Brüksel

 

‘Yolculuk bizi kendimize geri getirir.’ Albert Camus

BRÜKSEL GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Türkiye’den Brüksel’e direkt ulaşımı; havayolu ile Pegasus, Atlasjet, Onurair ve Türk Hava Yolları’nı kullanarak sağlayabilirsiniz. Aynı firmalar ile Amsterdam veya Paris’e giderek, bu şehirlerden otobüs ya da tren ile de ulaşım sağlayabilirsiniz. Avrupa’nın diğer şehirlerinden de birçok low cost havayolu firması ile uygun fiyatlara Brüksel’e ulaşım sağlayabilirsiniz, bunun için arama motorlarından uçak biletlerini sorgulatınız. Örneğin; Ryanair ve Easyjet yılın her dönemi Brüksel’e uygun fiyatlı uçuş düzenliyor. Tüm Avrupa şehirlerinden; demiryolu ulaşımı sağlayabilirsiniz ancak benim her zaman ki gibi öncelikli tavsiyem otobüs kullanmanızdır çünkü hem daha hızlı hem de daha ucuza seyahat edersiniz. Brüksel’e; Student Agency, Orange Ways, Megabus, Ecolines, Eurolines, Meinfernbus, Sinbad ve Polskibus firmalarını kullanarak Avrupa şehirlerinden otobüs ile gidebilirsiniz. Otobüs biletlerini dilerseniz firmaların kendi internet sitelerinden dilerseniz de Goeuro ya da Rome2rio gibi arama motorlarından kontrol edebilirsiniz. Brüksel’e yakın şehirlerden tren ile ulaşım sağlamak istiyorsanız; Thalys hızlı tren firmasını kullanarak Paris’ten 2 saat yolculuk sonrası ve yaklaşık 50 Euro karşılığında, Intercity firmasını kullanarak Lüksemburg’tan 3 saatlik yolculuk sonrası ve yaklaşık 60 Euro karşılığında, ICE firmasını kullanarak Frankfurt’tan 4 saat yolculuk sonrası ve yaklaşık 50 Euro karşılığında, son olarak TGV hızlı tren firmasını kullanarak Fransa şehirlerinden Brüksel’e kolayca seyahat edebilirsiniz. Bunların haricinde Blablacar tercih edebilirsiniz, Amsterdam ya da Paris’ten mutlaka Brüksel’e seyahat eden birilerini bulabilirsiniz. Eğer Brüksel’e havayolu ile gelmişseniz ve ana havaalanı olan BRU ya da diğer adıyla Zaventeem Havaalanı’na inmişseniz, şehir merkezine 11 km mesafede bulunan bu havaalanından; hemen havaalanının alt katındaki istasyondan trene binerek 17 dakikada ve 13.5 Euro karşılığında, yine alt katta bulunan otobüs platformundan 272, 471 ve 620 numaralı otobüslere binerek 30 dakikada ve 2.5 Euro karşılığında, çıkış kapısının karşısından MIVB/STIB otobüslerine binerek 30 dakikada, en kötü ihtimal olarak da taksi kullanarak 45-50 Euro karşılığında şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Charleroi Havaalanı’nda inmişseniz şehir merkezine 46 km uzaklıkta bulunan bu havaalanından; çıkış kapısından bineceğiniz ekspress otobüsün götüreceği tren istasyonundan trene binerek 1 saatlik yolculuk sonrası ve ortalama 18 Euro karşılığında, çıkış kapısından bineceğiniz shuttle otobüsler ile 45 dakikalık yolculuk sonrası ve 13 Euro karşılığında ya da 80-90 Euro karşılığında taksi ile şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Eğer tren ile gelmişseniz tren garı şehir merkezine çok yakın bir konuma sahip, yürüyerek şehrin birçok noktasına kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Otobüs ile gelirseniz de sizi merkez tren garı önünde indirecektir, aynı şekilde yürüyerek istediğiniz noktaya kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

           

Konaklama: Konaklama olarak birçok hostel seçeneğiniz var ama ben kendi kaldığım ve popüler olan hostellerden birkaç tane yazayım, siz kendiniz değerlendirin. İlk tavsiyem bizzat konaklamış olduğum 2go4 Quality Hostel. Burası tren garına çok yakın ve gayet merkezi bir konumda ayrıca; odaları temiz, kendine ait ve muhteşem bir tasarımı olan mutfağı var, odalarında locker bulunuyor ve gerçekten çok hoş bir hostel, gecelik ortalama 18-20 Euro. Diğer alternatifiniz; en az bir hotel konforunda olan, her türlü imkânı bulabileceğiniz, şehir merkezine çok yakın ancak tren garına biraz daha fazla yürüme mesafesinde olan Brxxl 5 City Centre Hostel, gecelik ortalama 18-20 Euro. Ben burada yer olmadığı için 2go4’da kalmıştım, bence sizin ilk önceliğiniz bu hostel olsun. Bir başka seçeneğiniz; yine şehir merkezinde olan, odalarında locker bulabileceğiniz, temiz güvenilir ve en önemlisi ucuz bir hostel olan Urban City Hostel, gecelik ortalama 15 Euro. Son olarak ise nispeten şehir merkezine biraz daha uzak konumda yer alan, kendine ait barı ve en önemlisi de yemek yapabileceğiniz mutfağı olan fiyat açısından da daha avantajlı Brussels Hello Hostel, gecelik ortalama 15-17 Euro.

Yeme-İçme: Yemek olayını şehir pahalı olduğu için Burger King-KFC-Mc Donald’s ya da dönerci ve pizzacılardan halledebilirsiniz, hepsi de şehirde mevcut. Hamburger menüler ortalama 7 Euro. Bunların dışında restoranlarda ortalama menüler 20-25 Euro arasında. Brüksel’in yemek olaylarından birisi şüphesiz midye; hem çok lezzetli, hem fiyatları uygun hem de porsiyonlarda çok fazla midye oluyor, yemeden gelmeyin ayrıca önünüze tencere ile getirilip servis edilirse de şaşırmayın. En ünlü midyeci Grand Palace’a çok yakın bir konumda yer alan Chez Leon. Brüksel’de bol bol bira içeceksiniz bunu benim söylememe gerek yok. Biranın ana yurdu Belçika o yüzden Brüksel’de 178 farklı bira markası var, hepsini deneyemeyeceksiniz tabi ama örneğin; çilekli, vişneli, karamelli vs. biraların hepsini deneyin derim. En ünlü vişneli bira markası Kriek. Bira içmek için mutlaka gitmeniz gereken yer Grand Palace’a yakın Jeanneke Pis’in hemen karşısında bulunan Delirium. Burası hayatınızda en fazla bira çeşitini bulabileceğiniz mekân, mutlaka uğrayın. 

Gece Hayatı: Brüksel her ne kadar akıllarımız da diplomatik ilişkilerde oynadığı roller ile kalsa da gece hayatı şaşılacak derecede hareketli. Gece kulübü arıyorsanız adresleriniz; girişi ücretli olan, dünyaca ünlü DJ’lerin sahne aldığı ve sabahın erken saatlerine kadar dans edebileceğiniz Fuse ve yine elektro müzik ile kanınızın kaynayacağı gece kulüplerinden birisi olan Le YOU. Popüler mekânların diğerleri ise; The Wood, Le Cactus, Club Clandestin, Bazaar, Bier Circus, de Walvis. Belçika’nın olayı bira olduğu için bence bira keşfi yapın, bunun içinde en iyi adres Delirium. Farklı eğlence arayanlar ise Brüksel’in Red Light District’i olan Rue d'Aerschot, Rue de Brabant ve Avenue Louise caddelerine gidebilirler. Verilen hizmetlerin ortalama fiyatları 30-50 Euro arasında.

Alışveriş: Brüksel’den; artık ülkenin simgesi haline gelmiş dantel ürünlerinden, işeyen çocuk biblolarından, Ten Ten çizgi romanlarından, iddialı oldukları Belçika bisküvilerinden ya da bütçeniz yeterli ise ünlü Belçika mücevherlerinden satın alabilirsiniz. Brüksel’in alışveriş caddeleri; Boulevard de Waterloo, Avenue Louise ve Rue Neuve. Alışveriş merkezi ihtiyacınızı Grand Palace’a çok yakın bir konumda yer alan Galeries St. Hubert fazlasıyla karşılayacaktır. Eğer pasaj havasında olan bir alışveriş merkezi arıyorsanız adresiniz Galerie Agora Bruxelles. Magnet alacaksanız Grand Palace’da ki ara sokaklarda bulunan hediyelik eşya dükkânlarından alabilirsiniz, magnetler ortalama 4-5 Euro. Brüksel’den asıl almanız gereken şey çikolata, hediyelik için de çok iyi bir seçenek. Çikolatalar hediyelik paketlerde de satılıyor; içerisinde 5-6 çeşit çikolata oluyor ve fiyatları da gayet makul, eğer dilerseniz elinize bir poşet alıp içine açık satılan çikolatalardan beğendiğinizi atabilirsiniz. Bir diğer hediyelik seçeneğiniz ise bira ancak çantanızda getirmeniz sıkıntı yaratacağından Brüksel’de bulunduğunuz sürece yakınlarınızın yerine de içebilirsiniz.

 

Brüksel Gezilecek Yerler;

    Brüksel genel anlamda birkaç nokta hariç toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız ve yürüyerek kolaylıkla gezebileceğiniz küçük bir şehir. Ben kendimce yapmış olduğum şehir rotamı yazayım, isterseniz takip edin isterseniz de görmek istemediklerinizi eleyerek kendi rotanızı şekillendirin.

Grand Palace: Brüksel’de gideceğiniz ilk nokta her şehirde olduğu gibi şüphesiz şehrin ana meydanı olan Grote Markt ya da diğer adıyla Grand Palace. Burası; şehrin kalbi olarak kabul edilen, her daim kalabalık ve hareketli, tüm turistik noktaların orta noktası olan ayrıca konserlerin ve çiçek festivali gibi etkinliklerin düzenlendiği bir meydan. Unesco Dünya Kültür Mirasları içinde yer alıyor, etrafında restoranlar, kafeler, waffle dükkânları ve hediyelik eşya dükkânlar bulunuyor. 1695 yılında Fransız bombardımanından sonra yerle bir olmuş ancak daha sonra aslına uygun olarak tekrar inşa edilmiş. Meydanda ilk dikkatinizi çekecek yapı; ortasında devasa kulesi olan heybetli bina Town Hall ya da Fransızca adıyla Hotel de Ville. Burası 1402 yılında inşa edilmiş, en ucunda Mikail heykeli olan 96 metrelik kuleye sahip ayrıca dış yüzeyinde azizler ve soyluları betimleyen figürler bulunuyor. Binanın içerisinde ise şehre katkıda bulunan ailelere ait fotoğrafların yer alıyor ve aynı zamanda evlilik törenlerine de ev sahipliği yapıyor. Belediye binasının avlusunu gezebilirsiniz, içerisinde ki odaları gezmek isterseniz 40 dakika süren rehberli turlara katılmanız gerekiyor. Hotel de Ville’in tam karşısında ki bina; 1875 yılında inşa edilen, Kralın Köşkü anlamına gelen ve içerisinde şehrin tarihini bulabileceğiniz şehir müzesi Maison du Roi. İçerisinde ayrıca birazdan bahsedeceğim işeyen çocuk heykelini ve heykele bugüne kadar çeşitli etkinliklerde giydirilen 700’den fazla kostümü görebilirsiniz. Giriş ücreti 3 Euro. Meydanda göreceğiniz diğer yapılar ise; Maison des Ducs de Brabant, tekneciler loncası olan Le Cornet, içerisinde bira müzesinin de bulunduğu Maison des Brasseurs, Le Cygne Konutu, Everard’t Serclaes Heykeli ve Maison de Boulangers. Bir dönem Victor Hugo’nun ve Karl Marx’ın yaşadıkları evler de bu meydanda yer alıyor.

Bira Müzesi: Grand Palace’da Hotel de Ville’in hemen sağında kalan Maison des Brasseurs’ın içerisinde Brüksel Bira Müzesi’ni bulacaksınız. Belçika denilince akla gelen ilk şeyin bira olduğunu düşünürsek bana göre buraya girmemek haksızlık olur. İçeride bin bir çeşit eski ya da yeni tarihli bira göreceksiniz, giriş ücreti 5 Euro.

Çikolata Müzesi: Hotel de Ville’in hemen solundaki meydana bağlı olan sokağın diğer tarafında Çikolata Müzesini göreceksiniz. Müzede çikolatanın tarihini öğrenecek, çikolata yapımını izleyecek ve hatta sizde dâhil olacaksınız ayrıca yapılan çikolatalardan da tadabileceksiniz. Giriş ücreti 5.5 Euro.

Menneken Pis: Meydanı gördükten sonra meydana bağlı olan Rue Charles Buls Caddesi’nden dümdüz devam ettiğiniz zaman Brüksel’in simgesi olan Menneken Pis yani İşeyen Çocuk Heykeli’ne çıkacaksınız. Bu heykel 17. Yy’ın başında 61 cm uzunluğunda yapılmış. Bir rivayete göre kaybolduğu zaman ailesi tarafından yaptırılmış ve bir rivayete göre ise Belçika ajanı olduğu için yapılmış. Çalınmalara karşı orijinali Maison du Roi’nin içinde saklanıyor. Başta bira festivali olmak üzere çeşitli festivallerde farklı kıyafetler giydirilerek penisinden bira ya da şarap akıtılarak turistlerin bardaklarını doldurmalarına müsaade ediliyor. Bana göre anlamsız bir heykel olsa da popüler olduğu için gittim ve mutlaka siz de gideceksiniz. Meydanın diğer tarafında yer alan Impasse de la Fidelite sokağına da, arkadaş olması için Jeanneke Pis yani işeyen kız heykeli yapılmış. Dilerseniz gidip onu da görebilirsiniz.

St Michael and St. Gudula Cathedral: Navigasyonunuzu ya da haritanızı kullanarak Bruxelles Centraal’i bulun ve Boulevard de I’Imperatrice caddesinden gar sağınızda kalacak şekilde devam edin. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra sağınızda Parvis Sainte Gudula Park’ı ve hemen arkasında da St. Michael and St. Gudula Katedrali’ni göreceksiniz. Burası; 8. Yy’da şapel olarak inşa edilmiş, 11. Yy’da kilise olmuş ve 1962 yılında da katedrale dönüştürülmüş. Kraliyet Ailesi’nin düğün ve cenaze merasimleri burada düzenleniyor ve içerisinde Aziz Gudula’nın kutsal hazinesi var. Dışarıdan bakıldığında Paris Notre Dame’ına benzeteceğiniz ve yapımı 300 yıl süren bu katedralin ana salonuna giriş ücretsiz ancak hazine odası ve kripta ücreti 2.5 Euro.

Brussels Comic Book Museum: Katedrali gördükten sonra tekrar geldiğiniz caddeye ve sağa dönün yani park sağınızda kalacak şekilde Boulevard de Berliamont caddesinden devam edeceksiniz. Birkaç yüz metre ileride karşınıza bir göbek gelecek bu göbekten sola yani Rue Des Sables caddesine dönüp biraz yürüdükten sonra hemen sağınızda Brussels Comic Book Museum yani Karikatür Müzesi kalacak. Orijinal adı Centre Belge de la Bande Dessinee ya da bizce bilinen adıyla Ten Ten Müzesi diyebiliriz. Bu müzenin içerisinde; çizgi romanın tarihini ve çizgi romanın nasıl yapıldığını öğrenecek, içeride bulunan galeride birbirinden güzel karikatürleri inceleyecek, zemin katta bulunan kütüphanede vakit geçirecek, Slumberland Kitapevi’ni inceleyecek, Horta ve Waucquez Salonu’nu görecek ve en önemlisi de Tenten’in tüm dünyasını keşfedeceksiniz. Müzenin üst katında 30 yıldır çizgi-şerit oluşturulan kütüphanede dünyanın en büyük bilgisayar şeritleri koleksiyonu bulunuyor ve kütüphanenin hemen yanındaki rahat okuma odasında ise istediğiniz kadar çizgi roman okuma imkânınız var. Giriş ücretleri; yetişkin 10 Euro, öğrenci ise 6.5 Euro.

Toy Museum: Karikatür Müzesi’ni gezdikten sonra buraya döndüğünüz göbeğe tekrar gelin, göbekten karşıya geçerek Rue de la Banque caddesine girin ve ardından navigasyonunuzu ya da haritanızı kullanarak Rue de I’Association’a bulun. Bu caddenin sağ tarafında Brüksel Oyuncak Müzesi’ni göreceksiniz. 1850 yılından günümüze kadar üretilen ve bağış yapılarak oluşturulan 20 odalı müzede binlerce oyuncak görebilirsiniz. Giriş ücreti yetişkinler için 5.5 Euro ve öğrenciler için 4.5 Euro.

Parc du Cinquantenarie: Oyuncak Müzesi’ni gördükten sonra Rue Royale caddesine çıkıp sola dönün ve katedral istikametine doğru devam edin. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra karşınıza şehrin en güzel parklarından birisi olan Warandepark gelecek. Parka geldiğinizde parkın hemen yanında ki cadde olan Rue de la Loi caddesine dönün ve karşınıza diğer bir popüler park olan Parc du Cinquantenarie gelene kadar devam edin. Bu park Belçika özgürlüğünün 50. Yılı anısına yapılmış olan bir park ve park içerisinde; havuzlar, bahçeler, şelaleler, yapay göller, ünlü bir çeşme, zafer takı ve müzeler bulunuyor ayrıca şehrin en büyük parkı.

Royal Museum of the Armed Forces and Military History: Parkın içerisindeki Zafer Takı’ndan geçtikten sonra hemen solunuzda Belçika Silah ve Askeri Tarih Müzesi’ni göreceksiniz. Bu müze; havacılık bölümü, tank bölümü, deniz kuvvetleri bölümü ve Napolyon bölümü olmak üzere 4 ana bölümden oluşuyor. Napolyon Bölümü’nde; 19. Yy. dönemi üniformaları, ekipmanlar ve heykeller, Belçikalı askerlere ait kişisel eşyalar, savaşta isabet eden kurşunlarla delinen ve yırtılan bayraklar, 14. ve 15. Yy’dan kalan el yapımı silahlar, tank bölümünde; tanklar, toplar, tüfekler, silahlar ve bombalar, en fazla ilgi çeken havacılık bölümünde; II. Dünya Savaşı’ndan kalan savaş uçakları ve denizcilik bölümünde ise; irtibat gemisi olarak kullanılan tekneler bulunuyor. Müzeye giriş ücretsiz ancak 14.30’da kapanıyor.

           

Autoworld: Askeri Müze’nin hemen karşısında otomobil müzesi olan Autoworld’ü göreceksiniz. Bu müzede; Mercedes, Cadillac, BMW, Packard Old Mobile, Renaults, Ford, Bugatti ve Walksvagen marka araçların geçmişten günümüze 400 adet örneğini bulabilirsiniz. Müzede göreceğiniz en eski araba 1886 model. Müzenin İlk katında araç motoru ve teknik parçaları, asma katında ise 1800-2000 yılları arasına ait araçları görebilirsiniz. Göreceğiniz en ilgi çekici araç ise 1963 yılında John F. Kennedy tarafından kullanılan Cadillac marka araba. Müzeye giriş ücretleri; yetişkinler için 8 Euro ve indirimli 6 Euro.

           

Museum of Natural Sciences: Autoworld’ün solunda ve parkın kenarında olan büyük cadde Avenue des Nerviens’a çıkın ve parka geldiğiniz istikamete doğru devam edin. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra sol kenarında Leopoldspark bulunan Chaussee d’Etterbeek Caddesi’ne döneceksiniz. Park sağınızda kalacak şekilde dümdüz devam edin, şehrin ana caddelerinden biri olan Rue de I’Etang caddesine geldiğinizde sağa dönün, döndükten sonra hemen sağınızda Doğa Tarihi Müzesi’ni göreceksiniz. Tarifi anlamadıysanız haritadan bakabilirsiniz. Bu müzede; Avrupa’da görebileceğiniz en büyük dinozor galerisini, canlıların zaman içinde nasıl değiştiği gösterilen evrim galerisini, nesli tükenmiş memelilerin kalıntılarını göreceğiniz memeliler bölümünü, balinalar yunuslar morsları, kabuklu canlılar bölümünü, böcekler örümcekler kabuklular ve diğer eklembacaklıları göreceğiniz böcek galerisini, mineraller kristaller kesme taşlar meteorlar ve ay taşını ayrıca toplamda 600 fosil ve 400 hayvan göreceksiniz. Giriş ücreti 9 Euro. Eğer kendi alanlarında en geniş içeriğe sahip olan Viyana Doğa Tarihi Müzesi ya da Sofya Doğa Tarihi Müzesi’ne girmemişseniz buraya mutlaka girmelisiniz.

Parlamentarium: Doğa Tarihi Müzesi’nin hemen karşısında ki Rue Vautier caddesine çıkıp sağa dönün ve park sağınızda kalacak şekilde devam edin, birkaç yüz metre ileride hemen sağınızda kalacak olan yer Parlamentarium. Leopold Park Uluslararası Kongre Binası içinde yer alan bu cam bina en ilgi çekici Avrupa Birliği Binası. Avrupa Parlamentosunun Fransa-Strasbourg ve Lüksemburg’dan sonraki 700 milletvekilli kolu burası. Rehberli turlarla yapacağınız ücretsiz gezide Parlamentarium’un içerisinde; 3D aydınlatma sistemi, 360 derece dönebilen dijital projeksiyonu, üye devletleri tanıtan interaktif görselleri ve Avrupa Parlamentosu üyelerine gelen mesajların yazıldığı video duvarını göreceksiniz. Buraya bağlı diğer binalarda ise; başkanlar ofisi, tartışma odası, sekreterya ofisi ve politika komiteleri, parlamentolar arası heyetler ve siyasi gruplar için hazırlanmış odalar bulunuyor.

           

Royal Palace: Parlamentarium’u gördükten sonra karşısında ki cadde olan Rue Wiertz’e çıkın, Parlamentarium ve park sağınızda kalacak şekilde caddeden devam edip ana cadde Rue Belliard’a çıkıp sola dönerek yola devam edin. Bu caddenin sonunda tekrar Warandepark’a geleceksiniz, bu parkta mutlaka biraz vakit geçirin ve tertemiz havayı ciğerlerinize soluyun. Parkın hemen sol tarafında bulunan geniş cadde Place des Palais Caddesi’nin kenarında Kraliyet Sarayı olan Royal Palace’ı göreceksiniz. Bu saray; Coudenberg Manastırı ve hükümet yetkililerinin kullanımı için 18. Yy’da inşa edilen, 1835 yılından daha sonra bahçeler eklenerek genişletilen ve süslenen, içerisine süslü odalar dış kısmına ise cephe resimleri ve süslemeleri eklenen ayrıca devlet törenleri ve resepsiyonların düzenlendiği bir saray. Sarayla ilgili en önemli dipnot; Kral’ın bu saraya geldiği zaman binanın tepesinde Belçika Bayrağı çekilmesi ve Kral’ın orada olduğunun vurgulanması. Kraliyet Ailesi artık burada değil Laken Kalesi’nde bulunan Kraliyet Şatosu’nda ikâmet ediyormuş. Saray’ı sadece yaz aylarında ziyaret edebilirsiniz ve rehberli turlar ile katılacağınız gezide; Auguste Rodin tarafından yapılan duvar kabartmalarını, İspanyol ressam Francisco de Goya’nın resimleri örnek alınarak yapılan duvar halılarının olduğu Goya Odası’nı, Krala ait taht odasını, süslü tavanları ve devasa avizeleri göreceksiniz. Sarayın en dikkat çeken eseri; ayna odasında bulunan ve 1.4 milyon Thai mücevheriyle yapılan avize. Sarayın içerisinde bulunan Belvue Müzesi’nde; Belçika tarihi ile ilgili materyalleri, belgeleri, fotoğrafları ve videoları bulabilirsiniz ayrıca kızılötesi kulaklıklar ile müzik aletlerinin tınılarını dinleyebilirsiniz. Giriş ücreti 5 Euro.

Musical Instrument Museum: Royal Palace’ın sol tarafında Müzik Aletleri Müzesi’ni göreceksiniz. Toplamda 9000 eserin olduğu bu müzede; elektronik fonksiyonlara sahip 20. Yy. enstrümanlarını, mekanik enstrümanları, yaylı çalgıları, müziğin evriminin anlatıldığı sergiyi, Rukers Ailesi tarafından üretilen 16. ve 17. Yy’dan kalma klavsenler ve etnik enstrümanları görebilirsiniz. Müzenin terasında ise manzarayı seyredebilirsiniz. Giriş ücretleri yetişkin 8 Euro ve öğrenci 2 Euro.

Royal Museums of Fine Arts: Müzik Aletleri Müzesi’nin hemen yanında Güzel Sanatlar Müzesi’ni göreceksiniz. Musee d’Art Ancien, Musee d’Art Moderne ve Musee Magritte olarak üç bölümden oluşan bu müzede, Belçikalı sanatçılar ve isim yapmış dünya sanatçılarının eserlerini bulabilirsiniz. Sanata karşı ilginiz varsa bu müzeyi gezebilir ayrıca maddi gücünüz el veriyorsa tablo satın alabilirsiniz. Mutlaka görmenizin tavsiye edildiği eserleri girişte alacağınız broşürden detayları ile birlikte öğrenebilirsiniz. Giriş ücretleri yetişkin 13 Euro ve öğrenci 3 Euro.

Palais de Justice: Güzel Sanatlar Müzesi’nin önünde ki cadde olan Rue de la Regence caddesinden müze sağınızda kalacak şekilde dümdüz devam ettiğiniz zaman birkaç yüz metre ileride karşınıza; şehrin en fakir bölgesi olan ve Ortaçağ döneminde suçluların idam edildiği yer olarak bilinen Gallows Tepesi’nde, Kral Leopold II döneminde 1866-1883 yılları arasında mimar Joseph Poelaert tarafından yapılan Adalet Sarayı çıkacak. Burası halen yüksek mahkemelerin görev yaptığı bir kurum binası. Binanın üstündeki bakır kubbe 105 metre yüksekliğinde ve 24.000 ton ağırlığında. Binanın içinde ise 24 büyük ve 245 küçük mahkeme salonu bulunuyor. Sadece hafta içi rehberli turlar ile gezilebiliyor ve turlar ücretsiz.

Horta Museum: Adalet Sarayı’nın yan tarafındaki göbeğe gelip karşıya geçin ve Adalet Sarayı arkanızda kalacak şekilde Avenue Louise caddesinden düz devam edin. Karşınıza gelen göbekten sağa yani Chaussee de Charleroi Caddesi’ne dönüp dümdüz devam ettiğinizde 400-500 metre ileride ve sol tarafınız da Rue Americaine caddesi üzerinde Horta Müzesi’ni göreceksiniz. Belçika’nın Gaudi’si diyebileceğimiz mimar Victor Horta tarafından yapılan, kendi evi olarak kullandığı ve daha sonra müzeye dönüştürülen yapının içerisinde; iç merdivenleri, ana yapıyı desteklemek için kullanılan fantastik demir işlerini, kendisi tarafından imal edilen mobilyaları, pencerelerde bulunan muazzam vitrayları, el emeği ahşap işlerini, yemek odasında kullanılan renkli mozaikleri ve heykelleri göreceksiniz. Giriş ücretleri yetişkin 8 Euro ve öğrenci 4 Euro.

Mini Europe: Brüksel’de kesinlikle görmeden gelmemeniz gereken turistik noktalardan birisi olan Mini Europe, diğer noktalara nazaran şehir merkezine biraz uzak kalıyor ve metro kullanarak gitmeniz gerekiyor. Horta Müzesi’ni gördükten sonra ya da şehir merkezinde herhangi bir noktayı gezdikten sonra metro ile Heysel durağında inerek, tramvay ile 7 veya 51 numaralı hatları kullanarak ya da 84,88,N17,N18 numaralı otobüsleri kullanarak Mini Europe’a ulaşabilirsiniz. Mini Europe; adından da anlaşılabileceği üzere, Avrupa Birliği ülkelerinde yer alan turistik yerlerin 1:25 oranında küçültülmesi ile yapılan, toplamda 350 minyatür modelinin olduğu bir müze. Bu müze içerisinde; ülkelerin ulusal marşlarını ve Londra bölümünde Big-Ben Kulesi’nin çanlarını dinleyebilecek, Venedik kanallarında salınan gondolları seyredebilecek, Paris’ten Fransa’nın bir ucuna giden TGV hızlı trenini görebilecek, Pisa Kulesi ile o saçma pozları vererek fotoğraf çekinebilecek ve 13 metrelik Eiffel Kulesi’ne tutunabileceksiniz. Eğer İstanbul’da MiniaTürk’ü gezdiyseniz pek de yabancılık çekmeyeceğiniz bir açık hava müzesi. Giriş ücretleri yetişkin 14.5 Euro ve öğrenci 10.8 Euro.

Atomium: Görmeniz gereken diğer nokta Mini Europe’un karşısında bulunan Atomium. Bu yapı; 1958 yılında Dünya Fuarı için Atom Çağı’nı simgelemesi amacıyla inşa edilmiş, bir demir kristalinin 165 milyar kez büyütülmüş hali tasvir edilmiş ayrıca çelik ve alüminyum kullanılarak yapılmış. Her biri 18 metre çapında olan 9 bölümden oluşan simge bir yapı. Atomium’un ağırlığı 2400 ton, en üst noktası 102 metre ve en üst katında asansör ile çıkıp manzara seyredebileceğiniz ya da bütçeniz el veriyorsa yemek yiyebileceğiniz bir restoran bulunuyor. Yürüyen merdivenle ulaşılan diğer kürelerde; sergi alanlarını gezebilir, anıtın nasıl yapıldığına dair videoları izleyebilir ve Barbie bebek koleksiyonunu görebilirsiniz. Giriş ücretleri yetişkin 9 Euro ve öğrenci 2 Euro.

Bruparck: Mini Europe ve Atomium’ın içinde bulunduğu büyük parkın adı Bruparck yani Brüksel Park. Parkın içerisinde vakit ve nakit durumunuza göre gidebileceğiniz diğer nokta, büyük bir aquapark olan Oceade. Aquapark’ın içerisinde; jakuzi, solaryum, sauna, yüzme havuzları, eğlence parkları ve su kaydırakları bulunuyor. Giriş ücreti ise 16 Euro.

Brüksel Hakkında Faydalı Bilgiler;

Brussels Card: Eğer Brüksel’de çok fazla müze gezecekseniz ve toplu taşıma kullanacaksanız mutlaka şehir kartı alın çünkü müze biletleri çok pahalı. Kart 2-3 müzede kendini amorti edecektir. Brussels Card ile; 30 müzeye ücretsiz ve diğer müzelere de indirimli olarak girebilir, tüm toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanabilirsiniz. Bu kart bisiklet kiralamak isterseniz ve anlaşmalı olduğu restoranlarda yemek yerseniz %20 oranında indirim sağlar ayrıca müze girişlerinde sizi sıra bekleme derdinden kurtarır. 1 günlük kartların fiyatı 24 Euro, 2 günlük kartların fiyatı 34 Euro ve 3 günlük kartların fiyatı ise 48 Euro. Bu kartı Grand Palace’da bulunan turist ofislerinden, tren garından ya da havaalanında bulunan ofislerden satın alabilirsiniz.

1- Brüksel’de toplu taşıma kullanmanıza gerek yok çünkü şehir yürüyerek gezebileceğiniz bir şehir. Benim verdiğim rota gezilecek noktaların sıralanmış hali, elbette 1 günde bitmez o yüzden siz ikiye bölün ertesi gün kaldığınız yerden devam edersiniz. Eğer toplu taşıma kullanmak isterseniz; metro, tramvay ve otobüs olmak üzere 3 farklı seçeneğiniz bulunuyor. Toplu taşıma araçlarının tek kullanımlık biletleri 2.10 Euro, bir günlük biletleri 7.50 Euro, beş kullanımlık biletleri 8 Euro ve on kullanımlık biletleri ise 13.50 Euro. Biletleri gişelerden veya bilet otomatlarından satın alabilirsiniz ancak toplu taşıma aracına binmeden önce biletlerinizi turuncu makinelerde ‘validate’ etmek yani makineye okutarak üzerine tarih ve saat bastırmak zorundasınız.

2- Brüksel genel anlamda pahalı bir şehir o yüzden hesabınızı iyi yapın, yeme-içme ve konaklama kalemlerinde mutlaka tasarruflu seçenekleri tercih edin. Artan paranızı çikolata ve biraya ayırın.

3- Brüksel’in şebeke suyu içilebilir durumda o yüzden para verip de su satın almayı. Herhangi bir musluktan doldurup içebilirsiniz. Şişe su almak isterseniz de küçük su 3 Euro.

4- Taksiye binmenizi gerektirecek kadar büyüklüğe sahip olan bir şehir değil ancak çok zorda kalırsanız da binmeden önce kaç Euro ödeyeceğinizi mutlaka sorun çünkü taksilerin tamamı ultra lüks araçlar ve taksimetre ücretleri çok çok pahalı.

5- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garında ve havaalanında locker bulabilirsiniz, havaalanı locker günlük ücreti 7.5 Euro, tren garında bulunan locker ise günlük 4 Euro.

6- Dışarıda sabahlamayı düşünüyorsanız; havaalanında rahat rahat yatabilirsiniz, tren garı gece 02.00 ya da 03.00 gibi kapanıyor ama eğer görevlilerden rica ederseniz içeride uyumanıza müsaade ederler.

7- Brüksel’de; tüm müzelerde, meydanlarda ve tren garında wi-fi var aklınızda bulunsun. Şifresiz internet Grand Palace’ın çoğu noktasında çekiyor.

8- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın ancak üzerinde yeni döneme ait bandrol bulunması gerekiyor çünkü bazen görevliler bandrole bakarak öğrenciliğinizin devam edip etmediğini kontrol edebiliyorlar. Hangi ülkede okuduğunuzu sorarlarsa Yunanistan falan deyin zira AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.

9- Ucuz market ararsanız; Colruyt, Hema, Albert Heijn, Lidl ve Aldi marketleri çok ucuz aklınızda bulunsun. Alışverişlerinizi marketlerden yapmaya özen gösterin çünkü şehir gerçekten çok pahalı. Çoğu yerde karşınıza Carrefour çıkacaktır, nispeten biraz daha pahalı ama her şekilde sizin için daha hesaplı olacaktır.

10- Kahvaltı için Subway’den sandviç yaptırın. Büyük boy ekmek olsun, ikiye böldürün ve yarısını sabah yarısını öğlen yiyin ki iki öğünü de aradan çıkarmış olun. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi isteyin. Brüksel’de mutlaka patates kızartması yiyin hem tadı güzel hem ucuz hem de doyurucu.

11- Brüksel’de ben çok fazla bisiklete binen görmedim genelde yürüyerek gezilmesi gereken bir şehir ama eğer fazla vaktiniz varsa yürüyerek gezmişseniz farklı bir tecrübe olması açısından kalan günlerinizin birinde bisikletle gezebilirsiniz. Kiralar ortalama 10-12 Euro.

12- Brüksel’e kadar gitmişken zamanınız varsa iki adım mesafede Gent şehrine ya da Antwerp şehrine de gidin derim. Brugge’ü söylememe gerek yok zaten oraya kadar gitmişseniz bu şehri kesin görürsünüz diye düşünüyorum.

13- Grand Palace’ın en önemli olayı Tapis de Fleurs yani Çiçek Halısı Festivali. Bu festival; her iki yılda bir olmak üzere çift yıllarda 15-18 Ağustos tarihleri arasında Grand Palace’da kutlanıyor. Her iki yılda bir düzenlenen bu çiçek halı festivalinde; meydanın ortasında 800bin’den fazla begonya çiçeğinden bir çiçek halı yapılıyor ve bu halı 3-4 gün boyunca burada kalıyor. Tavsiyem tarihlerinizi ona göre ayarlamanız ancak hem konaklama hem ulaşım hem de alışveriş kalemlerinde ki fiyat artışlarını da göze almanız gerekiyor.

14- Şehirde nereye giderseniz gidin tüm sokaklarda yoğun şekilde çikolata kokusu alacaksınız. Eğer çikolata ile aranız yoksa bile bu kokular burnunuza geldikçe çikolata yemek isteyeceksiniz.

15- Bildiğiniz üzere Belçika denilince ilk duyacağınız şeyler bira, çikolata ve waffle. Brugge, Brüksel ya da herhangi bir Belçika şehrinde yapılan ve satılan waffle’ı övenleri anlayamıyorum. Bildiğimiz waffle hamurunun üzerine sadece bir kat beyaz ya da siyah çikolata sürerek ve üzerine ekstraya giren birkaç parça muz ya da birkaç parça çilek koyularak verilen waffle’ı, Ortaköy’de satılan ve içerisinde bin bir çeşit malzeme bulunan waffle ile kıyaslayanları anlamak da zor. Sözün özü ülkemizde satılan waffle ile uzaktan yakından alakası yok diyebilirim; hamuru taş gibi, üzerinde sadece çikolata ve çilek ya da muz var, dürüm şeklinde değil plastik tabağa koyularak veriliyor, plastik çatal ile hamuru kesinlikle bölünmüyor. Bunlar benim kişisel görüşlerim, ben hiç beğenmedim ama sizi bilemem. Oraya kadar gitmişken yiyin. Sadece çikolata sürüleni 2 Euro, üzerine muz ya da çilek ekleneni 3 Euro. Çikolata konusuna değinirsek; onlarca çikolata mağazası var, gözünüze kestirdiğiniz herhangi birisinden alışveriş yapabilirsiniz zaten hepsi de aynı. Çikolatayı paketler halinde de alabilirsiniz, açık halde satılanlardan tek tek seçerek de alabilirsiniz.

16- Brüksel’in Skarbeek Bölgesi’nde; 1960’lı yıllarda göçen dokumacı ‘Kötü Ahmet’in başlattığı akım ile günümüze kadar yerleşmiş olan 100bin kadar Afyon/Emirdağ’lı vatandaşımız yaşıyor. Bu bölgede ki toplam Türk nüfusu ortalama 160bin. Skarbeek Belediye Başkan Yardımcısı da Emirdağlı bir Türk. Bu bölgede bir Afyon Evi bulunuyor ve her sene 21 Temmuz tarihinde Emirdağ Gurbet Şöleni düzenleniyor.

*Brüksel’de kaç gün kalınmalıdır derseniz tavsiyem en az 2 tam gün.

Yorumlar