Bükreş
‘Her seyyah gibi ben de hatırladığımdan çok gördüm ve gördüğümden daha çok şey hatırlıyorum.’ Benjamin Disraeli
BÜKREŞ GEZİ REHBERİ;
Ulaşım: Türkiye’den Bükreş’e Romanya milli havayolu firması olan Tarom, Pegasus Airlines ve Türk Hava Yolları ile direkt ulaşım sağlayabilirsiniz. Fiyatlar kış aylarında 200-250 TL arası ve yaz aylarında ise 250-300 TL arasında oluyor. Bükreş’e Balkan ülkelerinden ya da Yunanistan’dan havayolu ile gitmek isterseniz Yunan firması olan Aegean Airlines gayet hesaplı oluyor, aklınızda bulunsun. Eğer İstanbul’dan karayolu ile gitmek isterseniz Vardar Turizm başta olmak üzere Nişikli Turizm, Metro Turizm ve Öz Varol Turizm firmaları ile 60-80 Euro arasında ücret ödeyerek gidebilirsiniz. Otobüsler genellikle saat 22.00’da hareket ediyor, yolculuk ortalama 12 saat sürüyor ve otobüslerin bazıları Bayrampaşa Otogar’dan bazıları ise Aksaray Otogar’dan kalkıyor, saatleri ve kalkış yerlerini firmaların yazıhanelerini arayarak öğrenebilirsiniz. Romanya’ya tren yolculuğu yaparak gitmek isteyenler, TCDD’nin her gün 22.30'da Sirkeci’den hareket eden Bosfor Ekspres'ini kullanmalılar ancak Sirkeci-Kapıkule arası ulaşm otobüs ile sağlanıyor. Bosfor Ekspres, İstanbul - Bükreş arasında çalışıyor ve yaklaşık 20 saatlik yolculuk sonrasında Bükreş’te oluyor ayrıca yataklı vagonların bilet ücretleri 60 ile 80 Euro arasında değişiyor. Tren, Bulgaristan’ın Dimitrovgrad şehrinde ikiye ayrılıyor ve vagonların yarısı Sofya'ya diğer yarısı ise Bükreş'e devam ediyor. Genel olarak trenin güzergahı; İstanbul, Kapıkule, Uzunköprü, Pythion, Svilengrad, Dmitrovgrad, Plovdiv, Sofya, Niş, Belgrad, Russe ve Bükreş şeklinde. Bükreş’e Balkan şehirlerinden tren ya da otobüs ile hesaplı bir şekilde ulaşım sağlayabilirsiniz, aklınızda bulunsun. Bükreş’e haftanın her günü; Atina, Belgrad, Budapeşte, Kiev, Moskova, Prag, Sofya ve Viyana şehirlerinden tren seferleri düzenleniyor. Atlassib isimli otobüs firması ile Avrupa’nın tüm şehirlerine seyahat edebilirsiniz. Bükreş’e 1 saat 20 dakikalık havayolu ulaşımı ile gelmişseniz ineceğiniz havaalanı; şehir merkezine 16 km uzaklıkta bulunan Henri Coandă Uluslararası Havalimanı ya da eski adıyla Otopeni Havaalanı. Bu havaalanından şehir merkezine gitmek istiyorsanız; uçaktan indikten sonra bir alt kata iniyorsunuz, kapıdan çıkıyorsunuz ve hemen sağınızda kalan bilet gişesinden ya da yanında bulunan otomattan yaklaşık 2 Euro’ya biletinizi alıyor ve 783 numaralı otobüse biniyorsunuz. Eğer direkt tren garına gitmek istiyorsanız aynı yerden 780 numaralı otobüse binmeniz gerekiyor ve yolculuk ortalama 40 dakika sürüyor. Bu arada unutmadan söyleyeyim; otobüse bindiğinizde biletinizi makinelere okutturun yoksa hatırı sayılır bir miktarda ceza ödemek zorunda kalabilirsiniz. Eğer Bükreş’e tren ile gelmişseniz Gare De Nord tren garı şehir merkezine yaklaşık 15-20 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor, isterseniz taksiye binerek isterseniz de yürüyerek şehir merkezine kolayca ulaşabilirsiniz. Bükreş şehrine otobüs ile gelmişseniz ve otobüs sizi şehir merkezinde indirmemişse, ineceğiniz yer muhtemelen şehrin tek otogarı olan Autogari olacaktır. Otogar şehir merkezine uzak bir konumda yani merkeze gitmek için taksiye binmeniz gerekiyor, ücret ortalama 5-7 Euro arasında tutuyor ayrıca pazarlık yapmadan kesinlikle taksiye binmemeniz gerekiyor. Eğer pazarlık yapmazsanız büyük ihtimalle şöyle bir panaromik Bükreş turu yapmadan şehir merkezine gidemez ve en az 30 Euro ödemeden taksiden inemezsiniz. Bükreş otogarı 21.00 da kapanıyor ama çevre şehirlere giden otobüs ya da minibüsler sabaha kadar çalışıyor. Eğer Bükreş’ten Moldova’nın başkenti Kişinev’e otobüs ile gidecekseniz otobüsler Autogari yani otogardan kalkıyor; 22.00 ve 23.00 da otobüs var, fiyatı ortalama 15 Euro, yolculuk 12 saat sürüyor ve otobüsler çok çok eski. Otogar kapanmışsa ücreti şoförlere ödeyerek de otobüs ya da minibüslere binebilirsiniz.
Konaklama: Bükreş’te konaklama için birçok hostel seçeneğini bulunuyor. Benim ilk tavsiyem kendi konakladığım Umburella Hostel ve bu hostel; ahşap ağırlıklı otantik bir iç dizayna, temiz odalara, temiz banyolara ve yemeğinizi yapabileceğiniz temiz bir mutfağa sahip olan, çift kişilik odada konaklama imkânı da sunan, güzel vakit geçirip gezginlerle kaynaşabileceğiniz keyifli bir bahçeye sahip mükemmel bir hostel. Umberalla Hostel; hem tren garına hem de şehir merkezine yakınlığı ile gayet merkezi bir konumda, fiyat-performans değeri açısından da sizi asla pişman etmeyecek bir hostel, gecelik ortalama 10-15 Euro arası. İkinci önerim; yine şehir merkezine çok yakın ancak tren garına biraz uzak konumda bulunan Antique Hostel Bucharest, bu hostel; şehrin göbeğinde yer alan, tertemiz odaları, banyosu, tuvaleti ayrıca yemek yapabileceğiniz ve ücretsiz çay-kahve içebileceğiniz mutfağı olan, odalarında büyük boy locker bulunan popüler bir hostel. Bu hostelin balkonunda kahvenizi içerken şehrin ortasından geçen Dimbovita Nehri’ni ve şehrin en hareketli caddesini seyredebilirsiniz, gecelik ortalama 10-15 Euro arası. Üçüncü tavsiyem Little Bucharest Old Town Hostel; tren garı ve şehir merkezi arasında bir konuma sahip olan ve ikisine de yürüyerek ulaşım sağlayabileceğiniz, tertemiz odaları banyosu ve yemeğinizi yapabileceğiniz mutfağı olan, size tam olarak bir butik hotel imajı sunacak ve çift kişilik odalarında da uygun fiyatlara konaklayabileceğiniz güzel bir hostel, gecelik ortalama yine 10-15 Euro arası. Son tavsiyem; yine şehir merkezi ve tren garı arasında bir konumu olan, diğer tavsiye ettiğim hostellerle aynı imkânlara sahip olan, pişman olmayacağınız Crazy Duck Hostel, gecelik ortalama yine 10-15 Euro arasında.
Yeme-İçme: Yemek için Bükreş’te çok da fazla spesifik seçenek yok. Köfteler, sarmalar, çorbalar vs. hepsi de bizim yemeklerimizin aynısı, tek farkı yemeklerin domuz eti ile yapılıyor olması. Eğer Türk restoranı ve Türk yemekleri yemek istiyorsanız Lipscani’de bulunan Dristor Kebab’a gidebilirsiniz. Otantik bir ortamda Romen kültürüne ait yöresel bir şeyler yemek istiyorsanız gitmeniz gereken adres şüphesiz şehrin en ünlü restoranı olan ve yine Lipscani Bölgesi’nde yer alan 1879 tarihli Caru Cu Bere. Yemekler genellikle domuz eti ağırlıklı, porsiyonlar çok büyük ve fiyatlar gerçekten çok ucuz. Eğer bir şeyler içmek isterseniz bira sudan ucuz ayrıca Bükreş’in şarabı da çok ünlü, mutlaka deneyin. Bükreş’te limonata da çok popüler ve bin bir çeşit aromalarda limonata yapıyorlar. Dilerseniz KFC, MC Donald’s ya da Burger King’de de menüleri 3-4 Euro gibi fiyatlara alıp yiyebilirsiniz.
Gece Hayatı: Bükreş’in gece hayatını sakın ama sakın küçümsemeyin, gözünüzle gördüğünüz zaman kendinizi Avrupa’nın göbeğinde hissedeceksiniz hatta Avrupa’dan çok çok önde. Sadece gece hayatı için bile hafta sonu İstanbul’dan çıkılır ve Bükreş’e gidilir. Arayıp da bulamayacağınız hiçbir eğlence türü yok diyebilirim. Gece kulüpleri, casinolar, seks kulüpleri, erotik barlar, striptiz kulüpler, publar, birahaneler, meyhaneler ve daha neler neler. Gece hayatında dikkat etmeniz gereken en önemli husus; giriş ücretini ve menü ücretlerini peşinen konuşup öğrenmeniz, bir diğeri de mafyavari takılan her adamdan istisnasız uzak durmanız zira onların gerçekten mafya olma olasılığı çok yüksek. Polise güvenmeyin, asla ama asla size yardımcı olmaz hele ki gece kulübünde. Sakat adamlara bulaşacak olursanız ya da onlar size bulaşırsa ilk fırsatını bulduğunuz an da tüyün, kimseye de güvenmeyin. Romanya’nın hırsızı çok meşhur, bir yere gidecekseniz cüzdan ve fazla para almayın yanınıza, yeteri kadar para alın gidin. Mekândan çıktığınızda otobüs ya da tramvay çalışmıyorsa ve taksiye binecekseniz, gideceğiniz yerin parasını peşin peşin konuşun ki taksiyle Bükreş turu atmayın. Mekân önerisine gelecek olursak, Bükreş’te ilk tercihiniz mutlaka Bamboo Club olmalıdır zira burası; dünyaca ünlü yıldızların sahne aldığı, şehrin en büyük, en popüler, en hareketli, gelenlerin tamamına yakınının öğrencilerden ya da gençlerden oluştuğu ve güzel kadın, güzel erkek popülasyonunun en fazla olduğu mekân. Fiyatlar makul ve eğlence inanılmaz o yüzden yazın ilk sıraya. Bamboo olmadıysa alternatifiniz LYO Club olmalıdır, burası da en az Bamboo kadar özellik ve popülariteye sahip, muhteşem dans şovlarına sahne olan ve sizin de sabaha kadar çılgınlar gibi dans edebileceğiniz çok büyük bir gece kulübü. Eğer şık bir yerlerde takılmak istiyorsanız seçenekleriniz; Gaia Boutique Club, Boa Clup, Loft ve Le Gaga. Kumar da şansınızı denemek istiyorsanız; Hilton, Radisson Blu, Intercontinental ve Marriot otellerinin casinoları tüm isteklerinize cevap verebilecek kapasitede. Bükreş’te farklı bir eğlence arıyorsanız ve sabah mutlu uyanma peşindeyseniz gitmeniz gereken mekân kesinlikle Twice. Aslında aradıktan sonra tüm mekânlarda bulabilirsiniz çünkü bu şehirde bu sektör çok gelişmiş durumda, pazarlık yapmayı sakın unutmayın, en fazla 50 dolar.
Alışveriş: Romanya’ya özgü hediyelik eşyalar için şehrin birçok caddesinde şubesi bulunan Artizanat mağazaları sizi tatmin edecektir. Bükreş’te tam 10 adet alışveriş merkezi bulunuyor. Sizin en çok işinize yarayacak olan alışveriş merkezi Unirea Shopping Center çünkü burası şehrin göbeğinde yani Piata Unirii’de yer alıyor. Daha kapsamlı bir alışveriş merkezi arıyorsanız Otopeni Havaalanı yolu üzerinde bulunan Baneasa Shopping City tüm ihtiyacınızı karşılayacaktır, bu alışveriş merkezinde arayıp da bulamayacağınız bir mağaza yok diyebilirim. Bunları beğenmezseniz de alternatifiniz AFI Palace Cotroceni olabilir. Lipscani bölgesinde ve Calea Victoriei diğer adıyla Zafer Yolu’nda onlarca mağaza bulunuyor yani alışveriş için en iyi adresler bunlar. Dracula temalı ürün ya da magnet alacaksanız Lipscani Bölgesi’nde bulunan hediyelik eşya mağazalarından alabilirsiniz, magnetler ortalama 2-3 Euro.
Bükreş Gezilecek Yerler;
Bükreş; hayatın gerçekten ucuz olduğu, çok fazla turistik imkân sağlayan, asla ama asla sıkılmayacağınız, güvenilir, temiz ve hareketli bir şehir. Bükreş küçük ve turistik noktaları birbirine yakın konumda yer alan bir şehir o yüzden gezerken bazı uzak noktalar haricinde toplu taşımaya ihtiyaç duymayacaksınız ki zaten bu şehri mutlaka sokak sokak gezmeli ve keyfine varmalısınız. Ben kendi çizdiğim rotayı yazayım siz isterseniz beni takip edin isterseniz de bu noktalara göre kendinizce bir gezi rotası hazırlayın ama sakın hepsini 1 güne sığdırmaya çalışmayın.
Lipscani Bölgesi: Bükreş’te gezmeye başlayacağınız yer; şehirde belirgin ve hareketli bir meydan olmadığı için en popüler bölge olan eski şehir yani Lipscani Bölgesi. Burası; aslında Kont Dracula olarak da bilinen Prens Valad’ın sarayının duvarları arasında kalan ve daha sonraları genişleyerek büyük bir alana yayılan bir bölge. Adını bünyesinde barındırdığı en ünlü cadde olan Lipscani Caddesi’nden alıyor, trafiğe kapalı, içerisinde bulunan kafeler, barlar, antikacılar ve galeriler ile adeta bir Asmalı Mescit ya da Nevizade havası taşıyor. 18. Yy’dan kalan Barok ve Art Nouveau tarzı binalarla çevrili Arnavut kaldırımlı ara sokaklarının tamamını görmeniz gerekiyor ayrıca karnınız acıktığında yemek yiyebileceğiniz 2 adet de Türk restoranı bulunuyor.
Curtea Veche: Lipscani yani Old Town’da görmeniz gereken önemli yapılardan birisi; Strada Franceza Sokağı’nda bulunan Curtea Veche. Burası; 15. Yy’da, Prens Valad Tepes yani nam-ı diğer Kont Dracula ya da bizce bilinen ismi ile Kazıklı Voyvoda tarafından yaptırılan, alt bölümlerinde dönemin soylu suçlularının atıldığı ve işkence yapıldığı zindanlar bulunan bir mahkeme binası. Bu binada; Prens Vlad Tepes tarafından imzalanan ve 20 Eylül 1459 tarihinde yayınlanan Bucureski yani Bükreş adı altında şehrin kökenini doğrulayan en eski belge bulunuyor ve sergileniyor. Günümüzde ise sadece duvarlarını, birkaç mezar ve su kemerini görebiliyorsunuz. Dışarıdan fotoğraflayabilirsiniz, eğer içeriye girip gezmek isterseniz bilet ücreti yaklaşık 1.5 Euro.
Manuc Inn: Curtea Veche’nin tam karşısında göreceğiniz otantik yapı Manuc Inn. Burası; 1808 yılında bir Osmanlı Ermenisi olan tüccar Manuc Bey tarafından kervansaray olarak yaptırılan ve uzun yıllar bu görevi üstlenen tarihi bir han. 1812 yılında Osmanlı-Rus savaşını bitiren Bükreş Antlaşması’nın imzalandığı yer olması ile daha da önem kazanıyor. Günümüzde ise; şarap mahzeni, otel, restoran ve kafelere ev sahipliği yapıyor. İki katlı çardaklar ve tırabzanlardan oluşan bu han’a giriş ücretsiz ayrıca restoranında yemekler lezzetsiz ve pahalı ancak içerisinde bulunan kafelerinin ortamı gayet sıcak.
Piata Unirii (Meydan): Manuc Han’ın hemen yanındaki sokak olan Strada Caldadari sokağını kullanarak şehrin ana caddelerinden birisi olan Strada Halelor caddesine çıkın, hemen solunuzda gördüğünüz alışveriş merkezinin olduğu geniş meydan Piata Unirii. Bu meydanın pek bir özelliği yok sadece şehrin en geniş, en kalabalık meydanı ve meydanda bulunan Unirea Shoping Center da şehrin en eski alışveriş merkezi. Onun haricinde günün her saatinde kalabalık oluyor, ortasında bulunan parkta dinlenme fırsatı sunuyor vs.
Patriachal Cathedral: Unirii Meydanı’nda vakit geçirdikten sonra alışveriş merkezinin diğer tarafında bulunan göbeğe geçin, yolun karşısında yukarıya doğru çıkan bir yokuş göreceksiniz, bu yokuşun adı Aleea Dealul Mitropoliei caddesi. Bu kısa yokuşu tırmandıktan sonra karşınıza bir kilise kompleksi gelecek. Patriachal Cathedral denilen bu kompleks içerisinde; Romanya Ortodoks Kilisesi, ruhani liderin idare binası ve bir de Pagan Kilisesi yer alıyor. Burayı mutlaka görün ve fotoğraflayın zira çok güzel kareler veriyor. Giriş ücretsiz.
Palatul Parlamentului: Kompleksi gördükten sonra tekrar aşağıya inin ve hemen solunuzda kalacak olan geniş cadde Bulevardul Unirii yani Unirii Bulvarı’na çıkın. Alışveriş merkezi arkanızda kalacak şekilde bulvardan dümdüz devam ettiğiniz zaman karşınıza çıkacak olan heybetli bina Palatul Parlamentului yani Parlamento Binası. Bu bina; Nikolay Çavuşesku tarafından sırf ego tatmini ve şehre imzasını atabilmek adına 19 Ortodoks Kilisesi, 3 Protestan Kilisesi, 6 Sinagog ve 30bin tarihi yapının yıkılarak, o alanın üzerine 20bin işçi ve 700 mimara ödeme yapılmadan ve zulmederek 1984-1989 yılları arasında inşa ettirilen muhteşem güzellikte devasa bir yapı. Mimari açıdan Washington-Pentagon ve Tibet-Potala Sarayı’na benzetiliyor, bu iki binadan sonra dünya üzerindeki en büyük 3. bina olarak tarihe geçmiş ve 12 kat üzerinde toplam 1100 odaya sahip. Parlamento Binası özel turlar ile gezilebiliyor, girişte pasaportunuzu rehin bırakıyorsunuz ve pasaport yanınızda değilse asla içeriye giremiyorsunuz. Turlar 15-20 kişi oluyor ve biletler; tam tur yetişkin 10 Euro, standart tur yetişkin 5 Euro, tam tur öğrenci 4.5 Euro ve standart tur öğrenci ise 2.5 Euro.
Calea Victoriei: Parlamento Binası’ndan sonra tekrar Lipscani tarafına dönün, nehir kıyısına gelin ve köprünün bağlandığı cadde olan Calea Victoriei yani Zafer Yolu’na girin. Zafer Yolu adını bağımsızlıktan sonra almış, günümüzde ise bünyesinde bulundurduğu dünya markalarının mağazaları sayesinde en lüks ve en eski cadde olma ünvanını taşıyor. Bu cadde üzerinde birçok önemli yapı ve turistik nokta göreceksiniz, o yüzden adını aklınıza kazıyın.
Palatul Cec: Eski şehrin hemen yanında bulunan bu caddede, birkaç yüz metre yürüdükten sonra hemen solunuzda kalacak olan ve eklektik (elektrik değil eklektik) mimari ile inşa edilen bina Palatul Cec. Burası; 1900 yılında inşa edilen ve Romanya’nın en eski bankasının merkez binası. Bu binanın içerisi gezilmiyor ki zaten içi değil, dışı ilgi çekici o yüzden fotoğraflamayı unutmayın.
National Museum of Romanian History: Palatul Cec’in tam karşısında bulunan bina ise Romanya Tarih Müzesi. Bu müze; 1900’lü yılların başında merkez postane binası olarak inşa edilen ancak daha sonra 41 odadan oluşan komplekse dönüştürülen bir müze. Müze içerisinde; tarih öncesi çağlar ile 20. Yy. arasında kalan döneme ait 3000 adet olduğu varsayılan altın küpe koleksiyonu, 4. Yy’a ait Pietroasele Hazinesi koleksiyonu gibi birçok eser bulunuyor. Romanya tarihini öğrenebilmek adına mutlaka gezilmesi gereken bir müze. Giriş ücreti ortalama 5 Euro.
Cercul Militar National: Tarih Müzesi’ni gezdikten sonra aynı caddeden yine dümdüz devam ettiğiniz zaman karşınıza gelecek kavşağın sol köşesinde göreceğiniz heybetli yapı Cercul Militar National yani Orduevi. Bu yapı; Romanya ordusunun sosyal, kültürel ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamak adına Romen mimar Dimitrie Maimaroiu tarafından 1912 yılında inşa edilen, ana bölümü gezilemeyen ancak terasında ve restoran bölümünde yemek yiyebileceğiniz bir yapı. Günümüzde asıl işlevini halen sürdürüyor kısaca tarihi ve kültürel değerlere sahip önemli bir nokta.
Piata Universitatii: Orduevinin hemen solunda kalan ana caddeden orduevi solunuzda kalacak şekilde dümdüz devam ederseniz, yol sizi şehrin diğer büyük meydanlarından birisi olan Piata Universitatii yani Üniversite Meydanı’na çıkarır. Bu meydan; yakınında üniversite olması sebebiyle Üniversite Meydanı olarak anılıyor, tam ortasında 1989 yılındaki devrimde ölenlerin anısına yapılan 10 adet taş haç bulunuyor ve tam altında ise dükkânların bulunduğu bir yeraltı çarşısı var. Metro durağı da bulunan bu meydan aynı zamanda Ulusal Tiyatro Binası’nın da bulunduğu etkileyici bir alan.
Odeon Theater: Üniversite Meydanı’nı gördüyseniz aynı yoldan tekrar Orduevi’nin olduğu Zafer Yolu’na dönün ve yolunuza devam edin. Orduevi solunuzda kalacak şekilde 100 metre kadar yürüdükten sonra hemen sağınızda ünlü Odeon Tiyatrosu’nu ve tam önünde ise dünyanın her köşesinde göğsümüzü kabartan Ulu Önder Atatürk’ün büstünü göreceksiniz. Bu büst; hemen yan tarafında bulunan Ramada Majestic isimli otelin muhtemelen Türk olan sahipleri tarafından yaptırılmış, bakımı ve temizliği yine onlar tarafından yapılıyor ve yine onlar tarafından 19 Mayıs gibi milli bayramlarımız ya da Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümlerinde büst etrafına çiçekler ve çelenkler konuluyor. Yeri gelmişken söyleyelim, Odeon Tiyatrosu da 1911 yılında inşa edilmiş yani tarihi bir değere sahip.
Piata Devulutiei - George Enescu Meydanı: Atatürk büstü ile gurur içerisinde fotoğrafınızı çektikten sonra aynı caddede yürümeye devam edin, birkaç yüz metre daha yürüdükten sonra kendinizi bir başka meydanda bulacaksınız. Bu meydanı aslında iki bölüm olarak düşünmelisiniz çünkü arabaların bulunduğu, otopark olarak kullanılan ve sütundan bir anıt göreceğiniz meydan Piata Devulutiei yani Devrim Meydanı, onun hemen yanında at üzerinde heykel göreceğiniz küçük meydan ise George Enescu Meydanı.
Piata Devulutiei: İlk olarak Bükreş’in ülke tarihinde asla silinmeyecek izler bırakan, ülke için hayati öneme sahip olan ve kaderini belirleyen, şehrin en önemli noktası olan Devrim Meydanı’ndan bahsedeyim. 21 Aralık 1989 tarihinde Nikolay Çavuşesku iktidardan düşürülmeden önceki son konuşmasını burada yapmış ve olay şöyle gelişmişti; halk ilk başlarda Çavuşesku lehine sloganlar atmak, onu destelemek adına onun posterleri ve pankartları ile meydanda toplanmış ancak kalabalık grup içerisinde bulunan muhaliflerin provokasyonları ile galeyana gelmiş ve Çavuşesku aleyhinde sloganlar atmaya, yuhalamaya ve ıslıklamaya başlamıştı. Çavuşesku ve karısı Elena her ne kadar kalabalığa sakin olmaları yönünde telkinde bulunsalar da işler çığırından çıkmış ve grup parti binasının kapısını zorlamaya başlamış, içeriye girip Çavuşesku’yu linç etme amacı gütmüştü. Halkı sakinleştiremeyen Çavuşesku parti binasının içine girmiş ve içeriden hiç çıkmadan ertesi sabah karısı Elena ile birlikte parti binasının çatısına inen beyaz bir helikoptere binerek Bükreş yakınlarında bulunan Targovişte şehrine kaçmıştı. Gerçekten bir devrin kapanmasına sahne olduğu için adı Devrim Meydanı koyulmuş. Meydanda göreceğiniz sütun şeklindeki anıt; devrimde hayatını kaybedenlerin anısına dikilen Yeniden Doğuş Anıtı ve bu anıtın hemen karşısında ki bina ise Çavuşesku’nun balkonunda son konuşmasını yaptığı Komünist Parti Binası. Bu bina günümüzde İçişleri Bakanlığı Binası olarak kullanılıyor.
George Enescu Meydanı: Piata Devulutiei’nin hemen yanında ki meydan olan George Enescu Meydanı’nda bulunan at üzerindeki heykel ise Romanya’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından 1881-1914 yılları arasında hüküm süren, aslında bir Alman Prensi olan Romanya’nın ilk kralı I. Carol’un heykeli. I. Carol’un heykelinin önünde bulunduğu görkemli bina ise Biblioteca Centrala Universitara Carol I, yani Üniversite Merkez Kütüphanesi. Kütüphanenin içine girip ücretsiz gezebilirsiniz.
Palatul Regal: Parti binası ve kütüphanenin tam karşısında yani caddenin diğer kenarında bulunan devasa yapı Palatul Regal yani Kraliyet Sarayı. Bu saray; 1927-1937 yılları arasında Neo-Klasik tarzda inşa edilen ve 1947 yılında Monarşi yani krallık ülkeden kaldırılana kadar kraliyet ailesince ikâmetgah olarak kullanılan ancak günümüzde Romanya Ulusal Sanat Müzesi olma görevini üstlenen görkemli bir yapı. Sarayı konut olarak kullanan son kral Carol II. ve oğlu Kral Mihai. Ulusal Sanat Müzesi olarak kullanılan bu saray içerisinde; 15-20. Yy’lar arası Romanya ve Avrupa sanatına ait eski kraliyet koleksiyonundan; Grigorescu, Andreescu, El Greco, Rubens, Monet, Rembrand, Renoir, Cezanne gibi ressamların fırçalarından çıkmış olan yaklaşık 100bin eser bulunuyor. İçeriyi gezmek isterseniz Avrupa koleksiyonunun olduğu salonlar yaklaşık 1.5 Euro, Romen koleksiyonlarının bulunduğu salonlar yaklaşık 2.5 Euro ve kombine biletler ise yaklaşık 3.5 Euro. Bu saray kompleksinin bünyesinde yer alan bir diğer önemli yapı ise Sala Palatului yani Büyük Konser Salonu, bu salon; 1960 yılında Komünist parti kongreleri için yapılan, günümüzde ise çeşitli konferanslar ve etkinliklere ev sahipliği yapan 3000 kişilik bir salon. Enescu Meydanı’nda kütüphane binasının hemen yanında bulunan bir diğer önemli yapı ise; Antik Yunan tapınaklarına benzeyen görüntüsüyle Ateneul Roman yani Romanya Konser Salonu. Bu yapı; 1888 yılında Fransız Mimar Albert Galleron tarafından tamamen halkın bağışları ile yapılan ayrıca barok kubbesi, dış kısmında dor sütunları, altın varaklı lobisi, iç kısımlarında pembe mermer sütunları, freksleri ve kemerleri ile büyüleyici bir imaja sahip. 1000 kişilik akustik salonunda Romen George Enescu Flarmoni Orkestrası tarafından konser verilen ve büyüleyici bir atmosfer yaşatan harika bir yapı. Eğer bir konsere katılmak isterseniz biletler ortalama 7.5-10 Euro arasında değişiyor. Komünist Parti Binasının hemen sol karşısında, Kraliyet Sarayının hemen yanında göreceğiniz kilise Kretzulescu Kilisesi. Bu kilise; 1722 yılında Lordache Kretzulesco ve eşi Safta tarafından yaptırılan, iç freskleri 1860 yılında idam edilen ünlü Romen ressam Gheorge Tattarescu tarafından yapılan ve önünde muhafazakâr Rumen Politikacı Corneliu Coposu’nun büstü bulunan bir Ortodoks Kilisesi.
Gradina Cismigiu: Eğer yaz aylarında gitmişseniz ve soluklanmak istiyorsanız mutlaka ama mutlaka kraliyet sarayının arkasına geçin çünkü orada gerçekten muhteşem bir park olan Gradina Cismigiu yani Çeşmeci Parkı bulunuyor. Bu park 1860 yılında Alman peyzaj mimarı Carl Meyer tarafından tasarlanmış ve adını; o dönemde Bükreş’in çeşmelerini yöneten ve Büyük Çeşmeci olarak anılan Siulgi Dumitru-Basa’nın konutuna ev sahipliği yapmasından alıyor. İçerisinde; Viyana’daki botanik bahçesinden getirilen egzotik bitkiler ve ağaçlar ile Romanya dağlarından getirilen çiçekler ve bitkiler bulunuyor. Banklarda soluklanabilir, çocuklarınız oyun alanlarında oynayabilir, spor yapabilir ya da göl kenarında huzur bulabilirsiniz. Kesinlikle vakit ayrılması gereken harika bir yeşil alan.
Grigore Antipa Museum of Natural History: Devrim Meydanı ve George Enescu Meydanı’nda görmeniz gereken noktaları gördükten sonra Zafer Yolu’ndan yine dümdüz devam edin, Zafer Yolu’nun sonu Piata Victoriei yani Zafer Meydanı’na çıkıyor. Bu meydanda kesinlikle görmeniz gereken 2 önemli nokta var. Meydana geldiğinizde tam karşınızda Zafer Yolu çatallaşacak ve siz soldan yani Șoseaua Pavel Dimitrievici Kiseleff caddesinden devam edeceksiniz. 100 metre yürüdükten sonra hemen solunuzda kalacak olan yapı Antipa Museum yani Doğa Tarihi Müzesi. Bu müze; içerisinde sayısı 300bin’den fazla sürüngenler, balıklar, kuşlar ve memeliler koleksiyonu sergilenen ayrıca yunuslar, foklar, balinalar ve dinozor iskeleti de görebileceğiniz hem Avrupa’nın hem de Romanya’nın en önemli müzelerinden birisi. Giriş ücretleri; öğrenci 1.5 Euro, yetişkin 4.5 Euro, rehberli turlar 44.5 Euro, fotoğraf çekebilmenize imkân sağlayan sticker 2 Euro ve ekstra auido guide ise 2.5 Euro.
Muzeul Tranului Roman: Antipa Müzesi’ni gezdikten sonra yine Șoseaua Pavel Dimitrievici caddesi üzerinde 100 metre daha yürüyün, yine solunuzda kalacak olan kızıl renkli yapı Muzeul Tranului Roman diğer adıyla Museum of the Romanian Peasant yani Romen Köylü Müzesi. Bu müze; 1906 yılında açılan ve içerisinde Romen halkının kültürel yaşamına ait 90bin’den fazla obje bulunan ayrıca bünyesinde 18bin parça ile ülkenin en önemli seramik koleksiyonu olan çömlekçilik koleksiyonunu barındıran muazzam bir nokta. Romanya köylülerinin geleneksel giysilerinin tanıtıldığı giysi koleksiyonu ile de ilgi çekiyor ayrıca Romanya kırsal yaşamını yakından tanıma olanağı sağlayan; tarım aletleri, halı, mobilya, fotoğraf ve film sergilerini gezebilirsiniz. Galerilerinde ahşap bir kilise ve ahşap bir köylü evi görülebilen, Komünist İkonografi Müzesi isimli bölümünde komünist dönemden kalan büst, resim ve hatıra koleksiyonu bulunan ve son olarak 1996 yılında Avrupa Yılın Müzesi ödülüne layık görülen değerli bir müze. Giriş ücretleri; yetişkin 2 Euro, öğrenci 1 Euro ve ekstra audio guide 2.5 Euro.
Arcul de Triumf: Romen Köylü Müzesi’ni gördükten sonra aynı cadde yani Șoseaua Pavel Dimitrievici Kiseleff caddesinden yolunuza devam edin, birkaç yüz metre yürüdükten sonra karşınıza büyük bir göbek gelecek ve bu göbeğin ortasında devasa bir zafer anıtı göreceksiniz. İsmi Arcul de Triumf ya da Triumph Arch olan bu zafer anıtı; I. Dünya Savaşında savaşan Romen askerleri cesaretlendirmek adına 1922 yılında burada yapılan eski ahşap binanın yerine, 1936 yılında 85 metre yüksekliğinde mimar Petro Antonescu tarafından günümüzdeki şekliyle yeniden tasarlanmış olan bir yapı. Dekorasyonunda Romen sanatçılar tarafından tasarlanmış olan heykeller bulunuyor ve ortasında bulunan merdiveni kullanarak üstüne çıkıp şehrin panaromik manzarasını izleyebiliyorsunuz. Paris Şanzelize caddesinde bulunan Arc de triomphe de l’Étoile isimli Zafer Takı’nın neredeyse birebir kopyası halinde inşa edilmiş o yüzden de Bükreş’e ‘Balkanlar’ın Paris’i’ ünvanını kazandıran bir yapı. Terasında şehir manzarasını izlemenin bedeli yaklaşık 1.5 Euro.
Muzeul Satului: Zafer Takı’nı gördükten sonra aynı cadde yani Șoseaua Pavel Dimitrievici Kiseleff caddesinden yolunuza dümdüz devam edin, yine birkaç yüz metre yürüdükten sonra sağınızda park içerisinde kalacak olan yapı Muzeul Satului diğer adıyla Village Museum yani Köy Müzesi. Bu müze; 1936 yılında kraliyet kararnamesiyle yaklaşık 30 dönümlük bir arazi üzerinde kurulmuş ve Avrupa’nın en büyük açık hava müzesi olma ünvanına sahip. İçerisinde; dik çatılı köy evleri, sazdan ahırlar, kiliseler ve su değirmenleri olmak üzere yaklaşık 50 adet bina bulunuyor. Seramik, dokuma ve diğer el sanatları ile ilgili etkinlikler düzenleniyor. Kapısı açık olan evlerin fotoğraflarını çekebiliyor ve kapısından içeri bakabiliyorsunuz ancak içerisine giremiyorsunuz. Yaz aylarında yöresel dans gösterilerinin de düzenlendiği, hediyelik eşya satan mağaza ve seyyar satıcılar da bulabileceğiniz bu müzenin giriş ücretleri; yetişkinler için 2.5 Euro, öğrenciler için 1 Euro ve audio guide 10 Euro.
Parcul Herastrau: Köy Müzesi’nin bulunduğu bölge aslında uğramanız gereken en önemli noktalardan birisi yani Parcul Herastrau diğer adıyla Herastrau Park. Bu park; Triumph Arc Baneasa Köprüsü yakınlarında 400 dönümlük alanda Herastrau Gölü kenarında konuşlanmış olan, Londra-Hyde Park ve New York-Central Park ile kıyaslanabilecek büyüklük ve güzellikte bir park. Park ayrıca tenis kortları ve panayır gibi özel alanlara sahip, içerisinde tekne kiralayarak göl kıyısında gezinti yapılabiliyor, kemerli köprüyü kullanılarak parkın diğer tarafındaki adaya geçip sandal gezintisi de yapabiliyorsunuz. Monte Carlo Restoranı isimli mekânda güzel bir yemek yiyebilir, her ne için gitmiş olursanız olun kesinlikle harika vakit geçirebilir ve oksijene doyabilirsiniz.
Carol I. Park: Eğer Bükreş’te yeşil alana doymadıysanız ve daha fazlasını istiyorsanız gidebileceğiniz adreslerden bir diğeri Parlamento Binası ve Unirii Meydanı’na 10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan Carol I. Parkı. Bu park; 1900 yılında Fransız peyzaj mimarı Eduard Redont tarafından tasarlanan, içerisinde Komünist lider Gheorge Gheorgiu Dej’in mezarının ve sönmeyen ateşi ile meçhul asker anıtının ayrıca yemyeşil ağaçlar ile bezeli yürüyüş yolları ve Arenele Romane isimli açık hava tiyatrosunun da bulunduğu, huzur dolu vakit geçirip soluklanabileceğiniz bir park.
Bükreş Hakkında Faydalı Bilgiler;
Bucharest Card: Eğer Bükreş’te toplu taşıma kullanacaksanız ve tüm müzeleri gezmek gibi bir planınız varsa mutlaka şehir kartı satın alın. Bu şehir kartı ile; tüm ulaşım araçlarını ücretsiz kullanabilir, müzelerin yarısından fazlasına ücretsiz ve geri kalanına da indirimli girebilir, anlaşmalı restoranlarda ve barlar da indirim alabilir ayrıca müze girişlerinde sıra bekleme derdinden kurtulabilirsiniz. 24 saat, 48 saat ve 72 saat geçerli olmak üzere üç farklı seçenek sunuluyor, fiyatları ise ortalama 20 ve 40 Euro arasında. Bu kartı Piata Universitatii yani Üniversite Meydanı’nda bulunan turist ofisinden satın alabilirsiniz.
1- Bilmeniz gereken ilk nokta eğer Multiple Schengen vizeniz varsa, bu vizeniz ile transit yolcu olarak Romanya’ya girebilir, 5 gün kalabilir, başka ülkeye geçebilir ya da yine Romanya’dan ülkeye dönebilirsiniz. Eğer Schengen vizeniz yoksa Romanya Vizesi almanız gerekiyor.
2- Bükreş’e gitmeden önce kesinlikle ama kesinlikle; şuradan Nikolay Çavuşesku’nun hayatını okumadan, şuradan Devrim Meydanı’nda yaptığı son konuşmayı izlemeden ve buradan Çavuşesku ve karısı Elena’nın yargılanmaları ile idamlarını izleyin.
3- Bükreş’te toplu taşıma kullanmanıza gerek yok ama illa kullanmak isterseniz biletler kartın içine yüklenmiş olarak satılıyor, örneğin tek yön bilet aldınız; bu bilet ulaşım kartına yüklenerek veriliyor ve siz istediğiniz zaman otomatlardan o karta tekrar para yükleyebiliyorsunuz. Toplu taşıma kartlarının birçok çeşiti var; tek kullanımlık biletler yaklaşık 1 Euro, 1 günlük biletler yaklaşık 2 Euro ve 1 haftalık biletler ise yaklaşık 4 Euro.
4- Romanya’ya İstanbul’dan otobüs ile gidecekseniz benim tavsiye edeceğim firma Vardar Turizm. Türkiye kapısı ve Bulgar kapısı arasındaki serbest bölgede bulunan Free Shop’dan alışveriş yapabilirsiniz, otobüs yarım saat kadar bekliyor alışveriş için ama fiyatlar İpsala Free Shop’una göre biraz daha pahalı. Prosedürde 72 saatten az kalmışsanız free shoplardan alışveriş yapamıyorsunuz ama uygulanan bir kural değil. Aklıma gelmişken söyleyeyim hem şoförler hem muavinler hem de pasaport polisleri iyi derecede Türkçe biliyorlar.
5- Eğer Romanya’ya kış aylarında gidecekseniz çok çok soğuk olduğunu bilin ona göre hazırlıklı gidin, boşuna bas bas bağırmıyorlar Balkanlar’dan gelen soğuk hava dalgası diye. İnsanın iliklerine işleyen bir soğuğu var o yüzden içlik almadan sakın ola gitmeyin.
6- Bükreş gezebileceğiniz en ucuz şehirlerden birisi, bedavadan biraz pahalı diyebiliriz. Şehirde; konaklama, yeme içme, müzeler, ulaşım, alışveriş vs. her şey çok ucuz. Kıymetini bilin.
7- Paranızı tren garı, otobüs terminali ve havaalanı dışında her yerde çok yakın kurlarda çevirebilirsiniz. Lipscani yani eski şehir bölgesinde kurlar fena değil çevirebilirsiniz.
8- Kahvaltı için her yerde pastane ya da fırın bulabilirsiniz. Fiyatlar çok ucuz, istediğinizi alın yiyin.
9- Ucuz market arıyorsanız Lidl Market ve Penny Market, şehrin neredeyse her yerinde şubeleri var mutlaka bir yerlerde karşınıza gelecektir.
10- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın, indirim yapacaklardır.
11- Suyu musluktan içmeyin, ya dışarıda gördüğünüz çeşmelerden doldurun ya da şişe su satın alın. Şebeke suyu içilemeyecek kadar kötü durumda.
12- Şehirde çok fazla Türk vatandaşı göreceksiniz, bu duruma şaşırmayın hatta lehinize çevirin. Yardıma ihtiyacınız olursa eğer çekinmeden birilerine danışın.
13- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garında luggage var, günlük ücret ortalama 2.5-3 Euro.
14- Tüm müzelerde ücretsiz wi-fi bulunuyor, değerlendirebilirsiniz.
15- Bükreş’te dışarıda sabahlayabilir miyiz diye sorarsanız; ben denemeyin derim çünkü geceleri kesinlikle güven vermeyen bir şehir. Gündüzleri şehrin her noktasında devriye atan polisler var ancak geceleri çok ıssız oluyor o yüzden dikkatli olun.
16- Eğer Bükreş’ten; Braşov gibi yakın şehirlere geçmek isterseniz Autogari’den eski otobüslere binebilirsiniz. Otobüslerin haricinde minibüslerde çevre şehirlere gidiyor, bilet fiyatları gayet makul. Braşov yakınlarından bulunan Transilvanya Bran Kalesi ya da bilindik adıyla Drakula Şatosu’nu mutlaka görün. Buraya gitmek için dilerseniz araba kiralayabilir dilerseniz de Bükreş’te satılan paket turlara dâhil olabilirsiniz. 1 tam günü kapsayan turların ortalama ücretleri 80 Euro ve her şey dâhil.
17- Fiyatları Euro olarak yazdım çünkü siz Bükreş’e giderken Euro alarak gideceksiniz bu yüzden Romanya’nın para birimi olan Lei olarak yazsaydım tekrar tekrar hesap yapmak zorunda kalacaktınız. Siz cebinizde ki Euro’yu bilin ve Romanya’da kaç Euro harcayacağınızı hesaplayın.
*Kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız en az 2 gün kalmalısınız. Bükreş turizm açısından isim yapmamış olabilir ama gittiğiniz zaman saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
Yorumlar