Sevilla

 

‘Varış noktası bir yer değildir aksine bir şeyler görmek için yeni bir yoldur.’ Henry Miller

SEVİLLA GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Türkiye’den Sevilla’ya direkt ulaşım sağlayamazsınız eğer aktarmalı uçuş yapmak isterseniz, havayolu kullanarak Madrid ya da Barcelona’ya gitmeniz ve oradan aktarma yapmanız gerekir. İstanbul’dan Madrid, Barselona ya da Malaga’ya Pegasus Hava Yolları ve Türk Hava Yolları ile direkt uçuş sağlayabilirsiniz, fiyatlar kış aylarında 150-200 TL ve yaz aylarında ise 200-250 TL arasında oluyor. Sevilla’ya Madrid ya da Barselona’dan Iberia, Vueling ve Ryanair gibi low cost firmalarla uygun fiyatlara uçuş yapabilir, fiyatları arama motorlarından kontrol edebilirsiniz. İspanya’nın herhangi bir şehrinden ya da Portekiz şehirlerinden ALSA otobüs firmasını kullanarak da kolaylıkla karayolu ulaşımı sağlayabilirsiniz. Sizin için en kolay ulaşım, İstanbul’dan Malaga’ya uçup oradan ALSA otobüsleri ile Sevilla’ya geçmek olacaktır. Alsa’nın bilet fiyatlarını kendi internet sitelerinden ya da Goeuro ve Rome2rio adreslerinden kolayca öğrenebilirsiniz. Demiryolu kullanarak tüm Avrupa şehirlerinden ulaşım sağlayabileceğinizi biliyorsunuz, Barselona ya da Madrid’den trenle gidecekseniz AVE hızlı trenlerine binmeniz gerekiyor. Malaga, Granada, Cordoba ya da Toledo gibi şehirlerden de yerel tren hattı ile geçebilirsiniz. Bunların haricinde ise Blablacar kullanarak başta Madrid ya da Barselona olmak üzere diğer İspanya şehirlerinden arabasına yol arkadaşı arayan birilerini bulabilirsiniz. Eğer Sevilla’ya havayolu ile gelmişseniz ineceğiniz havaalanı şehir merkezinden 10 km uzaklıkta yer alıyor, havaalanından şehir merkezine; çıkış kapısının hemen karşısında bulunan duraktan bineceğiniz eski püskü ve kırmızı renkte olan Especial Aeropuerto isimli otobüsler ile 2.40 Euro’ya 30 dakikada ulaşabilir, biletleri otobüs şoföründen alabilirsiniz. Eğer taksi ile gitmek isterseniz de şehir merkezi ortalama 20 Euro tutuyor. Eğer Sevilla’ya demiryolu ile gelmişseniz ineceğiniz yer Santa Justa tren garı, burası şehir merkezine gayet yakın konumda yani istediğiniz her yere yürüyerek gidebilirsiniz. Sevilla’ya otobüs ile gelmişseniz, şehirde 2 adet otobüs terminali bunuluyor bunlardan ilki ve sizin kullanmanız gereken; nehir kıyısında ve şehir merkezine 5-10 dakika yürüme mesafesinde olan merkezi otogar Plaza de Armas otobüs terminali, diğeri ise üniversite yakınlarındaki Santa Cruz semtinde bulunan Prado de San Sebastian otogarı.

Konaklama: Sevilla’da konaklama için onlarca hostel seçeneği var ve birçoğu birbirine yakın özelliklere sahip. Benim kesinlikle tercih edin diyebileceğim ilk tavsiyem kendi konakladığım Oasis Backpackers' Hostel Sevilla ve Oasis Backpackers' Palace Sevilla ikilisi. Bu hosteller aynı konseptte ve aynı kişiler tarafından işletilen, birbirine çok yakın konumda ve aynı özelliklere sahip olan iki hostel. Hosteller şehrin göbeğinde bulunuyor, tüm turistik noktalara 5-10 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor, çatısında bulunan terasında diğer gezginler ile kaynaşma ve barbekü yapma imkânı sunuyor ayrıca yine terasında bulunan havuzunda dilediğiniz gibi serinleyebiliyorsunuz. Hostelin kendine ait olan bar bölümünde içkinizi yudumlayabilir, kendine ait mutfağında yemeğinizi hazırlayıp yiyebilir, odalarında bulunan kilitli dolaplara çantanızı bırakabilir, ücretsiz kahvaltı hizmetinden ve ücretsiz yürüyüş turları hizmetinden faydalanabilirsiniz. Bu hostellerin odaları, banyoları ve tuvaletleri gerçekten tertemiz. Terasında bulunan barbekülerde hostel aşçılarından ünlü tapas çeşidi Paella yapmayı, ünlü Katalan içkisi Sangria yapımını ve dans hocalarından da ücretsiz olarak Flamenko Dansını öğrenebilirsiniz, gecelik ortalama 16-18 Euro arası. Diğer tavsiyelerim; yine şehir merkezinde yer alan ve tüm turistik noktalara 5-10 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan, terasında kaynaşma ortamı bulacağınız oturma alanlarına sahip, akşamları barbekü keyfi yapabileceğiniz ve ücretsiz Paella yapımını, ünlü Katalan içkisi Sangria yapımını ve Flamenko Dansını öğrenebileceğiniz, mutfağında yemeğinizi yapabileceğiniz ve barında içkinizi içebileceğiniz hosteller Nomad Hostel ve Sevilla Inn Backpackers Hostel, gecelik ortalama 13-15 Euro. Son olarak ucuz yollu hostel tavsiyem ise; şehir merkezi ve tren garının arasında bir konumda bulunan, diğer gezginlerle kaynaşma imkânı veren muhteşem manzaralı bir terası olan, odalarında locker bulacağınız ve kaldığınız zaman hiçbir pişmanlık yaşamayacağınız, orta halli gayet güzel bir hostel olan Samay Hostel Sevilla, gecelik ortalama 8-10 Euro. Diğer seçenekler olarak; F. Sevilla Hostel, Picasso Backpackers Sevilla Hostel ve Sevilla Hostel One Centro’ya bakabilirsiniz. Bunların haricinde Sevilla’da daha birçok 8-10 Euro’luk hostel ve pansiyon var, rezervasyon sitelerinden bütçenize göre birini seçebilirsiniz.,

Yeme-İçme: Yemek olayını klasik yöntem olan Burger King-KFC-Mc Donald’s ya da dönerci ve pizzacılardan halledebilirsiniz hepsi de şehirde mevcut. Hamburger menüler 5-6 Euro. Eğer bir yerde oturup bir şeyler yemek ya da içmek isterseniz tercihiniz mutlaka Calle Betis olsun, harika manzaraya karşı yemeğinizi yiyin ya da Sangria’nızı için. Sevilla’da deneyebileceğiniz yöresel lezzetlerin başında; sebze, krema, domates, salatalık, biber, sarımsak, zeytinyağı, sirke ve ekmek ile hazırlanarak soğuk servis edilen bir domates çorbası olan Gazpacho Andaluz geliyor. Bir diğer yöresel çorba ise yine soğuk servis edilen ancak Gazpacho’dan farklı olarak üzerine domuz jambonu ve yumurta eklenen Salmorejo. Endülüs yemek kültürüne ait bir balık kızartması olan Pescaito Frito da yine deneyebileceğiniz yöresel bir tat. Eğer domuz eti ile ilgili bir sorununuz yoksa domates, biber ve sarımsakla sotelenerek üzerine yumurta kırılıp servis edilen Huevos a la Flamenca Chorizo isimli sosislerden yiyebilirsiniz. İspanya genelinde yaygın olarak tüketilen ve Rabo de Toro ismi verilen boğa kuyruğu da deneyebileceğiniz yöresel tatlar arasında bulunuyor. Sevilla’nın yöresel tatlısı ise; süt veya şarap ile marine edilen ekmek dilimlerinin, yumurtaya batırılarak zeytinyağında kızartılması ile hazırlanan ve üzerine bal dökülerek sunulan Torrija. Sevilla’da yerli üretim şarap içmek isterseniz en iyi şaraplar Jerez ve Manzanilla Montilla. Şehrin yerel birası ise limonlu bira olan Cruzcampo. İspanya denilince akla gelen ilk yiyecek şüphesiz tapas, tapasların içinde de en çok tercih edilen Paella, içecek olarak Sangria, tatlı olarak Churro ve bunların hepsini bulacağınız en iyi yerler Tapas Bar Eslava ve Bodega Dos De Mayo. Calle Gerona 40 numarada yer alan El Rinconcillo isimli tapas bar 400 yıllık bir tarihe sahip bu yüzden de şehrin en eski tapar barı. Adreslerini çevrimdışı harita uygulamanız ile kolayca bulabilirsiniz.

Gece Hayatı: Sevilla’da gece hayatı için gece kulübü pek fazla tercih edilmiyor ancak siz gece kulübünde eğlenmek istiyorsanız; Calle Betis, Santa Cruz, Calle Argote, Julio Cesar ve Adriano sokaklarında aradığınızı bulabilirsiniz. Sevilla’da eğlence genel anlamda tapas barlar ve sokakta içme üzerine kurulmuş. Sokakta içme olayına Botacina deniliyor ve içkisini alan gençler soluğu Plaza Aladela de Hercules, Parque Cartuia, Calle Betis, Avenida Maria Luisa ve Plaza del Salvador’da alıyor. Sevilla, başta Erasmus olmak üzere tam bir öğrenci şehri olduğu için eğitim öğretim dönemi içerisinde giderseniz özellikle hafta sonları tapas barların ve meydanların tıklım tıklım öğrenci ile dolu olduğunu göreceksiniz. En popüler tapas bar Alameda de Hércules 19 numarada yer alan Las Columnas. Barlarda canlı müzik yapılıyor o yüzden tercihinizi bardan yana kullanacaksanız Katedral Meydanı’nın ara sokaklarında yani Barrio Bölgesi’nde bulunan barlara bakabilirsiniz. Sevilla’da Flamenko yapılan mekânlara Tablao deniliyor yani tabelasında bu kelime yazan mekânlarda Flamenko izleyebilirsiniz. Flamenko gösterisi tüm İspanya şehirlerinde yapılıyor ancak Sevillano sadece bu bölgeye has bir Flamenko gösterisi o yüzden önceliğiniz Sevillano yapılan bir mekân bulmak olsun. Eğer gece kulübünde eğlenmek istiyorsanız şehrin en popüler kulüpleri; Calle de Alfonso XII 23 numarada yer alan egzotik dans kulübü Babilonia, Isla de Cartuja bölgesinde bulunan ünlü DJ’leri, dansçı kızları ve jet sosyetesi ile son derece lüks olan Antique Theatro ve Jesús del Gran Poder 73 numarada bulunan Discoteca Holiday Sevilla

Alışveriş: Sevilla’nın en ünlü alışveriş caddesi Calle De Las Sierpes Sevilla ayrıca bu caddenin paralelinde bulunan Calle Velazquez Tetuan ve Calle Cuna isimli caddeler. Özellikle Sierpes caddesinde aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Magnet alacaksanız da bu caddeden, Katedral Meydanı’nda bulunan seyyar satıcılardan ya da Triana Bölgesi’nden alabilirsiniz, porselen magnetler ortalama 3-4 Euro. Eğer alışveriş merkezi ararsanız bir İspanyol zinciri olan El Corte Ingles’in Sevilla’da da şubesi bulunuyor ve toptan fiyatına perakende satış yapıyorlar. Gidebileceğiniz bir diğer alışveriş merkezi ise Nervion. Sevilla’dan ne alınır diye sorarsanız; Flamenko elbisesi, Endülüs kültürüne ait şallar, yelpazeler, boğa bibloları, Flamenko dansçısı bibloları, Fas kültürüne ait eşyalar, Endülüs çizgileri taşıyan seramik tabaklar vs. Sevilla’nın KDV oranı %16 ve Tax free alabilmeniz için tek seferde en az 90 Euro değerinde alışveriş yapmanız gerekiyor. Şehrin pazar alanları ise; Perşembe Cuma ve Cumartesi günleri kurulan Plaza Duque de la Victoria ve Plaza Magdalena.

Sevilla Gezilecek Yerler;

    Sevilla birkaç nokta haricinde toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız, yürüyerek rahatlıkla gezebileceğiniz ve her sokağından ayrı keyif alacağınız bir şehir. Benim kendime göre yaptığım şehir rotasını takip ederseniz kolaylıkla gezebilirsiniz ancak dilerseniz kendi rotanızı da benim yazdıklarıma göre şekillendirebilirsiniz. Sevilla şehir merkezinde bulunan sokakların büyük bir kısmı trafiğe kapalı dar sokaklar ve siz bu sokakların tamamını adımlayacaksınız.

Catedral De Santa Maria De La Sede (Barrio Bölgesi): Sevilla’da gezinize başlama noktanız şüphesiz eski şehir merkezi olan Santa Cruz Mahallesi diğer adıyla Barrio Bölgesi olmalıdır. Barrio’da göreceğiniz ve uzun vakit ayırmanız gereken ilk nokta Catedral De Santa Maria De La Sede yani Sevilla Katedrali. Bu katedrali ilk olarak 1147 yılında şehre ulaşan Berberi Devleti olan Muvahhidler, nehir kıyısında cami ve minaresi olarak inşa etmişler ancak 1428 yılında şehir Hristiyanların eline geçince Hristiyan kilisesine dönüştürülmüş ve minaresi de çan kulesi yapılmış. Capilla Mayor denilen büyük şapeli Hristiyan dünyasının en büyük mihrabına sahip ayrıca Avrupa’da Vatikan Katedrali ve Londra Saint Paul Katedrali’nden sonra en büyük 3. katedral ancak kapladığı alan bakımından dünyanın en geniş dini yapısı olma ünvanı bulunuyor. Yapımında Kolomb’un seferlerden getirdiği 2 ton altın kullanılmış, içerisinde Murillo, Zurbaran ve yerel sanatçıların tabloları sergileniyor ayrıca tavandaki gotik süslemelerin rahat görülebilmesi için de yerlere ayna koyulmuş. İçerisinde ki şapeller bölümünde; 1890 yılında Küba’dan naaşı getirilen, Kastilya-Leon-Aragon ve Navarra Krallıklarını temsil eden 4 taşıyıcının tabutunu tuttuğu Kristof Kolomb’un mezarı bulunuyor. Ünlü ressam Murillo’nun resimlerinden oluşan bir koleksiyonun sergilendiği Sacristia Mayor müzesine ve altın işlemeli resimler, kutsal emanetler, mücevherler ve dini kıyafetlerin sergilendiği müze olan Museo Catedralicio yani Katedral Müzesi’ne ev sahipliği yapan muhteşem bir yapı. Kilisenin hemen yanında bulunan eski minare yeni çan kulesi olan La Giralda Kulesi; 104 metre yüksekliğinde ve dikdörtgen yapıda inşa edilen, Magrip motifleriyle süslenen, sarı tuğlalar ve taş plakalarla kaplanan, içerisi merdivensiz olarak spiral düzende ve 2 atlı muhafızın atları ile birlikte çıkabileceği şekilde dizayn edilen ve muhteşem Sevilla manzarasını seyredebileceğiniz bir kule. Kuleden aşağı indiğinizde ise turunç ağaçları ile süslenen ve eski camii olduğu için abdest şadırvanı bulunan katedral bahçesini göreceksiniz. Katedral ve La Giralda Kulesi’nin ortak bileti; yetişkinler için 9 Euro ve öğrenciler için 4 Euro.

Real Alcazar Palace: Katedralin hemen karşısında, görkemli kapısından tanıyacağınız yapı Sevilla’nın simgelerinden bir diğeri olan Real Alcazar Sarayı. Bu saray; ilk olarak 4. Yy’da Roma döneminde Kraliyet konaklama yeri olarak inşa edilmiş, 10. Yy’da Cordoba Halifeliğinin kalesi olarak kullanılmış, 1181 yılında Muvahhidler tarafından kale olarak kullanılmak üzere genişletilmiş ancak 1364 yılında Hıristiyanlar döneminde Kral I. Petro ya da diğer adıyla Zalim Petro tarafından iyice genişletilmiş ve konutu olarak kullanılmaya başlamış. Devam eden süreçte ise Kraliçe Isabel II. tarafından yeniden genişletilmiş ve bugün ki halini almış. İçerisinde; onlarca odası, birçok avlusu, göletleri ve lüks bahçeleri bulunan ayrıca Magrip Dönemi’nden günümüze kalan en güzel eserlerden birisi. Sarayın abartılı süslemelere sahip odalarında Kristof Kolomb Amerika yolculuğunu planlamış ayrıca sarayın en önemli özelliklerinden birisi de kavurucu Sevilla sıcağında bile çok serin olması. Alcazar Kompleksi’nin üst kısmı yani saray kısmı günümüzde İspanya Kraliyet Ailesi tarafından kullanılıyor. Patio de las Doncellas yani Bakireler Avlusu bölümünde; Zalim Petro’ya ait Palacio de Petro I bölümü bulunuyor ayrıca Granada’dan gelen Magrip sanatkarların elleriyle şekil vererek işledikleri alçı kaplamaları görebilirsiniz. Patio de las Munecas yani Bebeklerin Avlusu bölümünde; gizemli çinilerle süslenen duvarları ve Alcazar’ın en görkemli bölümü olan 15. Yy’dan kalma Salon de Embajadores yani Büyükelçiler Salonu’nu göreceksiniz. Saray halkı av seferlerinden önce Patio de la Monteria bölümünde toplanıyorlarmış. 13. Yy’dan kalan Salones de Carlos V bölümünde ise tonozlu bir tavan ve bu tavanın altında tarihi halılardan oluşan bir koleksiyon sergileniyor. Alcazar’ın girişi olan Puerta del Leon; orijinal Muvahhid surları arasındaki Patio del Leon bölgesine açılıyor ve burası Kral Petro’nun hemen yan tarafta bulunan Sala de la Justica’da verdiği yargı kararlarını uyguladığı yer olarak biliniyor. Sala de la Justica’nın hemen çıkışında Muvahhid tasarımlarına sahip olan ve 12. Yy’dan kalan Patio del Yeso isimli kemerli bir küçük su bahçesi bulunuyor. Sarayın bahçe bölümü olan ve girişi ücretli olan 13. Yy’dan kalma bahçesi Jardines del Alcazar’da ise; büyük palmiyeleri, çam ağaçlarını ayrıca birbirlerine simetrik olarak yerleştirilen ve aralarında yine tarihi özellikleri olan çeşmeleri görebilirsiniz. Sarayı gezmeden önce Kingdom of Heaven filmini mutlaka izleyin ayrıca Game of Thrones dizisinin de 5. sezonundaki saray sahneleri Alcazar’da çekilmiştir. Alcazar’ın zemin katının giriş ücretleri; yetişkinler için 9.5 Euro ve öğrenciler için 2 Euro ancak üst kısım yani saray bölümünü de gezmek istiyorsanız ücretler 21 Euro.

Jardines De Murillo: Alcazar’ın hemen arkasında göreceğiniz büyük park Jardines De Murillo. Bu park, ismini 1618-1682 yılları arasında yaşayan ressam Bartolome Murillo’dan alıyor. Günümüzde müzeye dönüştürülen ressamın evini ve Kolomb anıtını barındıran yemyeşil devasa bir park, mutlaka vakit geçirin.

Archivo De Indias: Alcazar Sarayı’nın giriş kapısının hemen solunda ve katedralin yanında göreceğiniz yapı Archivo De Indias yani Arşiv Müzesi. Bu müze; İsyanyol Amerikası’nın bir ticaret merkezi olarak kullanılmış ayrıca 1785 yılından sonra ise İspanya’nın Amerika kıtasını keşfine ait milyonlarca belgenin depolandığı bir yer olarak kullanılmaya başlanmış. Günümüzde de aynı işlevi sürdürüyor ve yalnızca bilim adamlarının erişebildiği 100 milyon civarında belge bulunuyor. Bunlardan en önemlisi sizin göremeyeceğiniz, Kolomb’un günlüğünün saklandığı arşiv. Giriş ücretsiz.

Hospital De La Caridad: Archivo De Indias’ın arkasında bulunan Calle Santo Tomas caddesinden arşiv binası sağınızda kalacak şekilde 100 metre devam edince Calle Santander caddesi ve Calle Temprado caddeleri arasında göreceğiniz yapı Hospital De La Caridad. Burası; 17. Yy’da yaşamış olan ve mutlaka şanını duymuş olduğunuz Don Juan ismiyle tanınan kadın düşkünü Miguel De Manara tarafından yaptırılmış. Günümüzde yaşlıların ve düşkünlerin bakımının üstlenildiği bir bakımevi. Bu hastanenin kilisesinde ünlü sanatçılardan Murillo, Leal ve yerel sanatçıların tablolarından oluşan bir sergi görebilirsiniz. Giriş ücreti 5 Euro.

Plaza Venerables: Hospital De La Caridad’ı gördükten sonra tekrar katedral meydanına dönün. Alcazar’ın hemen sağında kalan meydan Plaza Venerables. Bu meydan Sevilla’nın en güzel ve en şirin meydanlarından birisi, özellikle akşam saatlerinde mutlaka vakit geçirmelisiniz. Meydanın hemen köşesinde görmeniz gereken önemli yapı Fundación Focus-Abengoa diğer adıyla Hospital De Los Venerables. Bu yapı; 17. Yy’dan kalmış ve Endülüs mimarisi ile inşa edilmiş ayrıca yaşlı ve hasta emekli rahipler için bir huzurevi olarak kullanılmış. Günümüzde ise sergiler düzenleniyor ve bir de barok mimari tarzda kilise bulunuyor. Giriş ücreti 4.75 Euro.

Museo Del Baile Flamenco: Bu huzurevini gördükten sonraki durağınız, meydanın sağında bulunan Calle Jamerdana caddesini huzurevi arkanızda kalacak şekilde düz devam ederek ve haritanızdan takip ederek ara sokaklardan ulaşacağınız, Calle Manuel Rojas Marcos caddesi üzerinde bulunan Museo Del Baile Flamenco yani Flamenko Müzesi. Flamenko Müzesi’ni bence mutlaka görmelisiniz çünkü bilindiği üzere Flamenko Dansının anayurdu Sevilla. Bu müzede Flamenko’ya dair ne varsa bulabilirsiniz. Tarihini öğrenebilir, kıyafetleri inceleyebilir, videolarını izleyebilir veya her gün saat 17.00, 19.00 ve 22.00’da düzenlenen Flamenko gösterisini seyredebilirsiniz. Giriş ücreti müze+gösteri 18 Euro.

Plaza De Toros: Flamenko Müzesi’ni gördükten sonra önünde bulunan Calle Manuel Rojas Marcos caddesini müze solunuzda kalacak şekilde devam edin, akabinde Calle Argote de Molina caddesine bağlanın ve bu caddenin devamında da Calle Alemanes caddesini takip ederek nehir kenarına inin. Nehir kenarına iner inmez hemen sağınızda göreceğiniz daire şeklinde ki devasa yapı Plaza De Toros De La Real Maestranza De Caballeria De Sevilla yani Boğa Güreşi Arenası. Bu arena; 1761-1881 yılları arasında inşa edilmiş ayrıca dünyanın en eski ve en ünlü arenası olma ünvanına sahip. Ana girişin hemen yanında Petro Roldan tarafından yapılan ve matadorların dövüşe çıkmadan önce dua ettikleri bir manastır bulunuyor. Bir de yaralanan matadorların tedavilerinin yapıldığı revir yer alıyor. Arenanın zeminine de boğanın süratle yokuş aşağıya inmesini önlemek için hafif bir eğim verilmiş ki zaten kendiniz de gezerken fark edeceksiniz. Arenanın içerisinde Museo Taurino isimli bir boğa güreşi müzesi göreceksiniz, 18. Yy’dan kalan bu müzede; boğa güreşi tarihine ait kostümler, afişler, duyurular ve ünlü Sevillalı boğa güreşçileri Juan Belmonte ile Joselito El Gallo’nun fotoğrafları sergileniyor. Arena rehberli tur ile geziliyor, tur 30 dakika sürüyor ve müze dâhil fiyatı 5 Euro.

Torre Del Oro: Arenayı gezdikten sonra nehir kenarına inin ve nehir sağınızda kalacak şekilde devam edin. Birkaç yüz metre ileride, hemen nehir kenarında göreceğiniz kule Torre Del Oro yani Altın Kule. Bu kule; 13. Yy’da Alcazar ve şehir merkezini çevreleyen surlar üzerinde gözetleme kulesi olarak inşa edilmiş ve aynı zamanda Cervantes’in de mahkûm edildiği bir hapishane olarak kullanılmış. 15. Yy’da Amerika’dan getirilen ödüller ve hazineler burada depolanmış ve bu yüzden ismi altın kule olarak kalmış. Günümüzde ise nehir kıyısında Denizcilik Müzesi olarak varlığını sürdürüyor. Giriş ücreti 1 Euro.

Palacio San Telmo: Kuleyi gördükten sonra aynı istikamette yolunuza devam edin, birkaç yüz metre sonra solunuzda kalan parkın hemen yanında göreceğiniz dikdörtgen yapıdaki süslü yapı San Telmo Sarayı. Burası; 1682 yılında Tüccarlar Üniversitesi olarak inşa edilen, 1849 yılında Montpellier Düşesinin ikamet ettiği ve daha sonra 1901 yılında başpiskoposa tahsis edilen ayrıca 1989 yılından bu yana da Endülüs Cuntası Başkanlığı olarak kullanılan bir saray. İçerisinde Sevilla'nın ünlü kişilerine ithaf edilen heykeller ve muazzam bir avlu bulunuyor. Girişi ücretsiz. San Telmo’nun hemen arkasında göreceğiniz kompleks Universidad De Sevilla. Burası, 1728-1771 yılları arasında sigara fabrikası olarak inşa edilmiş ancak günümüzde Sevilla Üniversitesi olarak kullanılıyor. İçerisinde kilise, cezaevi, çeşmeler ve heykeller bulunan büyük bir kompleks. San Telmo’nun hemen yanında yer alan oval yapıdaki renkli bina ise Opera Binası.

Maria Luisa Park: Nehir kenarından yolunuza devam ettiğinizde sizi karşılayacak olan devasa park alanı Maria Luisa Park. Bu park, ilk zamanlar San Telmo Sarayı’nın bahçesiymiş ve daha sonra Montpellier Düşesi Maria Laisa Fernando de Borbon tarafından 1893 yılında şehre bağışlanmış. Günümüzde ki halini ise 1929 yılında düzenlenen Latin Amerika fuarının çalışmaları sonucunda kazanmış. Bünyesinde; anıtlar, çeşmeler, heykeller, havuzlar, Arkeoloji Müzesi ve Halk Sanatları Müzesi’ni barındırıyor.  

Plaza De Espana: Park içerisinde görmeniz gereken en önemli nokta şüphesiz Plaza De Espana yani İspanya Meydanı. Burası; 1929 yılında düzenlenen İber-Amerika fuarında İspanya’nın zenginliğini vurgulamak amacıyla inşa edilmiş ve fuar döneminde İspanyol köşkü olarak kullanılmış. Güney Amerika’ya dönük olarak yarım daire şeklinde dizayn edilmiş ayrıca evlenmeleri ile İspanya Krallığı’nı birleştiren ve Hristiyanlaşma sürecini tamamlayan Kral 2. Fernando ve eşi Katolik İsabel’i temsil eden barok tarzı iki kulesi bulunuyor. Ortasında ki su yolu Atlas Okyanusu’nu, üzerindeki dört köprü ise İspanya’yı kuran ilk dört krallığı temsil ediyor. Ördek havuzları ile süslenen bu meydanda Antik Roma ve Yunan izlerini görebilirsiniz. Dilerseniz fayton gezilerine de katılabilirsiniz, 30-40 dakika süren fayton gezileri 16 Euro. Bu meydana son zamanlarda popülerlik kazandıran olay ise Star Wars isimli filmin bazı sahnelerinin burada çekilmiş olması.

Museo Arqueológico Sevilla: Maria Luisa Park içerisinde görmeniz gereken önemli noktalardan bir diğeri Arkeoloji Müzesi. Bu müzenin binası yine 1929 yılında Latin Amerika Fuarı’nın bir parçası olarak inşa edilmiş. Müze içerisinde; Romalılar, Fenikeliler, Yunanlılar ve Kartacalılar’a ait eserler, İtalica ve yakınlarındaki antik kentten kurtarılan heykel ve parçalar, Roma imparatorları olan Trajan ve Hadrian’ı gösteren 3. Yy. mozaiği, Magribi İspanyası’na ait kalıntılar, Vizigot dönemine ait eserler ayrıca 1958 yılında yapılan kazı sonucu bulunan ve içerisinde 6 Yy’dan kalma kolye, bilezik, altınlar ve mücevherler yer alan Tartessian Hazinesi sergileniyor. Giriş ücreti 1.5 Euro.

Betis Semti: Parkı gördükten sonra tekrar Palacio San Telmo’ya dönün ve hemen karşısında bulunan köprüyü kullanarak nehrin karşı tarafına geçin, köprüden karşıya geçer geçmez sağa dönecekseniz ve Calle Betis caddesine girmiş olacaksınız. Nehrin bu tarafı Çingene bölgesi olarak da bilinen Triana Bölgesi ve nehre yakın tarafı ise Betis Semti. Nehre paralel olan Calle Betis caddesi üzerinde; kafeler, restoranlar, mağazalar ve en güzeli de nehir kenarında bulunan harika manzaralı masalar göreceksiniz. Betis Semti ünlü Real Betis takımının doğum yeri ve adını aldığı semt.

Puente De Triana: Nehir sağınızda kalacak şekilde Betis caddesinden devam ettiğinizde karşınıza gelecek olan köprü Puente De Isabel II diğer adıyla Puente De Triana. Bu köprü, 1854 yılında demir kullanılarak inşa edilmiş ve günümüze kadar ulaşan adını Kraliçe İsabel’den almış. Geceleri muhteşem manzaralar sunuyor. Köprünün hemen ayağında göreceğiniz, kubbesi ve kulesi ile dikkat çeken yapı Capilla Del Carmen isimli bir şapel. Bu şapel 1926 yılında inşa edilmiş ve Azulejo yani çini kaplı kapısı ile ün salmış. Hemen karşısında El Faro De Triana isimli sarı renkli ve harika manzara sunan terasa sahip bir kule bulunuyor. Şapelin hemen arkasında kalan bölge ise Calle San Jorge. Burası 1314 yılından bu yana çömlekçilik ile uğraşılan, Sevilla’nın ünlü çömlekçiler mahallesi. Romalılar Dönemi’nde içi şarap ve yağ ile doldurulan amforalar ve Mağribiler Dönemi’nde ise mavi-beyaz-yeşil renkli seramik karolar bu bölgede üretilmiş. Bölgenin en ünlü çömlek atölyesi Ceramica Santa Ana ve en ünlü caddesi ise Calle de San Jacinto.

Palacio De La Condesa De Lebrija: Tüm bu noktaları gezdikten sonra tekrar nehrin diğer tarafına geçin ve Katedral Meydanı’na dönün. Meydanın arka tarafına doğru ara sokaklardan yürüyerek Calle Cuna caddesi üzerinde bulunan Palacio De La Condesa De Lebrija’ı bulun. Burası sanat ve arkeoloji tutkunu, aynı zamanda da gezgin bir koleksiyoncu olan Lebrija Kontesi Dona Regla Manjon Mergelina’a ait ayrıca 16. Yy’dan kalan ve günümüzde Avrupa’da en iyi döşenmiş ev olma ünvanına sahip olan aile yadigarı bir saray. Sarayın içerisinde yer alan koleksiyonda; korkuluk, vazolar, amforalar, sütunlar, heykeller, süs eşyaları, porselen eşyalar ve cam eşyalar sergileniyor. Koleksiyonun haricinde ise içeride; kontesin yaşadığı bölümleri ve kişisel eşyalarını, Arap temalı odaları, kütüphane ve bir yemek odasını, önemli sanatçılara ait tabloları, 16. Louis Dönemi’ne ait mobilyaları ve paha biçilemez sanat eserlerini görebilirsiniz. Giriş ücretleri; zemin kat için 5 Euro ancak bahçeleri de görmek isterseniz 8 Euro.

Espacio Metropol Parasol: Sarayın önündeki Calle Cuna caddesini kullanarak Calle Larana caddesine çıkıp sağa döndükten sonra 100 metre yürürseniz, cadde sizi mutlaka gözünüze çarpacak olan Espacio Metropol Parasol’a çıkaracak. Bu yapı; Alman Mimar Jürgen Mayer tarafından 2011 yılında tamamlanmış, yapımında Finlandiya menşeili Huş ağacı kullanılmış ve 100milyon Euro’ya mal olmuş. Yukarıdan bakıldığında bir mantara benziyor ve dünyanın en büyük ahşaptan yapılmış eser olma ünvanını taşıyor. Yapı 4 kattan oluşuyor ve en alt katında Antiquarium yani Antik Roma Müzesi, 1. katında pazar yeri, en üst katında ise panaromik manzarası olan bir teras ve restoran bulunuyor.

Museo De Bellas Artes: Lebrija Sarayı’ndan sonra Calle Cuna caddesinden Calle Larana’ya çıkıp sola dönüp dümdüz caddeyi takip ederseniz, nehre yakın kısımda Calle Alfonso XII caddesi üzerinde Museo De Bellas Artes diğer adıyla Museum Of Fina Arts Of Sevilla yani Sevilla Güzel Sanatlar Müzesi’ni görürsünüz. Bu müze, 1612 yılında rahibe manastırı olarak yapılan eski manastır binasının içine kurulmuş. İçerisinde; Bartolome Esteban Murillo, Juan de Valdés Leal ve Francisco de Zurbaran gibi sanatçılara ait çalışmalar ve İtalyan heykeltıraş Torregiani’nin eserlerinden oluşan bir koleksiyon bulunuyor. Son derece ilgi çekici olan bu müzenin giriş ücreti 1.5 Euro.

Puente Del Alamillo: Şehirde mutlaka görmeniz gereken bir diğer yapı Guadalquivir Nehri üzerinde bulunan Puente Del Alamillo yani Alamillo Köprüsü. Bu köprü 1987-1992 yılları arasında mimar Santiago Calatrava tarafından EXPO 92 fuarı için yapılmış ayrıca 140 metre yüksekliği ve toplamda 250 metre uzunluğu ile Avrupa’nın en uzun tek parça köprüsü olma ünvanına sahip. Köprünün karada kalan kısmının alt bölümü tırmanma duvarı olarak tasarlanmış eğer tırmanma ekipmanlarına sahipseniz hem şehir içinde hem de bir köprünün altında bu zevki yaşayabilirsiniz.

Sevilla Hakkında Faydalı Bilgiler;

Sevilla Card: Sevilla’da çok fazla müze gezecekseniz ve toplu taşıma aracı kullanacaksanız mutlaka Sevilla Card alın çünkü müzeler pahalı. Kart alırsanız; müzelere ücretsiz olarak girebilir, toplu taşımayı ücretsiz olarak kullanabilir, mağazalardan ve anlaşmalı restoranlardan indirim kazanabilir, bisiklet kiralama ve tekne turlarında indirim alabilir, 2 farklı yürüyüş turu hizmetinden ücretsiz olarak faydalanabilir ve şehrin en popüler 2 şarap evinde birer kadeh ücretsiz şarap içebilirsiniz. 3 gün geçerli olan kartların fiyatı 32 Euro. Bu kartı dilerseniz havaalanında bulunan turizm ofisinden, dilerseniz şehir merkezinde bulunan turizm ofisinden ve dilerseniz de online olarak satın alabilirsiniz.

Semana Santa: Endülüs’ün dünyaca ünlü etkinliği. Semana Santa adı verilen bu etkinlik, ilk olarak 14. Yy’da kutlanmaya başlanmış, 7 gün sürüyor ve 57 farklı tarikat katılıyor. Semana Santa aslında bir geçit töreni, bu geçit töreninde; Ayakları çıplak olan, kafalarına kukuleta takan ve cüppe giyen Nazarenolar tütsüler ve mumlar yakarak bando eşliğinde Pasos denilen tabut sehpalarını taşıyor ve ellerinde de Bakire Meryem heykellerini tutuyorlar. Bu geçit törenine katılanlar kendi yerel kiliselerinden-katedrale kadar olan yol üzerinde, sokak ve caddeleri takip ederek yürüyorlar ve yolun uzunluğuna göre tabutu taşıyanlar sürekli değişiyor. Haftanın zirvesi olan Aziz Cuma sabahı geldiğinde ise kutlamalar tavan yapıyor. Turizm ofisleri her sene Hermandad Alayı olarak isimlendirilen bu geçit töreninin rotasını ve zaman çizelgesini, her şehir ve kasaba için ayrı ayrı yayınlıyor. Ülkenin dört bir yanından insanlar sırf bu etkinlik için Sevilla’ya akın ediyor. Erkekler takım elbise ve kadınlar ise en güzel kıyafetlerini giyiyor yani sokaklar şık insanlar ile dolup taşıyor. Gençler gündüzleri şehir meydanlarında toplanıyor ve biralarını içerek sohbet ediyorlar yani tam bir şenlik havası. Semana Santa’nın düzenleneceği hafta şehirde konaklama fiyatları uçuyor ayrıca şehir o kadar kalabalık oluyor ki bir sokağa girdiğiniz zaman diğer sokağa geçemiyorsunuz yani 1 kişinin bile bireysel hareket edemeyeceği kadar kalabalık oluyor. Yollar tarikatların alaylarının geçişine göre kapatılıyor veya açılıyor, eğer bir yol kapatılmışsa kesinlikle oradan geçişinize izin verilmiyor. Sevilla’ya gitmeden önce böyle bir etkinliğin varlığından dahi haberim yoktu, benim için tamamen tesadüf oldu. Aslında güzel bir tecrübeydi ama bu etkinliğin düzenlendiği hafta gitmiş olmam beni maddi açıdan çok zorladı çünkü hem konaklamam çok pahalıya geldi hem yeme-içme fiyatları uçuktu hem de kalabalıktan dolayı sokakları gezmekte çok zorlandım. Tüm bunlara rağmen Sevilla şehrinin en gidilesi dönemidir diyebilirim çünkü dünyanın en güzel kutlamalarından birine şahitlik ediyorsunuz.

Flamenko: İspanya ve Sevilla denildiğinde akla gelen en önemli etkinliklerden birisi Flamenko. Sevilla’da Flamenko nerede izlenir diye sorarsanız ve eğer profesyonel bir gösteri izlemek istiyorsanız 3 farklı seçeneğiniz var. Birincisi profesyonel sanatçıların sahne aldığı Flamenko Müzesi, burada düzenlenen Flamenko seansları ile müze ücreti toplam 18 Euro. İkincisi yine profesyonel sanatçıların performans sergilediği El Arenal isimli kültür merkezi, yetişkinler için 13 Euro ve öğrenciler için 9 Euro. Üçüncüsü ise Santa Cruz Bölgesi’nde yer alan, çeşitli Flamenko yarışmalarında ödül kazanmış sanatçılar tarafından performans sergilenen ve 18. Yy’dan kalan bir Yahudi evinin arka bahçesinde yapılan şovlara katılabileceğiniz Casa de la Memorial de Al-Andulas isimli mekân, ücreti 14 Euro. Eğer bunları beğenmezseniz, Katedral meydanında ya da Triana Bölgesi’nde yer alan tavernalardan herhangi birine girerek Flamenko gösterisi izleyebilirsiniz.

1- Endülüs hakkında bilgi sahibi olmadan, okumadan ya da izlemeden Sevilla’ya gitmeyin.

2- Sevilla toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız kesinlikle yürüyerek her sokağını gezmeniz gereken bir şehir. Toplu taşıma kullanmak isterseniz hem otobüs hem de metro için tek kullanımlık biletler 1.30 Euro.

3- Sevilla genel anlamda çok pahalı olmayan bir şehir ancak siz yine de hesabınızı iyi yapın.

4- Sevilla’nın şebeke suyu içilebilir durumda o yüzden para verip de su satın almayın, herhangi bir musluktan doldurup içebilirsiniz. Şişe su almak isterseniz küçük su fiyatı 1.30 Euro.

5- Çantanızı bırakmak isterseniz; tren garında, otobüs terminalinde ve havaalanında locker buluyor, dolapların günlük fiyatları 3.5-4.5 Euro arasında.

6- Dışarıda sabahlamayı düşünüyorsanız; havaalanı, tren garı ve otobüs terminali gece kapanıyor o yüzden şansınızı Maria Lusia Park’ta deneyebilirsiniz.

7- Sevilla’da tüm müzelerde ve katedral meydanında wi-fi var, aklınızda bulunsun.

8- Sokaklarda ve parklarda göreceğiniz ağaçlar portakal ağacı değil Adana’da da bulunan turunç ağacı yani bunlar yenmez yemeye çalışmayın, bunların sadece reçeli yapılır.

9- Sevilla’da katılabileceğiniz en güzel etkinliklerden birisi tekne turu. Tekneler Torro Del Oro yanındaki Alcalde Marques de Conradero bölgesinde bulunan büyük iskeleden kalkıyor, 11.00 ile 23.00 saatleri arasında düzenlenen 1 saatlik turlara katılabilirsiniz. Bu turlarda rehber size nehir üzerinde kurulu olan 9 adet köprüyü tanıtıyor ve küçük ikramlar sunuyor. Tur ücreti ise 14 Euro.

10- Sevilla’da katılabileceğiniz diğer bir etkinlik ise fayton turu. Bu faytonlara isterseniz katedral meydanından isterseniz de Espana Meydanı’ndan binebilirsiniz, turlar 30-40 dakika arası sürüyor ve sürücü size aynı zamanda rehberlik yapıyor. Ücreti kişi başı 16 Euro.

11- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın. Hangi ülkede okuduğunuzu sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.

12- Ucuz market ararsanız; Dia, Supersol, Mecadona, Aldi ve Lidl Market’i bulmanız gerekiyor, bunların dışında çoğu yerde Carrefour ve yerel marketler bulabilirsiniz zaten genel anlamda marketler ucuz.

13- Kahvaltı için Subway’den büyük boy sandviç yaptırın, ikiye böldürün yarısını sabah yarısını öğlen yiyin ki iki öğünü de aradan çıkarmış olun. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi isteyin. 

14- Sevilla’da katılabileceğiniz diğer bir etkinlik ise boğaz güreşi. Nehir kenarında bulunan Plaza de Toros yani arenada Cumartesi günleri boğa güreşleri düzenleniyor, en ucuz koltuklara ait biletler ortalama 18 Euro. 

15- Sevilla’da hamama girmek isterseniz şehrin en ünlü ve en popüler hamamı Calle Aire 15 numarada yer alan Aire de Sevilla

16- Sevilla’da bisiklet kiralamak çok eğlenceli bir aktivite olacaktır. Dilerseniz ulaşım için dilerseniz de gezmek için bisiklet kiralamak isterseniz günlük ücretleri 10 Euro. Otomatik makinelerden kiralarsanız 1 Euro ödüyorsunuz ve her saat için 2 Euro ekleniyor. Şehrin her yerinde bisiklet yolları olduğu için zorlanmadan gezebilirsiniz.

*Sevilla’da kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız kesinlikle en az 2 tam gününüzü ayırmanız gerekir, tam anlamı ile gezmek için ise 3 ya da 4 gün ideal diyebilirim.

Yorumlar