Riga

 

‘Bir kişi eğer kapıyı ardında bırakmışsa yolculuğun en zor kısmını atlatmış demektir.’ Hollanda Atasözü

RİGA GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Riga’ya Türkiye’den havayolu ile direkt ulaşım sağlamak istiyorsanız tek seçeneğiniz Türk Hava Yolları, biletler kış aylarında ortalama 400-500 TL arasında ve yaz aylarında ise ortalama 500-600 TL arasında değişiyor. Eğer aktarmalı olarak giderim derseniz; Ukraine International Airlines, KLM, Air France ve Aegean Airlines firmaları ile 300-400 TL. arasında uçuş yapabilirsiniz. Riga’ya diğer Avrupa şehirlerinden havayolu ile gidecekseniz, Air Baltic ve Ryanair firmalarından gayet makul fiyatlara bilet alabilirsiniz. Riga’ya Baltık ülkeleri başta olmak üzere diğer Avrupa şehirlerinden otobüs ile de kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz, otobüs kullanacaksanız tercih edebileceğiniz firmalar; Ecolines, Simple Express, Lux Express, Polskibus ve Superbus. Eğer ucuz olsun diyorsanız Simple Express’i tercih etmelisiniz çünkü biletini erkenden alırsanız 3-5 Euro gibi fiyatlara Baltık ülkeleri arasında seyahat edebilirsiniz. Otobüslerde ücretsiz self servis çay-kahve dolabı, tuvalet ve wi-fi hizmeti bulunuyor. Riga’ya demiryolu kullanarak da Avrupa şehirlerinden kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Bunların haricinde mutlaka değerlendirmeniz gereken bir diğer alternatif de Blablacar, neredeyse her gün Baltık ülkeleri arasında seyahat eden ve kendine yol arkadaşı arayan birilerini bulabilirsiniz. Riga’ya Stockholm’den gidecekseniz ferry seçeneğiniz St. Peter Line firması; bu firmaya ait gemiler Stockholm’den 17.00’da ayrılıyor, ertesi gün 11.00’da Riga’da oluyor ve biletler ortalama 90 Euro. Feribotlar genellikle akşamları yolculuğa başlıyor, saatlerine ve fiyatlarına Directferries sitesinden bakabilirsiniz. Feribotların tamamı devasa büyüklüğe sahip 10-12 katlı yolcu gemileri, katlar arasında asansör ile geçiş yapılıyor ve geminin içerisinde; restoranlar, saunalar, gece kulüpleri, kumarhaneler, marketler, barlar, free shoplar vs. bulunuyor yani zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ekonomi sınıfı biletlerin odaları genellikle 4 kişilik oluyor ve yatağınıza uzanıp mışıl mışıl uyuyarak seyahat ediyorsunuz. Riga’ya havayolu kullanarak gelmişseniz ineceğiniz havaalanı Starptautiska Lidosta Riga yani Riga International Airport, şehir merkezine 10 km uzaklıkta bulunuyor. Havaalanından şehir merkezine gitmek için birçok farklı seçeneğiniz var bunlardan ilki için; havaalanından çıktıktan sonra göreceğiniz otobüs durağına gidiyorsunuz, bilet makinesinden 1.15 Euro’ya biletinizi alıyorsunuz, 22 numaralı otobüse biniyorsunuz ve 30 dakika sonra şehir merkezinde oluyorsunuz, bileti sürücüden almak isterseniz ücreti 2 Euro. İkincisi için; çıkış kapısından bileti 1.15 Euro olan ve yine sürücüye 2 Euro ödeyerek binebileceğiniz 222 ve 241 numaralı otobüslere biniyorsunuz, 222 ile 20 dakikada, 241 ile 40 dakikada şehir merkezinde oluyorsunuz. Üçüncüsü için; çıkış kapısında göreceğiniz üzerinde Riga Shuttle Bus yazılı servislere 5 Euro ödeyerek biniyorsunuz, ücretsiz internetin tadını çıkararak 25 dakikada şehir merkezinde oluyorsunuz. Dördüncüsü için ise; yine çıkış kapısından, üzerinde RedCab yazan kırmızı renkli taksilere 12 Euro ödeyerek biniyorsunuz ve 15 dakikada şehir merkezinde oluyorsunuz. Dilerseniz üzerinde Baltic Taxi yazan yeşil renkli taksilere 15 Euro ödeyerek binebilir ve yine 15 dakikada şehir merkezinde olabilirsiniz. Riga’ya otobüs ile gelmişseniz ineceğiniz Riga International Couch Terminal; şehir merkezine 5 dakika yürüme mesafesinde, merkez tren garının hemen karşısında ve Riga’nın simgelerinden birisi olarak kabul edilen 4 zeplin garajından dönüştürülmüş olan Central Market’in hemen yanında bulunuyor. Buradan istediğiniz her yere yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Dediğim gibi merkez tren garı olan Riga Central Station da aynı şekilde şehir merkezine 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor.

Konaklama: Riga çok fazla turist çeken bir şehir olduğu için konaklayabileceğiniz onlarca hostel seçeneğiniz bulunuyor ve tavsiye edeceğim hostellerin başında Naughty Squirrel Backpackers Hostel geliyor. Burası; gerçekten tam bir hostel ortamı bulabileceğiniz, ortak alanında langırt oynayıp barında içkinizi yudumlayabileceğiniz, kendine ait mutfağında yemeğinizi pişirebileceğiniz ve odalarında locker bulunan bir hostel. Konum olarak tren garına, otobüs terminaline ve Old Town’a 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor. Birçok çeşit extreme tura cüzzi miktarlarda katılma imkânı sunan ayrıca birçok kez ödül almış ve şehrin en çok tercih edilen hosteli. Gecelik ücreti ortalama 10 Euro. İkinci tavsiyem Riga Old Town Hostel & Backpackers Pub; otobüs terminali ve merkez tren garına 2 dakika, Old Town’a ise 3 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor, giriş katında haftanın her günü kalabalık bir ortama sahip ve yeni arkadaşlıklar edinebileceğiniz güzel bir bar bulunuyor ayrıca odaları geniş ve ferah, banyo ve tuvaletleri ise tertemiz. Gecelik ücreti ortalama 10 Euro. Üçüncü tavsiyem ise Cinnamon Sally Backpackers Hostel; küçük ortak alanında bir nebze de olsa hostel ortamı bulabilir ve mutfağında yemeğinizi yapabilirsiniz ayrıca odaları temiz, otobüs terminali ve tren garına da 3-4 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor. Diğer hostellerde olduğu gibi odalarında locker bulabilir ve birçok extreme tura katılabilirsiniz. Gecelik ücreti ortalama 10 Euro. Riga’da hostel ortamı olmayan ancak butik hotel tarzında dizayn edilen temiz bir hostel arıyorsanız gitmeniz gereken adres Tree House Hostel; otobüs terminali ve tren garına 10 dakika yürüme mesafesinde buluyor, alkol ve sigaradan arındırılmış, gerçekten organik meyve-sebze yiyebileceğiniz, doğa yürüyüşlerine katılabileceğiniz ve yoga seanslarına dahil olabileceğiniz nezih bir hostel. Gecelik ücreti ortalama 15 Euro. Son olarak, gerçekten bütçeniz kısıtlı ve ucuz bir yer arıyorsanız imkânları fiyatından çok daha iyi olan, otobüs terminaline ve tren garına 15 dakika yürüme mesafesinde bulunan Hostel Fire Fighter, gecelik ücreti ortalama 5 Euro. Baltık ülkeleri halen Sovyetlerin etkisinde olduğu için Riga’da hostellerin birçoğu sizlere cüzzi miktarlara extreme tur imkânları sunacaktır, bunlardan bazıları; AK-47 ve Glock silah atış turları, Husky köpeklerin çektiği kızak turları, kızağa benzer bir araçla özel olarak yapılmış dar ve eğimli bir parkurda kayılarak yapılan spor olan Bobsled turları, nehrin keyfine varacağınız kano turları vb. Bunların haricinde turizm firmaları aracılığı ile katılabileceğiniz gerçek tank kullanma imkânı sunan turlar, özel jet ile Riga semalarında gezinme imkânı sunan turlar vb.

Yeme-İçme: Riga’da yöresel bir restoran ararsanız gitmeniz gereken yer; Rozena iela caddesinde bulunan gerçek bir Ortaçağ restoranı diyebileceğim Rozengrals Restaurant. Bu restoranda elektrik yok mekân mum ışıkları ile aydınlatılıyor, siparişinizi kaligrafi sanatı ile yazılmış parşömen menülerden seçiyorsunuz, yemekler ahşap tabaklarda ve içecekler ahşap kadehlerde geliyor, yemekler genellikle domuz etinden yapılıyor ve fiyatlar ortalamanın üzerinde. Yöresel tat denemek istiyorsanız, ana maddesi pancar olan yoğurt ve krema eklenerek soğuk servis edilen pembe renkli Borş Çorbası’nı ve bir mantı türü olan Dumplings’i öneririm. Eğer daha farklı bir lezzet ararsanız, geyik etinden yapılan yemekleri ve geyik eti çorbasını da deneyebilirsiniz. Bütçeniz müsaade ediyorsa ve şık bir restoranda yemeğinizi yemek istiyorsanız adresiniz, Krišjāņa Barona iela 12 numarada bulunan Benjamin Restaurant. Folk Kültür diye adlandırılan, içerisinde çeşitli kültürel etkinliklerin de düzenlendiği, Letonik bir mekân arıyorsanız gitmeniz gereken yer, yöresel yemekler yiyebileceğiniz ve bin bir çeşit içki deneyebileceğiniz Peldu iela 19 numarada bulunan Folkklubs ALA Pagrabs Restaurant. Fast Food ararsanız Cili Pica’nın herhangi bir şubesinde pizza yiyebilirsiniz, örneğin Özgürlük Anıtı’nın köşesinde, tren garının hemen yanında ve Old Town’da bulunan Galerija Centrs’da birer şubesi bulunuyor. Pizzaları gerçekten çok lezzetli ve fiyatlar uygun. Türk restoranı ararsanız tren garının hemen yanında TurkKebab var ama fiyatlar pek de uygun sayılmaz. Ne içmeliyim diye sorarsanız; 24 ayrı baharatın çeşitli bitki kökleri ile harmanlanıp, sonrasında %45 oranında alkol eklenmesiyle hazırlanan ve Leton halkının çoğu zaman ilaç niyetine içtikleri, shot bardaklarda satılan Letonya’nın ünlü içkisi Black Balsam’ı mutlaka denemelisiniz. Bira Letonların vazgeçilmezlerinden birisi ve en çok tercih edilenler; Tervetes, Valmiermuiza’s, Baukas, Uzavas ve Cesu. Letonlar sağlam içer, örnek verecek olursak; normal bir insan %1.2’de kusuyor, %4’de nefes alma dâhil bir çok refleksini yitiriyor, %6’da ölüyor ama tüm bu evreleri atlatarak Guinness Rekorlar Kitabına %7.2 ile giren bir Rigalı var.

Gece Hayatı: Riga’da tüketilen alkol miktarını göz önünde bulundurursak nasıl bir gece hayatına sahip olduğunu tahmin etmeniz çok da zor olmaz. Riga’da aradığınız her tür de eğlence mekânını bulabilirsiniz; gece kulüpleri, barlar, publar, striptiz kulüpleri, gay barlar vs. Eğer Radisson Hotel’in 26. katında bulunan Skyline Bar’a fotoğraf çekmek için gitmişseniz, bir şeyler içmek için ne kadar uygun bir mekân olduğunu bizzat görmüşsünüzdür. Hafta sonları DJ performansları ile çok hareketli bir hal alıyor, değerlendirebilirsiniz. Riga’nın herkes tarafından tavsiye edilen en iyi mekânı; Radisson Hotel’in bulunduğu Brivibas iela bulvarının paralel caddesi olan Terbastas iela 73 numarada bulunan Studio 69. Bu mekân; lüks, gösteriş ve eğlencede sınır tanımayan, mermer zemin ve duvarları ile girişi sarayı andıran ayrıca içerisinde; casino, sushi restoranı, nargile kafe, özel toplantı ve eğlence salonu, gece kulübü ve striptiz salonları bulunan mükemmel bir kompleks, giriş ücreti 20 Euro ve 1 içki dahil. Dilerseniz yine Terbetas iela 2 numarada bulunan Coyote Fly isimli mekânı da deneyebilirsiniz, burası da neredeyse Studio 69 kadar iyi ve popüler olan yazlık terası da bulunan 4500 kişilik bir mekân, Dj performansları ile sabaha kadar eğlenebileceğiniz bu mekânın giriş ücreti ise 15 Euro. Riga’da üstü açık yazlık bir kulüp arıyorsanız gitmeniz gereken yer, liman bölgesinde Andrejostas iela 4 numarada bulunan Club First Dacha. Bu mekân; yaş ortalaması 19-25 arasında olan, yaz aylarında çılgın partiler düzenlenen, farklı kostümler giymiş en güzel Leton ve Rus dansçı kızlarını bir araya getiren, DJ performansları ile sabaha kadar çılgınca dans edebileceğiniz muhteşem bir mekân. Riga’da striptiz kulübü arıyorsanız gidebileceğiniz en iyi ve en popüler mekân, Radisson Hotel’in hemen yanındaki Elezabetes iela 49 numarada bulunan Jokey Club, giriş 15 Euro, bira 5 Euro ve özel dans 45 Euro. Bu şehirde sakin bir yerde kafanızı dinleyerek ya da arkadaşlarınızla muhabbet ederek içkinizi yudumlamak istiyorsanız adresiniz, Livu Meydanı’ndan geçen Kalku iela sokağı 10 numarada bulunan Black Magic Bar. Riga’da farklı bir eğlence arıyorsanız aradığınız kadınları Studio 69 başta olmak üzere gece kulüplerinde çok rahat bulabilirsiniz zaten siz bulmasanız da onlar sizi bulacaktır. Letonya genel anlamda gelir dengesizliği olan bir ülke olduğu için özellikle Riga’da eğlence hayatına dikkat edin çünkü kazıklanmaya çalışılmanız kuvvetle muhtemel. Şehir gece hayatı konusunda bir hayli sabıkalı özellikle de içeceklere sarhoş edici madde eklenmesi ile. Bunun önüne geçmek için; içkinizi kapalı şişe tercih edin, asla ödemeyi kredi kartı ile yapmayın, yanınıza gelen kızlara içki ısmarlamayın ve gereğinden fazla nakit para taşımayın.

Alışveriş: Ucuz market arıyorsanız Rimi Market’i bulun ayrıca Central Market ve içinde bulunan süpermarketten çok ucuza alışveriş yapabilirsiniz. Riga’da alışveriş merkezi ararsanız, Old Town’da bulunan Galerija Centrs ihtiyacınızı karşılayacaktır ayrıca bu alışveriş merkezinin altında bulunan süpermarket de gayet ucuz, değerlendirebilirsiniz. O meşhur RİGA yazılı saatin olduğu alışveriş merkezi ise tren garına yakın bir konumda yer alan Origo, onun yanında bulunan Stockmann ise Baltık ülkelerinde ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de görebileceğiniz büyük bir alışveriş merkezi. Magnet alacaksanız Livu Square’de bulunan hediyelik eşya dükkânlarından alabilirsiniz hem çeşit çok hem de fiyatlar uygun. Baltık ülkelerinden alınabilecek en güzel hediyelik şüphesiz Amber yani kehribardan yapılan takılar ancak fiyatlar hiç de uygun değil.

Riga Gezilecek Yerler;

   Riga’da sadece turistik noktaları gezecekseniz toplu taşıma kullanmanıza gerek yok zira şehir çok da büyük değil ve neredeyse tüm noktalar Old Town’ın içerisinde kısaca tüm önemli noktalara birkaç sokak değiştirerek ulaşacaksınız. Riga’yı gezmek için herhangi bir rota yapmanıza gerek yok zaten hepsi yan yana o yüzden navigasyonunuzdan ya da haritanızdan kolayca bulursunuz. Dilerseniz benim vereceğim sırayı da takip edebilirsiniz.

   

Town Hall Square: Riga’da gezmeye başlayacağınız en önemli nokta, Old Town’ın kalbi diyebileceğimiz Town Hall Square yani eksi şehir meydanı. Bu meydan; 1510 yılı Noel akşamında Karakafalar Evi içinde yapılan kutlamaların meydana taşması ve eğlenenlerin meydanda bulunan çam ağacına süs asmaları ile günümüze kadar ulaşan Hristiyan geleneğini başlattıkları nokta. Süslenen ve ardından yakılan ilk çam ağacının bulunduğu yer; 8 farklı dilde ‘1510 yılı Riga’nın ilk Noel Ağacı’ yazılı 8gen plaka ile ölümsüzleştirilmiş. Meydanın tam ortasında; İmparator Şarlman’ın yeğeni olan ünlü şövalye St. Roland’ın, orijinali St. Peter’s Kilisesi’nde koruma altına alınan 1894 tarihli heykelinin replikasını görebilirsiniz. Ortaçağ havasını soluyabileceğiniz, gerçekten çok güzel bir meydan.

Melngalvju Nams (House of Blackheads): Town Hall Square’de tüm dikkatinizi üzerine toplayacak olan yapı şüphesiz Melngalvju Nams diğer adı ile House of Blackheads yani Karakafalar Evi. Burası; yapımına 1433 yılında, Riga’da yaşayan ve ticari faaliyetlerde bulunan bekar Alman iş adamlarının burada lonca kurmasıyla başlanan ayrıca zenci iş adamlarının lideri Aziz Moritus’in dine karşı gelmesi sebebiyle başının kesildiği yer olmasından dolayı Karakafalar Evi olarak anılan bir yapı. 1941 yılında Nazi saldırılarından dolayı büyük çoğunluğu yıkılmış ancak Riga’nın 800. kuruluş yıl dönümüne istinaden 1999 yılında aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Binanın ön yüzünde; günü, ayı ve zamanın burçlarla olan ilişkisini de gösterme özelliğine sahip olan mavi renkte astronomik bir saat ve köşe kısımlarında ise mitolojik tanrılara ait heykeller bulunuyor. Günümüzde müze olarak hizmet veren mükemmel bir Ortaçağ Gotik Mimari örneği. Karakafalar evinin bitişiğinde göreceğiniz aynı mimaride ki yapı ise 19. Yy’da inşa edilen ve günümüzde turizm ofisi olarak görev yapan Schwab House.

St. Peter’s Church: Schwab House ve Karakafalar Evi’ni karşınıza aldığınızda hemen solunuzda devasa kulesini göreceğiniz St. Peter’s Kilisesi bulunuyor. Bu kilise; ilk olarak 1209 yılında, 120 metrelik ahşap bir çan kulesine sahip olarak inşa edilmiş ancak günümüze kadar yıldırım düşmesine, yangınlara, doğal afetlere, bombardımanlara ve saldırılara maruz kalmış. İçerisinde; kilisenin ve kulenin restorasyon aşamalarını yakından görebileceğiniz fotoğraflar ve kilisenin bir maketi bulunuyor. Asansör ile 72. metresinde bulunan platforma çıkarak manzaranın keyfine varma imkânı sunan 123 metrelik bir çan kulesine sahip. Günümüzde dini nikahlar, konserler ve sergilere ev sahipliği yapıyor. Tam önünde; 12. Yy’da ticaret için Bremen’den Riga’ya gelen tüccar ve denizcilerin, Riga’yı kardeş şehir olarak gördükleri için hediye ettikleri Bremen Mızıkacıları heykeli yer alıyor. Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış ve şehrin en eski kilisesi olma ünvanına sahip ayrıca gotik mimarinin değerli bir örneği. Kilisenin giriş ücreti; kuleye çıkmak için alacağınız bilet dahil 9 Euro.

Museum of the Occupation: Schwab House ve Karakafalar Evi’ni karşınıza aldığınızda hemen sağında göreceğiniz blok halindeki siyah renkli bina ise Museum of the Occupation yani İşgal Müzesi. Burası; Leton Halkını komünizme teşvik etmek adına, 1970 yılında Sovyetler tarafından açılan Letonia Red Rifleman yani Kırmızı Tüfekli Asker Müzesi’nin, 1991 yılında Letonya’nın bağımsızlık kazanmasıyla İşgal Müzesi’ne çevrilmesi ile ortaya çıkmış. 1940 ve 1991 yılları arasında Alman Nazi Ordusu’nun Yahudilere karşı yaptığı soykırımının bilgi, belge ve fotoğraflar ile anlatıldığı ayrıca Sovyet güçlerinin ise egemenliği ele geçirdikten sonra Letonya Halkını sindirmek amacıyla uyguladığı tecritler ve sürgünlerin sergilendiği bir müze. Müzenin girişi ücretsiz.  

Dome Cathedral: Bu müzeden sonraki durağınız, üzerinde saat olan siyah renkli çan kulesini takip ederek bulacağınız ve 100 metre uzaklıkta yer alan Dome Cathedral diğer adıyla Riga Katedrali. Bu katedral; yapımına 1211 yılında Riga’nın kurucusu Başpiskopos Albert tarafından verilen emirle başlanan, 15. Yy’da günümüze ulaşmayı başaramayan 140 metrelik ahşap bir kule eklenen ayrıca Baltıkların en eski ve en büyük ibadethanesi olma ünvanına sahip olan bir yapı. Katedralin içerisinde; Riga’nın kurucusu Albert’in mezarı, onca badireden sonra günümüze ulaşmayı başaran orijinal vitray camlar ayrıca EF Walcker ve Sons tarafından 1882 yılında yaptırılan 6718 borulu Orta Çağ’ın en büyük org’u yer alıyor. Şansınız varsa ayda 2 kere ve saat 19.00’da düzenlenen büyüleyici org konserine katılabilirsiniz. Günümüzde ibadetlerin haricinde sergilerin de düzenlendiği bir müze olarak görevini sürdüren Alman Gotik Mimarisinin önemli bir örneği. Giriş ücreti 3 Euro. Eğer org konserine katılmak istiyorsanız; Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında düzenlenen org konserlerine kilise gişesinden alacağınız ve fiyatları 10-20 Euro arasında değişen biletler ile katılabilirsiniz.

Museum of the History of Riga and Navigation: Dome kompleksine ait olan bina içerisinde, girişi katedralin hemen arkasında bulunan ve opsiyonel olarak ziyaret edebileceğiniz Museum of the History of Riga and Navigation yani Navigasyon Tarihi Müzesi bulunuyor. Bu müze, Baltık ülkelerinin en büyük koleksiyonuna sahip müzelerinden birisi olma özelliğini taşıyor. Müze içerisinde; 18. yüzyılda yaşamış olan Nikolas Von Himzel’in bilimsel ve sanatsal eserleri ile kişisel koleksiyonu, balmumu heykeller, savaş aletleri, 80 koleksiyona ait 500bin farklı eser, geçmiş dönemlere ait gemiler, haritalar, Letonya kültürüne ait ev dekorasyon modelleri, gemi modelleri ve kullanılan seyir aletleri sergileniyor. Tüm bunları yakından görme imkânı bulabileceğiniz bu değerli müzenin giriş ücreti 4.27 Euro.

Jauniela Sokağı: Dome Cathedral’in hemen bitişiğinde bulunan Jauniela isimli şirin sokağı mutlaka baştan sona yürüyün. Burası; Seventeen Moments of Spring ve Sherlock Holmes gibi birçok dünyaca ünlü dizi ve filme ev sahipliği yapmış, üzerinde bulunan butik kafelerde soluklanıp bir şeyler içebileceğiniz veya sokakta masası olan restoranlarda yemek yiyebileceğiniz Art Nouveau tarzı, fotojenik bir sokak.

St. James Cathedral: Dome Katedrali’nden sonra ki durağınız; katedralin yaklaşık 50 metre uzaklığında bulunan, uzun sivri ve yeşil renkli olan çan kulesinden tanıyacağınız St. James Cathedral olsun. Bu katedral; 1225 yılında Gotik tarzda inşa edilen ve Aziz James’e diğer adıyla Aziz Jacob’a adanan, Protestanların Riga’da ele geçirdiği ilk kilise olan ve günümüzde Katolik Letonların mabedi diyebileceğimiz bir ibadet merkezi. Şehrin egemenliğinin sürekli el değiştirmesinden dolayı 1812’de Napolyon’un ordusu tarafından gıda ambarı olarak kullanılmış ve dönem dönem farklı amaçlara da hizmet etmiş. 73 metre uzunluğunda sivri ve yeşil renkte çan kulesi bulunuyor. Bu kulenin çanı, Ortaçağ’da idam cezası infazını izlemek için halkı çağırma aracı olarak kullanıldığından dolayı Günahkar Çan’ı diye anılmış ve diğer Gotik kiliselerin kulelerinden farklı olarak kule içerisinde değil kulenin dışında bulunuyor. Günümüzde Letonya Başpiskoposluğu olarak kullanılan ve Unesco tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne eklenerek koruma altına alınan bu katedrali ücretsiz olarak gezebilirsiniz.

Latvijas Republikas Saeima: St. James Katedrali’ne ait çan kulesinin önünde göreceğiniz, beyaz renkli kapısının üzerinde bayrak ve flama asılı olan bina Latvijas Republikas Saeima yani Letonya Parlamento Binası. Burası, 1867 yılında ilk akademik eğitimli Leton Mimar ünvanına sahip Janis Baumanis’in projesi ile mimar Robert Pflug tarafından Vidzemes Knightley evi olarak inşa edilen ancak Letonya’nın bağımsızlığını kazanması ile Parlamento Binası’na dönüştürülen ve 100 milletvekilinin görev yaptığı bir yönetim merkezi.

Tre Fratelli (Three Brothers’ Hiuses): St. James Katedrali’nin hemen yanında bulunan Maza Pils iela sokağında görmeniz gereken önemli yapı, Tre Fratelli (tris bri) diğer adıyla Three Brothers’ Hiuses yani Üç Biraderler Evi. Bu evler, Ortaçağ’dan 1955 yılına kadar restorasyona uğramadan ulaşmayı başarmış olan 3 değerli bina. Bu üçlü yapı; en başta ve 17 numarada yer alan 15. Yy. tarihli Gotik beyaz renkli binadan, ortada ve 19 numarada bulunan 17. Yy. tarihli sarı renkli Hollanda Maniyerizm tarzı binadan ve en son da 21 numarada bulunan 18.Yy. başlarına tarihli ve Mimarlık Müzesi’ne ev sahipliği yapan yeşil renkli Barok binadan oluşuyor. Yapıldığı dönemlerde bir salon ve büyükçe bir depo olarak kullandığı için maliyeti düşürmek amacıyla pencereleri çok küçük boyutlarda yapılmış. Günümüzde ise içerisinde; yemekleri vasat, fiyatları yüksek bir kafe ve bir restoran bulunuyor. Şehrin en eski simgelerinden birisi ve fotoğraflık bir kompleks diyebilirim. Giriş ücretsiz.

Zviedru Vari (The Swedish Gate): St James Katedrali’nin diğer yanında bulunan ve Üç Biraderler Evi’nden sadece 1 sokak döndükten sonra ulaşacağınız Troksnu iela sokağında yer alan önemli nokta, Zviedru Vari ya da İngilizce adıyla The Swedish Gate yani İsveç Kapısı. Burası, 1698 yılında şehrin surları üzerinde bulunan ve efsaneye göre; cellatın ikamet ettiği bir evin alt kısmının, askeri alan ile dış dünya arasında askerlerin ve özellikle ticaret yapan tüccarların giriş çıkışı için geçiş kapısı olması amacıyla, İsveç Askerleri tarafından oyularak inşa edilmiş. 17. Yy’da şehirde bulunan 8 kapıdan günümüze ulaşmayı başarabilen tek kapı olma ünvanına sahip ve altından geçip dilek dileme gibi batıl inançlara aracılık yapan tarihi bir kapı.

Pulvertornis (Powder Tower): İsveç Kapısı’nın bir tarafı Troksu iela sokağına, diğer tarafı ise Torna iela sokağına çıkıyor. Kapı, surların üzerinde bulunduğu için Torna iela sokağında yürüdüğünüzde şehrin tarihi duvarlarını görebilir ve güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Torna iela sokağında kapı sağınızda kalacak şekilde yürümeye devam ettiğiniz zaman sokağın sonunda karşınıza çıkacak olan bir diğer önemli yapı, Pulvertornis ya da İngilizce adıyla Powder Tower yani Barut Kulesi. Bu kule; 14. Yy’da Barok tarzda ve 2.5 metre kalınlığa sahip olarak, bulunduğu yer kum tepesi olduğu için Kum Kulesi isminde inşa edilmiş ancak İsveçlilerin şehri ele geçirerek içerisinde barut depolamaları ile Barut Kulesi adını almış. Şehrin savunma mekanizmasının en önemli unsurlarından birisi, uzun yıllar boyunca görevini yaptıktan sonra kaderine terk edilmiş ve sonrasında ise 1892 yılında öğrenci şirketi Rubonia tarafından, içerisinde biriken güvercin gübresinin satılmasıyla elde edilen gelir ile restore edilmiş. Günümüzde yanında bulunan bina ile birlikte içerisinde; silahların, üniformaların, topların, savaş aletlerinin ve madalyaların sergilendiği Latvijas Kara Muzejs yani Letonya Savaş Müzesi olarak görevini sürdürüyor. Kulenin tam karşısında bulunan uzun sarı renkli binanın adı Jacob's or Swedish Barrack- Jēkaba ​​vai zviedru Barrack ve genişliği 230 metre. Bu bina zamanında 1000 askerin barındığı kışla binası olarak kullanılmış, günümüzde ise içerisinde; bar, restoran ve mağazalar bulunan bir sosyal tesis olarak kullanılıyor.

The Cat’s House: Barut Kulesi’nin hemen yanında bulunan Meistaru iela sokağına girip, 50 metre yürüdükten sonra hemen solunuzda Meistaru iela 10 numarada göreceğiniz ve çatısında bulunan kedi heykellerinden tanıyacağınız bir diğer önemli yapı ise sarı renkli The Cat’s House. Bu yapı; Ortaçağ mimarisi ve Art Nouveau tarzının harmanlanmasıyla inşa edilmiş ve mimari güzelliğinin dışında bir de şehir efsanesi bulunuyor. Şöyle ki; Büyük Esnaf Lonca’sından kovulan ve loncanın hemen yanında evi olan bir esnaf, intikam alma amacıyla evinin çatısına kızgın görünümlü 2 adet kara kedi heykelini arkası loncaya dönük olacak şekilde yerleştirmiş, arkası dönük kedilerden rahatsız olan lonca yöneticileri kedilerin yönünün değiştirilmesi şartı ile esnafı tekrar loncaya kabul etmişler.

Great and Small Guild Halls: Cat’s House’un hemen sol çaprazında, aynı sokak üzerinde göreceğiniz beyaz renkli şato görünümlü yapı ise Great and Small Guild Halls yani Büyük ve Küçük Esnaf Loncaları. Burası; 14. Yy’da Alman tüccarlar tarafından, yerli tüccarlar ve sanatçıların kullanması amacıyla inşa ettirilen ve yüzyıllar boyunca ticari faaliyet gösteren esnaflara ev sahipliği yapan bir yapı. Günümüzde Büyük Lonca’yı Letonya Senfoni Orkestrası’nın merkezi ve Küçük Lonca’yı ise sergi salonu, konferans salonu ve toplantı salonu olarak göreceksiniz. Dilerseniz girişi Amatu iela sokağında olan Küçük Lonca’da bulunan sergileri cüzzi fiyatlara satılan biletler ile gezebilir dilerseniz de yine Küçük Lonca’da her ayın 2. Cumartesi günü düzenlenen dans festivallerine katılabilirsiniz.

Livu Square: Cat’s House’un hemen yanında, Lonca’nın da hemen karşısında göreceğiniz meydanın adı Livu Square ve burası; özellikle yaz aylarında güzel bir dinlenme alanına dönüşen, hediyelik eşya alabileceğiniz seyyar satıcılar bulunan, Noel Haftası’nda ise Christmas Markt kurulan yani her dönemde güzel vakit geçirebileceğiniz bir meydan.

Brivibas Piemineklis (The Freedom Monument): Livu Meydanı’nda vakit geçirdikten sonra meydanın hemen yanında bulunan Kalku iela sokağını, meydan solunuzda kalacak şekilde devam ederseniz tam karşınızda mutlaka gözünüze çarpacak olan, sütun şeklinde tasarlanmış Brivibas Piemineklis ya da İngilizce adıyla The Freedom Monument yani Özgürlük Anıtı’nı göreceksiniz. Bu anıt; ünlü Leton mimar Karlis Zale tarafından 1918-1920 yılları arasında, bağımsızlık mücadelesinde hayatını kaybeden askerlerin anısına, halktan toplanan bağışlar ile granit, kireç taşı ve bakır kullanılarak yapılmış ve 1935 yılında buraya konumlandırılmış. Sütun 42 metre uzunluğunda ve en üst kısmında, elinde Letonya’nın 3 ana özgür bölgesi olan Kurzeme, Vidzeme ve Latgale’yi temsil eden 3 yıldız bulunan Milda isimli kadın heykeli bulunuyor. Milda’nın üzerinde ise Anavatan ve Özgürlük anlamına gelen Tēvzemei un brīvībai kelimeleri var. Yaz aylarında önünde askerler tarafından nöbet tutuluyor ve artık şehrin simgesi haline gelmiş bir bağımsızlık sembolü. Anıtın bulunduğu meydan ise yılın her döneminde hareketli olan Özgürlük Meydanı.

Nativity of Christ Cathedral: Özgürlük Anıtı’nı geçip Brivibas Bulvaris isimli bulvarı dümdüz devam ettiğiniz zaman, hemen solunuzda cadde üzerinde ve Esplanade Parkı’nın kenarında göreceğiniz katedral Nativity of Christ Cathedral yani Rus Ortodoks Katedrali. Bu katedral, 1876 ve 1883 arasında Çarlık Rusya İmparatoru Alexander II. emriyle, Riga’da bulunan Ortodoksların ibadet edebilmeleri amacıyla Mesih’in Doğuşu ismiyle, Neo-Bizans tarzında ve 5 kubbeli olarak inşa edilmiş. Sovyetlerin egemenliği ele geçirmesiyle birlikte planetaryum yani gözlem evine dönüştürülmüş ve aynı zamanda restoran olarak kullanılmaya başlanmış. Günümüzde halen ibadete açık ve içerisinde çok değerleri Bizans tarzı antik tablolar, ikonlar ve freksler bulunuyor. Baltık ülkelerinin en büyük Ortodoks Katedrali. Giriş ücretsiz ancak flash kullanarak fotoğraf çekmeniz yasak.

Radisson Blu Hotel: Ortodoks Katedrali’ni gezdikten sonra ki durağınız, katedralin hemen yanında bulunan Radisson Blu Hotel olsun. Bu hotelin ana giriş kapısından giriyorsunuz, asansöre biniyorsunuz ve 26. katında bulunan Skyline Bar’a çıkıyorsunuz, kapıda sizi garson karşılıyor, ona oturmaya değil fotoğraf çekmeye geldiğinizi söylüyorsunuz ve hiçbir ücret ödemeden Riga’nın panaromik manzarasını fotoğraflıyorsunuz. Burası bar olduğu için 17.00’da açılıyor yani ziyaret saatinizi ona göre ayarlayın.

The KGB Building: Radisson Blu’dan çıktıktan sonra aynı bulvardan hotel solunuzda kalacak şekilde yolunuza devam edin, Brivibas iela 69 numarada bulunan müze muhtemelen Litvanya’da da görmüş olduğunuz The KGB Building yani KGB merkez binası günümüzde ise KGB Müzesi. Bu müze; Sovyetlerin Letonya’yı işgal etmesinin ardından 1941-1991 yılları arasında, Sovyet diktasına direnen ve sadece idam edilenlerin sayısı 186 olmak üzere Letonyalıların sorgulandığı, hapsedildiği, işkence gördüğü, öldürüldüğü, Sovyetler ülkeden çekildikten sonra ise 1992 yılında acıları gözler önüne sermek adına müzeye dönüştürülen bir utanç abidesi. Sergi bölümünü gezmek ücretsiz ancak koridorlar, hücreler, kiler ve egzersiz bahçesini kapsayan rehberli turlar; öğrenciler için 2 Euro ve yetişkinler için ise 5 Euro.

Strelnieku iela - Elizabetes iela - Alberta iela: KGB Müzesi’ni gördükten sonra, Brivibas iela bulvarını kullanarak tekrar Radisson Blu Hotel’e gelin, hotelin hemen yanındaki Elizabetes iela sokağından girip birkaç yüz metre yürüdükten sonra kolayca ulaşabileceğiniz değerli noktalardan birisi de şehrin sanat sokakları da diyebileceğimiz Strelnieku iela, Elizabetes iela ve Alberta iela sokaklarından oluşan Art Nouveau Mahallesi. Bu sokaklar; büyük çoğunluğu dünyaca ünlü Potemkin Zırhlısı filminin yönetmeni Sergei Eisenstein’ ın babası Mihail Eisenstein tarafından tasarlanan ve birçok Art Nouveau tarzı binaya ev sahipliği yapan ayrıca işlemeleri, süslemeleri, ışıklandırmaları, üzerinde bulunan figürleri ve pencere pervazları ile sanat eseri olan binaların yer alması nedeniyle adeta bir açık hava müzesi diyebileceğimiz değerli bir bölge.

Riga Castle: Bu sokakları gezdikten sonra hemen yakınınızda bulunan Esplanade Parkı’nın sizden taraftaki kenarı olan Krisjana Valdemara iela caddesini kullanarak aşağıya yani Daugava Nehri’ne doğru dümdüz devam edin, nehir kenarına iner inmez hemen solunuzda göreceğiniz beyaz renkli heybetli yapı Riga Kalesi. Bu kale; 1330 yılında şehri saldırılara karşı savunma amacıyla inşa edilmiş, günümüzde ise Letonya Cumhurbaşkanı’nın resmi konutu olarak görevini sürdüren ve aynı zamanda nehirden geçen gemiler için de deniz feneri olma işlevi bulunan bir kale. 2 yuvarlak kuleye sahip ve içerisinde birçok resmi kurum ve Yabancı Sanatlar Müzesi gibi müzeler bulunuyor. Şehrin en eski yapılarından birisi. 2016 sonuna kadar restorasyonda olacak olan yapının Cumhurbaşkanı konut bölümü haricinde kalan kısımlarını ziyaret edebilirsiniz.

Lielais Kristaps (Big Christopher): Riga Kalesi’nin hemen çaprazında ve tam olarak nehir kenarında, camdan yapılmış ve içerisinde balmumu heykel olan büyük bir fanus göreceksiniz. Lielais Kristaps ya da İngilizce adıyla Big Christopher isminde ki bu heykel; efsaneye göre burada kulübesi olan ve bir gece kulübesinde uyurken karşı kıyıdan bebek ağlama sesi duyması üzerine, nehrin içinden karşı kıyıya geçerek çocuğu getirip kulübesinde koruması altına alan ve sabah uyandığında çocuğun gittiğini ancak yattığı yerde bir çuval altın olduğunu gören Lielais Kristaps ismindeki dev’in heykeli. Yine efsaneye göre; Big Christopher öldükten sonra komşuları altınları almışlar ve bu altınlar ile Riga’yı inşa etmişler, daha sonraları dev’in kulübesinin olduğu yere ahşaptan bir heykelini yapmışlar. Günümüzde orijinali Riga Doğa Tarihi Müzesi’nde koruma altına alınan bu heykelin halen şehri koruduğuna inanılıyor.

Central Tirgus (Central Market): Big Christopter Heykeli’ni gördükten sonra nehir sağınızda kalacak şekilde dümdüz yolunuza devam edin, yaklaşık 1 km yürüdükten sonra nehir kenarında yan yana dizilmiş halde 4 adet hangar göreceksiniz. Bu hangarlar günümüzde Central Tirgus ya da İngilizce adıyla Central Market olarak biliniyor ve şehrin en büyük pazar alanını oluşturuyor. Hangarlar; 1. Dünya Savaşı başlamadan önce pazar alanı olarak belirlenen bölgeye, savaşın başlaması ile Almanlar tarafından Zeplin Garajı inşa edilmesiyle hayat bulmuş. Savaş bittikten sonra tekrar pazar alanına dönüştürülmüş ve birbirine bağlantılarının olması nedeniyle büyük bir alana sahip. Hangarların çerisinde; balık tezgâhları, meyve sebze tezgâhları, şarküteri tezgâhları, kıyafet satılan tezgâhlar ve aksesuar satılan tezgâhlar gibi birçok reyon yer alıyor. Doğu Avrupa’nın en büyük kapalı pazar alanı olarak kabul ediliyor ayrıca içerisinde bir de çok uygun fiyatlı süpermarket bulunuyor.

Splendid Palace: Riga’da zaman durumunuza göre uğramanız gereken diğer önemli noktaların başında, Elizabetes iela 61 numarada yer alan Splendid Palace isimli sinema ve tiyatro salonu geliyor. Bu kompleks; 3 salonda toplam 863 koltuk ile hizmet veriyor, daha kapıdan girer girmez sizi büyüleyecek Neo-Rokoko tarzı iç dizayna sahip ayrıca sinema günlerinde İtalyan, Norveç, Kore, Japon ve Kazak filmlerini izleme imkânı sunuyor. Baltık devletlerinde yayınlanan ilk sesli film The Singing Fool’un da yayınlandığı muhteşem bir salon.

Riga Pharmacy Museum: Yine zaman durumuna göre ziyaret edebileceğiniz diğer nokta St. Peter’s Katedrali’ne çok yakın, Riharda Vagnera iela 13 numarada yer alan Riga Pharmacy Museum yani Eczacılık Müzesi. Burası, 18. Yy’dan itibaren günümüze kadar Tıp alanında sağlanan gelişimi yakından görebileceğiniz bir müze. Müze içerisinde; ilaç yapımında kullanılan teknik düzenekleri, üretilen hapları, farmakoloji ile ilgili birçok materyali, tıbbi aletleri, belge ve kitapları ayrıca balmumu heykelleri görebilirsiniz. Müzenin giriş ücretleri; öğrenciler için 1.14 Euro ve yetişkinler için ise 2.13 Euro.

Riga Berga Bazars: Bir diğer önemli nokta, Dzirnavu iela caddesi 83-85 numaralar arasında bulunan, aradığınız birçok şeyi bulabileceğiniz, alışveriş yapıp yemek yiyebileceğiniz, şehrin en büyük pazar alanlarından Riga Berga Bazars.

Latvian National Opera: Son olarak mutlaka fotoğraf arşivinizde en az 1 karesi bulunması gereken, Pilsetas Kanalı kenarında yer alan Letonya Ulusal Opera ve Bale Binası. Burası; Romeo ve Juliet, La Boheme gibi ünlü opera performanslarını izleyebileceğiniz ayrıca içerisinde 3D salon da bulunan bir opera binası. Biletleri ortalama 7-10 Euro arasında satılıyor. İçine girmeseniz bile dışarıdan şöyle bir bakmadan geçmeyin derim.  

Pilsetas Canal - Daugava River: Riga’nın içinden geçen kanal, şehir savunmasını daha da güçlü hale getirmek adına sonradan kazılıp açılan Pilsetas Kanalı. Dilerseniz bu kanalın çevresinde bulunan yemyeşil parkta güzel vakit geçirebilir, yaz aylarında düzenlenen tekne turlarına katılabilir, deniz bisikleti ya da kano kiralayabilir ve kış aylarında gitmişseniz buz tutan kanalda buz pateni ile kayabilirsiniz. Eğer sevgilinizden ayrılmak istemiyorsanız evlenen her Leton çifti gibi siz de kanal üzerindeki köprüye asma kilit takabilirsiniz. Riga şehrini ikiye bölen nehir ise 1023 km uzunluğunda, Rusya’dan doğup Belarus’tan geçerek Letonya üzerinden Baltık Denizi’ne dökülen ve yaz aylarında kanal turlarına göre nispeten daha uzun ve daha ilgi çekici tekne turlarına katılabileceğiniz Daugava Nehri.

Jurmala: Riga’ya gitmişseniz, muhtemelen Tallinn ve Vilnius’a da gideceksiniz ancak Riga’ya yaz aylarında gitmişseniz ve deniz seven biriyseniz, günübirlik de olsa mutlaka gitmeniz gereken yer Riga’ya 25 km uzaklıkta bulunan Jurmala. Burası; Letonya’nın sayfiye alanı olarak da nitelendirebileceğimiz, Baltık Denizi’nde gönlünüzce yüzüp bembeyaz kumlara sahip 32 km’lik plajında güneşlenebileceğiniz ayrıca plajların haricinde yemyeşil ormanlarında bol bol oksijen alıp doğa yürüyüşleri yapabileceğiniz ve konaklamak isterseniz de her bütçeye uygun otel bulabileceğiniz bir bölge. Jurmala yaz aylarında konserlere ve festivallere ev sahipliği yapıyor, tüm Baltık ülkeleri ve Rus vatandaşlarının da uğrak noktası. Jurmala’ya isterseniz tren garından 1.5 Euro’ya tren bileti alarak demiryolu ile isterseniz de Daugava Nehri’nden tekneler ile ulaşım sağlayabilirsiniz.

Sigulda Kasabası: Riga’da yine vakit durumunuza göre yakın çevrede ziyaret edebileceğiniz bölgelerden birisi de Sigulda Kasabası. Burası da Riga’ya ortalama 50-60 km uzaklıkta bulunuyor, 1200’lü yıllardan bu yana varlığını korumuş ayrıca ikâmetgahların büyük çoğunluğunu kütükler ve suntalar kullanılarak yapılan ahşap evler oluşturuyor. İnsanlar burayı, kahverenginin tüm tonlarını görebilmek için genellikle Sonbahar aylarında ziyaret ediyor. Tamamı oksijen deposu olan yemyeşil ormanlarla kaplı ve bünyesinde bulunan Gauja Milli Parkı’nda güzel vakit geçirebilirsiniz. Park üzerinde kurulu teleferiğe binerek güzel manzaralar seyredebilir ayrıca 13. Yy’dan kalan Sigulda Kalesi’ni ve 1214 yılından kalma tuğladan yapılmış bir Ortaçağ kalesi olan Turaida Kalesi’ni de gezebilirsiniz. Yeteri kadar vaktiniz varsa Turaida Kalesi’nin hemen yanında bulunan Tarih Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Turaida ve Sigulda kalelerinin arasında bir konumda bulunan ve Baltıkların en büyük iç erozyon mağarası olma ünvanına sahip Gutman Mağarası’nı gezerken, duvarlarına 1700’lü yıllardan itibaren kazınan isimleri okuyup kendi isminizi de kazıyabilirsiniz. Burası her mevsim gerçekten güzel vakit geçirilebilecek bir kasaba. Sigulda’ya dilerseniz otogardan otobüse binerek dilerseniz de tren garından trene binerek kolayca ulaşabilirsiniz. Otobüs yolcuları şehrin içinde bırakıyor ancak sürücüye Sigulda’da ineceğinizi söylemelisiniz yoksa durmadan yoluna devam eder. Tren ile gidecekseniz de ineceğiniz tren garı şehir merkezinde ve isterseniz tren garından servis araçları ile tüm turistik noktalara 5 dakikada gidebilirsiniz.

Rundale Palace: Son olarak ziyaret edebileceğiniz bir diğer nokta ise Riga’ya yaklaşık 60 km uzaklıkta bulunan, Bauska şehrinin 12 km batısında yer alan Rundale Sarayı. Bu saray; 1765-1768 yılları arasında Courland Dükü’nün yazlık ikameti olması amacıyla, ünlü İtalyan mimar Bartolemeo Rastrelli tarafından Barok ve Neo-Rekoko tarzında inşa edilen bir saray. Sarayın içerisinde; Beyaz Dans Salonu, Dük-Düşes odaları, Altın Taht Odası, 2 mutfak ve 4 büyük merdiven olmak üzere toplamda 43 oda bulunuyor ayrıca odaların haricinde bir de Yeşil Amfitiyatro’ya sahip. Bünyesinde gül bahçesi ve çeşmeler de bulunan devasa büyüklükte muhteşem bir saray bahçesi var. Mutlaka görülmesi ve bol bol fotoğraflanması gereken bir kompleks. Buraya ulaşım sağlamak için isterseniz otobüs isterseniz de tren kullanabilir, Bauska’ya indikten sonra servis araçları ile kolayca saraya ulaşabilirsiniz. Giriş ücretlerinden bahsedecek olursak; kısa turlar yetişkin 4 Euro ve öğrenci 3 Euro, uzun turlar yaz aylarında yetişkin 6 Euro ve öğrenci 5 Euro, kış aylarında yetişkin 4.80 Euro ve öğrenci 4 Euro, sanatsal çalışmaların olduğu odaları içeren dekoratif sanatlar turu yetişkin 3 Euro ve öğrenci 2 Euro, bahçe turları yaz aylarında yetişkin ve öğrenci 4 Euro, kış aylarında ise yetişkin ve öğrenci 1.5 Euro, bahçe gezisini de içeren uzun turlar yaz aylarında yetişkin 9 Euro ve öğrenci 8 Euro, kış aylarında ise yetişkin 6.5 Euro ve öğrenci 5.5 Euro, bahçe gezisini de içeren kısa turlar yaz aylarında yetişkin 7.5 Euro ve öğrenci 6.5 Euro kış aylarında ise yetişkin 4.5 Euro ve öğrenci 4 Euro, fotoğraf çekebilmek için almanız gereken sticker 2 Euro ve profesyonel kamera çekimi yapabilmek için almanız gereken sticker ise 5 Euro.

Riga Hakkında Faydalı Bilgiler;

Riga Card: Eğer Riga’da çok fazla müze gezmek gibi bir planınız varsa, şehir kartı satın almanızı öneririm. Bu kart ile; toplu taşıma araçlarına ücretsiz binebilir, gezi turlarına indirimli olarak katılabilir, bazı müzelere ücretsiz ve bazılarına ise indirimli olarak girebilir ayrıca anlaşmalı restoranlarda indirim alabilirsiniz. Kart ücretleri; 24 saat geçerli olanlar 25 Euro, 48 saat geçerli olanlar 30 Euro ve 72 saat geçerli olanlar ise 35 Euro. Bu kartı eğer Liveriga adresinden satın alırsanız % 10 daha ucuza alıyorsunuz.

1- Letonya’nın para birimi Lati ancak Euro Zone’a girdiği için her yerde Euro kullanılıyor. 

2- Riga’da toplu taşıma kullanmanıza gerek yok çünkü gezilecek noktaların tamamı birbirine yürüme mesafesinde ama illa kullanmak isterseniz, tek kullanımlık biletler 1.15 Euro ve eğer sürücüden alırsanız 2 Euro. 

3- Riga’ya kış aylarında gidecekseniz inanılmaz derecede soğuk olduğunu bilin, ona göre hazırlıklı gidin. Aralık-Ocak aylarında hava sıcaklığı gündüz ortalama -18, gece ise -22 derece oluyor. Cep telefonları ve dijital fotoğraf makineleri bu kadar soğuk havalarda çalışma ısısını kaybettiği için kesinlikle çalışmaz, batarya boş der ve kapanır, tekrar açmak için sıcak bir yere girip telefonu ve fotoğraf makinesini ısıtmanız gerekir. Özelikle Iphone kullanıyorsanız bu başınıza daha çok gelir, sürekli telefon donar ve kapanır. Ben Iphone ve Gopro kullanıyorum, ikisi de dışarıdayken en fazla 10 dakika açık kalabildi ve sürekli sıcak bir yere girip ısıtmak zorunda kaldım.   

4- Riga genel anlamda gerçekten ucuz bir şehir o yüzden gözünüz korkmasın ama hesabınızı da iyi yapın. 

5- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun ayrıca hangi ülke vatandaşısınız diye sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülkelerin öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.

6- Su satın almanıza gerek yok çünkü şehrin şebeke suyu gayet içilebilir durumda.

7- Riga’da 86 tane Türk yaşıyormuş, Erasmus’a ve gezmeye gidenlerin sayısı da pek fazla olmadığından Türk vatandaşı ile karşılaşma ihtimaliniz diğer Avrupa şehirlerine kıyasla daha düşük diyebilirim.

8- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garının zemin katında locker bulunuyor, orta boy dolaplar günlük 2 Euro ve büyük boy dolaplar ise günlük 3 Euro. Otobüs terminalinde bulunan luggage’ı kullanmak isterseniz, saatliği bagajın büyüklüğüne göre 0.60 Cent ile 1.40 Euro arasında değişiyor.

9- Tüm müzelerde ve restoranlarda wi-fi var aklınızda bulunsun.

*Kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız en az 2 tam gün kalmalısınız, bu sürede rahatça her yerini gezebilirsiniz ancak Sigulda, Bauska ve Jurmala gibi yakın şehirlere de gidecekseniz tabi ki her şehir için en az 1 gün daha eklemelisiniz.

Yorumlar