ve yine şehir merkezine uzak olması nedeniyle kesinlikle alternatifleriniz arasında bulunması gereken bir plaj. Diğer plajlara kıyasla daha lüks olduğu için şezlong kiraları 20-25 Euro civarında.

Milocer Beach: Queen’s Plajı’nın biraz ilerisinde, yine doğa ile iç içe bir koyda yer alan Milocer Plajı da küçük ama denizi tertemiz olan plajlardan birisi. Eğer özel aracınızla geziyorsanız Sveti Stefan yolu üzerinde bu saydığım plajlara uğrayabilirsiniz.

Sveti Stefan Adası Plajları: Budva’ya kadar gitmişseniz bu mutlaka bu adayı ziyaret edeceksiniz. Sveti Stefan’a kadar gitmişken de adanın etrafında yer alan plajlarda deniz keyfi yapabilirsiniz. Zaten adaya giriş yok, her şekilde uzaktan bakacak ve fotoğraflarını çekmekle yetineceksiniz. Siz hazırlıklı gidin, en azından oraya kadar gitmişken tertemiz plajlarının keyfine bakın.

Bu saydığım plajların haricinde daha birçok farklı plaj bulunuyor. Plajlara genel olarak, Plaza deniliyor; Slovenska Plaza gibi. Gitmeden önce kısa bir internet araştırması yaparak size en uygun plajların listesini yapın ve onları dolaşın derim. Eğer özel aracınız yoksa şehir dışında bulunan plajlara gitmek için taksiye veya dolmuşa binmeniz lazım. Zaten çok fazla vaktiniz yoksa Old Town yakınlarda bulunan plajlar ve Slovenska Plajı işinizi görecektir. Aynı şekilde Sveti Stefan Adası’nda bulunan plajlar ve Sveti Nikola Adası’nda bulunan plajlar da gezdiğiniz esnada denize girebileceğiniz yerler.

 

Budva Hakkında Faydalı Bilgiler;

1- Budva şehir merkezinde gezmek için toplu taşıma kullanmanıza gerek yok. Dilediğiniz her yere yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz. Sadece şehir merkezi dışında kalan plajlara, çevre şehirlere, Sveti Stefan Adası’na, milli parka vs. gitmek için toplu taşıma veya taksiye ihtiyaç duyacaksınız. Taksiye binecekseniz, şoför taksimetreyi açmıyorsa mutlaka pazarlık yapın. 20 Euro istediği yer için ödemeniz gereken maksimum tutar 8-10 Euro olmalıdır.

2- Old Town için 1 gün, yeni şehir bölgesi ve Sveti Stefan için 1 gün, plajlar için de 1 gün desek Budva’ya minimum 3 gün ayırmanız gerekiyor. Eğer bütün plajların tadına bakayım, çevre şehirleri ve milli parkı da göreyim derseniz en az 5 günü gözden çıkarmalısınız.

3- Eğer şehirle alakalı çok fazla araştırma yapmaya fırsatınız olmamışsa veya rehber ile gezmek istiyorsanız, ücretsiz yürüyüş turlarına katılabilirsiniz. Yerel bir rehber size tüm Stari Grad bölgesini gezdiriyor ve tur sonunda rehbere gönlünüzden koptuğu kadar bahşiş veriyorsunuz. Eski şehir bölgesinde bulunan Montenegro Hostel bu konuda şehrin en iyisi, turlar bu hostelin önünden başlıyor. Resepsiyona uğrayıp saatleri hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

4- Tüm kafe ve restoranlarda kablosuz internet bulabilirsiniz. Eğer 7/24 internetinizin olmasını istiyorsanız havalimanından veya şehirde bulunan şubelerin herhangi birinden Telenor firmasına ait veya Vodafone firmasına ait turist hatlarından satın alabilirsiniz. Vodafone turist paketleri; 15 günlük 500 Gb ücreti 5 Euro, 15 günlük 1000 Gb ücreti 10 Euro. Telenor firmasında ise yine turist paketleri 15 günlük 500 Gb için ücret 10 Euro. Tavsiyem 10 Euro verip 1000Gb almamanız çünkü 15 günde 500Gb interneti bile bitirebilecek bir babayiğit tanımıyorum.

5- Dil konusunda kesinlikle bir problem yaşamayacaksınız çünkü Avrupa’ya yakın olması ve genellikle Avrupalı turistler tarafından ziyaret ediliyor olmasından dolayı neredeyse herkes İngilizce biliyor. Gençler ve turistler ile muhatap olanlar çok iyi derecede biliyor.

6- Adriyatik’e kıyısında bir tatil cenneti olduğu için neredeyse her ay farklı bir festivale ev sahipliği yapıyor. Mart ayında Turist Pazarı, Nisan ayında Maskeli Balo ve Hediyelik Eşya Fuarı yapılıyor, Mayıs ayında Budva Karnavalı, Haziran ayında Adriyatik’in en büyük müzik festivali olarak ünlenen Budva Müzik Festivali, Temmuz ayında Budva Gece Festivali, Ağustos ayında Tiyatro Festivali, Eylül ayında ise Karadağ Tenis Turnuvası, yine Eylül ayında Bilgi Festivali ve Balıkçılık Festivali yapılıyor. Hem Avrupa’nın hem de Balkanların en iyi müzik festivallerinden birisi olan Budva Sea Dance Fest, her yıl Budva plajlarının çadır alanlarına dönüştürülüp devasa sahneler kurulması ile gerçekleşiyor. Dünyaca ünlü sanatçılara ev sahipliği yapan festivalin kamp+kombine bilet ücreti 40-50 Euro arasında değişiyor. Festivalin en hareketli ayağı, şehrin en popüler plajlarından birisi olan Jaz Beach isimli plajda yapılan etkinlikler oluyor.

7- Budva’da fazlaca vaktiniz varsa, önemli yerleri görmüşseniz ve farklı bir aktivite peşindeyseniz Paragliding yani yamaç paraşütü yapmayı düşünebilirsiniz. Budva, Becici ve Petrovac dağlarından yapılan atlayışların transfer dahil toplam ücretleri ortalama 75-80 Euro. Adriyatik Denizi, Budva dağları ve Stari Grad’ı tepeden görebileceğiniz bu atlayışın ömür boyu hafızanızda yer edeceğinden emin olabilirsiniz. Dilerseniz Budva/Paragliding adresini tıklayarak detayları öğrenebilir ve rezervasyon yaptırabilirsiniz.

8- Budva’ya denize girmeye doymuşsanız, biraz da havuz olsun diyorsanız; şehir merkezine 3-4 kilometre uzaklıkta, Toplis Tepesi’nde ve Top Hill isimli gece kulübünün hemen yanında bulunan Aquapark tam size göre. İçerisinde bulunan dalga havuzları, büyük kaydıraklar ve su sporları ile özellikle çocuklu aileler tarafından tercih edilen, yetişkinlerin de fazlaca keyif aldığı etkinlikler düzenlenen bir park.

9- Budva’ya gidilecek en doğru zaman hiç kuşkusuz yaz ayları. Gezmenin mevsimi olmaz ama tatil beldelerine de kış aylarında gitmenin bir anlamı yok. Budva’da araba kiralayıp hem plajları hem de çevre bölgeleri karış karış gezmenizi tavsiye ederim. Eğer böyle bir imkanınız yoksa Stari Grad içerisinde göreceğiniz tur şirketlerinin düzenlediği günü birlik turlara göz gezdirebilirsiniz. Örneğin manastırları ve milli parkı içeren turlar ortalama 50 Euro ve bence gayet hesaplı. Her birine taksi ile gitmeye çalışsanız zaten sadece 50 Euro taksi parası ödersiniz. Budva ile alakalı tüm turları ve etkinlileri Getyourguide/Budva adresinden kontrol edebilir ve rezervasyon yaptırabilirsiniz.

10- Karadağ, Avrupa Birliği’ne girdi girecek. Bu yüzden hala Türk vatandaşlarından vize istemiyorken Budva’ya ve Kotor’a gidin, görün. Hem vizesiz, hem Avrupai ayrıca hem tarih hem deniz hem de İtalyan mutfağı var. Daha ne olsun. Euro kullanılıyor olmasına rağmen, denizi olan bütün Avrupa şehirlerinden ucuz. 2 gün Budva, 2 gün Kotor yapsanız bile yeter. Perşembe ve Cuma’yı hafta sonuna bağlayın, atlayın uçağa Podgorica’da inin ve otobüsle Kotor’a geçin, oradan da ver elini Budva.

Yorumlar