Neden Dünya Sırtımda ?

   Sitenin isminden önce neden bir web site yaptığımı anlatayım. Yurtdışı seyahatlerimden döndükten sonra çektiğim fotoğraflara şöyle bir bakıyorum. İlk döndüğüm zamanlar gezdiğim yerlerin nereler olduğunu, tarihini, özelliklerini vs. hatırlayabiliyorum ondan yana sıkıntı yok ama üzerinden biraz zaman geçince… Aha. Bırakın tarihini ya da detaylarını, neredeyse adını bile zor hatırlıyorum. Hal böyle olunca hatıralarım canlı kalsın diye gezip gördüğüm yerlerin nereler olduğunu gezerken aldığım küçük notlardan tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum. Sonra dedim ki ‘ben neden uğraşıyorum ki böyle, en temizi bir site yapayım böylece hem görsel hem yazılı olarak hatıralarım her daim elimin altında bulunsun.’ Tabi bu, sebeplerden bir tanesi ama şüphesiz en önemli sebebi gezdiğim şehirlere gitmeyi planlayan insanlara faydalı olabilme isteğim. Ben seyahat planlaması yaparken internette ne kadar görsel ve yazılı kaynak varsa, ya ekran görüntüsü alıyorum ya da telefonuma küçük notlar halinde kaydediyorum. Ne kadar çok kaynağa ulaşsam da illa ki bir yerler eksik kalıyor, örneğin gezerken gördüğüm ilginç yapının neresi olduğunu ya da notlarımda anlatılan yapıların neye benzediğini kaçırabiliyorum. Sizlerin bu durumdan daha az etkilenmesi için web sitemde, gezdiğim şehirlerde bulunan turistik noktaların fotoğraflarını ve içeriklerini detaylı olarak eklemeye çalıştım. Tabi %100 performans beklememek gerekiyor ama gezilip görülmesi gereken noktaların büyük bir çoğunluğuna yer verdiğime inanıyorum.

   Neyse konumuza dönelim. Dediğim gibi bunlar sebeplerden yalnızca birkaçı, bunların haricinde ki sebeplerim ise ülkeye döndükten sonra ‘ya sen bu ülkelere nasıl gidiyorsun’ ‘kaç para gidiyor’ ‘getir de şu çektiğin fotoğraflara bir bakalım’ diyen yakınlarım. Bazıları sadece fotoğraflara bakıp geçiyor, onlarla bir sorunum yok ama bazıları var ki… Gösterdiğim fotoğrafta bulunan turistik noktayı bırakın, neredeyse fotoğraf makinesinin tarihçesini soruyorlar. Benim ki latife, insanlar haklı olarak merak ediyor sonuçta onların gidip göremedikleri yerleri ben görüp bir de üstüne nispet yapıyorum. Hem meraklarını gidermek hem de seyahat etmeye teşvik etmek adına nasıl gittiğimi, nerelere kaç para harcadığımı ya da fotoğrafını çektiğim her noktanın detaylarını anlatıyorum ama bir yere kadar, bizimki de kafa smiley Madem ben bunları birilerine anlatıyorum ya da birileri bunları merak ediyor, öyleyse neden her seferinde kendimi yorayım ki. Açtım bir site, attım içine fotoğraflarla bilgileri, nereleri gezdin diye sorduklarında açtım gösterdim, beyin bedava niye hamallık edeyim ki?  

   Aslında sitenin yazılımı, turistik noktaların bilgini yazmak, içerikleri girmek falan kolay işler. Zor olan içeriğe uygun bir isim bulmak, yani en azından bana göre öyle. Sitede, toplasanız 1 saatte okuyacağınız yazıları yazmam neredeyse 1 sene sürdü ve bu uzun süreç hiç gözüme görünmedi. Düşünün isim bulmak ne kadar zor? Nasıl ebeveynler yeni doğan bebeklerine isim koyarken beğenmekte zorlanıyorsa, site ismi bulmak da öyle bir şey. Bu site de benim çocuğum gibi işte. Web site yapmaya karar verdiğim günden itibaren aklımdan onlarca farklı isim geçti ama hangi ismi beğensem, kontrol ettiğimde daha önce birileri tarafından satın alınmış olduğunu gördüm. Yaşadığım hayal kırıklarını anlatmam, aşk acısı da neymiş! İsim bulmak zor değil ama önemli olan bir anlam ve bir mesaj içeriyor olması yani rastgele seçilmiş bir isim istemiyordum. O mu olsun bu mu olsun diye kara kara düşünürken imdadıma sevgili dostum Onur yetişti. Bir sohbetimiz esnasında ‘Siteye isim bulabildin mi?’ diye sordu ‘maalesef’ dedim. Aslına bakarsanız birçok isim bulmuştum ama hiçbirini beğenmedi, fikirlerine çok önem verdiğim için ben de bir anda hepsinden soğudum. O da birçok tavsiyede bulunmuştu, benim bulduklarımdan daha güzeldi ama işte gururuma yediremedim ve ‘hayır’ dedim ‘söylediklerin çok sıradan.’ Dişe diş kana kan cheeky

   Sırt çantalı bir gezgin yola çıktıktan sonra yatağı, mutfağı, evi, yol arkadaşı, yoldaşı kısaca tüm dünyası o sırtında taşıdığı çanta o oluyor. Yolda edindiği tecrübeler ve kazanımlar, öğrendiği bilgiler, hatıralar vs. yine o çantanın içinde dönüyor ülkeye. Önceki çantam artık eskidiği için yenisini almıştım, elime geçen her şeyi doldurup gittiğim ve bir o kadar da ekleyip döndüğüm için bu kez daha büyük bir çanta almaya kadar verdim. Onur ile bir araya geldiğimiz bir gün ‘Niye o kadar büyük çanta aldın ki’ diye sormuştu, ben de ‘Yola düştükten sonra tüm dünyam o çanta oluyor o yüzden neye ihtiyacım olacaksa atıyorum içine’ demiştim.

   Her neyse. Daha biz isim konusunda mutabık olamamışken Onur: ‘Aklında nasıl bir logo var?’ sorusunu adeta bir hançer gibi sapladı, bir de o iş vardı değil mi. Bu sefer ‘maalesef’ demedim çünkü bu cevabı bir yenilgi olarak görmeye başlamıştım, artık psikolojimi nasıl bozduysa. Aklımda ki logo belliydi; sırt çantalı bir gezgin, elinde bir harita, boynunda bir fotoğraf makinesi vs. Ben orijinal olduğunu düşünüyordum ama hiç de öyle değilmiş, yaptığım internet araştırmalarında fark ettim. Tabi yine Onur’a belli etmedim. Anlattım, işte böyle şortlu bir gezgin, sırtında çanta, elinde harita falan. Sonra Onur dedi ki ‘Madem yola çıktıktan sonra tüm dünyan o sırt çantası oluyor, o zaman sırt çantası dünya şeklinde olsa?’ Yok artık! Bir gol daha. Daha fazla direnemedim çünkü çok beğenmiştim. Hem düşündüm de Dünya ayrı benim ‘dünyam’ ayrıydı, gezmek istediğim ülkelere gidip gördükçe dünyam genişliyor ve ‘Dünya’dan kendi ‘dünyama’ aktarıyordum.

   Logo aşamasını Onur’un golü ile atlattım ama hala ortada bir isim yoktu. Siteye vermek istediğim ismin içerisinde; gezi, seyahat, yol, yolculuk vs. kelimelerin geçmesini planlıyorum ama Maşallah içerisinde bu kelimelerin yer aldığı hiçbir isim boşta değilmiş, resmen kapışmışlar. Ben daha ‘hebele gübele’ derken Onur bombayı patlattı: ‘Neden içinde o kelimeler geçsin ki, madem logo sırtında dünya olan bir gezgin o zaman bence logoya en çok yakışan isim dünya sırtımda.’ Yani bu kadar da olmaz artık, sevinsem mi yoksa Onur’dan bir gol daha yedim diye üzülsem mi bilemedim. Çok beğendim, çok içime sindi. Adam hem sitenin isimi hem de logosunu buldu, daha ne yapsın. Bu gurur hepimizin… Belki siz hem sitenin adını hem de logosunu beğenmediniz ama üzerimden öyle bir yük kalktı ki, anlatamam. Bu arada dünyanın 7 harikasını koymak, çantanın içerisinde gördüğünüz simgeler ve tasarım tamamen benim fikrim, kusura bakmayın ama hakkımı yedirmem.

   Onur’un bu hat-trick’inden sonra siteye adını altın harflerle yazacağıma söz verdim. Verdim vermesine ama ne yazık ki altın harf bulamadım o yüzden bununla idare et artık sevgili Onur YAĞIZ kardeşim smiley Eğer şu an bizi izliyorsa 70 milyonun önünde ona şunu söylemek istiyorum:

Canını Yerim…

Yorumlar