Podgorica

 

“Yolculuk, önce seni sözsüz bırakır sonra da iyi bir hikâye anlatıcısına dönüştürür.” Ibn Battuta

 

PODGORİCA GEZİ REHBERİ;

    Karadağ’ın başkenti olan Podgorica, Balkanlar turumun Budva’dan sonraki ve Tiran’dan önceki durağıydı. Birçok Balkan başkentinde olduğu gibi Podgorica ile alakalı yapmış olduğum internet araştırmalarında da şehir genelinde gezilip görülecek pek bir yer olmadığı yazılıydı ama ben yine de rotaya ekledim ve elimden geldiğince bu şehri detaylı olarak gezmeye çalıştım. Podgorica’ya gitmeyin diyen insanlar bir bakıma haklı zira Kotor ve Budva gibi iki mükemmel Karadağ şehri varken zamanınızı Podgorica’da harcamanız pek mantıklı değil ama yine de her şehir görülmeye değerdir ve illa ki Podgorica’da da size hitap eden güzellikler olacaktır. Podgorica için fazla bir zaman ayırmanıza gerek yok, Kotor ve Budva’dan sonra 1 veya 2 gün kalsanız yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Şehri etraflıca gezeyim, görmediğim yer kalmasın diyorsanız minimum 3 tam güne ihtiyacınız var.

    Balkanların parlayan yıldızı Montenegro ya da bizim bildiğimiz adı ile (İtalyanca Monte: Dağ ve Negro: Kara anlamına geliyor) Karadağ; Adriyatik Denizi’ne kıyısı olan, AB adayı olmasından dolayı para birimi olarak Euro kullanan ve turizm sektöründe büyük bir atılım gerçekleştiren küçük bir Balkan ülkesi. 2025 yılından önce Avrupa Birliği’ne girmesi bekleniyor bu yüzden başta Türk vatandaşları olmak üzere çevre ülkelerin iş adamları tarafından son zamanların en gözde yatırım ülkesi olarak görülüyor. Hatırı sayılır ölçüde yatırım alan, şirket kurulan ve özellikle emlak sektörü açısından hayli rağbet gösterilen bir ülke. Orta ölçekte bir şirket kurulması veya belirlenen miktarın üzerinde yatırım yapılarak emlak alınması şartıyla vatandaşlık verildiği için de özellikle Türk vatandaşlarının gözdesi olmuş durumda.

    Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Hırvatistan ve Kosova ile sınırı olan, dağların ve tepelerin arasında kalan ayrıca Adriyatik Denizi’ne de kıyısı olan Karadağ ilk olarak 7. yüzyılda Sırplar tarafından yerleşim yeri yapılmış. Osmanlı döneminde, Venedik Cumhuriyetine bağlı olan Karadağ; ilk önce I. Murad, daha sonra da 2. Bayezid tarafından kuşatılmış ancak ele geçirilememiş. Fatih Sultan Mehmet döneminde ise kuşatma sağlanarak Karadağ tam anlamı ile Osmanlı hakimiyeti altına girmiş Rumeli Beylerbeyliği’ne bağlı bir sancak yapılmış. Uzun bir süre Osmanlı egemenliği altında kaldıktan sonra 1877 yılında yaşanan Osmanlı-Rusya Savaşı’nda Karadağ, Rusya için savaşmış ve savaş sonrasında imzalanan Ayastefanos ve Berlin antlaşmaları ile bağımsızlığını kazanmış. Yugoslavya’nın dağılması sonucu Sırbistan ile birlikte 2003 yılında federatif yönetime geçen ve 2006 yılında yapılan referandum sonrasında ise bu yönetim birliğinden ayrılarak farklı bir devlet statüsü kazanan Karadağ’ın resmi dili Karadağca ancak en fazla konuşulan dil Sırpça ve ardından da Boşnakça. Tarih boyunca Venedik Cumhuriyetinden ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan hem kültürel hem de mimari açıdan fazlaca etkilenmiş bir ülke. Ülke nüfusunun %60’ı Ortodoks Hıristiyan olan Sırplar ve Karadağlılar, kalan %40 ise Müslüman Arnavut ve Boşnaklar.

    Karadağ, Adriyatik Denizi’ne kıyısı olması sebebiyle hem daha uygun fiyatlı deniz tatili yapmak isteyen Avrupalılar hem de farklı bir kültürü yakından tanımak isteyen Türk vatandaşları tarafından tercih ediliyor. Para birimi Euro olmasına rağmen diğer Avrupa ülkelerinden daha ucuz, bu yüzden de her yıl milyonlarca turisti kendine çekiyor. Ülkenin en popüler şehirleri; bir sahil kenti olan Budva ve eşsiz doğa güzelliklerine sahip olan Kotor. Başkent Podgorica ise ülkenin en büyük, en kalabalık ancak en az turist alan şehri. Genellikle diğer Karadağ şehirlerine gitmek isteyen turistlerin havalimanı için kullandıkları veya 1-2 gün ayırdıkları bir şehir. Podgorica adını; arkasında bulunan ve ‘küçük dağ’ anlamına gelen Gorica dağlarından alıyor, Sırpçada tam olarak ‘Gorica’nın altında’ anlamına geliyor ayrıca Podgoritsa diye okunuyor. Kotor ve Budva şehirlerinin popülaritesinden dolayı adını çok fazla duyurmayı başaramamış ancak her şehirde olduğu gibi burada da görülmeye değer birçok tarihi ve kültürel alternatif mevcut.

ULAŞIM: Podgorica benim Budva’dan sonraki, Tiran’dan önceki durağımdı. Eğer direkt olarak havayolu ile Podgorica’ya gitmeyecekseniz, muhtemelen siz de benim gibi ya Budva’dan ya da Tiran’dan otobüsle geçeceksiniz. Karadağ içerisinde Podgorica’ya ulaşım çok kolay, hem Kotor’dan hem de Budva’dan her gün yarım saate bir otobüs kalkıyor. Budva otobüs terminali şehir merkezine çok yakın, yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Eğer işinizi garantiye almak isterseniz 1 gün öncesinden Budva otobüs terminaline gidin, biletinizi gişeden satın alın. Budva-Podgorica arası yaklaşık 65 kilometre ve yolculuk ortalama 1 saat sürüyor, bilet ücreti ise 6 Euro. Aynı şekilde Podgorica otobüs terminali de şehir merkezine çok yakın, indikten sonra da istediğiniz yere yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Eğer Tiran’dan geçecekseniz; 12.00, 16.00 ve 23.15 saatleri olmak üzere günde üç sefer düzenleniyor ve bilet ücreti 10 Euro. Tiran otobüs terminali de şehir merkezine çok yakın, dilerseniz 1 gün öncesinden gidebilir ve Podgorica biletinizi alabilirsiniz. Eğer biletinizi online almak istiyorsanız; Balkanlar genelinde otobüs biletlerini Balkanviator, Busbud ve Busticket4me adreslerinden satın alabilirsiniz. Dilerseniz bu adreslerden otobüs seferlerini öğrenebilir, ardından terminal içerisinde bulunan gişeden de biletinizi alabilirsiniz. Biletinizi online alırsanız mutlaka çıktısını yanınızda bulundurun derim çünkü genellikle otobüs kaptanları telefondan gösterilen biletlere itibar etmiyor. Unutmadan ekleyeyim; bir diğer ulaşım seçeneği de Blablacar isimli uygulama; kalkış ve varış yerini seçerek sizinle aynı tarihlerde özel aracı ile seyahat edecek birine uygun bir ücret ödeyerek yol arkadaşı olabilirsiniz. Yolculuk aramak için Blablacar adresini ziyaret edebilirsiniz. Özellikle uzun mesafe yolculuklarda kurtarıcınız olabilir. Eğer Podgorica’ya ülkemizden havayolu ile gitmek istiyorsanız maalesef tek seçeneğiniz Türk Hava Yolları ve bilet ücreti de ortalama 1000-1500 Türk Lirası civarında. Podgorica için uçak biletlerini dilerseniz Turkishairlines adresinden, dilerseniz de Skyscanner adresinden sorgulayabilir veya satın alabilirsiniz.

    Podgorica Havaalanı şehir merkezine 11 kilometre uzaklıkta ve ulaşım için tek seçeneğiniz taksi. Shuttle veya şehir içi otobüs yok. Aslında mesafe yakın ama taksiciler sabit fiyat uyguluyor, hangi taksiye binerseniz binin şehir merkezine ulaşım için 15 Euro istiyorlar. Siz yine de pazarlık yapmayı unutmayın. Havalimanından çıktıktan sonra kapıda bekleyen taksicilere tek tek sorun.

KONAKLAMA: Podgorica turistik bir şehir olmadığı için konaklama ile alakalı çok fazla seçeneğiniz yok. Ben konaklamalarımı hostellerde yapıyorum ve size de tavsiyem bu yönde olacaktır. Podgorica için en iyi hostel seçeneği Montenegro Hostel B&B Podgorica diyebilirim zira diğer seçeneklerin de tamamına göz gezdirmiştim. Burası eski Türk Mahallesi’ne çok yakın bir konumda bulunan, büyük bir hostel. Aslında 3 katlı bir ev ayrıca büyük bir bahçesi ve bahçesinde de yine yatakhane yapılmış bir müştemilatı var. Yaz aylarında oturmak için bahçeye yeşillendirme yapılmış ve bir de şişme havuz koymuşlar. Mutfağında yemek yapabileceğiniz, odaları temiz ve personeli de hayli ilgili olan güzel bir hostel. Aynı zamanda hayvan dostu bir yer, bahçesinde birçok kedi ve köpek görebilirsiniz. Gecelik fiyatı 9 Euro ve kesinlikle tavsiye ederim, memnun ayrılacağınızdan şüphem yok. Eğer burayı beğenmemişseniz diğer hostel seçeneklerini Hostelworld adresinden ve otel seçeneklerini ise Booking adresinden kontrol edebilirsiniz.

YEME-İÇME: Podgorica da diğer Balkan başkentleri gibi çok fazla bir seçeneğe sahip değil. Yeme içme konusunda da alternatifler sınırlı. Şehrin en popüler restoranı, Saat Kulesi’nin hemen karşısında bulunan Pod Volat isimli restoran. Ortamı gayet güzel, porsiyonlar çok büyük, fiyatlar da ortalama diyebilirim. Fotoğrafta gördüğünüz menüye yaklaşık 10 Euro ödedim ve bu gerçekten ortama, yemeğe ve servise göre oldukça iyi bir fiyat. Burada birçok farklı Balkan yemeğini ve tatlısını bulabilmeniz mümkün. Şehrin diğer popüler restoranları ve kafeleri, Nova Varos denilen yeni şehir bölgesinde bulunuyor. Özellikle Ulica Njegovesa isimli sokak içerisinde sıra sıra dizilmiş kafeleri ve restoranları görebilirsiniz. Bu bölgenin en ünlü restoranı ise otantik bir ortama sahip, geleneksel detaylar ile döşenmiş ve Karadağ’a özgü yemekler yiyebileceğiz Konoba 'Lanterna' Podgorica isimli restoran. Bu iki restoran Podgorica’da bulunduğunuz sürece tüm yeme içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilir. Eğer deniz ürünleri yemek istiyorsanız gidebileceğiniz en iyi restoran, şehrin aynı zamanda en lüks restoranlarından birisi olan Lupo Di Mare. Son olarak pizza severler için de en doğru adres gerçek İtalyan Pizzası ve makarna yiyebileceğiniz Leonardo Restoran. Karadağ genelinde de diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi; Kačamak, Cicvara, Popara, Ršstan, Japraci, Brav u Mlijeku, Gulaš, Cevapčići, Ražnjiži isimli yemekler ve tatlılar ünlü. Sadece Podgorica’ya özgü bir yemek olsun diyorsanız Popeci a la Podgorica ismi verilen ve domuz eti kullanılarak yapılan yemek en meşhur olanı diyebilirim. Karadağ’da yaklaşık 2000 yıldır şarap üretiliyor ve günümüzde de 50’den fazla şarap imalathanesi bulunuyor. Bu yüzden gittiğiniz her restoranda şarap menüsü görebilirsiniz. Fiyatlar oldukça uygun, damak zevkinize göre herhangi birini seçebilirsiniz ayrıca Niksicko denilen Sırp birasını da denemenizi tavsiye ederim.

 ALIŞVERİŞ: Podgorica’dan alabileceğiniz spesifik bir şey yok. Delta City ve Mall of Montenegro isimli alışveriş merkezleri her konuda ihtiyacınızı karşılayacaktır. Eğer Karadağ’a özgü hediyelik eşya almayı düşünüyorsanız; Rakija denilen rakı, ülkenin en ünlü şarabı olan Vranac şarabı, Kapa denilen geleneksel şapka, yöresel peynirler ve antika eşyalar en iyi seçenekleriniz olacaktır. Ulica Hercegovacka isimli yürüyüş caddesinde hediyelik eşya satan mağaza bulabilirsiniz.

GECE HAYATI: Podgorica turistik bir şehir değil, Budva gibi bir sahil kenti de olmadığı için gece hayatı konusunda beklentilerinizi yüksek tutmamalısınız. Kendi halinde, sakin bir şehir olmasına rağmen yine de eğlenebileceğiniz birçok farklı mekan var. Gece hayatı konusunda Bokeska Caddesi neredeyse tüm mekanların toplandığı yer denilebilir. Burada bulunan kafeler, hava karardıktan sonra pub olarak hizmet veriyor. Mutlaka size hitap eden, eğlenebileceğiniz bir mekan olacaktır. Şehrin en popüler mekanı; Bulevar Dzordza Vasingtona caddesinde bulunan ve özellikle hafta sonları canlı müzik dinleyebileceğiniz, kendilerine özgü kokteylleri olan Street Bar. Birçok Avrupa ve Balkan şehrinde de şubesi bulunan Buda Bar, yine şehrin en çok tercih edilen mekanlarından birisi. İnsanlarla tanışıp kaynaşabileceğiniz, samimi bir ortamı olan mekan arıyorsanız; hafta sonları canlı müzik yapılan ve rezervasyon yaptırarak gitmeniz gereken ayrıca şehrin en geç kapanan eğlence mekanı The Nag’s Head isimli mekan da oldukça popüler. Daha elit bir yer olsun, müzik dinleyip dans edeyim diyorsanız Loft Bistro isimli mekan, yine şehrin en çok tercih edilen yerlerinden.

PODGORİCA GEZİLECEK YERLER;

 

    Karadağ’ın başkenti Podgorica’nın turistik bir şehir olmadığını yukarıda söylemiştim. Pek fazla tercih edilmiyor olabilir ama yine de her zaman söylediğim gibi önyargılı olmamak lazım. Sizden önce gidip de ‘gezilecek bir yer yok’ diye yorum yapan insanlara kulak asmayın derim zira herkesin seyahatten beklentisi farklıdır. Başkalarına hitap etmeyen bir şehir, belki de sizin hayatınızda en çok seveceğiniz ve en fazla keyif alacağınız şehirdir. Bunu gidip görmeden bilemez, anlayamaz, öğrenemezsiniz. Bu yüzden çok kısıtlı bir zamanınız yoksa, Kotor ve Budva’dan sonra Podgrorica şehrine de hiç olmazsa 1 gün ayırın, en azından ana hatları ile gezin, görün derim. Zaten çok küçük bir şehir, yürüyerek bile birçok yerini bir tam gün içerisinde gezebilirsiniz.

Stara Varos (Eski Türk Mahallesi): Benim konaklama yaptığım hostel Eski Türk Mahallesine çok yakın bir konumda yer aldığı için gezmeye ilk olarak buradan başladım. Eğer siz de benim kaldığım hostelde kalırsanız, sizin rotanızın ilk durağı da burası olmalıdır. Podgorica yaklaşık 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldığı için şehir genelinde Osmanlı’dan izler görmek olağan bir durum. Stara Varos denilen bölge için Osmanlı’dan kalan en büyük miras denilebilir. Her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda ağır hasarlar almış olsa da, 15. yüzyılda yapılan camiler ve eski Osmanlı evleri büyük oranda korunmuş durumda. Kendinizi Anadolu’da hissedeceğiniz bu bölgeyi görmeden Podgorica’dan ayrılmamalısınız.

Saat Kulesi (Sahat Kula): Stara Varos isimli eski eski Türk mahallesinde göreceğiniz en önemli Osmanlı eserlerinden birisi olan Sahat Kula, şehrin önemli meydanlarından Bećir Beg Osmanagić Meydanı’nda bulunuyor. 1667 yılında tamamen örme taş kullanılarak inşa edilen, yaklaşık 19 metre yüksekliğe sahip saat kulesi, II. Dünya Savaşı’ndan kurtulan nadir yapılardan bir tanesi. Balkan şehirlerinin birçoğunda buna benzer saat kuleleri görebilirsiniz. Bu kuleler Osmanlı yöneticileri tarafından, halkın namaz vakitlerini takip edebilmelerini ve esnafların dükkanlarını vaktinde açıp kapatmalarını sağlamak amacı ile inşa edilmiş. Şehir Osmanlı hakimiyetinden çıktıktan sonra Hristiyan zaferini simgelemesi için tepesine bir haç yerleştirilmiş. Şehrin simge yapılarından birisi diyebiliriz.

Osmanagiç Camii: Yine Stara Varoş bölgesinde bulunan, önemli Osmanlı eserlerinden bir diğeri; 18. yüzyıl sonlarında Hacı Mehmet Paşa Osmanagiç tarafından, dönemin mimarisine uygun şekilde tek minareli olarak yaptırılan Osmanagiç Camii. II. Dünya Savaşı’nda zarar gören ve daha sonra da yağmacıların hedefi olan cami, ilk olarak 1997-1998 yıllarında restore edilmiş. Ardından cami binası, minare, türbe ve saat kulesi devlet tarafından tarihi eser kabul edilerek koruma altına alınmış. 2011 yılında ise TİKA, tüm Balkanlarda olduğu gibi burada da restorasyon yaparak mirasımıza sahip çıkmış. Günümüzde sadece Cuma namazlarında kapısı açılıyor, cemaati ise sayıları 20 bini bulan Boşnak ve Arnavut Müslümanlardan oluşuyor.

Starodoganjska Camii (İskender Çavuş Camii): Karadağ dilinde Starodoganjska Dzamija deniliyor ve anlamı da Eski Doğan Camii. Karadağ’da bulunan camiler ile alakalı araştırma yapan ve makaleler yazan Bayro Agoviç’e göre ise bu caminin asıl adı Skender Çauşeva yani İskender Çavuş Camii ve yapım tarihi ise 1582. Osmanagiç Camii’ne yaklaşık 500 metre uzaklıkta bulunan bu Osmanlı mirası da II. Dünya Savaşı’nda hasar almış ancak 1979 yılında aslına uygun şekilde kapsamlı bir onarımdan geçirilmiş. Günümüzde aktif olarak kullanılan ve Karadağ Müslümanlar Birliği’ne ev sahipliği yapan cami, şehirdeki İslâm kültürünün merkezi konumunda.

Moraca Nehri: Rzaca Dağı’ndan doğan ve yaklaşık 113 kilometre uzunluğa sahip olan Moraca Nehri, şehrin eski ve yeni yerleşim bölgelerini birbirinden ayıran bir doğal sınır. Yaz aylarında insanların balık tuttuğu, kenarında oturup güneşlendiği ve hatta yüzdüğü bir nehir. Sadece nehir değil, çevresinde bulunan yeşil alanlar da insanların hoşça vakit geçirebildiği yerler. Etrafında kafeler, restoranlar ve çay bahçeleri de bulunuyor. Eğer Podgorica’ya yaz aylarında gidecekseniz, Moraca Nehri ve çevresine fazlaca zaman ayırın derim.

Milenyum Köprüsü (Millennium Bridge): Şehrin simge yapılarından bir diğeri, örneklerini birçok şehir görebileceğiniz Milenyum Köprüsü. Moraca Nehri üzerinde bulunan ve şehrin iki yakasını birleştiren köprü, 13 Temmuz 2005 tarihinde Karadağ Ulusal Günü’nde kullanıma açılmış. Tek parça olan ve çelik halatlar ile güçlendirilen köprünün uzunluğu 173, yüksekliği ise 57 metre. Köprünün tek olayı geceleri farklı renkler ile ışıklandırılıyor olması. Şehir genelinde fotoğraf çekinebileceğiz pek fazla yer olmadığı için köprü üzerinde veya çevresinde fotoğraf çekinmek için gidebilirsiniz. Köprünün hemen altında, nehir kenarında oturabilir ve hatta dilerseniz suya girebilirsiniz.

Vladimir Vysockij Heykeli: Milenyum Köprüsü’nün hemen başında yer alan park içerisinde göreceğiniz heykel, yaşadığı dönemde Sovyet ülkelerinin en popüler sanatçısı olan ve Slav kültürüne adını altın harflerle kazıyan Rus asıllı şarkıcı ve aktör Vladimir Vysockij’e ait. Heykeltıraş Alexander Tartynov tarafından yapılan heykel, 2000li yılların başında buraya yerleştirilmiş. Özellikle heykeli görmek için gitmenize gerek yok ama köprünün hemen başında olduğu için gitmişken fotoğraflayabilirsiniz.

İsa’nın Dirilişi Katedrali (Cathedral of the Resurrection of Christ): Milenyum Köprüsü’ne yaklaşık 5 dakikalık yürüme mesafesinde olan katedral, şehrin en büyük dini yapısı olma unvanına sahip. Romanesk mimariye sahip Kotor Katedrali örnek alınarak 1993 yılında yapımına başlanılan ve yaklaşık 20 yılda tamamlanan katedralin iç duvarlarında, Hz. İsa’nın hayatını anlatan, özenle çizilmiş muhteşem resimler ve kutsal motifler bulunuyor. İhtişamı ve mimari güzelliği ile ön plana çıkan katedral, Ortodoks Hıristiyanların haç noktalarından birisi olarak kabul ediliyor.

Petrovic Sarayı (House of Petrovic Summer House): İsa’nın Dirilişi Katedrali’ne ve Moraca Nehri’ne yakın bir konumda bulunan Petrovic Sarayı, 19. yüzyılda klasik Rus mimarisi ile yazlık saray olarak inşa edilen ve günümüzde Çağdaş Sanat Merkezi’ne ev sahipliği yapan bir müze. Saray, aynı adı taşıyan Petrovica Parkı içerisinde bulunuyor ve güzel kareler vadediyor. İçerisinde ise dünyanın farklı ülkelerine ait eserler sergileniyor.

Hercegovacka Caddesi (Hercegovacka Street): Şehrin en hareketli bölgesi olan Hercegovacka Caddesi; sağlı sollu kafeleri, restoranları, eğlence mekanlarını ve mağazaları görebileceğiniz, trafiğe kapalı bir yürüyüş caddesi. Çevresinde restore edilen geleneksel evler de bulunan bu cadde, Podgorica’da bulunduğunuz sürece en fazla zaman geçireceğiniz yer zira tüm yeme-içme ve eğlence mekanları bu çevrede. Caddeye bağlı olan Njegoseva isimli sokak içerisinde de birçok farklı mekânı bir arada görebilirsiniz.

Aziz George Kilisesi (St. George Church): Podgorica şehrinin ağır toplarından birisi olarak nitelendirebileceğim Aziz George Kilisesi, şehre adını veren Gorica Tepesi’nin yamacında ve şehir merkezine 5-10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor. Şehrin en eski yapısı olan kilise 10. Yüzyılda inşa edilmiş ve ağır hasarlar almasına rağmen ayakta kalmayı başarmış. Etrafı surlar ile çevrili bir kompleks olan kilisenin iç duvarlarında yer alan göz alıcı freskler kesinlikle görülmeye değer. Her zaman açık olmuyor bu yüzden Pazar gününe denk getirmenizi öneririm.

Gorica Tepesi: Aziz George Kilise’nin bulunduğu yer olan Gorica Tepesi, Podgorica şehrine adını veren yer. Yemyeşil ağaçların arasında yürüyüş veya koşu yapabileceğiniz, en tepesine çıktığınızda ise şehir manzarası seyredebileceğiniz bir tepe. Kiliseyi gördükten sonra hemen yanında bulunan caddeden yukarı doğru tırmanarak zirveye ulaşabilir ve güzel kareler yakalayabilirsiniz. 

King’s Park: Şehir merkezinde bulunan ve özellikle yaz aylarında yerel halkın en fazla zaman geçirdiği yerlerden birisi olan King’s Park, Kral I. Nikola’nın tahta çıkışının onuruna, 1910 yılında açılmış. Parkın tam ortasında Kral Nikola’nın atlı heykeli ve etrafında da daha birçok önemli şahsiyete ait heykeller bulunuyor. Hemen alt kısmında ise Moraca Nehri kenarında oturabileceğiniz güzel bir kafe mevcut. Kafede oturmak zorunda değilsiniz, nehir kıyısına inip yere de oturabilir, hatta ayaklarınızı suya sokabilirsiniz.

Ribnica Nehri ve Köprüsü (Adži-paša's Bridge): King’s Park içerisinde, yukarıda bahsettiğim kafenin hemen yanında göreceğiniz tarihi Ribnica Köprüsü, Roma döneminde inşa edilmiş ve şehrin bilinen en eski köprüsü olma unvanına sahip. 18. Yüzyılda Hacı Mehmet Paşa Osmanagic tarafından restore edildiği için Hacı Paşa Köprüsü olarak da biliniyor. Köprünün altından akan Ribnica Nehri’ni görmek için kış aylarında gitmeniz gerekiyor zira yaz mevsiminde nehir kurutuluyor. Ribnica Köprüsü’nden karşıya geçtiğiniz zaman ise 15. Yüzyıldan kalan ve 1800lü yıllarda yaşanan bir patlama sonucu kullanılamaz hale gelen tarihi kale kalıntılarını görebilirsiniz. Ribnica Köprüsü, tarihi kale ve Moraca Nehri kıyısının olduğu bu bölge Skaline Bölgesi olarak geçiyor ve kalenin hemen arkası da zaten Stara Varos yani Türk Mahallesi.

Karadağ Doğa Tarihi Müzesi: Başta İşkodra Gölü olmak üzere çevre ülkelerin doğal alanlarından getirilen ve doldurulan kuşların, ayıların, kurtların, vahşi kedilerin ve fosillerin sergilendiği kıymetli bir müze. 1979 yılında yaşanan deprem sonrasında müzenin olduğu bina neredeyse komple yıkılmış ve eserlerin yarısından fazlası yok olmuş. Özverili çalışmalar neticesinde 1985 yılında tekrar geniş bir koleksiyon oluşturulmuş. Konum olarak Saat Kulesi'nin hemen yanında yer alıyor. 

Duklja (Glavni Grad Podgorica): Şehir merkezine yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta yer alan bu antik kent, 1. Yüzyılda burada kurulan Docleatae isimli şehrin en büyük bölgesi olarak biliniyor. Yaklaşık 10bin kişinin yaşadığı Docleate şehrinin hem konum hem de ekonomik açıdan en önemli bölgesi olan Duklja, 4. Yüzyıldan itibaren başta Vizigotlar tarafından olmak üzere birçok kez saldırıya uğramış, ardından büyük depremlere maruz kalmış ve neredeyse tamamen yok olmuş. 7. Yüzyılda ise Slavlar buraya göç ederek yıkılan şehri tekrar kurmuş ve kurulan bu şehir de zamanla yıkılarak günümüzde görülen hale gelmiş. Eğer tarihe karşı ilginiz varsa şehir merkezine çok yakın olan bu antik kenti ziyaret edebilirsiniz. 

Dajbabe Manastırı: Yine Podgorica şehir merkezine 4-5 kilometre uzaklıkta bulunan Dajbabe Manastırı; 1897 yılında inşa edilmiş ve Tanrı’nın kutsal annesi olarak kabul edilen Uspenje Bodorodice’ye adanmış bir Sırp Ortodoks Hıristiyan Manastırı. Zeta Vadisi üzerinde bulunan Dajbabe Köyü’nde yer alan manastır ilk önce küçük bir mağara içerisine yapılmış, ardından şapele çevrilmiş. Mağaranın iç duvarlarında bulunan freskler kesinlikle görülmeye değer.

Niagara Şelalesi (Vodopad Nijagara): Amerika’da bulunan Niagara Şelalesi’ne benzediği için bu adı alan Vodopad Nijagara, şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Eğer Podgorica sizi tatmin etmemişse, taksi ile kolayca ulaşabileceğiniz bu yapay şelalenin hemen yanında bulunan Niagara Restoran’da yemek yiyebilir, güzel kareler çekebilir ve manzaraya doyabilirsiniz. Bahar mevsiminde nehrin debisi yükseldiği için gidilecek en doğru zaman Nisan ve Mayıs ayları.

İşkodra Gölü (Lake Skadar): Podgorica şehir merkezine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan İşkodra Gölü, konum olarak Arnavutluk-Karadağ sınırında yer alıyor. Yüzölçümü bakımından Balkanların en büyük gölü ve kaynağı da Podgorica’dan geçen Moraca Nehri. Toplamda 270 farlı kuş türüne ev sahipliği yapıyor, bu özelliği ile de Avrupa’nın en zengin doğal alanlarından birisi olarak kabul ediliyor. Eğer yaz aylarında gitmişseniz gölde düzenlenen tekne turlarına katılabilir, yürüyüş yapabilir veya göl kenarında göreceğiniz restoranlarda manzara eşliğinde yemek yiyebilirsiniz.

Ostrog Manastırı: Şehir merkezine yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta yer alan ve Trabzon’da bulunan Sümela Manastırı gibi kayaların arasına oyularak 1655 yılında inşa edilen Ostrog Manastırı da Ortodoks Hıristiyanların hac noktalarından birisi. İç duvarlarında göz alıcı fresklerini de görebileceğiniz Ostrog Aziz Basil’e adanan ve bedeni halen içerisinde muhafaza edilen bu dini yapı aynı zamanda Bjelopavlici Ovası’nın muhteşem manzarasına eşlik ediyor. Bir Sırp Ortodoks Kilisesi olan manastır; alt ve üst olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Üst kısım Aziz Basil’in bedeninin gömüldüğü mağaraya, alt kısım ise daha sonları yapılan kiliseye ev sahipliği yapıyor.

Tara Nehri Kanyonu (Tara River Canyon): Şehir merkezine yaklaşık 55 kilometre uzaklıkta yer alan kanyon, 82 metre uzunluk ve 1300 metrelik derinliği ile dünyanın en derin kanyonlarından birisi olarak biliniyor. UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne alınan kanyonda düzenlenen tek günlük rafting turları, yerli ve yabancı turistler tarafından fazlaca ilgi gösterilen bir aktivite. Sadece rafting değil, aynı zamanda zorlu trekking rotaları, doğal oluşumları, nehir kenarında yer alan kumsalları, su değirmenleri, köprüleri ve mağaraları ile de turistleri kendine çekiyor.

Podgorica Hakkında Faydalı Bilgiler;

1- Podgorica şehir merkezinde gezilip görülecek pek fazla kültürel alan yok ancak yine de Osmanlı’dan kalan Stara Varos isimli Türk Mahallesi’nin sokaklarında dolaşmak bile beni tatmin etti diyebilirim. Eğer şehir merkezini beğenmezseniz, çevresinde daha birçok görmeye değer yer mevcut.

2- Şehir genel anlamda ucuz, en fazla 15-20 Euro’ya iyi bir restoranda yemek yiyebilirsiniz. Alışveriş konusunda çok fazla seçeneğiniz yok, bu yüzden alışveriş işini Kotor veya Budva’ya saklayın derim.

3- Podgorica küçük bir şehir, her yerini yürüyerek gezebilirsiniz. Eğer şehir dışında kalan yerlere gitmeyi düşünüyorsanız, cadde üzerinde göreceğiniz lisanslı taksiler ile pazarlık yapabilirsiniz. Taksimetre ücretleri de gayet uygun. Örneğin şehir merkezine 4-5 kilometre uzaklıkta kalan yerlere en fazla 5 Euro ödeyerek gidebilirsiniz.

4- Gece hayatı ile alakalı çok fazla beklentiniz olmasın ama özellikle hafta sonları mutlaka eğlenecek bir yerler bulabilirsiniz. Gece hayatı bölümünde de yazdığım üzere Hercegovacka Caddesi ve çevresinde güzel mekanlar var, aklınızda bulunsun.

5- Sadece şehir merkezini gezmeyi düşüyorsanız 2 gün ayırın, çevresini de gezmek gibi bir planınız varsa en az 3 gün derim.

Yorumlar