Seyahat Önerileri

   Ziyaret ettiğiniz ya da edeceğiniz çoğu gezi sitesinde mutlaka öneriler bölümü görürsünüz, bir çoğunda benzer konulardan bahsedilir ve benzer önerilerde bulunulur. Bunca görmüş, geçirmiş, tecrübe etmiş insan aynı şeyleri söylüyorsa mutlaka bir bildikleri vardır, kısaca aklın yolu bir. Ben seyahatlerime çıkmadan önce diğer gezi sitelerini noktasına virgülüne kadar okuyarak planlamamı yaparım ve bundan sonra da öyle yapacağım. Takip ettiğim seyahat bloglarında bugüne kadar hiç boşa yazılan bir öneri görmedim, hepsi de işime yarayan bilgilerdi o yüzden bunları siz de öğrenin ve uygulayın. Elimden geldiğince eklemeler yaparak seyahatinizi daha verimli ve daha kolay hale getirecek önerilerde bulunacağım.

1-Tur Şirketleri: Eğer az biraz İngilizce biliyorsanız kesin olarak tur şirketlerine ihtiyacınız yok diyebilirim. Hiç İngilizce bilmeden seyahat edebilme fikrine ben pek katılmıyorum, vücut dilini kullanabiliyor olmak gerçekten büyük avantaj ancak tek kelime İngilizce bilmeden seyahat etmek bana göre imkânsız. Pasaport kontrolünden hiç soru yöneltilmeden sorunsuz bir şekilde geçtiğinizi farz etsek bile; şehir merkezine ulaşmak, hostele yerleşmek, aradığınız yerleri bulabilmek ya da herhangi bir sorunla karşılaştığınızda derdinizi anlatabilmek için mutlaka yabancı dile ihtiyaç duyacaksınız. Aynı şekilde yeni arkadaşlıklar kurmak için de az biraz İngilizce biliyor olmanız gerekiyor. Tabi bunlar tek başınıza seyahat edeceğinizi düşünürsek geçerli olan şartlar, şayet İngilizce bilen bir arkadaşınız ile seyahat ediyorsanız bu sorunlarla karşılaşmazsınız. İşte tam bu noktada imdadınıza tur şirketleri yetişir, dil bilmiyorsanız ve hayalinizde olan şehirleri gezip görmek istiyorsanız tur şirketleri aracılığı ile bu hayalinizi kolayca gerçekleştirebilirsiniz. Dil biliyorsanız ancak üzerinizde bir çekince varsa yani tek başınıza seyahat konusunda cesaretinizi toplayamıyorsanız aynı şekilde ilk seyahatinizi tur şirketleri ile gerçekleştirmenizde fayda var. Tur şirketlerinin size sağlayacağı fayda bundan ibarettir, eğer kendinize güveniyorsanız ve birazcık yabancı diliniz varsa tur şirketleri sizin için hiçbir anlam ifade etmez. Bireysel seyahat etmek sizi tamamı ile özgür kılar. Kimseye bağlı kalmadan sadece kendi yaptığınız plana uyarak ya da plansız bir şekilde gezmek, hayatınızda edineceğiniz ve unutamayacağınız yegane tecrübelerden birisi olacaktır. Ekonomik seyahat etme ile alakalı tüm önerilere kulak asar ve doğru bir planlama yaparsanız tur şirketlerinin talep ettikleri ücretlerin çok altında kalan meblağlara, çok daha kapsamlı seyahat edersiniz. Tur şirketleri ile seyahat etmek elinizi kolunuzu bağlayacaktır, yani her daim rehberinize ve grubunuza bağımlı kalacak, sadece sabit bir gezi planı üzerine seyahat gerçekleştireceksiniz. Tur şirketleri ile seyahatlerde günün belirli saatleri arasında verilen serbest zaman içerisinde kafanıza göre şehri gezebilir, girişken bir yapınız varsa yeni insanlarla tanışabilirsiniz. Bu tamamen sizin karakterinize bağlı olan bir şey ancak gerek gece hayatı, gerek yeme-içme, gerekse gündelik yaşam konusunda şehrin kültürünü içinize sindirmek istiyorsanız gruba bağımlı bir seyahatte bu pek mümkün değil. Tur şirketi ile gideceğiniz 7 günlük bir Orta Avrupa turuna ortalama 1000 Euro ödeyeceğinizi düşünürsek, ekonomik gezi üzerine yapacağınız küçük araştırmalar ile aynı turu bireysel olarak 400-500 Euro’ya çok daha fazla yer görerek gerçekleştirebileceğinizi söyleyebilirim. Tur şirketleri ile bireysel seyahat etmek arasındaki farklara dair söylenecek çok şey var; eğer maddi durumunuz yerindeyse, rahatınıza düşkünseniz ve sorumluluk almayı istemiyorsanız, çocuğunuzla seyahat ederken zorluk çekeceğinizi düşünüyorsanız, geniş arkadaş grubunuzla birlikte gezmek istiyorsanız, yaş bakımından ya da sağlık problemleriniz açısından bireysel seyahate uygun olmadığınızı düşünüyorsanız, çalışıyorsanız ve izin süreniz çok kısaysa, cesaretiniz ya da çok az da olsa yabancı diliniz yoksa, keşfetmek sizin için bir tutku değilse ve özgür olmakla ilgili bir sorununuz yoksa gönül rahatlığı ile tur şirketlerini tercih edebilirsiniz. Siteyi incelediyseniz zaten bireysel seyahatleri baz alarak hazırladığımı ve bireysel seyahati önerdiğimi anlamışsınızdır ancak isterseniz tur şirketleri ile isterseniz de bireysel olarak gezin ama mutlaka gezin!

2-Hop-On Hop-Off Otobüsler: Ülkemizde İstanbul, İzmir ya da Antalya gibi turist çeken şehirlerimizde de görebileceğiniz, genellikle 2 katlı ve üstü açık olan turist otobüsleri. Avrupa’nın neredeyse her şehrinde mutlaka bulunur ve işleyişi şöyledir; turist ofislerinden ya da CitySightseeing firmasının şehrin önemli noktalarında bulunan bilet satış bankolarından sınırsız bir bilet alırsınız, otobüslerin durduğu herhangi bir turistik noktadan binersiniz, istediğiniz turistik noktada iner ve gezdikten sonra arkadan gelen ve aynı firmaya ait olan herhangi bir Hop On-Hop Off otobüsüne tekrar binerek yola devam edersiniz. Bu otobüsler ring servis yaparlar yani turistik noktalar arasında ‘O’ çizerler bu yüzden nereden binerseniz binin en son durağınız yine bindiğiniz nokta olur, istediğiniz yerde iner istediğiniz yerde ilk gelen otobüse tekrar binersiniz. Otobüslerin kapısında bir görevli olur ve her bindiğinizde biletinizi okutursunuz, yolculara Türkçe dil seçeneği olmayan ‘audioguide’ yani rehber kulaklık verilir, üst kata oturmuşsanız püfür püfür gezer ve şehri panaromik olarak fotoğraflarsınız. Eğer herhangi bir sağlık sorununuz varsa kullanabilirsiniz ancak sitenin başından sonuna kadar tüm yazılarımda şehri yürüyerek gezmenizi tavsiye etmemden de anlaşılacağı üzere zorda kalmadıkça asla kullanmanızı önermem ancak ziyaret ettiğiniz şehirde City Card yani şehir kartı almışsanız muhtemelen Hop-On Hop-Off otobüslere ücretsiz ya da indirimli binme hakkınız olur böyle durumlarda şehirde fazladan zamanınız varsa başlangıç için iyi bir seçenek olabilir. Şehir kartının haricinde satılan biletlerin 24 saat geçerli olanları ortalama 15-20 Euro arasında satılıyor. Şehri keşfetmek, hissetmek ve aklınıza kazımak istiyorsanız bu otobüsleri sadece ön izleme için tercih edin çünkü bana göre tüm sokakları arşınlamadan o şehri gezmiş sayılmazsınız.

3-Turizm Ofisleri: Eğer havayolu kullanarak seyahat edecekseniz, hangi şehre giderseniz gidin mutlaka indiğiniz havaalanında bir Tourist Information yani turizm ofisi bulabilirsiniz. Turist ofislerini restoran menüsü gibi düşünebilirsiniz, şehre dair ne varsa tüm seçenekleri tek bir noktada görmek istiyorsanız gitmeniz gereken adres burasıdır. Turist ofislerinden; şehir kartı satın alabilir, şehre dair her şeyin anlatıldığı broşürleri ve şehir haritalarını ücretsiz edinebilir, hangi müzelerin hangi günlerde ücretsiz olduğunu öğrenebilir, şehirde düzenlenmesi planlanan konser, sergi ya da festivaller hakkında bilgi sahibi olabilir, turistik noktaların giriş ücretlerini ve açılış-kapanış saatlerini öğrenebilir, şehir içi ulaşım-konaklama ve yeme içme konularındaki alternatiflere ulaşabilir kısaca merak ettiğiniz tüm soruların cevabını bulabilirsiniz. Bu ofisler elbette sadece havaalanlarında olmaz; şehir merkezlerinde, tren garlarında ve otobüs terminallerinde de turist ofisleri ile karşılaşabilirsiniz. Şehre gitmeden önce bir gezi planı çıkarmamışsanız, bildikleriniz haricinde farklı noktalar öğrenmek istiyorsanız, ücretsiz turlara katılmak istiyorsanız ya da yöresel öneriler almak istiyorsanız turist ofislerine uğramadan geçmeyin. Bu ofislerde edineceğiniz bilgilerin birçoğunu hostel resepsiyonunda da edinebilirsiniz ancak turist ofisleri kadar detaylı olmayacaktır bu yüzden ilk duraklarınızdan birisi turist ofisleri olsun.

4-Yürüyüş Turları: Dünya üzerinde turist çeken ne kadar şehir varsa mutlaka ücretsiz yürüyüş turları düzenleniyordur ancak bu durum Avrupa ülkelerinde daha yaygın. Avrupa şehirlerinde, yerini ve zamanını turist ofislerinden ya da hostel resepsiyonlarından öğreneceğiniz ücretsiz yürüyüş turlarına mutlaka katılın. Gönüllü rehberler eşliğinde ortalama 3 saat süren bu yürüyüş turları şehre ilk bakış açısından sizin için çok verimli olabilir. Yapmanız gereken şey çok basit; hostelinizden turun nerede ve ne zaman başlayacağını öğreniyorsunuz -ki genellikle şehir meydanından ve sabah 09.00-11.00 civarlarında başlar- turun başlayacağı yere gidiyorsunuz, rehberin etrafında toplanan gruba dahil oluyor ve yürüyerek şehrin önemli noktalarını geziyorsunuz. Yürüyüş turları özellikle şehre adapte olmak, yeni insanlarla tanışmak, gezilecek noktaların yerlerini öğrenmek ve bildiklerinizden daha fazlasını öğrenmek için mükemmel bir imkândır. Bu turlardan; bazen tamamen ücretsiz olarak, bazen rehbere gönlünüzden koptuğu kadar vereceğiniz bahşişler ile, bazen ise küçük bir miktar ücret ödeyerek yararlanabilirsiniz. Unutmayın yürüyüş turları sizin için sadece aperatif, şehri hakkını vererek karış karış gezmek ise temel misyonunuz olmalıdır.

5-Festivaller: Seyahat edeceğiniz şehirlerde düzenlenmesi planlanan festivalleri seyahatiniz öncesinde öğrenmek size çok şey kazandırır. Avrupa’nın çoğu şehrinde yılın belirli dönemlerinde geleneksel olarak etkinlikler düzenlenir, siz o festivali görmek için gitmiyor olabilirsiniz ancak binlerce hatta bazen milyonlarca kişinin sırf festival için geleceğini unutmayın. Düşük bütçeli seyahat ediyorsanız bu durumun sizin için birçok olumsuz yanı olacaktır örneğin; festival dönemlerinde konaklama fiyatları neredeyse iki katı oranında artar ve konaklama alanları çok öncesinden dolar bu yüzden fiyat artışından etkilenmek istemiyorsanız erken rezervasyon yaptırmalı ya da rezervasyonsuz gitme riskinden uzak durmalısınız, festival yapılan dönemlerde ulaşım araçlarında boş koltuk bulamayabilirsiniz o yüzden biletlerinizi online olarak satın almayı tercih etmelisiniz, yeme-içme kaleminde yapılacak zamlara hazırlıklı olmalı ve turistik noktalarda saatlerce sıra beklemeyi göze almalısınız. Tabi festivallerin olumlu yönleri de var örneğin; yapılan kutlamalara dahil olarak unutmayacağınız tecrübeler yaşar ve yıllarca anlatacak anılar biriktirebilirsiniz, insan kalabalığından dolayı yeni insanlarla tanışma şansınız büyük oranda artar, eğlenceyi dibine kadar yaşar ve yerelliği iliklerinize kadar hissederseniz. Eğer sırf o festival için gitmişseniz zaten her türlü duruma hazırlıklısınızdır ancak yine de sürprizler ile karşılaşmamak adına internetten tüm detayları okuyarak gidin.

6-Seyahat Arkadaşı: Yukarıda da bahsettiğim gibi az biraz dil biliyorsanız seyahat etmek için kimseye ihtiyacınız yok yani tek başınıza gönül rahatlığı ile yola çıkabilirsiniz. Kiminle seyahat etmek istediğiniz tamamen size kalmış ancak unutmayın ki iyi arkadaş başka, yol arkadaşı çok başka bir şeydir. Tıpkı ev arkadaşlığı gibi. Günlük hayatınızda çok iyi anlaştığınız bir arkadaşınız ile aynı evi paylaştığınızda ya da birlikte seyahat ettiğinizde sorun yaşamanız muhtemeldir çünkü her daim burun buruna olmak göz ardı edilen sorunları gün yüzüne çıkarır. Bu yüzde yüz doğruluğu kabul edilen bir durum değildir yani elbette istisnalar da olabilir, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen arkadaşınızla her türlü ortamda sorunsuz bir şekilde vakit geçirebilirsiniz. İsterseniz arkadaş grubunuzla, isterseniz sevgilinizle, isterseniz de arkadaşınızla seyahat edin ancak asla ufak tefek tartışmaların seyahatinizi berbat etmesine müsaade etmeyin. Mantıklı bir insan zaten kiminle nasıl bir sorun yaşayacağını az çok kestirir o yüzden yol arkadaşınızı yola çıkmadan önce iyi tartın. Evli olanlar için seçme şansı olmadığını varsayarak bu maddeyi es geçiyorum. Arkadaşınızla ya da arkadaş grubunuzla seyahat etmenin hem avantajları hem de dezavantajları var, örneğin; arkadaşınızla yapacağınız seyahatler daha güvenlidir çünkü her zaman arkanızı kollayan birisi vardır, yeme-içme masrafları bölüneceği için geziniz daha hesaplı olur, maddi manevi her açıdan birbirinizin eksiklerini giderir açıklarını kapatırsınız, konaklama için birbirinizin akrabalarından faydalanabilirsiniz, birlikte güler, birlikte şaşırır ve birlikte eğlenirsiniz ancak yol arkadaşınız ile can sıkacak tartışmalara girebilirsiniz, aynı şeylerden zevk almıyorsanız sürekli fikir ayrılığına düşebilirsiniz, şiddetli tartışmalar sonucunda ayrılma aşamasına gelebilirsiniz, birbirinizin enerjisini düşürerek keyif almayı ızdıraba dönüştürebilirsiniz, birden fazla kişi ile seyahat ediyorsanız gruplaşmalar veya kopmalar olabilir, yol arkadaşınız size bağımlı ise artık arkadaşınızı bir yük olarak görmeye başlayabilirsiniz, dost olarak çıktığınız seyahatten düşman olarak dönebilirsiniz vs. Elbette her şey öngörülemez ancak yola kiminle çıkmaya karar verdiyseniz seyahat öncesinde oturup muhtemel tartışmaların ya da ayrılıkların önüne geçmek için istişare yapın.

7-Seyahat Mevsimi: Bana göre gezmenin mevsimi olmaz yani seyahat etmek için yaz aylarını ya da bahar aylarını beklemek gerekmiyor. Eğer seyahat etmek kanınıza işlemişse ve yolda olmaktan başka bir şey düşünemiyorsanız zaten yaz-kış şartlar ne olursa olsun yollara düşeceksiniz ancak seyahat etmeye yeni başlayanların da ilk kabullenmesi gereken durumlardan birisi budur. Bir kez yola çıkan eminim bağımlısı olur ve döner dönmez yeni seyahatlerin planlarını yapmaya başlar bu yüzden gezmeyi planladığınız zaman aralığını sıcak aylara denk getirmeye çalışmayın, gezmek her mevsimde ayrı güzeldir. Kış aylarında seyahat etmek yaz aylarına kıyasla birçok yönden daha avantajlıdır; ilk gidiş için uçak biletleri daha ucuz olur, hostellerde daha ucuza daha kolay yer bulursunuz, müze girişlerinde sıra beklemezsiniz, şehre yakın bölgelere düzenlenen turlar daha ucuz olur, şehir değiştireceğiniz zaman tren rezervasyonu ya da otobüs bileti konusunda sıkıntı çekmezsiniz ayrıca bilet fiyatları daha uygun olur, turist azlığı nedeniyle şehir genelinde fiyatlar aşağıya çekilir ve çektiğiniz tüm fotoğraflar kafası-kolu-bacağı görünen insanlardan arınmış olur. Dünyanın her yerini her mevsim ayrı bir keyifle gezebilirsiniz ancak elbette bazı şehirlere kışın bazılarına yazın gitmek daha mantıklıdır örneğin; Fransa’nın Nice şehrine kışın giderseniz sadece gezersiniz ama yazın giderseniz denize de girersiniz ya da Finlandiya’nın Rovaniemi şehrine yazın giderseniz sadece gezersiniz ancak kışın giderseniz Husky ve Ren Geyiği safarisi de yapabilirsiniz. Kısaca gezmek için yarını beklemeyin hemen bugün yola çıkın!

8-Yalnız Seyahat Etmek: Ben seyahatlerimi çoğu zaman tek başıma, nadiren de olsa arkadaşlarımla yapıyorum. Arkadaşımla seyahat etmek paylaşmak adına büyük keyif verse de yalnız seyahat etmek benim için paha biçilemez. Gezmeyi seven, sürekli gezen biriyseniz ve arkadaşınızla gezmekten keyif alıyorsanız bile en az bir kez mutlaka tek başınıza seyahat etme tecrübesini yaşamalısınız. Tek başınıza seyahat etmek; size inanılmaz bir özgüven katar, sorun çözme konusunda ileri derece tecrübe sahibi olursunuz, özgürlüğü iliklerinize kadar hissedersiniz, arkadaş edinme ihtiyacınızdan dolayı yeni insanlarla tanışma ihtimaliniz artar, Türkçe konuşacak kimse olmadığı için ister istemez yabancı diliniz gelişir, otobüslerde-uçaklarda cam kenarı kavgası ya da hostellerde üst yatak-alt yatak kavgasından ve konaklama-gece eğlenmeleri-yemek yenecek yerler konusunda gereksiz tartışmalardan kurtulursunuz yani kimseye bağlı olmadan içinizden geldiği-kafanıza estiği gibi gezersiniz. Paylaşmak elbette güzeldir zaten sürekli tek başınıza gezin demiyorum, kalabalık gezmekten ne kadar keyif alırsanız alın en az bir kez tecrübe edin diyorum. Ben seyahatlerimde yol arkadaşı eksikliğini sadece bir kez; Finlandiya/Rovaniemi şehrinde bin bir zorluklarla ulaştığım gözlem noktasında, buz gibi havada türlü cefalar çekerek tecrübe ettiğim Kuzey ışıklarını görme mucizesini paylaşacak birini yanımda bulamadığım zaman yaşadım.

9-Seyahat Temalı Filmler: Yola çıkmak için ihtiyacınız olan tek şey gaza gelmekse ve etrafınızdan dinlediğiniz yol hikâyeleri sizi cezbetmiyorsa, şansınızı bir de seyahat temalı filmleri izleyerek deneyin. Seyahat etme arzusu genlerinizde varsa zaten gaza gelmeye ihtiyaç duymayacak, fırsat bulduğunuz her an yollara düşeceksiniz ancak herkes aynı değil yani kimileri arzuyu tetikleyecek unsurlara ihtiyaç duyabilir. Nasıl dram filmlerinde ağlıyor, komedi filmlerinde gülüyor, aksiyon filmlerinde heyecanlanıyorsak seyahat temalı filmleri izlerken de yola çıkma arzusu ile yanıp tutuşuruz ve bu arzu gün geçtikçe saplantıya dönüşür. Seyahat temalı filmleri saymama gerek yok çünkü Google’a ‘seyahat temalı filmler’ yazdığınızda onlarca ayrı sitede onlarca ayrı filmi görebilirsiniz. Bu konuda benim eklemek istediğim öneri gezeceğiniz şehri anlatan ya da o şehirde çekilen bir filmi izlemek olacaktır. Rotanızı yaptıktan sonra küçük bir internet araştırması yapın ve rotanızda olan şehirlerle alakalı ne kadar film ya da belgesel varsa izleyin, bunu yapmak size hem bir ön bilgi edinme fırsatı hem de şehri başkasının gözüyle görme olanağı sağlar. Şehir rehberlerinde elimden geldiği kadar hangi şehri gezmeden önce hangi filmi izlemeniz gerektiğini yazdım ancak siz yine de şehirlerinizi belirledikten sonra internet araştırması yapın. Birkaç örnek verecek olursak; Brugge şehrini gezmeden önce In Bruges filmini, Bükreş’i gezmeden önce Çavuşesku belgeselini, Granada’yı gezmeden önce Al Hambra belgeselini, Paris’i gezmeden önce Midnight in Paris ve Paris Je T’Aime filmini, Venedik’i gezmeden önce Tourist filmini, Barselona’yı gezmeden önce Barselona Barselona filmini, Roma’yı gezmeden önce Aşk Çeşmesi, Roma Tatili, Roma’ya Sevgilerle ve Ye Dua Et Sev filmini ya da Krakow’a gitmeden önce toplama kamplarında geçen filmleri izlemeden yola çıkmayın.

10-Günlük Tutmak: Hatırlarsınız özellikle ilkokul çağlarında günlük tutma ödevleri verilirdi, kimisi sırf verilen ödevi yapmış olmak adına günlük tutar, kimisi ise bunu gerçek bir tutkuya dönüştürürdü. Siz de zamanında bu alışkanlığı kazanmışsanız zaten hayatınızın her döneminde bir ajandaya ve bir kaleme sahip olmuşsunuzdur bu yüzden seyahatinizi de gün be gün kayıt altına alacağınızdan şüphemiz yok. Sözüm günlük tutma alışkanlığı olmayanlara; her ne kadar elinize kalem alıp bir şeyler yazmak zor gelse de en azından seyahatiniz boyunca bu zorluğa katlanmaya çalışın, hem belki bu sayede güzel bir alışkanlık edinmiş olursunuz. Günlük tutmak anılarınızı her daim canlı tutar, yıllar sonra ajandanızı elinize aldığınız zaman derin hislere kapılır farklı bir mutluluk, farklı bir heyecan yaşarsınız. Tabi tüm bunlar seyahatinizin her anını yıllar sonra anımsayabilmek için de geçerlidir. Seyahat ettiğiniz şehirlerde gününüzün tüm detaylarını uzun uzun yazmak size bir külfet gibi gelebilir bu yüzden gününüzün nasıl geçtiğini yazmasanız bile mutlaka gezdiğiniz şehir hakkında kısa kısa notlar alın. Bu notlar hem sizin için hem de sizden sonrakiler için altın değerindedir; o şehri tekrar gezmeye gittiğinizde kendi notlarınızdan faydalanabilir ve sizden sonra ziyaret edecek olan arkadaşlarınıza da hayat kurtaran önerilerde bulunabilirsiniz. Öyle çok şey yazmanıza gerek yok; müzelerin giriş ücretlerini, açılış-kapanış saatlerini, herkes tarafından bilinmeyen ve internette de yazmayan ince detaylarını, ulaşım hakkındaki bilgileri ve kendi yöntemlerinizle bulduğunuz alternatifleri, hosteliniz ile ilgili tavsiyeleri ve sizce tespit edilen eksikliklerini, şehir merkezine uzak olan noktalar için gerekli olan detayları, yeme-içme konusunda edindiğiniz tecrübeleri, gece hayatı için yol gösteren önerileri yani kısaca internette bulunabilen bilgilerin haricinde kendi keşiflerinizi ve görüşlerinizi yazsanız bile yeterlidir. Tüm bunların haricinde sadece başınızdan geçen ilginç olayları yazsanız bile çocuklarınıza hatta torunlarınıza anlatacak hikâyeleriniz olur. Eğer bir seyahat bloğu açma niyetindeyseniz zaten not aldığınız bu önerilere ve bilgilere ihtiyaç duyacaksınız.

11-Şehir Kartları: Aslında bu konu hakkındaki tavsiyelerimi şehir rehberlerinde detaylı olarak yazdım ancak tekrar üstünden geçmekte fayda var. Gezeceğiniz şehir büyük bir şehirse ve siz tüm turistik noktaları ziyaret etmek istiyorsanız mutlaka şehir kartı satın alın. Şehir kartları; 1 günlük, 2 günlük, 3 günlük vs. olarak satılır ve geçerli olduğu süre boyunca tüm ulaşım araçlarından ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz. Bu kartlar şehirde bulunan müzelerin %70-80’ine ücretsiz ve kalanlarına da indirimli olarak girmenize ayrıca bisiklet kiralama, motosiklet kiralama, tekne turları, Hop On Hop Off otobüsler-, anlaşmalı restoranlar, gece kulüpleri vs. için ücretsiz ya da indirimli hizmet almanıza olanak sağlar. Eğer ulaşım için alacaksanız tamamen gereksiz diyebilirim çünkü her zaman şehri yürüyerek gezme taraftarıyım ancak Barselona, Paris ya da Madrid gibi büyük şehirlerde tek tek bilet almaktansa şehir kartı almak daha hesaplı olacaktır. Özellikle Viyana, Roma, Amsterdam, Oslo, Stockholm, Zürih gibi pahalı şehirlerde her yeri göreyim tüm müzeleri gezeyim diyorsanız şehir kartları size büyük oranda tasarruf sağlayacaktır. Dediğim gibi yürüyerek gezme ile ilgili bir sorununuz yoksa ve öyle çok müze gezmeyi seven bir insan değilseniz bu kartlar sizin için gereksiz ancak rahatınıza düşkünseniz ve müze müze gezmeyi planlıyorsanız City Card yani şehir kartını mutlaka alın.

12-Türkiye’den Çıkış ve Avrupa’ya İlk Giriş: Pasaport çıkarma ve vize alma konusu ile alakalı bilinmesi gerekenleri Pasaport & Vize bölümünde detaylı olarak yazdım. Tüm hazırlıklarınızı yaptınız ve artık yolculuk günü geldiyse havaalanında ilk yapmanız gereken harç pulu satın almak. Havaalanlarının dış hatlar bölümünde göreceğiniz ofislerden 15 TL ödeyerek bu pulu satın alabilir ya da seyahatinizden günler öncesinde herhangi bir banka şubesine giderek pasaport numaranız ile bu bedeli ödeyip makbuzunu alabilirsiniz. Harç pulunuzu alıp check-in yaptıktan sonra pasaport kontrolüne gidiyorsunuz, harç pulunu boarding kartınızı ve pasaportunuzu görevli polise veriyorsunuz, gerekli kontrolün ardından kapıdan geçiyor ve uçağa biniyorsunuz. Seyahat ettiğiniz ülkeye indiğinizde diğer yolcular ile birlikte pasaport kontrol noktasına gidiyorsunuz, burası en kritik nokta çünkü pasaport polisinin görmek istemesi ihtimaline karşı; konaklama rezervasyonunuzu, dönüş biletinizi, sağlık sigortanızı ve nakit paranızı hazır ediyorsunuz. Sağlık Sigortası çoğu kişi tarafından umursanmaz ancak pasaport polisi size zorluk çıkarmak isterse sigortanızı görmek isteyecektir, zor durumda kalmamak adına sigorta poliçenizi her zaman yanınızda bulundurun. Yeşil pasaport sahibi bile olsanız mutlaka sigorta yaptırın bu hem kapıda sıkıntı yaşamanızı önler hem de herhangi bir sağlık sorununda sizin kurtarıcınız olur. Kısaca sağlık sigortası yaptırın ve yanınızda bulundurun. Seyahat sigortaları hakkında detaylı bilgileri Seyahat Sigortası & Seyahat Sağlığı bölümünde bulabilirsiniz. Bu durum polisten polise değişir yani kimisi her türlü güvencenizi görmek ister kimisi hiçbirini görmek istemez yani tamamen keyfi bir durum. Siz yine de her türlü olumsuz duruma karşı hazırlıklı olun, gerekli belgeleriniz yanınızda olsun. Polis eğer soru soracaksa bu sorular; ne için geldiğiniz, nerede konaklayacağınız, dönüş biletinizin olup olmadığı ve kaç gün kalacağınız olacaktır sakince cevap verin. Vizeniz ile ilk kez giriş yaptığınız için parmak izi kontrolü yapılacaktır bu çok normal bir durum, panik yapmayın. Kapıdan geçtikten sonra artık tüm Avrupa sizin, keyfinize bakın. Eğer pasaport polisi geri döneceğinize ikna olmazsa sizi bekleme odasına alır, gerekli evraklar doldurulduktan sonra kendi paranız ile bilet aldırır ve ilk uçakla ülkeye geri gönderir. Bekleme odasına alınmanız kesinlikle geri gönderileceğiniz anlamına gelmez, bazen pasaport polisleri adeta sorguya çeker gibi peş peşe onlarca soru sorduktan sonra pasaportunuza damgayı basarak ülkeye girişinize izin verebilir yani bekleme odasına alınırsanız soru bombardımanı başlamadan önce gelecek muhtemel sorulara karşı vereceğiniz cevaplara iyi çalışın. Bu durum Schengen ülkelerinde çok nadir yaşanır ancak son zamanlarda Sırbistan ve Arnavutluk başta olmak üzere Balkan ülkeleri çok sıkıntı çıkarmaya başladılar. Eğer Moldova ya da Ukrayna’da bekleme odasına alınmışsanız muhtemelen rüşvet koparmak için almışlardır o yüzden bir kulpuna oturtun ve 20 Euro ateşleyin.

13-Bavul-Çanta Kaybetmek: Eğer çantanızı uçak altı bagaja vermişseniz, çantanızı uçağa yüklemeyi unutabilirler ya da bir başkası kendi çantası zannederek siz görmeden götürebilir. Böyle durumlarda panik yapmayın; baktınız bagaj bandında çantanız yok hemen bagaj bantlarının olduğu alanda bulunan kayıp bagaj bürosuna gidin ve çantanız orada mı bakın. Çantanız kayıp bagaj bürosunda da yoksa ya unutulmuş ya da başkası siz görmeden alıp götürmüştür. Çantanız unutulduysa zaten kayıtlarda çıkar ve vereceğiniz adrese ücretsiz olarak ilk uçakla, ardından kargo ile gönderilir ancak bir başkası tarafından yanlışlıkla götürüldüyse yapacak bir şey yok, eliniz mahkûm götüren kişinin geri dönmesini bekleyeceksiniz çünkü yolcu kayıtlarına bakarak çantanızı götüren kişiye ulaşmak gerçekten çok zahmetli bir iş. Çantanızı bir başkası almışsa onun çantası da size kalmış demektir bu yüzden çantanın üzerinde iletişim bilgileri olması için dua edin. Çantanızın karıştırılmasını istemiyorsanız ya da size ulaştırılmasını istiyorsanız mutlaka üzerine iletişim bilgilerinizi yazın ayrıca sticker, yama, kurdela gibi belli edici bir şeyler takın. Lizbon havaalanında çantası benim çantamla birebir aynı olan Amerikalı bir gezgin kendi çantası zannederek benim çantamı alıp götürmüş, bana da onun çantası kaldı ve saatlerce adamın dönmesini bekledim, yaklaşık 3 saat sonra adam kendi çantası olmadığını anlayarak otelinden çıkıp geldi ve çantaları değiştirdik. Eğer Türkiye’ye dönüşte çantanız unutulmuşsa Havaş’ın kayıp bagaj ofisine gidiyorsunuz ve form dolduruyorsunuz, çantanız ilk uçakla Türkiye’ye gönderiliyor ardından kargo ile ücretsiz olarak verdiğiniz adrese ulaştırılıyor. Bu durum benim başıma Kiev dönüşünde geldi; çantamı uçağa yüklemeyi unuttular ve hemen ertesi gün Ukraine International Airlines’ın ilk uçağı ile İstanbul’a gönderdiler, ardından kargo ile ücretsiz olarak adresime getirildi. Çantanızı kabine aldıysanız zaten böyle sorunlarla karşılaşmazsınız ancak uçak altına verecekseniz siz siz olun iletişim bilgilerinizi çantanızın bir köşesine yazın ve çantanızı karıştırılmaması için kişiselleştirin.

14-Rüşvet Konusu: Böyle bir konudan bahsediyor olmam ilk bakışta biraz yadırganabilir ancak bu özellikle vizesiz seyahat edilebilen ülkelerin gümrük kapılarında sıkça rastlanan bir durum o yüzden hazırlıklı olmanızda fayda var. Schengen ülkelerinin refah seviyeleri gayet yüksek olduğu için gümrük kapılarında bu durumla karşılaşmazsınız ancak yine de istisnalar olabilir, sonuçta bu ahlaki bir konu yani tamamen pasaport polislerinin ya da şehir içinde görev yapan polislerin etik anlayışıyla alâkalı. Vizesiz gidilebilen ülkeler içerisinde; Moldova, Ukrayna, Belarus, Arnavutluk ve Makedonya rüşvet konusunda en kötü sicile sahip ülkeler diyebiliriz. Eğer bu ülkelere gitmeyi düşünüyorsanız ve üst kapalı ya da alenen rüşvet istenilirse şaşırmayın. Vizeyle gidilen ülkeler içerisinde ise; Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan, Rusya ve İtalya’da bu durumla karşılaşmanız muhtemel. Rüşvet isteme sistemi şöyle işliyor; ister havayolu isterseniz de karayolu kullanarak gezmeyi düşündüğünüz şehre ulaşıyor ve pasaport kontrol noktasına geliyorsunuz, burada görev yapan pasaport polisi sizi gözüne kestirmişse açığınızı yakalamak için dönüş biletinizi-konaklama rezervasyonunuzu-seyahat sigortanızı ve nakit paranızı görmek istiyor, eğer herhangi bir belgeniz eksik ise ve hatta her belgeniz tam olsa bile rüşvet koparabilmek için sizi bekleme odasına alıyor. Bekleme odasına alındığınızda polis üstü kapalı isteyecekse; sizi oyalıyor, paranız ile ilgili sorular soruyor, evraklarınızı defalarca inceliyor vs. yani bir şekilde size rüşvet istediğini belli ediyor siz de kolayca anlıyorsunuz. Alenen isteyecekse zaten direkt olarak ödeme yapmanız gerektiğini söylüyor, kamera yok şahit yok. Tabi bu durum sadece rüşvet istemek için yaşanmaz; eğer sizi gerçekten ülkeye geri göndermek istiyorsa da bekleme salonuna alır, çok katı davranır ve ilk uçakla sizi ülkeye geri gönderir, bu iki durumu ayırt etmek çok kolay. Emin olun polisin rüşvet mi istediğini yoksa gerçekten sizi geri göndermek mi istediğini öyle ya da böyle anlarsınız. Ülkeye girebilmenizin tamamen pasaport polisinin inisiyatifinde olduğunu düşünürsek böyle durumlarda rüşvetinizi verip yolunuza bakmanız en iyisi. Bu miktar öyle uçuk rakamlar değildir yani 10-20 Euro vererek polisin ikna olmasını sağlayabilirsiniz. Şehir merkezinde görev yapan polisler de masum olmayabilirler; sizin turist olduğunuzu anlayan ahlâk yoksunu güvenlik görevlileri size yanaşır ve pasaportunuzu görmek ister, hiçbir kusurunuz olmasa bile zor durumda bırakmaya çalışır ve sizi polis merkezine götürmek ile tehdit eder. Böyle durumlarda yapmanız gereken şey çok basit; 5-10 Euro vereceksiniz ve yolunuza devam edeceksiniz. Bu durum özellikle; Rusya, Belarus, Makedonya, Arnavutluk, Ukrayna ve Moldova’da artık ayyuka çıkmış bir durumda. Kiev ve Kişinev şehirleri için şehir rehberleri bölümünde gerekli bilgilendirmeleri yaptım, detaylıca okuyabilirsiniz. Sadece polis memurları değil, bilet kontrol görevlileri tarafından da bu duruma maruz bırakılabilirsiniz. Özellikle Budapeşte’de toplu taşıma araçlarına biletsiz binmişseniz ve yakalanmışsanız, kontrol görevlilerinin cezaya karşılık rüşvet isteyeceklerini bilin yani biletsiz binme cezası 50 Euro ise ‘20 Euro ver ceza yazmayalım2 diyeceklerdir ya da bunu üstü kapalı bir şekilde belli edeceklerdir. Bunları farazi anlatmıyorum, birçok kez tecrübe etmiş olduğum bir konu yani bana güvenebilirsiniz. Sizden rüşvet almak isteyen görevliyi gözünden tanırsınız çünkü bunu size gerek sözleri gerekse vücut hareketleri ile anlatacaktır, telaşa gerek yok küçük bir miktar ödeminizi yapıyor ve bu durumdan kolayca kurtuluyorsunuz.

15-Yurtdışında Yaşayan Türkler: Özellikle Avrupa’nın neredeyse her şehrinde yüzlerce hatta binlerce Türk vatandaşı yaşıyor, bunu zaten biliyorsunuz. Seyahat ettiğiniz şehirde karşılaştığınız Türk vatandaşlarını içgüdüsel olarak sahiplenebilir ya da sahiplenmek isteyebilirsiniz ancak bu konuya azami derecede dikkat etmeniz gerekir. Bunu vatandaşlarımızı kötülemek için söylemiyorum elbet ama her insan bir olmuyor maalesef. Anlatmak istediğim şey hiçbir zaman gardınızı indirmemeniz yani nasıl olsa vatandaşımızdır diyerek gözü kapalı güvenmeyin, diğer ülke vatandaşlarına ne kadar mesafeli davranıyorsanız vatandaşlarımıza karşı da öyle olun. Kimsenin sizi kullanmasına ve sizden faydalanmasına müsaade etmeyin. Evine davet eden ya da yemek ısmarlamak isteyenler olabilir gitmeyin demiyorum ancak kötü niyetli olmadığından emin olduktan sonra gidin. Bunun daha önce birçok örneği yaşandığı ve çevremdeki insanlardan da hayretle dinlediğim için vurguluyorum. Gezdiğiniz şehirlerde sürekli Türk restoranlarında yemek yemeye ya da Türklerin işlettiği yerlerde konaklamaya çalışmayın, vizyonunuz geniş olsun farklı tatlar deneyin ve şehrin kültürünü yaşamaya gayret edin. Şehirde gördüğünüz Türk gruplarına karışmaya da çalışmayın, Türkler ile ne kadar haşır neşir olursanız, farklı kültürlere sahip arkadaş edinmeniz o kadar zorlaşır ve yabancı dilinizi geliştirmeniz de bir o kadar sekteye uğrar. Tekrar ediyorum bunları asla ve asla vatandaşlarımızı kötülemek için söylemiyorum, tek söylemek istediğim her insanın bir olmadığı. Herkese karşı aynı duyarlılıkta olun ve mümkün olduğunca şehrin kültürüne adapte olmaya çalışın. 

Yorumlar