Granada
‘Elhamra'ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.’ Yahya Kemal Beyatlı
GRANADA GEZİ REHBERİ;
Ulaşım: Türkiye’den Granada’ya direkt ulaşım sağlayamazsınız. Granada’ya havayolu ile ulaşım sağlamak için; İstanbul’dan Barselona’ya ya da Madrid’e uçmanız ve bu şehirlerden de Iberia ya da Vueling firmaları ile direkt uçuş sağlamanız gerekir. Iberia ve Vueling İspanyol low cost firmaları olduğu için çok uygun fiyatlara uçak bileti bulabilirsiniz ancak biletinizi erken almanızda her zaman fayda var. Granada’ya diğer Avrupa ülkelerinden gelecekseniz; Granada’nın havaalanı yerel uçuşlar için kullanılıyor yani uluslararası uçuşlar için yine Madrid-Barselona ya da Malaga’ya inip oradan Granada’ya ulaşacaksınız. Granada’ya ulaşımın diğer bir alternatifi; Madrid, Barselona, Sevilla, Cordoba, Toledo gibi şehirlerden İspanyol otobüs firması olan ALSA ile karayolu ulaşımı sağlamak. Hangi şehirden ne kadar sürede yolculuk yapmanız gerektiğini ve bilet fiyatlarını ALSA firmasının kendi sitesinden ya da Goeuro ve Rome2rio adreslerinden kolayca öğrenebilirsiniz. Örneğin ben Sevilla’dan ALSA ile geçtim, yolculuk 2.5 saat sürdü ve tek yön bileti 12 Euro’ya aldım. Granada’ya istediğiniz her şehirden demiryolu ile gidebilirsiniz, eğer Barselona ya da Madrid’den trenle gidecekseniz AVE hızlı trenlerine binmeniz gerekiyor ayrıca Sevilla, Cordoba, Toledo ve Malaga gibi şehirlerden de yerel tren hattı ile geçebilirsiniz. Bunların haricinde Blablacar seçeneğini aklınızda bulundurun çünkü mutlaka çevre İspanya şehirlerinden arabasına yol arkadaşı arayan birilerini bulabilirsiniz. Granada’ya havayolu ile gelmişseniz ineceğiniz havaalanı şehir merkezine 16 km. uzaklıkta olan Federico Garcia Lorca Havaalanı. Buradan şehir merkezine şoförden alacağınız fiyatı 3 Euro olan bilet ile çıkış kapısından kalkan otobüsleri kullanarak gidebilirsiniz. Granada’ya demiryolu ile gelmişseniz tren garı şehir merkezinde yer alıyor yani dilediğiniz her yere kolayca yürüyerek gidebilirsiniz. Granada’ya otobüs ile gelmişseniz Estación de Autobuses de Granada isimli otobüs terminali şehir merkezinin biraz dışında yer alıyor. Yürüyerek yarım saatten biraz uzun bir sürede şehir merkezine gidebilirsiniz ancak yürümek istemezseniz terminalin önünde ki ana cadde üzerinde ve terminalin hemen karşısında bulunan otobüs durağından, terminale arkanızı döndüğünüzde sağ istikamete giden 3 ve 21 numaralı şehir içi otobüslere binerek gidebilirsiniz. Siz yine de hangi otobüsler şehir merkezine gidiyor diye sorun çünkü şehir merkezine birden fazla otobüs gidiyor.
Konaklama: Granada şehrinde konaklama için onlarca hostel seçeneği var ve hepsi birbirinden güzel. Ben popüler olan ve nispeten daha fazla tercih edilen hostelleri yazayım, siz imkânlarına bakın ve tercihinizi yapın. İlk tavsiyem kendi konakladığım Oasis Backpackers Hostel Granada. Bu hostel şehir merkezinde yer alıyor, yemek yapabileceğiniz kendine ait mutfağı mevcut, odalarında balkonu ve manzaralı bir terası var, size otantik bir ortam sunuyor ayrıca odaları, tuvaletleri ve banyoları tertemiz, gecelik dönemine göre 12-15 Euro arası. İkinci tavsiyem Granada Inn Backpackers Hostel. Burası da yine şehir merkezinde yer alan, Endülüs mimarisine sahip otantik bir ortam sunan ve diğer gezginlerle kaynaşabileceğiniz harika bir verandası bulunan ayrıca yemek yapabileceğiniz mutfağı olan tertemiz bir hostel, gecelik dönemine göre 12-15 Euro arası. Üçüncü tavsiyem Makuto Backpackers Hostel. Bu hostel de yine şehir merkezinde yer alan, etnik dizaynda bir lobiye, hamaklar kurulu harika bir bahçeye ve manzaralı yüksek verandalara sahip, mutfağında yemek yapabileceğiniz ve barında bir şeyler içebileceğiniz başarılı bir hostel, gecelik dönemine göre 12-15 Euro arası. Diğer tavsiyelerim yine şehir merkezinde yer alan ancak imkân olarak diğer saydıklarımın biraz gerisinde kalan, yine de gönül rahatlığı ile tercih edebileceğiniz nisapeten daha ucuz hosteller Polaroid Siesta Hostel ve Barbieri Granada Hostel, gecelik ortalama 10-12 Euro arası.
Yeme-İçme: Birkaç kez yöresel tat denemenizin dışında yemek olayını klasik yöntem olan Burger King-KFC-Mc Donald’s ya da dönerci ve pizzacılardan halledebilirsiniz hepsi de şehirde mevcut. Hamburger menüler 8-10 Euro. Diğer Endülüs şehirlerinde olduğu gibi burada da deneyebileceğiniz yöresel lezzetlerin başında; sebze, krema, domates, salatalık, biber, sarımsak, zeytinyağı, sirke ve ekmek ile hazırlanarak soğuk servis edilen bir domates çorbası olan Gazpacho Andaluz geliyor. Eğer isterseniz Plaza Nueva’da Arap vatandaşların işlettiği restoranlar bulunuyor, çok güzel yöresel Arap yemekleri yapıyorlar bence deneyin çünkü hem ucuz hem de gerçekten lezzetli oluyor. İspanya denilince akla gelen ilk yiyecek şüphesiz tapas, tapasların içinde en çok tercih edilen Paella, içecek olarak Sangria, tatlı olarak churro ve bunların hepsini bulacağınız en iyi yer Reyes Católicos Caddesi 52 numarada bulunan ve 1917 yılından bu yana hizmet veren Los Manueles. Buranın haricinde diğer ünlü tapas barlar ise Bar Avila ve Bodegas Espadafor. Paella safranlı pirinç ile yapılan ve üzerine deniz mahsülü ya da tavuk eti eklenen bir yemek, sangria meyve şarabı ve churro ise şerbestiz halka tatlı. Granada’da mutlaka uğramanız gereken diğer bir yer katedralin yanında ki Calle Reyes Catalicos caddesinde bulunan dondurmacı Sabbore Heladería. Burası çok ünlü ve çok iyi dondurması var, mevsim yaz ise mutlaka uğrayın. Restoran ararsanız şehrin en ünlüsü El Aji Restaurant. Şehrin yerel birasının adı Alhambra ve tadı bizim Efes’e benziyor, marketten litrelik almak isterseniz 2 Euro ve barlarda ise şişesi 3 Euro.
Gece Hayatı: Granada’da gece hayatı için çok fazla gece kulübü alternatifi yok, eğlence anlayışı daha çok tapas barlar üzerine kurulmuş. Mekânların yer aldığı adres Plaza Nueva meydanının yanındaki Calle Elvira caddesi ve bu caddenin en popüler mekânı Granada 10 isimli gece kulübü. Şehrin en büyük ve en popüler gece kulübü Calle Cárcel Baja 10 numarada bulunan Boom Boom Room Granada. Diğerleri ise Centro Comercial Neptuno’da yer alan Mae West Granada ve Campo del Príncipe’de bulunan ve bir konser alanı olan Sala Prince. Öğrencilerin takıldığı cadde ise Calle Pedro Antonio caddesi. Granada’nın 350bin nüfusu var ve 80bini öğrenci o yüzden başta Erasmus olmak üzere tam bir öğrenci şehri olduğu için eğitim öğretim dönemi içerisinde giderseniz tapas barların tıklım tıklım öğrenci dolu olduğunu göreceksiniz. Barlarda canlı müzik yapılıyor, dans ediliyor ve tıpkı pub crawl gibi tapas bar gezme etkinlikleri düzenleniyor. Bazı tapas barlarda tapaslar içkinin yanında ücretsiz veriliyor, bazılarında ise sipariş ettiğiniz tüm tapasların fiyatları tek tek hesaplanıyor. Bunun haricinde ise sokak partileri ve daha da güzeli ev partileri düzenleniyor. Nasıl haberdar olacağım diyorsanız Plaza Nueva’da broşür dağıtıyorlar, görürseniz kaçırmayın. Gitmeden bilgi sahibi olmak isterseniz de Granada’da yapılacak olan tüm etkinlikleri Thegranadala adresinden öğrenebilirsiniz. Granada’nın en ünlü Flamenko barı Eshavira, giriş ücreti 10 Euro ve bir içki ücretsiz.
Alışveriş: Granada’da alışveriş denilince ilk akla gelen bölge Alcaiceria ki zaten aşağıda buraya detaylı olarak değineceğim. Alcaiceria sağlı sollu küçük dükkânların bulunduğu bir bölge ve hediyelik eşya alabileceğiniz en doğru adres. Buradaki satıcıların neredeyse tamamı Fas asıllı Müslümanlar o yüzden alışveriş yaparken Müslüman olduğunu söylerseniz eminim indirim alırsınız. Buranın haricinde bir diğer alışveriş bölgesi de Albayzin ve burada da onlarca küçük dükkân bulunuyor. Granada zamanında ipek ticaretinin merkezi olduğu için en popüler hediyelikler ipekten yapılan ürünler. Standart ipek şallar ortalama 15-20 Euro arasında. İpek ürünler haricinde Granada’dan alabilecekleriniz; dünyaca ünlü Mağribi çinileri, Lladro porselenleri, Arap kültürüne ve Hristiyan kültürüne ait antikalar, Alhambra temalı biblolar ya da magnetler, Flamenko kıyafetleri, Flamenko dansçısı bibloları, Endülüs kültürüne ait yelpazeler vs. Mağaza alışverişi yapmak isterseniz İspanya’nın tüm şehirlerinde şubesi bulunan bir zincir olan El Corte Ingles’in burada da şubesi bulunuyor. Pazar alışverişi yapmak isterseniz de şehrin açık pazar alanları; Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri Plaza de San Augustín'de kurulan ve taze meyve sebze alabileceğiniz Mercado San Augustín, hafta içi her gün Albaicin’de kurulan ve yine taze meyve sebze alabileceğiniz Plaza Larga in the Albayzín.
Granada Gezilecek Yerler;
Granada ismi aslında Gırnata’dan geliyor. 711 yılında Kuzey Afrikalı berberi komutan Tarık Bin Ziyad, ilerleyen dönemlerde adı verilen Cebel-i Tarık boğazını kullanarak İber Yarımadası’nı fethetmiş. Tarık Bin Ziyad bu fethi gerçekleştirirken yeni bir medeniyet kurmayı arzulamış ve bir daha asla Afrika kıtasına dönmek istemediği için tüm gemileri yakma emri vermiş böylece ‘Gemileri Yakmak’ deyimi günümüze kadar gelmiş. Bu fetihten sonra Kuzey Afrikalılar artık İspanya’nın güneyine yani Endülüs Bölgesi’ne yerleşmeye başlamışlar. Endülüsler birçok ilke imza atmış, dünya kültür ve bilim mirasına derin izler bırakmış. Binlerce kitap Endülüsler tarafından Latinceye çevrilmiş ve bu sayede matematik, kimya, fizik, mimarlık ve felsefe ile ilgili kitaplar Avrupa’ya yayılmış ayrıca kâğıt, ipek, barut ve pusula gibi icatlar da tüccar Müslüman Araplar tarafından dünyaya yayılmış. Haçlı seferleri sonucunda İspanya’nın İslam egemenliği altında olan Kurtuba, Sevilya, Jaen ve Murçia şehirleri ele geçirilmiş ancak Gırnata Emiri olan Ebu Abdullah Bin Yusuf Bin Nasr El Ahmar, dönemin Kastilya Kralı III. Fernando’ya vergi ödemeyi kabul etmiş ve böylece Gırnata 250 yıl daha Müslüman şehri olarak kalmış. Takip eden yıllarda dönemin Katolik liderleri olan İsabel ve Ferdinand, İspanya’yı tek bir çatı altında toplamak için harekete geçmişler ve bunun sonucunda Gırnata işgal edilmiş. Gırnata askeri bir güce sahip olmadığı için savaşılmadan teslim edilmiş ve böylece 1492'de Beni Ahmer Devleti’nin yıkılışı ile İspanya'daki 781 senelik İslâm egemenliği sona ermiş. Şehir teslim edilirken Gırnata Emiri ile Katolik liderler arasında yapılan anlaşmaya göre insanların İslam dinini özgürce yaşamalarına izin verilmesi öngörülmüş ancak tüm bu anlaşmalara rağmen Gırnatalılar Hristiyan olmaya zorlanmış. Bu zorlamalara boyun eğmeyen Müslümanlar ya katledilmiş ya da şehirden sürülmüşler. Müslüman ve Hristiyan kültürlerinin bir potada eridiği Gırnata şehri yıllar geçtikçe önemini yitirmiş ancak AlHambra Sarayı’nın keşfedilmesi ile yeniden popüler bir hal almış. Gırnata’nın asıl yerleşim yeri düz bir ova ancak bir bütün olarak bakarsak Albayzin Bölgesi ve Al Hambra tepeleri arasında kalıyor ve bu iki bölümü tam ortalarından geçen Darro Nehri ayırıyor.
Granada Alhambra Sarayı haricinde toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız, yürüyerek rahatlıkla gezebileceğiniz ve her sokağından ayrı keyif alacağınız bir şehir. Benim kendime göre yaptığım şehir rotasını takip ederseniz kolaylıkla gezersiniz ancak dilerseniz kendi rotanızı da benim yazdıklarıma göre şekillendirebilirsiniz. Granada genel anlamda tepelik bir şehir olduğu için 3 ana gezi bölgesinden oluşuyor diyebiliriz. Bunlar; Alhambra Sarayı ve çevresi, Albayzin Bölgesi ve Sacromonte Mahallesi son olarak da şehir merkezi. Benim tavsiyem her birine 1 gün ayırmanız. İlk gün şehir merkezini gezeceğinizi düşünürsek;
Plaza Nueva: Granada’nın şehir merkezinde gezinize başlayacağınız ilk nokta şehrin geniş meydanı olan Plaza Nueva. Burası; Granada şehrinde düzenlenen her türlü etkinliğe ev sahipliği yapıyor, her daim bir insan kalabalığı var ve şehrin merkezi olarak kabul ediliyor. Restoranların ve mağazaların bulunduğu ayrıca sokak sanatçılarını seyredebileceğiniz bir meydan. Meydanda göreceğiniz önemli yapılardan ilki; 1531-1537 yılları arasında İspanya Kralı I. Carlos tarafından Kraliyet Sarayı olarak yaptırılan ancak sonraki dönemlerde Belediye Binası, Kraliyet Mahkemesi ve kütüphane olarak kullanılan, günümüzde ise Yüksek Mahkeme Binası olarak hizmet veren Real Chancillería de Granada yani Kraliyet Sarayı. İkincisi ise; yine 1537 yılında Almanzora isminde cami olarak inşa edilen ve 1561-1563 yılları arasında kule eklenerek kilise olarak kullanılan ayrıca iki tarafında 5 şapel ve içerisinde paha biçilemez sanat eserleri bulunan Iglesia de San Gil Y Santa Ana Kilisesi.
Madrasa Yusufia: Plaza Nueva meydanından yine aynı isimde olan Plaza Nueva caddesini kullanarak aşağıya doğru inin ve cadde bitiminden sağa dönerek Calle Elvira caddesine girin. Bu caddede 50 metre yürüdükten sonra ilk sol olan Calle Almireceros caddesine girin, bu caddeyi devam ettiğinizde karşınıza yürüdüğünüz caddeyi kesen ana cadde olan Calle Gran Via de Colon gelecek, bu caddeyi atladıktan sonra karşılaşacağınız tarihi bina Madrasa Yusufia. Bu medrese; 14. Yy’da Sultan I. Yusuf tarafından yaptırılmış ve Müslümanlar tarafından kullanılmış ancak şehir Hristiyanlar tarafından ele geçirildikten sonra ilk önce şehir kulübü olarak kullanılmış ve daha sonra kuşatma sırasında kahramanlık gösteren 25 şövalyenin hizmetine tahsis edilmiş. Bir süre sonra da Belediye Binası olarak kullanılmış. Üzerinde ve içerisinde; Endülüs izleri taşıyan sütunlar, kemerler, ahşap işlemeli tavanlar ve kapı kemerlerinde Besmele ayet hatları görebilirsiniz ayrıca dilerseniz mescit bölümünü de ziyaret edebilirsiniz. Konum olarak katedralin sol kanadında kalıyor, 2 katlı, kareli taşlarından ve sıralı balkonlarından tanıyabilirsiniz. Giriş ücreti 2 Euro.
Capilla Real (Royal Chapel): Medreseyi gördükten sonra az ilerde sağınızda kalan yapı Capilla Real-Royal Chapel yani Kraliyet Şapeli. Bu şapel 13 Eylül 1504 tarihinde Kraliyet kararnamesi ile Kraliyet mezar yeri olarak seçilmiş. Kraliçe Isabel, II. Ferdinand ve kızları Juana ile kocası Felibe gibi Granada Kraliyet bireylerinin gömüldüğü yer. İçerisinde Kraliyet ailesine ait; taç, kılıç, asa, sancak, ayna, çanak-çömlek gibi bazı eşyaların yanısıra II. Ferinand’ın kuşatmada kullandığı kılıç sergileniyor. Giriş ücreti 4 Euro.
Catedral de Granada: Şapelden sonra görmeniz gereken nokta şehrin en önemli yapılarından birisi olan Catedral de Granada. Bu katedral; Cami El-Kebir yani Gırnata Ulu Camii’nin, Kraliçe İsabel’in emriyle yıkılması sonucunda caminin olduğu yere yapılmış. Yapımına Kraliyet Şapeli’nin inşasının ardından 1523 yılında başlanmış ve 1704 yılında tamamlanabilmiş ayrıca inşası bitene kadar ibadet yeri olma görevini El Sagrario Kilisesi’ne bırakmış. Kulelerinin yüksekliği 81 metre, içerisinde mezarlık da bulunuyor ve İspanya’nın en büyük 2. katedrali olma ünvanına sahip. Katedralin giriş kapısından girerseniz giriş ücreti 3.5 Euro ancak çıkış kapısından girerseniz bedava(!).
Plaza de Bib-Rambla: Katedralin hemen karşısında göreceğiniz küçük meydan Plaza de Bib-Rambla. Bu meydan; Hristiyan kuşatmasından sonra Arap arşivlerinin yakıldığı, uzunca bir süre boğa güreşlerinin düzenlendiği, idamların gerçekleştirildiği, günümüzde ise kafeler, restoranlar ve barlar bulabileceğiniz eski şehir meydanı.
Alcaiseria: Katedralin hemen solunda ve katedral ile Bib-Rambla Meydanı arasında kalan, rengarenk dar sokaklarından tanıyacağınız bölge Alcaiseria. Burada Müslümanlar zamanından kalma ipek, baharat, kumaş, ekmek, el işleri vs. satılan çarşı dükkânları bulunuyor. Özel bir giriş kapısı var ve her noktasında klasik şark stilini görebilirsiniz. 19. Yy’da çıkan büyük yangında yüksek oranda hasar görmüş ancak onarılarak yeniden canlandırılmış ve günümüzde de otantik bir açık çarşı alanı olarak hizmet veriyor. Dönemin Roma imparatoru Justinian, Arap tüccarlara ülkesindeki pazarlarda ipek satma izni verdiği zaman İmparatorun ünvanı Kayzer olduğu için bu pazarlara El-Kayzerriyye yani Kayzerin Makamı ismi verilmiş ve bu isimde yuvarlanarak günümüze İspanyolca Alcaiseria olarak gelmiş. Günümüzde yine kumaşlar, el işi eserler, gündelik ihtiyaçlar, baharatlar ve hediyelik eşyaların satıldığı dükkânlar var. Tüm Müslüman Endülüs şehirlerinde olduğu gibi burada da sokakların bu kadar dar yapılmasının sebebi herhangi bir saldırı sırasında düşman askerlerinin hareket kabiliyetini kısıtlamak. Burası açık bir alan olduğu için herhangi bir giriş ücreti yok.
La Corral del Carbon: Acaiseria’nın hemen yanında ki ana cadde olan Calle Reyes Catolicos’dan karşıya geçtiğiniz zaman kapısını göreceğiniz tarihi bina La Corrola del Carbon. Burası Endülüs Dönemi’nde Arap Kervansarayı olarak inşa edilmiş ve özellikle Kuzey Afrika’dan mal satmaya veya almaya gelen tüccarlar bu Mağribi kervansarayda konaklamışlar. Hristiyan kuşatmasından sonra tiyatroya çevrilmiş ama orijinalliği hiç bozulmamış. Günümüzde Turizm Enformasyon Binası olarak kullanılıyor ve avlusunda yaz gecelerinde Flamenko gösterileri yapılıyor. Burası daha sonra kömür tüccarları tarafından kullanılmış, bu yüzden de ismi La Corrola del Carbon yani Kömür Ağılı olarak kalmış. Giriş ücretsiz.
El Banuelo: Bu yapıları gördükten sonra tekrar Plaza Neuva’ya dönün ve meydanı geçerek nehir kenarından devam edin. Nehir kenarında bulunan Carrera del Darro caddesi üzerinde, oradan birilerine sorarak El Banuelo yani Arap Hamamı’nı bulun. Hritstiyan kuşatması sırasında şehirdeki tüm İslami izler silinmiş. Camiler, medreseler, mescitler ve Müslümanların gusül abdesti almalarını engellemek amacıyla hamamlar yıkılmış ancak bu hamam binaların arasında kaldığı için ilk başlarda gözden kaçmış daha sonra da yıkılmasından vazgeçilmiş ve günümüze kadar ulaşmış. Buraya giriş ücretsiz ancak yeri biraz zor, dediğim gibi binların arasında kalıyor ama meydana çok yakın yani nehir kenarında kime sorsanız gösterir.
Hamamı da gördüyseniz artık gezilecek diğer bölge olan Albaicin ya da Albayzin yani Arap Mahallesi’ne gidebilirsiniz. Darro Nehri aslında AlHambra Tepesi ile Albayzin’i birbirinden ayıran bir sınır bu yüzden sarayı sağınıza aldığınız zaman solunuzda kalan bölüm Albayzin. Albayzin’i anlatacak olursak;
Albaicín (Albayzin) Bölgesi: Burası; Granada şehrinin ilk yerleşimcileri olan Vizigotlar ve Romalılar tarafından Vega Ovası’nın topraklarını gören ve bölgeye hâkim bir tepe olduğu için ana yerleşim alanı olarak kullanılmış. Sonraki dönemlerde ise Müslüman ordularının öncülerinin buraya ulaşarak ele geçirmesi ile birlikte etrafı surlarla çevrilmiş. Arkeolojik bulgular ile antik dönemlerden bu yana ikamet alanı olarak kullanıldığı anlaşılmış ve Endülüs bölgesindeki en iyi korunan Mağribi yani Arap Mahallesi olarak kalmış. 13. Yy’da Nasiriler Granada’da bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra ikamet alanı olarak AlHambra Tepesi’ni seçmişler o yüzden burası 2. sıra surlar eklenerek ikamet alanı olarak değil bir ön savunma hattı olarak kullanılmış. Albayzin’in etrafında göreceğiniz duvarlar 1013 yılında Zirid Hanedanı tarafından eklenen Zirid Duvarları. Albayzin bölgesinde göreceğiniz; Zirid Duvarları, Alcazaba Cadima, Nasrid Duvarları, Alcazaba Kuleleri, El Salvador Kilisesi, San Cristobal, San Miguel Alto ve Real Chancilleria 1994 yılında Unesco tarafından koruma altına alınmış. Albayzin Bölgesi’nde göreceğiniz önemli noktalar; Plaza San Gregorio Meydanı ve Arapların döneminde Hristiyan mahkumların tutulduğu zindanın bulunduğu yere şehir Hristiyanların eline geçtikten sonra yapılan ve Piskopos Gregori Betico’ya adanan Gregorio Betico Kilisesi, Calle San Jose sokağında bulunan 10. Yy’dan kalma San Jose Minaresi ve Mağrip camisinden dönüştürülen İglesia de San Jose kilisesi, eski bir mahalle meydanı olan Placeta de San Miguel Bajo meydanı ve bu meydan da yer alan 13. Yy’dan kalma Mağribi Sarnıcı, Albayzin Tepesi’nin en yüksek noktasında Mirador de San Nicolas adında bir seyir terası, bu terasla aynı isimde ve Endülüs Dönemi’nden kalma bir kilise ve Mezquita Mayor de Granada isminde yakın tarihte yapılan bir cami. Bu seyir terasına mutlaka ama mutlaka çıkın, muhteşem şehir ve saray manzarası ile güneşin batışını seyredin, Alhambra’nın renk değiştirmesine şahit olun.
Sacromonte Tepesi: Albayzin’in tüm sokaklarını arşınladıktan sonraki istikametiniz Albayzin Tepesi’nin Kuzeydoğu yönünde kalan Gitanos yani Çingene Tepesi olarak bilinen Sacromonte Tepesi. Bu tepe ilk olarak Roma Dönemi’nde maden işcilerinin gömüldüğü mezarlık alanı olarak kullanılmış ve 15. Yy’dan itibaren ise kayadan yontulmuş mağara evlerde yaşayan Çingeneler’in günümüzde beyaz badanalı küçük evlerde ikamet ettiği bir bölge haline gelmiş. Bu bölge, kuytu köşelerinde Hippilerin takıldığı ayrıca Flamenko’yu çok farklı bir boyutta ve şekillerde izleyebileceğiniz bir bölge. Burada bulunan ve Cuve denilen mağara restoranlarda, tıkış tıkış içeriye doluşup daracık bir alanda Flamenko gösterisi izlerken şarabınızı yudumlayabilirsiniz. Burada bulunan en ünlü Flamenko mekânı Venta El Gallo Restaurant. Flamenko’nun duayenlerinin neredeyse tamamı bu semtten çıkmış ve dünyaya yaymışlar o yüzden buraya Flamenko’nun anavatanı diyebiliriz ayrıca bölgenin en dikkat çeken özelliklerinden birisi de beyaz boyalı evleri.
Museo Parque de las Ciencias de Granada: Şehir merkezine uzak konumda olan ancak imkânınız varsa mutlaka uğramanız gereken bir müze var, Avenida de la Ciencia bölgesinde bulunan Mueso Parque de las Ciencias de Granada yani Granada Bilim Müzesi. Bu müze 70 bin metrekarelik alana kurulmuş. İçerisinde; medikal ve Antartika bölümü, atalet-yer çekimi ve Arşimed prensipleri gibi çevresel olayların anlaşılabilmesi için interaktif özellikler sergilenen 7 daimi sergi salonu ve birkaç tane de geçici sergi düzenlenen alanlar bulunuyor. Bunların haricinde kütüphaneler, sinemalar, Oditoryum, Planetarium, kültür galerisi ve 27bin metrekarelik astronomi bahçesi gibi bölümleri de ziyaret edebiliyorsunuz. Hepsinden önemlisi de Endülüs düşünürlerinin ve bilim adamlarının eserlerini görebileceğiniz büyük bir Endülüs Bölümü’ne sahip. Giriş ücreti 6.5 Euro.
Alhambra Sarayı: Gelelim Granada’nın asıl olayı, olmazsa olmazı hatta olma sebebi diyebileceğimiz Alhambra Sarayı’na. Alhambra Sarayı; Sierra Nevada eteklerinde, Granada şehrinin güneydoğu sınırında ve küçük bir platoda yer alan kale-şehir. Bu kale-şehir adını Kızıl Hisar anlamına gelen Arapçadaki Al Qual’a al-Hamra’dan alıyor. Saray’da bulunan en eski yapı olan Alcazaba yani Hisar bölümünün kırmızı renkli duvarlara sahip olmasının sebebi yapımında kullanılan kızıl toprak. Alhambra’da bulunan ilk kale 11. Yy’da inşa edilmiş ancak günümüze çok küçük bir bölümü ulaşabilmiş. Bu kale-saray, 13. Yy’da Palacios Nazaries yani Nasrid Sarayı’nı inşa edecek olan Magrip soyu Nasrid Hanedanı döneminde yenilenmiş. Alhambra bugün ki kale-şehir halini ise 14. Yy’da almış. 1491-1492 kışında Kraliçe İsabel ve Kral Ferdinand, 150 bin kişilik bir ordu ile Granada şehrini kuşatmış ve şehirdeki Magribi hükümranlığına son vermiş, Ocak 1492 tarihinde yapılan anlaşma sonucunda ise şehirde yıllarca egemenlik sürdüren Magribi Sultanı Muhammed XII şehri terk etmeye zorlanmış. Kuşatma sonrasında şehirde egemenlik kuran Hristiyanlar, sarayın üzerine çok şey katamamış ve şehri yalnızlığa terk etmişler. 19. Yy’da Avrupalı bilginler ve gezginler tarafından tesadüfen keşfedilmesi ile restorasyon çalışmaları başlamış ve şehir yeniden yaşanır hale getirilmiş. Alhambra Sarayı; Alcazaba yani Hisar Bölümü, Palacio-Casas Reales yani açık alanlar ve Generalife yani Saray Bahçeleri olmak üzere 3 ana bölümden oluşuyor ve bunları tek tek anlatmak gerekiyor. İlk olarak Alcazaba yani Hisar Bölümü: Alhambra’nın şehre hâkim bir tepe üzerinde yer alan, 10. Yy’dan kalan ve sarayın ilk halinden günümüze ulaşabilen tek bölümü ve en eski parçası. Alcazaba’da bulunan 13. ve 14. Yy’da inşa edilen kale ve saray bölümü; Nasrid Sultanları’nın, elit memurların ve aristokratların yaşadığı bir ikâmet bölgesi olarak yeniden düzenlenerek kullanılmış. Buraya ulaşmak için öncelikle Endülüs Parkı ve ardından Puerta de las Granadas yani Nar Kapısı’nı kullanmak gerekiyor. 15. Yy’dan kalan bu kapı üzerinde Zafer Takı’nı görebilirsiniz. Hisar kısmı sarayın dışından da gördüğünüz kısım ve sarayın ana kapısı ise üstü kule ile örtülü olan Puerta de la Justicia yani Kıyamet Kapısı. Sarayın, şehrin neresinden bakarsanız bakın ilk dikkatinizi çekecek olan en heybetli kısmı Torre de la Vela Kulesi. Esasen gözetleme ve savunma amacıyla inşa edilen ve 25 metre yüksekliğe sahip olan bu kule; burada bulunan caminin minaresi olarak da kullanılmış ancak ismini bir çan’dan almış. Bu çan’ın özelliği sulama zamanı geldiğinde ve kanallara su verildiğinde çalmasıymış, böylece yörede bulunan tarım işçileri ve çalışanları bölgelerindeki tarla, bitki ve bahçeleri suluyorlarmış. Diğer yapı ise; tonozlu iç mekânları yıldız şeklinde tavan pencereleriyle aydınlatılan ve 11. Yy’da yapılan El Banuelo yani Arap Banyoları. Nasrid Sarayının Bölümleri: Nasrid Saray 3 kısımdan oluşuyor ve bunların ilki; giriş kısmı olan, tavan ve zeminin beyaz renkte ahşap olduğu ve sıvalı duvarlar ile keskin bir tezat bulunan Mexuar Palacios. Buranın ilk kısmı ise, 1356 yılında yörenin sultanının vezirleriyle görüştüğü ayrıca halkının merhamet ve lütuf taleplerini dinlediği bir avlunun çevresinde inşa edilmiş divan odasıdır ayrıca iş ve yönetim faaliyetlerinin yürütülmesi için burada çeşitli fonksiyonel alanlar bulunmaktadır. Bu bölümden sonra Patio del Cuarto Dorado yani Altın Makam bölümünü geçtiğinizde görecekleriniz; Palacios’un 14. Yy’da Sultan I. Yusuf tarafından yaptırılan, içerisinde sarayın en önemli kısımlarından birisi olan Salon de Embajadores yani Elçiler Salonu bölümünü barındıran Comares Sarayı ve Serallo Bölümü. Elçiler Salonu; sarayın en büyük alanıdır. 23 metre yüksekliğinde, 12 metre uzunluğunda ve kare şeklinde olan bu bölümde hassas devlet işleri görüşülürmüş. Bu görüşme odasında, girişin hemen karşısına sultanın tahtı yerleştirilmiş ve tavan yıldız şeklinde, beyaz-mavi ve altın kakma ile dekore edilmiş. Salonun kafesli tavanında bulunan, çarpraz düğümlere benzeyen motifler Magribi inanışına göre gökyüzünün yedi katını temsil ediyor. Salonda 9 pencere bulunuyor ve bunlar her cepheye 3er pencere olmak üzere yerleştirilmiş. 1492 yılında Sultan XII Muhammed, şehrin teslim şartları görüşmesini de burada yapmış. Elçiler Salonu’nu bu kadar önemli kılan asıl özelliği şu; Sultan’ın tahtı Gradana’ya bakan pencerelerin önüne yerleştirilmiş, elçiler sultanın huzuruna çıktıklarında tahtın arkasında bulunan pencerelerden gelen ışık huzmeleri elçilerin gözünü alıyormuş ve elçiler Granada’yı net ama sultanı siluet olarak görüyorlarmış, böylece elçiye Granada’ya sahip olan mistik bir sultan imajı veriliyormuş ve korku salınıyormuş. Tabi tüm bu durumlar odanın muazzam geometrisinden kaynaklanıyor.
Elçiler Salonu’ndan sonra mersin ağaçlarının oluşturduğu bir çitin çevrelediği Patio de Arrayanes isimli durgun gölcüğün yanından geçtikten sonra ulaşağınız bölüm; sultanın eşlerine ev sahipliği yapan sarayın Harem Bölümü. Harem; Serralo’nun orta kısmında bulunan, Berberi hükümdarların yani Sultanların eşlerinin yaşadığı yer ve burada simetrik su kanallarının ortasında Los Leones yani Aslanlı çeşme bulunuyor. Harem içerisinde ayrıca soğuk ve sıcak su ile çalışan banyo ve duş bulunuyor, bir de bunlar için gerekli basınçlı suyu sağlayan bölüm var. Saray bölümünde göreceğiniz diğer nokta Los Leones yani Aslanlar Bölümü; dikdörtgen yapıda, uzunluğu 35 metre ve genişliği 20 metre olan, 124 adet mermer sütunla desteklenmiş galerisi bulunan, telkari duvarlar ve hafif kubbeli çatıya sahip ayrıca ortasında gücü ve egemenliği sembolize eden beyaz mermerden 12 aslan figürü ile desteklenen Aslanlar Çeşmesi olan bir bölüm. Palacios-Casas Reales: Alhambra’nın diğer ana bölümü; Plaza de los Aljibes sarnıçlarının hemen karşısında yer alan bir rampanın aşağısında bulunan, her biri su çevresinde inşa edilmiş sade ve açık alanlardan oluşan bölüm. Palacios bölümünde; 22 metre uzunluğunda ve 42 metre genişliğinde bir gölet, Kuzey ve Güney tarafında galeriler ve bu galerilerin güneyinde bulunan 7 metre yüksekliğinde mermer bir revak, bunun hemen altında sağda ana girişte kemerlerin bittiği yerde minyatür bir ayak ve üç pencere buluyor. Bu bölümdeki diğer kısım kare yapıdaki Sala de los Abencerrajes; XII Muhammed’in burada verilen bir ziyafette öldürülen bir rakibinin ailesinin adını taşıyan, tüm Alhamra Bölgesi’nde en etkileyici tavana sahip olan ve bu tavanda Pisagor’un dik üçgen teorisine temel olan sıva desenleri bulunan yer. Alhambra’nın diğer ana bölümü ise; yapımına Muhammed II döneminde 1302-1309 yılları arasında başlanan, su kanalları ile dolu labirent haline getirilen, Müslüman hükümdarların sarayın resmi yaşamının bezginliğinden kaçmak için kullandıkları bir alan olan ve 1313-1324 yılları arasında Ebu Velid İsmail döneminde yeniden dekore edilen Saray Bahçeleri. Bu bahçelerde bulunan Villa de los Martines; Alhamra bölgesinde yer altı hücreleriyle ünlü ve Hristiyan köleler buralarda esir edilmişler ayrıca 1829-1857 yılları arasında bölgede çeşitli Roma mezarları keşfedilmiş. 20. Yy’ın son bölümünde bahçenin bir parçası, oditoryum inşa edilmesi için tahrip edilmiş ve bunun üzerine 1984 yılında burası UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmış. Sarayın diğer önemli yapısı; Palacios’un çıkışında bulunan ve 16. Yy’da Hristiyanlar tarafından inşa edilen, Kral V. Carlos’un 1527 yılında daimi ikametgahı olarak yaptırdığı ve günümüzde ise içerisinde Magribi ve İspanyol eserlerinden oluşan bir koleksiyonun sergilendiği bir müze bulunan Palacio de Charles V-Museo de la Alhambra yani 5. Charles Sarayı. Palacios’un arkasında manastır da bulunan asıl kraliyet şehri kalıntıları ise Convento de San Francisco ancak günümüzde burada ünlü bir otel var. Sarayın Elçiler Salonu başta olmak üzere çoğu yerinde hüsnü hat sanatı ile yazılmış, kazınmış ya da oyulmuş olarak Ve lâ galibe illallah yani ‘Allah’tan başka galip yoktur’ yazısınız göreceksiniz. Alhambra Sarayı’na katedralin önünden 1.5 Euro’ya minibüse binerek, şehir merkezinden 1.20 Euro’ya 30 numaralı otobüse binerek ya da yaklaşık 40 dakika sürecek olan yokuşu tırmanarak ulaşabilirsiniz. Bana sorarsanız çıkarken minibüs ya da otobüs ile çıkın, inerken yürüyerek inin ve sokakların tadına varın. Alhambra Sarayı biletlerinin % 70’i online olarak % 30’u ise kapıda satılıyor. Biletinizi internetten online olarak aldıysanız gişeden rezervasyon çıktınızı göstererek biletinizi kestireceksiniz, eğer gişeden alacaksanız bilet almak için kuyrukta beklemeniz gerekiyor o yüzden biletinizi internetten alın. Saray için günlük sınırlı sayıda bilet satılıyor bu yüzden eğer gişeden bilet alacaksanız çok erken saatlerde örneğin 06.00 da gişe önünde yerinizi almanız gerekiyor ki kendinizi garantiye alın. Bilet almak için diğer alternatifiniz gişenin yanında bulunan, La Alhambra yazan tabelanın yan tarafında göreceğiniz otomatik makineler. Saray için 2 farklı bilet satılıyor bunlar; Jardine yani sadece bahçe bölümünü gezebileceğiniz bilet ve Generalife yani bahçeler de dahil tüm sarayı gezebileceğiniz bilet. Biletler için 08.30-1400 ve 14.00-18.00 arası olmak üzere 2 farklı zaman dilimi var ve bunlardan birini seçmek zorundasınız. Aldığınız biletin sağ alt köşesinde bir saat yazar eğer o yazan saati 1 dakika bile kaçırırsanız, sarayın esas oğlanı olan Nasrid Saray bölümüne giremezsiniz yani bu da demek oluyor ki yazılı olan saatte dakikası dakikasına Palacios Nazaries bölgesine girmeniz gerekiyor. Neden böyle diye sorarsanız sebebi; buranın küçük olması, yürüyüş-gezi yollarının çok dar olması bu yüzden de burada aşırı kalabalıkların toplanmasına ve izdiham oluşmasına izin vermemek. Eğer sarayı hem gündüz hem de gece gezmek isterseniz kombine biletlerden alabilirsiniz ki kesinlikle tavsiye ederim. Unutmayın içerideki ziyaretçilerin etrafa zarar vermesini engellemek ve kontrol altında tutmak amacıyla çok az sayıda bilet satılıyor, eğer yaz döneminde gitmişseniz emin olun sıraya gece gelip giren insanlar göreceksiniz o yüzden biletinizi internetten almadıysanız sabah 06.00’da orada olun ancak bu riske girmemek için biletinizi Alhambra adresinden online almanızı tavsiye ederim. Eğer gişede çok aşırı kuyruk varsa otomatik makinelerde şansınızı deneyin, baktınız hiçbir türlü alamıyorsunuz internetten ertesi gün için bilet alın. Diğer bir seçenek de karaborsacılar, bu adamlar gişe kapandıktan sonra ortaya çıkıyor ve fahiş fiyatta bilet satıyorlar. Tüm Alhambra Sarayı’nı gündüz gezebileceğiniz bilet 14 Euro ve gece gezebileceğiniz bilet ise 8 Euro ayrıca gündüz sadece Alcazaba ve bahçeleri gezebileceğiniz bilet 7 Euro ve gece bahçeleri gezebileceğiniz bilet ise 5 Euro. Alhambra Sarayı’nı gezmeden önce mutlaka ama mutlaka Youtube adresinden National Geographic tarafından hazırlanan ve Türkçe seslendirilen Alhambra Belgeseli’ni izleyin. Eğer Alhamra hakkında hem yazılı hem de görsel bir kaynağa ulaşmak istiyorsanız; Ece Hanım’a ait olan ve her kelimesini hayranlıkla okuduğum Benimgozumden adresinden Alhambra Sarayı’nın detaylarını en ince ayrıntısına kadar öğrenebilirsiniz.
Las Alpujarras: Vakit durumunuza göre Granada şehir merkezinin dışında olan ama görmeniz gereken önemli yerlerden birisi Las Alpujarras. Burası; 1492 yılında Granada Hristiyanların eline geçtiği zaman, Mağribi Sultan XII. Muhammed’e derebeylik olarak verilen ve Sultan’ın düşen Krallığına son kez bakmak için durduğu yer. Granada’nın güneyinde Puerto del Suspiro del Moro yani ‘Mağribinin ağladığı kapı’ olarak da biliniyor. Burası; nesilden nesile anlatılan, Sultan XII. Muhammed’in annesi olan Ayşe Hatun’un XII. Muhammed’e ‘Ağla Emir ağla... Erkekler gibi savaşmadın şimdi otur kadınlar gibi ağla’ dediği yerdir.
Granada Hakkında Faydalı Bilgiler;
1- Yukarıda da bahsettiğim Alhambra belgeselini izlemeden, Endülüs tarihini ve Granada tarihini okumadan asla bu şehre gitmeyin. Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Sn. Lütfi ŞEYBAN’ın Endülüs Tarihi’ni ve Elhamra detaylarını yazdığı muhteşem makaleyi mutlaka okuyun. Bir Elhamra hayranı olarak bu makaleyi defalarca okudum ve siz de mutlaka Granada seyahatinizden önce son noktasına kadar okumalısınız.
2- Granada, otobüs terminali ve Alhambra Sarayı haricinde toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız kesinlike yürüyerek her sokağını gezmeniz gereken bir şehir. Eğer toplu taşıma kullanmak isterseniz tek kullanımlık otobüs biletleri 1.20 Euro ancak binmeden önce duraklarda bulunan makinelerde biletinizi onaylatmanız gerekiyor.
3- Şehir genel anlamda çok pahalı değil ancak siz yine de hesabınızı iyi yapın derim.
4- Granada’nın şebeke suyu içilebilir durumda o yüzden para verip de su satın almayın, herhangi bir musluktan doldurup içebilirsiniz. Şişe su almak isterseniz küçük su fiyatı 1.30 Euro.
5- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garında, otobüs terminalinde, havaalanında ve Alhambra Sarayı’nın girişinde locker bulunuyor, fiyatlar 3.5-4.5 Euro arasında değişiyor.
6- Dışarıda sabahlamayı düşünüyorsanız; havaalanı, tren garı ve otobüs terminali gece kapanıyor ama Alhambra Sarayı’ın giriş kısmına giderseniz çok müsait alanlar göreceksiniz, yaz aylarında gitmişseniz değerlendirin derim sorunsuz yatarsınız.
7- Granada şehrinin müzelerinde ve Alhambra Sarayı’nda wi-fi var aklınızda bulunsun.
8- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın. Hangi ülkede okuduğunuzu sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.
9- Ucuz market ararsanız Dia, Supersol, Mecadona, Aldi Market ve Lidl Market’i bulmanız gerekiyor, bunların dışında çoğu yerde Carrefour ve yerel marketler bulabilirsiniz zaten genel anlamda marketler ucuz.
10- Kahvaltı için Subway’den büyük boy sandviç yaptırın, ikiye böldürün yarısını sabah yarısını öğlen yiyin ki iki öğünü de aradan çıkarmış olun. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi isteyin.
11- İspanya ve Granada denildiğinde akla gelen en önemli etkinliklerden birisi Flamenko. Granada’da Flamenko kesinlikle Sacromonte Tepesi’nde bulunan mağaradan yapılan mekânlarda izlenir, fiyatlar ortalama 30-40 Euro. Granada’da yapılan Flamenko’ya Zambra deniliyor ve İspanyol çingeneleri tarafından yapılıyor, tabelasında Zambra yazan mağaralarda gerçek Flamenko dansını izleyebilirsiniz.
12- Granada’da katılabileceğiniz diğer bir etkinlik ise boğaz güreşi. Tren garının birkaç yüz metre ilerisinde bulunan Plaza de Toros yani arenada Cumartesi günleri boğa güreşleri düzenleniyor, en ucuz koltuklara ait biletler ortalama 18 Euro.
*Granada’da kaç gün kalınmalıdır derseniz; şehir merkezi için en az 1 gün, Alhambra Sarayı için de en az 1 gün dersek toplamda 2 gün ancak sindirerek gezmek isterseniz en az 3 tam gün kalın derim.
Yorumlar