Brugge

 

‘Her yıl bir kez daha önce gitmediğiniz bir yeri ziyaret edin.’  Dalai Lama

BRUGGE GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Türkiye’den Brugge’e direkt ulaşım sağlayamazsınız ancak havayolu ile Pegasus, Atlasjet, Onurair ve Türk Hava Yolları’nı kullanarak Brüksel, Amsterdam ya da Paris’e gidip bu şehirlerden otobüs ya da tren ile ulaşım sağlayabilirsiniz, tabi en mantıklı olanı Brüksel. Avrupa’nın diğer şehirlerinden de birçok ucuz firma ile uygun fiyatlara Brüksel, Amsterdam ya da Paris’e havayolu ulaşımı sağlayabilirsiniz, bunun için arama motorlarından uçak biletlerini sorgulatınız. Örneğin; Ryanair ve Easyjet firmaları yılın her döneminde Amsterdam’a ve Brüksel’e uygun fiyatlı uçuşlar düzenliyor. Tüm Avrupa şehirlerinden demiryolu ulaşımı sağlayabilirsiniz ama benim her zaman ki gibi öncelikli tavsiyem otobüs çünkü hem daha hızlı hem de daha ucuza seyahat edersiniz. Brugge’e gitmek için öncelikle Brüksel’e; Student Agency, Orange Ways, Megabus, Ecolines, Eurolines, Meinfernbus, Sinbad ve Polskibus firmalarını kullanarak herhangi bir Avrupa şehrinden otobüs ile ulaşıp daha sonra demiryolu ya da otobüs ile Brugge’e geçebilirsiniz. Otobüs biletlerini dilerseniz firmaların kendi internet sitelerinden dilerseniz de Goeuro ya da Rome2rio gibi arama motorlarından kontrol edebilirsiniz. Amsterdam’dan geçecekseniz Eurolines firmasının direkt Brugge’e seferi var, internet sitesinden tarihlerinizi kontrol edebilirsiniz. Bunların dışında Blablacar tercih edebilirsiniz, nerdeyse her gün Brüksel ya da Amsterdam’dan Brugge’e seyahat eden birilerini bulabilirsiniz. Amsterdam-Brugge arası; Eurolines firması ile 5 saat ve yaklaşık 30 Euro ya da Megabus firması ile dönemlik kampanyalara göre 8-10-15-20 Euro. Eğer Amsterdam’dan Brugge’e tren kullanarak geçmek isterseniz yolculuk 1 saat 50 dakika ve biletler 50 Euro. Brüksel-Brugge arası tren ile ortalama 1 saat ve 10-12 Euro arası ayrıca biletleri tren garında bulunan otomatlardan satın alabilirsiniz. Brüksel havaalanından tren ile 1 saat 20 dakikada direkt olarak Brugge’e geçebilirsiniz. Brugge küçük bir şehir olduğu için tren garı şehir merkezinde, otobüs ile gelirseniz yine tren garında ineceksiniz yani istediğiniz her noktaya yürüyerek ulaşabilirsiniz. Brugge’den Brüksel’e yine tren kullanarak gidecekseniz, Brugge garında bulunan gişeden ya da otomatlardan bilet satın alabilirsiniz.

Konaklama: Konaklama için onlarca hostel seçeneğiniz var. Ben kalite kontrol açısından 3 gece 3 farklı hostelde kaldım, konakladıklarımı yazayım tercihinizi kendiniz yapın. Bana göre ilk önceliğiniz alanında bir numara olmuş St. Christopher's Inn - Bauhaus Hostel olsun. Bana sorarsanız hangi Avrupa şehrinde konaklayacaksanız konaklayın önce St. Christopher's Inn’e bakın derim. Bu hostel diğer hostellere nazaran meydana biraz uzak kalıyor ama imkân olarak gayet iyi, tek eksiği mutfağının olmaması diyebilirim. Odalar gayet temiz, lockerlar yatağın altında yani büyük sırt çantanızı da koyabilirsiniz. Banyolar tuvaletler hem ferah hem de temiz. Hostel barı eğer hafta sonu ise ya da yaz dönemi ise akşamları inanılmaz eğlenceli ve kalabalık oluyor yani dışarıya çıkmanıza gerek kalmıyor. Gecelik ortalama 16-18 Euro arası. İkinci tercihiniz Charlie Rockets Youth Hostel olsun. Burası şehir merkezine daha yakın bir konumda, kendine ait barı olan, odaları temiz ancak nispeten biraz daha basık, genel anlamda eğlenceli bir hostel. Gecelik yine ortalama 16-18 Euro arası. Üçüncü tavsiyem ise yine çok memnun kaldığım bir hostel olan Lybeer Travellers’ Hostel. Burası şehir merkezine çok yakın, odaları muazzam temizlikte ve düzende olan, diğerlerine göre nispeten daha sessiz sakin, balkonu, terası, barı ve mutfağı olan gayet kalınası bir hostel, mutlaka değerlendirin. Gecelik ortalama 16-18 Euro. Eğer Brugge’de bütçenize uygun bir hostel bulamamışsanız ve Interrail biletiniz varsa 30 dakika mesafede ki Gent’e ya da 1.5 saat mesafedeki Antwerp’e gidip daha uygun fiyatlara kalabilirsiniz. Kamp alanı arıyorsanız gideceğiniz yer; kendi çadırınızı kurabileceğiniz, çadır kiralayabileceğiniz ya da vagonlarda konaklayabileceğiniz Camping Memling ama gitmeden önce internetten rezervasyon yaptırın.

      Charlie Rockets      St. Christopher's Inn

Yeme-İçme: Yemek olayını şehir pahalı olduğu için Burger KING-KFC-Mc Donald’s ya da dönerci ve pizzacılardan halledebilirsiniz, hepsi de şehirde mevcut. Hamburger menüler ortalama 7 Euro. Bunların dışında restoranlarda ortalama menüler ise 10-15 Euro arasında. Eğer yöresel çorba denemek istiyorsanız çorba ve Panini deneyebileceğiniz en güzel mekân Hallestraat 4 numarada bulunan Soup, yöresel yemeklerin tadına bakmak istiyorsanız Sint-Salvatorskoorstraat 6 numarada yer alan De Buhne ve Ortaçağ çizgilerine sahip underground restoran arıyorsanız da Sint-Jansplein 12 numarada bulunan Belgian Pigeon House sizi tatmin edecektir. Brugge’ün yemek olaylarından birisi şüphesiz midye; hem çok lezzetli hem fiyatları uygun hem de porsiyonlarda çok fazla midye oluyor, yemeden gelmeyin ayrıca önünüze tencere ile getirilip servis edilirse de şaşırmayın. Brugge’de bol bol bira içeceksiniz bunu benim söylememe gerek yok. Biranın ana yurdu Belçika o yüzden Brugge’de 178 farklı bira markası var, hepsini deneyemeyeceksiniz tabi ama örneğin; 18. Yy. sonunda Fransız ihtilâlinden kaçan rahipler tarafından kurulan, ilk kez 10 Aralık 1836'da Westmalle ve Trappist manastırlarında üretilen, ilk başlarında sadece manastırdaki rahiplerin tüketimi için üretimine başlanılan Belçika’nın en ünlü birası Trappist biralarından, bunun haricinde; doğal mayalanma ile buğdaydan ya da meyvelerden üretilen, mayalanma süreci fabrikalardaki gibi yapay olarak maya karıştırılması ile değil, havada bulunan mikroorganizmalar sayesinde olan, mayalanmayı sağlayan mikroorganizmalar o bölgeye has olduğu için dünyada sadece Belçika'da üretilen Lambik biralarından, ayrıca Breidelstraat caddesi üzerinde dar bir pasajda bulunan eski bir evin içine kurulmuş De Garre isimli barda satılan, %11.5 alkole sahip ev yapımı ve çok popüler olan Garre biralarından içmeden gelmeyin. Burada tek tek tüm bira çeşitlerini sayamam o yüzden internetten detaylı araştırma yapın ama mekân önerisi isterseniz; kesinlikle ama kesinlikle Wollestraat caddesinde bulunan Delirium. Burası hayatınızda en fazla bira çeşitini bulabileceğiniz mekân, mutlaka uğrayın. 

           

Gece Hayatı: Brugge aradığınız bir gece kulübü ise gitmeniz gereken adresler; Kraanplein 6 numarada yer alan ve Brugge’ün en popüler mekânı diyebileceğimiz Factor Club, diğeri ise Jakob van Ooststraat 4 numarada yer alan De Coulissen. Eğer etnik bir mekân arıyorsanız da Vlamingstraat 82 numarada yer alan underground bar t' Poatersgat’i deneyebilirsiniz. Benim tavsiyem Charlie Rockets Hostel ya da St. Christopher’s Inn Hostel’in barında eğlenmeniz. İki hostelin barı da gayet büyük, kalabalık ve eğlenceli. Konaklayanların tamamı genç olduğu için aradığınızı bulmanız kuvvetle muhtemel.

Alışveriş: Şehrin en ünlü alışveriş caddesi Steenstraat. Brugge’den almak istediğiniz her ne varsa bu cadde de bulabilirsiniz. Magnet alacaksanız meydanlarda ki ya da sokaklarda ki hediyelik eşya satan dükkânlardan alabilirsiniz, magnetler ortalama 4-5 Euro. Brugge’den asıl almanız gereken şey çikolata, hediyelik için çok iyi bir seçenek. Çikolatalar hediyelik paketlerde de satılıyor, içerisinde 5-6 çeşit çikolata oluyor ve fiyatları da gayet makul. Örneğin; benim aldığım paket 5 Euro’ydu. Hediye olarak bira da alabilirsiniz tabi ama çantada kırılır yazık etmeyin. Bir diğer hediyelik ise şehrin simgelerinden biri haline gelen dantel, alışveriş caddeleri olan Steenstraat ve Jacobstraat başta olmak üzere şehirde bulunan 100’e yakın dantel mağazasında binlerce çeşit modeli bulabilirsiniz.

Brugge Gezilecek Yerler;

    Brugge şehri; küçük, gezilmesi kolay, turistik noktaları birbirine yakın, genel anlamda şehri yaşamak isteyeceğiniz, çok fazla müzesi olmayan ve ortaçağ havasına sahip bir şehir. Ben kendi yaptığım rotayı yazayım siz kafanıza yatarsa takip edersiniz, yatmazsa zaten öyle çok da güzergâha ihtiyacınız olmayacak çünkü zaten her sokağını arşınlayacaksınız.

           

           

Grote Markt: Brugge’da ilk noktanız birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi şehrin kalbi olan, tüm gezilecek noktaları etrafında bulacağınız şehir meydanı kısaca Brugge’ün ana meydanı Grote Markt. Bu meydan birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi; konserler düzenlenen, sokak sanatçılarının performans sergilediği, çevresinde; restoranları, kafeleri, faytonları ve bunların dışında rengârenk ortaçağ evlerini barındıran muazzam bir alan. Town Hall yani Belediye Sarayı, meşhur Belfry Kulesi, ortasında ise 1302 yılında Fransa ile yapılan Altın Mahmuzlar Savaşı’nda ölen Flaman kahramanlar Jan Breydel ve Pieter de Coninck Heykeli ile onlarca fotoğrafınıza konu olacaktır. Hafta sonları meydanda pazar kuruluyor, bana göre meyveler çok pahalı ama akşam pazarını yakalarsanız yarı fiyatına çantanızı doldurun derim. Bu meydan da şifresiz wi-fi var ve her yerden çekiyor, unutmayın değerlendirin.

Blefry Tower: Meydanda göreceğiniz ve mutlaka tırmanmanız gereken yapı; 1240 yılında Hazine, Belediye arşivleri ve kumaş borsası olarak kullanılmak üzere yapılan, 1280 yılındaki bir yangında tüm devlet kayıtlarının kaybedilmesinden dolayı gözlem kulesine çevrilen, 1483-1487 yılları arasında ise üzeri ahşap çatı ile kaplanan Blefry Kulesi. Uzun yıllar boyunca şehirde yaşayanlar için düşman tehlikesini bildirme, yangın alarmı ya da duyuruların yapılması amacıyla kullanılmış olan ve günümüzde ise hepsinden farklı sesler çıkan 47 tane çana sahip 86 metre uzunluğunda ki bir kule. Bu kuleye mutlaka çıkın, mükemmel bir şehir manzarası sunuyor. Giriş 8 Euro ancak asansör yok yani dar merdivenlerden 366 basamak tırmanmak zorundasınız ama değiyor merak etmeyin. Kulenin girişinde yılın her dönemi sıra oluyor ama çabuk eriyor, sıranın uzunluğundan korkup da vazgeçmeyin. Kulenin avlusunda Salvador Dali Müzesi var, müzede; Salvador Dali’nin grafik sanat, heykeller ve çizimlerinden oluşan koleksiyonunun birebir kopyalanmış hali bulunuyor, girmek isterseniz giriş ücreti 10 Euro.

           

Provinciaal Hof: Meydan da göreceğiniz diğer önemli yapı; 18. Yy’da yapılan ve halen faal durumda olan Provinciaal Hof yani Adalet Sarayı. Sarayı sivri kulelerinden tanıyabilirsiniz, beyaz renkte ve kulenin sağ çaprazında bulunuyor. Adalet Sarayı’nın hemen sağında ve köşe konumda ise uzun kulesinden tanıyacağınız Historium yani Tarih Müzesi var, 4 Euro karşılığında girip Brugge tarihini öğrenebilirsiniz.

Burg Meydanı ve Town Hall: Grote Markt’da yeterince vakit geçirdiyseniz, kulenin hemen sağında ki meydana bağlı olan cadde Breidelstraat’dan devam ettiğinizde cadde üzerinde Bira Müzesi’ni göreceksiniz. Dilerseniz bu müzeye girip biranın nasıl yapıldığına ve Belçika birası tarihine şahit olabilirsiniz. Caddeden devam ettiğinizde şehrin diğer meydanı olan Burg Meydanı’na geleceksiniz. Meydanda ilk göreceğiniz ve asılı bayraklardan tanıyacağınız yapı; 14. Yy’da inşa edilen ve 1376 adet Gotik penceresi olan Town Hall yani Belediye Sarayı. Sarayın içine girip gezmek istiyorsanız internet sitesinden ziyaret tarihlerine bakabilirsiniz.

           

Holy Blood Basilica: Sarayın hemen köşesinde Holy Blood Basilica yani Kutsal Kan Kilisesi’ni göreceksiniz. Kilisesin duvarları gün geçtikçe kararmış ama duvarlarındaki el yapımı figürler her sene altın suyuna batırılarak canlı bir sarı renge sahip olması sağlanıyor. Kilisenin ismi; deposunda bulunan, Hz. İsa’ya ait olduğu söylenen kanla boyanmış bir beze sahip olmasından geliyor. Rivayete göre bu kanlı bez 12. Yy’da II. Haçlı seferi sırasında, Kudüs alındığı zaman Alsace Thierry tarafından bu kiliseye getirilmiş. Bizans dönemine ait üzeri altın bir iplik ve kırmızı mum ile mühürlenen bir parfüm şişesinin içinde saklanıyor. Bezin saklandığı şişe her sene belirli dönemlerde Brugge sokaklarında Başpiskopos tarafından gezdiriliyormuş. Törene katılanlar şövalye kıyafetleri ve Haçlı seferleri sırasında haçlı ordusunun giydiği askeri üniformalardan giyiyorlarmış. Kilisenin içine girip ücretsiz gezebilirsiniz, dilerseniz üst kata çıkıp 1.5 Euro karşılığında hazine odasına girip, sıraya girmiş halde göreceğiniz insanların arkasından sıraya dâhil olup, sıra size geldiğinde herkes gibi nispeten sizden daha yüksekte oturan papazın elindeki kutsal kan şişesini öpebilirsiniz, tabi öpmeden bakıp geçebilirsiniz de.

           

St. Salvator’s Cathedral: Gittiğiniz Breidelstraat’dan tekrar Grote Markt’a geri dönün ve aynı caddeyi meydan sağınızda kalacak şekilde dümdüz devam edin, bağlanacağınız cadde Steenstraat. Yaklaşık 300-400 metre yürüdükten sonra 4. solunuzdan yani Sint Salvatorskerkhof caddesinden girdiğinizde karşınıza; 10. Yy’da inşa edilen ve şehrin ana kilisesi olan, sapasağlam günümüze ulaşmayı başaran, dış görünüş olarak katedrale benzemeyen ancak 1834 yılında katedrale dönüştürülen, 1839 yılında çıkan yangında çatısı çöken ve restorasyon sonucunda bugün ki halini alan St. Salvator’s Katedrali çıkacak. Katedralin içine girdiğinizde mutlaka dikkatinizi çekecek olan ve inceleyeceğiniz obje; 1731 yılında Jasper van der Borch tarafından yapılan duvar halısı. Katedral ve hazine bölümüne giriş ücretsiz.

           

The Church of Our Lady: Katedrali gezdiyseniz hemen arkasında düz giden cadde Heilige-Geeststraat’a girip düz devam edin. Birkaç yüz metre ileride ve hemen solunuzda göreceğiniz kilise; yapımı 13-15. Yy. arasında tamamlanan, 122 metrelik çan kulesine sahip olan The Church of Our Lady yani Bizim Leydi Kilisesi. Bu kilise; 1504 yılında yapılan ve Brugge'lü bir tüccar tarafından İtalya'da satın alınarak Brugge’e getirilen, Michelangelo'nun İtalya dışında bulunan en önemli eserlerinden birisi olan Meryem ve Çocuk (İsa) diğer adıyla Madonna and Child’ in sergilendiği kilise olma ünvanına sahip. Bizim Leydi Kilisesi aynı zamanda, dünyada ikinci tuğladan yapılmış en uzun kuleye sahip olan kilise olarak da kayıtlar ki yerini almış. Kiliseyi girip ücretsiz gezebilirsiniz ancak eserin olduğu odaya giriş ücreti 4 Euro.

Old St. John’s Hospital: Buraya kadar gelmişken kilisenin hemen yanında bulunan Old St. John’s Hospital’ı mutlaka ziyaret edin. Burası; 1188 yılında inşa edilen ve kayıtlar ile de ispatlanan, Avrupa’da bulunan en eski hastane binası. Bu hastane Ortaçağ'da büyütülmüş genişletilmiş, hasta hacılar ve gezginler için bakım kompleksine dönüştürülmüş. Sonraki yıllarda hastane ve çevresi, bir manastır ve manastır konutu eklenerek daha da genişletilmiş. 19. Yy’da merkez binanın yanındaki bina sekiz koğuşlu bir hastaneye çevrilmiş. Hastane kompleksinin içerisindeki Hans Memling Müzesi’nde; farklı tabloları, hastane kayıtlarını, tıbbi cihazları ve diğer materyalleri görebilirsiniz. Giriş ücreti 8 Euro.

Minnewater: Tekrar kiliseye dönüp, kiliseye geldiğiniz caddenin devamı olan Mariastraat’dan kilise solunuzda kalacak şekilde devam edin. Karşınıza gelen köprüyü geçtikten birkaç yüz metre sonra, sağa tarafta bulunan Wijngaardstraat caddesinden girin. Bu caddeyi hiç sağa sola sapmadan devam ettiğinizde yol sizi direkt olarak Minnewater yani Aşk Gölü’ne çıkaracak. Burası; jeneriklik fotoğraflar çekebileceğiniz muhteşem bir görüntüsü, saatlerce seyredebileceğiniz manzarası, tertemiz havası ve huzuru olan kanalize bir göl. Eğer kafa dinlemek istiyorsanız burada uzun süre vakit geçirebilirsiniz. Parkın içinden geçen köprü 1740 yılı yapımı ve muazzam bir manzarası var. Gölün ilk yapılış amacı kanallar içindeki su düzeyini tercih edilen seviyede tutmak içinmiş. Gölde yüzen ördekleri kuğuları bol bol fotoğraflayın ve birkaç saat vakit geçirmeden buradan ayrılmayın çünkü bir daha göremeyebilirsiniz.

Beguinage: Parkın hemen önünde bulunan köprüden karşıya geçtiğiniz zaman manastır bölgesi olan Beguinage’e geleceksiniz. Bu bölge; ilk olarak 12’nci yüzyılda kurulan, 13. Yy’ın Ortaçağ döneminde yapılan kiliselerin ve 12 adet manastır binasının bulunduğu, erkekleri savaşa giden ve geri dönmeyen rahibelerin yaşam alanı olarak kurulan ayrıca halen rahibeleri görebileceğiniz bir bölge. Burada kendinizi gerçekten Ortaçağ’da yaşıyor gibi hissedeceksiniz ve üzerinize anlam veremeyeceğiz bir dinginlik çökecek, bundan eminim. Bu bölgede fotoğraf çekmenin yasak olduğunu bilmelisiniz. Buradaki manastır binalarında hala rahibeler konaklıyor ve masraflarını Brugge zenginleri karşılıyormuş. Bölgeye giriş 18.30 da bitiyor ve giriş ücretsiz. 

Chocolate Museum: Vaktiniz ve fazladan paranız varsa veya farklı yerleri görmeyi seviyorsanız, bu şehirde ki seçeneklerinizden birisi Çikolata Müzesi. Buraya ulaşmak için; Groten Markt’a bağlı olan Vlamingstraat caddesine girin, düz devam ederek cadde üzerinde ilk sağ olan Kraanplein sokağından girin ve yine düz devam edin, karşınıza gelen kavşağı atladığınızda hemen solunuzda kalacak. Müzenin bulunduğu bina, tarihi Saint-Jansplein Binası. Müzenin içerisinde; çikolatanın tarihini, üretimini, saklanmasını, çeşitlendirilmesini vs. öğreniyorsunuz ayrıca üretilen çikolatalardan ikram ediliyor ve afiyetle yiyorsunuz. Eğer Brüksel’de girmediyseniz ya da girmeyecekseniz farklı bir tecrübe olacaktır. Giriş ücreti 7 Euro.

Friet Museum: Bir diğer farklı seçenek ise Patates Müzesi. Buraya ulaşım sağlamak için; yine Groten Markt’a bağlı olan Vlamingstraat caddesine girin ve düz devam edin, hiç sağa sola dönmeden 300-400 metre yürüdükten sonra cadde üzerinde hemen solunuzda göreceksiniz. Müzenin olduğu bina; 1399 yılında yapılan ve bir benzeri olmayan ayrıca şehrin en eski ve orijinalliği korunan binalarından birisi olma ünvanına sahip. Müzenin içerisinde; ilk patates kızartması, patatesin ekimi-hasatı-soyulması ve kızartılma aşamaları ile alâkalı birçok makine, alet edevat göreceksiniz. Bodrum katına indiğinizde de birbirinden farklı soslar ile ikram edilen patates kızartmalarından yiyorsunuz. Giriş ücreti 6 Euro.

Gezilebilecek Diğer Noktalar: Vakit ve nakit durumunuza göre ziyaret edebileceğiniz diğer müzeler ise; Belçika’nın en önemli ihraç ürünlerinden olan elmas ile alakalı her türlü bilgiyi bulabileceğiniz, bin bir çeşit elmasa bakıp iç geçirebileceğiniz ve giriş ücreti 7 Euro olan Diamant Museum yani Elmas Müzesi. Aydınlatma araçlarının tüm geçmişini görebileceğiniz, meşale ve kandilden başlayarak elektrik, led ampûller ve günümüze kadar ulaşan aydınlatma teknolojisinin tüm ürünlerinin toplamda 6000 parça olarak sergilendiği ve giriş ücreti 6 Euro olan Lumina Domestica Museum yani Aydınlatma Müzesi. 15. Yy’da Adornes Ailesi tarafından Kudüs Şapeli olarak yaptırılan binada bulunan, içerisinde dantel ile alakalı tüm araç gereçleri ve yüzlerce dantel örneğini görebileceğiniz ayrıca içerisinde meraklılarının alışveriş yapabileceği dantel mağazası bulunan ve giriş ücreti 2.5 Euro olan Kantcentrum yani Dantel Müzesi. 1546 yılında üretime başlayan, malt şerbetçiotu ve maya kullanılarak imal edilen, şehrin geleneksel bira markası Brewery de Halve Maan-Bira Fabrikası. Daha önce Amsterdam’da ya da başka bir şehirde bira fabrikası gezmediyseniz bence mutlaka burayı gezin. İçerisi rehberli tur ile gezilebiliyor içeride; biranın tarihi, üretimi, şişelenmesi, satılması ile alakalı tüm aşamaları öğrenebiliyorsunuz, ikram edilen biranızı yudumluyorsunuz. Tur 45 dakika sürüyor ve giriş ücreti 6 Euro. Son olarak; eğer merakınız varsa Beisbroek Gözlem Evi’ni gezebilirsiniz. Burası tahmin edeceğiniz üzere bir rasathane ve burada; yıldızları, güneşi ve gezegenleri görebilirsiniz. Gözlemevinin teknik donanımı gayet modern ve başarılı o yüzden aradığınızı bulabileceğinizden emin olabilirsiniz. Giriş ücreti 4 Euro.

Yel Değirmenleri: Eğer yel değirmeni görmek istiyorsanız; şehir merkezinden 15-20 dakika yürüme mesafesinde olan Brugge’ün şehir kapılardan Kruisvest caddesi üzerinde olanı bulun ve hemen bitişiğinde bulunan yel değirmenlerini fotoğraflayın.

Brugge Hakkında Faydalı Bilgiler;

Brugge Card: Eğer Brugge’de müze gezecekseniz ve toplu taşıma kullanacaksanız mutlaka şehir kartı alın çünkü müzeler pahalı, kart 2-3 müzede kendini amorti eder. 2 günlük kart 34 Euro ve 3 günlük kart ise 39 Euro. Bu kart ile 22 müzeye ücretsiz giriyorsunuz, müze girişlerinde sıra bekleme derdinden kurtuluyorsunuz, tekne turunda ve bisiklet kiralamalarında indirim alıyorsunuz.

1- Brugge’de toplu taşıma kullanmanıza gerek yok, şehir yürüyerek gezebileceğiniz ufacık bir şehir. Benim verdiğim rota gezilecek noktaların sıralanmış hali ancak elbette 1 günde bitmez o yüzden siz ikiye bölün, ertesi gün kaldığınız yerden devam edersiniz. Eğer toplu taşıma kullanmak isterseniz tek alternatifiniz şehir içi otobüsler. Bu otobüslerde geçerli olan tek kullanımlık biletler 1.30 Euro ve 10 kullanımlık biletler ise 9 Euro.

2- Brugge genel anlamda pahalı bir şehir o yüzden hesabınızı iyi yapın. Yeme-içme ve konaklama kalemlerinde mutlaka tasarruflu seçenekleri tercih edin, artan paranızı çikolata ve biraya ayırın.

3- Brugge’ün şebeke suyu içilebilir durumda o yüzden para verip de su satın almayın. Herhangi bir musluktan doldurup içebilirsiniz. Şişe su almak isterseniz de küçük suyun fiyatı 3 Euro.

4- Taksiye binmenizi gerektirecek kadar büyüklüğe sahip olan bir şehir değil ama olur da zor durumda kalırsanız binmeden önce mutlaka pazarlık yapın ve ödeyeceğiniz miktarı iyi öğrenin. Bunları yapmazsanız siz farkına varana kadar taksiyle şehir turu yapmış olabilirsiniz.

5- Çantanızı bırakmak isterseniz; tren garında locker var, küçük dolap günlük 3 Euro, büyük dolap ise günlük 4 Euro.

6- Dışarıda sabahlamayı düşünüyorsanız tren garı bulunmaz bir nimet diyebilirim. Tren garında sorunsuz sabahlayabilir, dilerseniz uyku tulumunuz ile yatabilirsiniz. Eğer gar gece kapanacak olursa görevlilerden kapıyı üzerinize kilitlemesini rica edebilirsiniz, bu konuda anlayış göstereceklerinden eminim. Diğer seçeneğiniz ise; eğer yaz aylarında gitmişseniz Minnewater civarına çadır kurabilir ya da uyku tulumunuz ile yatabilirsiniz. Ben Brugge’de çok fazla polis görmedim zaten polislerin de orada uyumanıza karışacaklarını sanmıyorum.

7- Bu şehrin tüm müzelerinde, meydanlarında ve tren garında wi-fi var aklınızda bulunsun. Şifresiz internet Grote Markt’ın her noktasında çekiyor diyebilirim.

8- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın ancak kullanacağınız öğrenci kimliğinin bandrolünün yeni olması gerekiyor çünkü nadiren de olsa kimliğin geçerliliğini kontrol edebiliyorlar. Hangi ülkede okuduğunuzu sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.

10- Ucuz market ararsanız; Colruyt, Hema, Albert Heijn, Lidl ve Aldi marketleri çok ucuz aklınızda bulunsun. Alışverişlerinizi marketten yapmaya özen gösterin çünkü şehir gerçekten pahalı. St. Christopher’s Inn Hostel’de kalacaksanız, hostelin olduğu cadde de bulunan ve hostele 100 metre mesafede olan market gayet uygun fiyatlı satış yapıyor, tavsiye ederim. Bir de tren garının arkasında ve önünde Carrefour var, diğerlerine göre biraz pahalı ama yine de aklınızda bulunsun.

11- Kahvaltı için Subway’den büyük boy sandviç yaptırın, ikiye böldürün yarısını sabah yarısını öğlen yiyin ki iki öğünü de aradan çıkarmış olun. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi isteyin. Brugge’de mutlaka patates kızartması yiyin, hem tadı güzel hem ucuz hem de doyurucu.

12- Brugge’de mutlaka tekne turuna katılın. Eğer şehir kartı alırsanız indirim hakkınız oluyor, değerlendirin. Burg Meydanı’nda teknelerin kalkış noktasını göreceksiniz, 45 dakikalık turlar 8 Euro. Kanal turuna katılırsanız In Bruges filminde pencerede uyuyan Fidel isimli Golden cinsi köpeği yine aynı evde ve halen uyur halde görebilirsiniz.

           

13- Şehirdeki diğer bir aktivite fayton gezisi. Başka şehirlerde kesinlikle tavsiye etmem ama burada bence mutlaka bu tecrübeyi de yaşayın çünkü şehirde Ortaçağ havası soluyacağınız için çok ayrı bir duygu katıyor. Faytonlar Groten Markt’dan kalkıyor, tur ortalama 40 dakika sürüyor, faytonlara en fazla 5 kişi biniliyor. Tek kişi binmek isterseniz ücret 12 Euro ve 5 kişi binerseniz kişi başı 7 Euro vermeniz gerekiyor.

14- Ben Brugge’de çok fazla bisiklete binen görmedim, genelde yürüyerek gezilmesi gereken bir şehir ama eğer fazla vaktiniz varsa ve yürüyerek gezmişseniz farklı bir tecrübe olması açısından kalan günlerinizin birinde bisikletle gezebilirsiniz. Kiralar ortalama 10-12 Euro.

15- Dilerseniz kanal kenarındaki mekânlarda oturup bir şeyler içebilirsiniz ama tavsiye etmem çünkü fiyatları çok pahalı oluyor. Onun yerine çok daha uygun fiyata yiyip içeceğiniz çok daha güzel mekânlar bulabilirsiniz.

16- Brugge’e kadar gitmişken zamanınız varsa iki adım mesafede bulunan Gent şehrine ve Antwerp şehrine de gidin derim. Brüksel’i söylememe gerek yok çünkü zaten ya Brüksel’den geldiniz ya da Brüksel’e gideceksiniz.

17- Grote Markt’a kurulan meyve sebze pazarına rastlarsanız fiyatların çok pahalı olduğunu göreceksiniz ancak akşam pazarını beklerseniz tüm meyveleri yarı fiyatına alabilirsiniz.

18- Bildiğiniz üzere Belçika denilince ilk duyacağınız şeyler bira, çikolata ve waffle. Brugge, Brüksel ya da herhangi bir Belçika şehrinde yapılan ve satılan waffle’ı övenleri anlayamıyorum. Bildiğimiz waffle hamurunun üzerine sadece bir kat beyaz ya da siyah çikolata sürerek ve üzerine ekstraya giren birkaç parça muz ya da birkaç parça çilek koyularak verilen waffle’ı, Ortaköy’de satılan ve içerisinde bin bir çeşit malzeme bulunan waffle ile kıyaslayanları anlamak da zor. Sözün özü ülkemizde satılan waffle ile uzaktan yakından alakası yok diyebilirim; hamuru taş gibi, üzerinde sadece çikolata ve çilek ya da muz var, dürüm şeklinde değil plastik tabağa koyularak veriliyor ve plastik çatal ile hamuru kesinlikle bölünmüyor. Bunlar benim kişisel görüşlerim, ben hiç beğenmedim ama sizi bilemem. Oraya kadar gitmişken yiyin. Sadece çikolata sürüleni 2 Euro, üzerine muz ya da çilek ekleneni 3 Euro. Çikolata konusuna değinirsek; onlarca çikolata mağazası var, gözünüze kestirdiğiniz herhangi birisinden alışveriş yapabilirsiniz zaten hepsi aynı. Çikolatayı dilerseniz paketler halinde dilerseniz de açık halde satılanlardan tek tek seçerek alabilirsiniz.

19- Şehirde nereye giderseniz gidin, tüm sokaklarda yoğun şekilde çikolata kokusu alacaksınız. Eğer çikolata ile aranız yoksa bile bu kokular burnunuza geldikçe çikolata yemek isteyeceğinizden eminim.

*Brugge’de kaç gün kalınmalıdır derseniz, 2 gün yeterli diyebilirim.

Yorumlar