Tallinn

 

‘Seyahat etmekteki amaç yabancı bir ülkeye ayak basmak değildir. Esas olan ülkeye son kez yabancı ülke olarak görüp ayak basmaktır.’ Gilbert K. Chesterton

TALLİNN GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Tallinn’e Türkiye’den havayolu ile direkt ulaşım sağlamak istiyorsanız tek seçeneğiniz Türk Hava Yolları, biletler kış aylarında ortalama 400-500 TL arası ve yaz aylarında ise ortalama 500-600 TL arası değişiyor. Eğer aktarmalı olarak giderim derseniz Ukraine International Airlines, KLM, Air France ve Aegean Airlines firmaları ile 300-400 TL arası bir fiyata uçuş yapabilirsiniz. Tallinn’e diğer Avrupa şehirlerinden havayolu ile gidecekseniz Air Baltic, Easyjet ve Ryanair firmalarından gayet makul fiyatlara bilet alabilirsiniz. Tallinn’e Baltık ülkeleri ve St. Petersburg gibi Rusya şehirleri başta olmak üzere diğer Avrupa şehirlerinden otobüs ile de kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz. Otobüs kullanacaksanız tercih edebileceğiniz firmalar; Ecolines, Simple Express, Lux Express, Polskibus ve Superbus. Eğer ucuz olsun diyorsanız Simple Express’i tercih etmelisiniz çünkü biletini erkenden alırsanız 3-5 Euro gibi fiyatlara Baltık ülkeleri arasında seyahat edebilirsiniz. Otobüslerde ücretsiz self servis çay-kahve dolabı, tuvalet ve wi-fi hizmeti bulunuyor. Tallinn’e demiryolu kullanarak da Avrupa şehirlerinden kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Bunların haricinde mutlaka değerlendirmeniz gereken bir diğer alternatif de Blablacar, neredeyse her gün Baltık ülkeleri arasında seyahat eden ve kendine yol arkadaşı arayan birilerini bulabilirsiniz. Tallinn’e eğer Helsinki’den geçecekseniz otobüs tercihiniz Simple Express, feribot kullanarak geçecekseniz de ilk tercihiniz Tallink firması, ikinci tercihiniz ise Viking Line firması olsun. Feribotlar iki şehir arasını yaklaşık 2.5-3 saat arasında gidiyor, biletler 30-35 Euro civarı ayrıca biletleri firmaların internet sitelerinden ve liman gişelerinden alabiliyorsunuz. Tallink firmasına binerseniz, feribota biner binmez hemen en üst kata çıkın ve yer kapmak için koşa koşa geminin burun kısmında bulunan bara gidin ki yolculuğunuzu manzara seyrederek sürdürün. Tallinn’e Stockholm’den gidecekseniz ferry seçenekleriniz St. Peter Line ve Tallink Silja Line firmaları. Bu firmalardan St. Peter Line firması Stockholm’den 18.00’da ayrılıyor, ertesi gün 11.30’da Helsinki’de oluyor ve biletler ortalama 70 Euro. Tallink Silja Line firması ise Stockholm’den 17.30’da ayrılıyor, ertesi gün 10.00’da Tallinn’de oluyor ve biletler ortalama 100 Euro. Feribotlar genellikle akşamları yolculuğa başlıyor, saatlerine ve fiyatlarına Directferries sitesinden bakabilirsiniz. Feribotların tamamı devasa büyüklüğe sahip 10-12 katlı yolcu gemileri, katlar arasında asansör ile geçiş yapılıyor ve geminin içerisinde; restoranlar, saunalar, gece kulüpleri, kumarhaneler, marketler, barlar, free shoplar vs. bulunuyor yani zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ekonomi sınıfı biletlerin odaları genellikle 4 kişilik oluyor ve yatağınıza uzanıp mışıl mışıl uyuyarak seyahat ediyorsunuz. Tallinn’e havayolu kullanarak gelmişseniz ineceğiniz havaalanı; adını Estonya Bağımsızlık Hareketi'nin lideri ve Estonya'nın ikinci cumhurbaşkanından alan, şehir merkezine sadece 4 km uzaklıkta bulunan Lennart Meri Tallin Havaalanı. Bu havaalanından şehir merkezine ulaşmak için 2 seçeneğiniz var bunlardan ilki; biletlerini havaalanının zemin katında bulunan kiosklardan 1.60 Euro’ya alarak, çıkış kapısındaki duraklardan binebileceğiniz 2 ve 65 numaralı şehir içi otobüsler, ikincisi ise yine çıkış kapısından binebileceğiniz ve 10 Euro’dan fazla ödememeniz gereken ticari taksiler. İnternette araştırma yaparken 90K numaralı otobüsleri görürseniz dikkate almayın çünkü o hat kaldırıldı artık sefer yapmıyor. Tallinn’e otobüs ile gelmişseniz ineceğiniz otobüs terminali eski şehir merkezi yani Old Town’a yaklaşık 3 km uzaklıkta bulunan Tallinna Bussijaam, buradan Old Town’a yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz. Yürümek istemezseniz; terminalde bekleyen ticari taksilerden birisine binebilir, 2 ve 4 numaralı tramvayları kullanabilir ya da 17 numaralı şehir içi otobüse atlayabilirsiniz. Tallinn’e demiryolu kullanarak gelmişseniz merkez tren garı olan Balti Jaam ya da diğer adıyla Baltic Station, Old Town’a çok yakın bir konumda yer alıyor yani yürüyerek her noktaya kolayca ulaşabilirsiniz. Tallinn’e Helsinki’den feribot ile gelmişseniz Tallinn Limanı yani Tallinn Harbour ya da diğer adıyla Tallinn Cruise Ship Terminal Old Town’a yaklaşık 2-3 km arası uzaklıkta buluyor, yürüyerek kolayca ulaşabilir ve yürümek istemezseniz de taksiye binebilirsiniz. Tallinn’den Helsinki’ye feribot ile gidecekseniz biletleri firmaların internet sitelerinden online olarak ya da limanda bulunan gişelerden satın alabilirsiniz, eğer online olarak alırsanız yolculuktan en geç 1 saat önce limana giderek gişede pasaport ve vize kontrolü ile biletinizi bastırmanız gerekiyor, gişeden alacaksanız da zaten pasaportunuzu göstererek alıyorsunuz. Feribota bindikten sonra koltuk numarası falan aramayın ki zaten öyle bizim feribotlarımız gibi numaralı koltuklar yok, oturacak yerlerin tamamı kafe, bar ve restoranlardan oluşuyor yani dilediğiniz bir kafe ya da barın koltuklarına oturabilirsiniz. Gemi içerisinde Free Shop’tan alışveriş yapabilir, barlarında içkinizi yudumlayabilir veya restoranlarında yemeğinizi yiyebilirsiniz. Helsinki’de alkol fiyatları çok pahalı olduğu için alkol alışverişinizi siz de Finlandiya vatandaşlarının yaptığı gibi feribotun Free Shop’undan yapın.

Konaklama: Tallinn genç gezginlerin uğrak noktalarından birisi olduğu için çok fazla konaklama seçeneğine sahip. Benim ilk önerim tam olarak Old Town’da bulunan Red Emperor Bar & Hostel. Burası; bünyesinde barındırdığı bar bölümünde çılgın partiler düzenlenen, neredeyse her gün rock gruplarının konserleri, akustik canlı müzik performansları, karaoke yarışmaları vb. etkinlik yapılan ayrıca büyük oyun salonunda atari ya da cenga oynayabileceğiniz başarılı bir hostel. Hostelde dilerseniz kaykay yapabilir, bilardo ya da langırtta kapışabilirsiniz. Geniş mutfağında yemeğinizi yapıp yiyebileceğiniz, fiyatından çok daha fazla imkân sunan muhteşem bir hostel diyebilirim, gecelik ücreti ortalama 10-12 Euro arası. İkinci önerim Old Town’a 2 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan The Monk’s Bunk Hostel, burası; kendine ait bar bölümünde özellikle hafta sonları kalabalık partiler düzenlenen, yine bar bölümünde her akşam eğlenceli yarışmalar yapılan ayrıca bilardo oynayabileceğiniz ve büyük mutfağında yemeğinizi yapabileceğiniz güzel bir hostel. Merkezi bir konuma sahip olan bu hostelin banyoları geniş ve odaları da gayet temiz, gecelik ücreti ise ortalama 8-10 Euro arası. Üçüncü önerim tam olarak Old Town’da yer alan Tallinn Backpackers Hostel. Burası; langırt oynayabileceğiniz ya da diğer gezginler ile tanışabileceğiniz güzel bir ortak alanı bulunan, geniş ve rengarenk duvarlara sahip odalarında rahat bir uyku çekebileceğiniz ayrıca saunalarında terledikten sonra jakuzileri olan banyolarında keyif çatabileceğiniz ve 2011 yılından bu yana en iyi hostel ödülüne layık görülen konforlu bir hostel, gecelik ücreti ortalama 12-14 Euro arası. Baltık ülkeleri halen Sovyetlerin etkisinde olduğu için Tallinn’de bulunan hostellerin birçoğu sizlere cüzzi miktarlara extreme tur imkânları sunacaktır. Bun turlardan bazıları; AK-47 ve Glock silah atış turları, Husky köpeklerin çektiği kızak turları, okçuluk ve tırmanış turları, Off-Road ve ATV motor ile paintball turları, hurda araçlar ile yapılan yarışlar ve yine hurda araçları sürerek oynayacağınız paintball turları, milli park gezileri ve golf etkinlikleri vs. Bunların haricinde Tallinn’e özgü düzenlenen turların başında, deniz kenarına konumlandırılmış büyük bir kompleks olan Patarei Cezaevi’nin gezildiği tur geliyor.

Yeme-İçme: Tallinn’de yöresel bir restoran ararsanız gitmeniz gereken yer, Belediye Sarayı’nın hemen yanında bulunan ve gerçek bir Ortaçağ restoranı olan Olde Hansa Restaurant. Bu restoranda elektrik yok, mekân mum ışıkları ile aydınlatılıyor, siparişinizi kaligrafi sanatı ile yazılmış parşömen menülerden seçiyorsunuz, yemekler ahşap tabaklarda ve içecekler ahşap kadehlerde geliyor, yemekler genellikle domuz etinden yapılıyor, fiyatlar ise ortalamanın üzerinde. Örneğin benim aldığım mantar çorbası, biftek ve içecekten oluşan menü 40 Euro idi. Yöresel tat denemek istiyorsanız; ana maddesi pancar olan yoğurt ve krema eklenerek soğuk servis edilen pembe renkli Borş Çorbasını ve bir mantı türü olan Dumplings’i öneririm. Eğer daha farklı bir lezzet ararsanız geyik etinden yapılan yemekleri ve geyik eti çorbasını da deneyebilirsiniz. Tallinn’de Türk restoranı ararsanız seçenekleriniz; Narva Maantee 31 numarada bulunan İstanbul Kebab, Gonsiori 12 numarada bulunan Kebab House ve A. H. Tammsaare tee 99 numarada bulunan Osman Kebab. Eğer yöresel bir restoranda yemek yiyecek ya da bir şeyler içecekseniz denemeniz gereken içki mutlaka bal şarabı olmalıdır. Bir diğer Ortaçağ restoranı da Belediye Sarayı’nın hemen altında bulunan III. Draakon Restaurant ki burası da Olde Hansa ile aynı konsepte sahip. Tallinn’de ne içilir diye sorarsanız tercihiniz Vanna Tallinn isimli ve Türkiye’de satılan Baileys’e benzeyen ünlü Estonya likörü ve Saku Birası olsun. 

   

Gece Hayatı: Baltık ülkelerinin tamamında hareketli bir gece hayatı var, zaten bunu tüketilen alkol miktarından anlayabilirsiniz. Tallinn’de aradığınız her tür de eğlence mekânını bulabilirsiniz; kulüpler, barlar, publar, striptiz kulüpleri, gay barlar vs. Eğer Radisson Hotel’in 28. katında bulunan Skyline Bar’a fotoğraf çekmek için gitmişseniz, bir şeyler içmek için ne kadar uygun bir mekân olduğunu bizzat görmüşsünüzdür. Hafta sonları DJ performansları ile çok hareketli bir hal alıyor, değerlendirin derim. Tallinn’in en iyi ve en popüler mekânı Old Town’da yer alan Hollywood Club. Bu mekânda özellikle Cuma ve Cumartesi günleri adım atacak yer olmuyor ve Çarşamba günleri Ladies Night olduğu için kadınlar ücretsiz girebiliyor. Mükemmel bir gece kulübü diyebilirim, giriş ücreti 5 Euro. Şehrin 2 numarası diyebileceğimiz diğer popüler mekân; yine Old Town’da Viru Gate’in hemen arkasında, Vana Viru 14 numarada yer alan Venus Club. Burası aslında çılgın partiler düzenlenen bir Rus kulübü, hafta sonları inanılmaz derecede kalabalık, ayda bir sınırların zorlandığı Russian Party düzenleniyor ve müşterilerin %80’i, dansçılar, garsonlar ve güvenlik görevlileri de dahil olmak üzere neredeyse herkes Rus, giriş ücreti ise 6 Euro. Tallinn gece hayatının 3 numarası ise yine Old Town’da, Özgürlük Meydanı’nın hemen yanında yer alan Club Prive. Burası da yine şehrin en çok tercih edilen popüler mekânlarından birisi ve giriş ücreti 6 Euro. Şehrin 4 numaralı gece kulübü ise eğlence sınırlarının zorlandığı Tayland’da da şubesi bulunan Von Krahli Baar. Burası canlı performanslara sahne oluyor, iki katlı ve özellikle hafta sonları tıklım tıklım olan bir mekân, mutlaka değerlendirmelisiniz. Eğer sakin bir mekânda shot atmak istiyorsanız, en doğru tercih Labor Bar olacaktır. Konsept olarak kimyasal laboratuvar gibi tasarlanmış, deney tüplerinde shot içecekler ve beher içerisinde kokteyl sunuluyor ayrıca kokteyller kimyasal deney havasında hazırlanıyor. Avrupa’nın birçok şehrinde şubesini görebileceğiniz Shooters Bar da doğru bir tercih olacaktır. Sadece tek bir mekâna bağlı kalmayıp birçok farklı mekân da eğlenmek istiyorsanız mutlaka The Epic Bar Crawl’a katılmalısınız ki zaten Tallinn’de eğlenmesi bilen herkes tarafından şiddetle tavsiye edilir, fiyatı ise 15 Euro. Tallinn’de striptiz kulübüne gitmek isterseniz seçeneklerinizin ilki; büyük ekranlarda maç izleyebileceğiniz, saunaya girebileceğiniz, jakuzi keyfi yapabileceğiniz The Score Club. Burada sadece takılmak ve maç izlemek isterseniz fiyatlar; gündüz 5 Euro ve gece 10 Euro, eğer özel dans isterseniz 10 dakikalık lap dance 50 Euro ve 10 dakikalık süper özel lap dance ise 75 Euro. İkincisi, şehrin popüler striptiz kulüplerinden birisi diyebileceğimiz X-Club Gentlemen’s Club ve burada da özel danslar yine 50 Euro. Üçüncüsü ise yine popüler olan Börsi Gentlemen’s Club. Finlandiya yönetimi gençlerin yüksek alkol tüketimini engellemek amacıyla içki fiyatlarını %400 oranında artırdığı için özellikle hafta sonları Tallinn’e eğlenmek ve sarhoş olmak için gelen birçok Helsinki genci göreceksiniz, eğer sizin de buradan sonraki durağınız Helsinki ise gitmeden önce mutlaka alkol stoklayın.

   

Alışveriş: Ucuz market arıyorsanız Rimi Market’i bulun, marketlerde fiyatlar gerçekten çok uygun özellikle ekmek çeşitlerini denemelisiniz. Alışveriş merkezi ararsanız, Baltık ülkelerinin ünlü alışveriş merkezi zinciri olan Stockmann tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Bunun haricinde; Rocca Al Mare, Viru Keskus, Mustika Keskus ve Ülemiste Keskus da şehrin büyük alışveriş merkezleri. Magnet alacaksanız Town Hall Square’de kurulan tezgâhlardan alabilirsiniz, magnetler ortalama 3-4 Euro. Old Town’da birçok hediyelik eşya satan Souvenir var, dilediğinizden alışveriş yapabilirsiniz. Baltık ülkelerinden alınabilecek en güzel hediye şüphesiz amber yani kehribar taşından yapılan takılar ya da tespihler ancak fiyatlar hiç de uygun değil. En ucuz küpeler bile neredeyse 30-40 Euro. Eğer reçine içerisinde karınca, böcek, yaprak vs. kalmış olan taşlar ile yapılan takılardan almak isterseniz, en ucuzu için 400-500 Euro’yu gözden çıkaracaksınız. Alabileceğiniz bir diğer hediyelik ise ünlü Kalev çikolataları.

Tallinn Gezilecek Yerler;

   Tallinn’de sadece turistik noktaları gezecekseniz toplu taşıma kullanmanıza gerek yok zira şehir çok büyük değil ve neredeyse tüm noktalar Old Town’ın içerisinde kısaca tüm önemli noktalara birkaç sokak değiştirerek ulaşacaksınız. Tallinn’i gezmek için herhangi bir rota yapmanıza gerek yok zaten hepsi yan yana, navigasyonunuzdan ya da haritanızdan kolayca bulursunuz ayrıca dilerseniz benim vereceğim sırayı da takip edebilirsiniz. Toplu taşıma kullanmak isterseniz tek kullanımlık biletler 1.15 Euro ve sürücüden alırsanız 2 Euro.

   

Freedom Square: Ben hem konakladığım hostelin hemen karşısında bulunması hem de Toompea Tepesi’nin giriş noktası olması sebebiyle gezmeye Freedom Square yani Özgürlük Meydanı’ndan başladım, dilerseniz siz de buradan başlayabilirsiniz. Bu meydanda görecekleriniz; bağımsızlık mücadelesinde hayatını kaybeden Estonyalılara adanan ve 2009 yılında buraya dikilen 23.5 metre yüksekliğindeki War of Independence Victory Column yani Zafer Takı ve tam karşısında sarı renkte göreceğiniz, yapımına 1862 yılında başlanan ve mimar Christoph Ağustos Gabler tarafından Neo-Gotik tarzda inşa edilen, vitray pencerelerine hayran kalacağınız girişi ücretsiz St John’s Kilisesi.

Kiek in de Kök: Özgürlük Meydanı’nı ve kiliseyi gördükten sonra Zafer Takının hemen yanında bulunan merdivenlerden yukarı çıkın, yukarı çıktığınızda hemen sağınızda göreceğiniz kule Kiek in de Kök Kulesi. Bu kule; 1475 yılında hem gözetleme hem de topçu kulesi olarak 38 metre yüksekliğinde ve 4 metre duvar kalınlığında inşa edilen ayrıca inşa edildiği dönemde duvar açıklıklarına toplar yerleştirilen, 1760 yılından itibaren eskidiği için depo olarak kullanılmaya başlanan ve bazı katları komutanlar tarafından daireye dönüştürülen bir kule. 2010 yılından itibaren bodrum katında maketler ve geçici fotoğraf sergilenmeye başlanmış ayrıca üst katlarında atış simülatörü, silah koleksiyonları ve Estonya tarihinin anlatıldığı bir müze bulunuyor. Dilerseniz en üst katında bulunan kafe bölümünde bir şeyler içip manzara seyredebilirsiniz. Eğer bu kuleyi ve kuleye bağlı olan Burç Geçitlerini gezmek isterseniz bilet ücretleri; öğrenciler için 3 Euro ve yetişkinler için ise 5 Euro.

   

Alexander Nevsky Cathedral: Kuleyi gördükten sonra kulenin hemen yanında bulunan küçük merdivenden yukarı çıkın ve Toompea Tepesi’ne giriş yapın, merdivenden çıkar çıkmaz tam karşınızda tüm ihtişamı ile Alexander Nevsky Katedrali’ni göreceksiniz. Bu katedral; Estonya’nın Çarlık Rusya egemenliği altında bulunduğu döneme tekabül eden 1894-1900 yılları arasında, şehre iz bırakmak amacıyla Veliki Novgorod Prensi olan Rus savaş kahramanı St. Alexander Nevsky adına, mimar Mikhail Preobrazhensky’e inşa ettirilmiş. Tepesindeki kubbelerde Rusların Osmanlılara karşı kazandığı zaferi temsil eden, hilallerin üstüne oturtulan haçları görebilirsiniz. Sovyet zulmünü hatırlatması sebebiyle Estonyalılar tarafından uzun yıllar boyunca kabullenilememiş ancak 1991 yılında Estonya’nın Sovyetler Birliği karşısında bağımsızlığını kazanması ile restore edilmiş. Katedralin içerisinde, I. Vladimir ve St. Sergey Radonezhsky’e adanmış ilgi çekici sunaklar bulunuyor. Klasik bir Rus mimarisi olan bu yapıya giriş ücretsiz.

Parliament Building: Katedralin hemen karşısında göreceğiniz pembe renkli bina Estonya Parlamento Binası. Burası aslında duvarları ve kulesinden de anlaşılacağı üzere Toompea Kalesi ancak günümüzde Estonya Cumhurbaşkanı’nın çalışma ofisinin ve konutunun da bulunduğu büyük bir kompleks olarak hizmet veriyor. Renkli yapısı ve korumasız görüntüsü ile ilginizi çekecek. Bu kompleksin arka tarafında göreceğiniz kulenin adı Pikk Hermann ya da diğer adıyla Tall Hermann. Bu kule 1371 yılında 45.6 metre uzunluğunda inşa edilmiş, 215 basamaklı çok dar bir merdiven ile tepesine çıkılabiliyor ve en üst noktasında bir gözetleme platformu bulunuyor. Uç kısmında dalgalanan bir Estonya Bayrağı göreceksiniz. Yapıldığı dönemde savunma kulesi olma görevi üstlenmiş ancak günümüzde manzara izlemek isteyen turistlere hizmet veriyor. Kompleksin girişi ücretsiz.

   

Toomkirik (St. Mary’s Church): Katedral ve parlamento binasını gördükten sonra iki yapının arasındaki sokak olan Toom-Koli sokağından dümdüz devam edin, yaklaşık 200 metre yürüdükten sonra karşınıza çıkacak olan beyaz renkli yapı Toomkirik yani St. Mary’s Kilisesi. Bu kilise 1219 yılında şehri işgal edilen Danimarkalılar tarafından inşa edilen Dome isimli ahşap kilisenin yerine, 1240 yılında yapılmış. İçerisinde; 13. ve 18. Yy’dan kalma ünlü İsveçli askeri subay Pontus De la Gardie ve eşinin, İsveç Kralı III. Johann’ın kızı Sophia Gyllenhelm’in, Amiral Samuel Greigh ve Amiral Adam Johan von Krusenstern’un mezarları ile kitabeler bulunuyor. Kilisenin içini gezmek isterseniz biletler 1.5 Euro ancak kulesine çıkıp manzara seyretmek isterseniz; öğrenciler için 3 Euro ve yetişkinler için ise 5 Euro.

Kohtuotsa Vaateplats: St. Mary’s Kilisesi’ni gezdikten sonra hemen arkasında bulunan yeşil renkli binanın yanındaki Kohtu sokağına girin, bu sokağı dümdüz devam ettiğiniz zaman karşınıza muhteşem Old Town manzarası seyredebileceğiniz Kohtuotsa Vaateplats isimli bir seyir terası çıkacak. Köşe başlarında bulunan tabelaları takip ederek ya da insan kalabalığını izleyerek de kolayca bulabilirsiniz. Bu terastan şehir manzarasını seyredebilir ve fotoğraflayabilirsiniz. Bir diğer güzel manzara sunan seyir terası da yine Toompea Tepesi’nde, Kohtu sokağının paralel sokağı olan Rahukohtu sokağının sonunda bulunan Rahukohtu Vaateplats, burası Kohtu terasının hemen sol tarafında.

Raokeja Plats (Town Hall Square): Seyir terası ve Toompea Tepesi’nde yeterince vakit geçirdiyseniz tekrar Alexander Nevsky Katedrali’ne geri dönün ve katedralin hemen bitişiğindeki sokak olan Lossi Plats sokağına girin. Bu sokağın devamı olan ünlü Pikk Jalge yani Uzun Bacak isimli Arnavut kaldırımlı sokaktan, tarihi duvarlar arasında yolunuza devam edin. Bu sokağın devamında bir kapıdan geçeceksiniz ve artık Toompea Tepesi’nden Old Town’a geçiş yapmış olacaksınız. Kapıdan geçtikten sonra aşağı doğru indiğinizde, hemen sağınızda eski şehrin kalbi olan Raokeja Plats diğer adıyla Town Hall Square yani Belediye Meydanı’nı göreceksiniz. Bu meydan, 1997 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Old Town’un merkezini oluşturuyor. Meydanın tam ortasında belediye binası ve etrafında ise birçok kafe, restoran ve mağaza bulunuyor. Burada kurulan tezgâhlardan alışveriş yapabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında festivaller, konserler ve kutlamalar yapılıyor ayrıca Noel zamanı Christmas Market kuruluyor yani yaz-kış güzel vakit geçirebileceğiniz bir meydan. Meydanda bulunan Tallinna Raekoda diğer adıyla Town Hall yani Belediye Binası ise; yapımı 1404 yılında tamamlanan, içerisinde konser salonu ve müze bulunan ayrıca geçici sergiler düzenlenen bir yapı. Binaya ait 64 metrelik kulenin tepesinde Old Thomas isimli, şehri koruduğuna inanılan bir rüzgâr gülü bulunuyor ve sarmal yapıdaki merdivenleri kullanarak kulenin tepesine çıkıp manzara izleyebiliyorsunuz. Giriş katında ise III. Draakon isimli tarihi bir Ortaçağ restoranı yer alıyor ve bu belediye 77 metre ile dünyanın en yüksek tavanlı tuvaletine sahip. Belediye sarayını gezmenin ve kuleden manzara izlemenin bedeli ise 5 Euro.

Raeapteek (Town Hall Pharmacy): Eski şehir meydanında görmeniz gereken önemli tarihi noktalardan bir diğeri ise Town Hall Pharmacy diğer adıyla Raeapteek. Bu eczanenin 1420 yılına ait kayıtları bulunuyor ve halen Avrupa’da hizmet veren en eski eczane olma ünvanına sahip. Hemen yanında, 13. Yy’dan bu yana ilaç sektörünün gelişimini yakından görebileceğiniz bir de müze bulunuyor. Müzenin girişi ücretsiz.

St. Nicholas Church: Meydanı ve eczaneyi gördükten sonra belediye binasının hemen arkasındaki sokak olan Kullassepa sokağına girin ve bina solunuzda kalacak şekilde devam edin, yaklaşık 100 metre yürüdükten sonra hemen sağınızda kalacak olan kilise St. Nicholas Kilisesi. Bu kilise; 343 yılında Antalya Myra’da ölen balıkçılar ve denizciler hamisi Aziz Nicholas’ın anısına, 1230-1275 yılları arasında inşa edilmiş ancak bombardımanda büyük hasar aldığı için 1981 yılında restore etmek zorunda kalmışlar. İçerisinde yer alan Niguliste Müzesi’nde, Bernt Notke’in dünyaca ünlü Dance of Death isimli 30 metrelik tablosu başta olmak üzere birçok önemli sanatçıya ait eserler bulunuyor. Aynı zamanda konser salonu olarak da kullanılan ve adeta bir sanat merkezi diyebileceğim önemli bir Ortaçağ Ortodoks Kilisesi. Giriş ücreti ise 5 Euro.

Holy Spirit Church: St. Nicholas Kilisesi’ni gördükten sonra tekrar Belediye Meydanı’na dönün, Raeapteek’in hemen arkasına geçtiğinizde göreceğiniz beyaz renkli kilise Holy Spirit Church yani Kutsal Ruh Kilisesi. Bu kilise 1319 yılında inşa edilmiş, ilk zamanlarda hasta ve yaşlılara hizmet veren bir imarethane olarak kullanılmış ayrıca Estonyaca’nın hayata geçirildiği ilk dönemde Estonya Dili’nde vaaz verilen ilk kilise olma ünvanına sahip. Şehrin her yerinde adını göreceğiniz ünlü Livonian tarihçi Balthasar Russow’un da 16. Yy. sonlarında öğretmen olarak görev yaptığı bir yer. İçerisinde; Alman ressam ve heykeltıraş Bernt Notke’un 1483 yılında yaptığı eserlerinden oluşan süslü duvarlar ve dış yüzeyinde ise Estonyalı heykeltıraş Christian Ackermann’ın yaptığı 17. Yy’dan bu yana çalışan bir saat bulunuyor. Giriş ücreti ise 1 Euro.

Katariina Kaik: Holy Spirit’ten sonra tekrar Raeapteek’e gelip hemen önündeki Apteegi isimli sokaktan aşağıya doğru inerseniz ulaşacağınız bir diğer tarihi alan Katariina Kaik yani Katerina Geçidi. Bu geçit; Katarina Kilise’nin kalıntılarını ve mezarları görebileceğiniz ayrıca üzerinde birçok kafe, restoran, dokuma atölyesi, cam üfleme atölyesi, tahta işleme atölyesi, moda stüdyosu, hediyelik eşya mağazası ve seyyar satıcılar bulunan bir yapı. Yaz-kış yürümesi ya da vakit geçirmesi keyifli olan ve Ortaçağ havasını soluma imkânı sunan bir açık hava pasajı.

Oleviste Kirik (St. Olaf’s Church): Katerina Geçidi’nin sonuna kadar gidin ve geri dönün, geçidin başlangıç noktası olan Vene sokağından geçit sağınızda kalacak şekilde devam ederseniz; 100 metre ileride karşınıza gelecek olan kilise, şehrin simgelerinden birisi olan Oleviste Kirik ya da diğer adıyla St. Olaf’s Church. Bu kilise ilk olarak Danimarka egemenliği altında 12. Yy’da Norveç Kralı Aziz Olaf’a ithafen inşa edilmiş ancak gördüğü deformasyondan dolayı 14. Yy’da tekrar yapılmış. Yapıldığı dönemde gemicilere yol göstermiş ve 159 metre ile Avrupa’nın en yüksek kuleye sahip kilisesi olma ünvanı taşıyor ancak düşen yıldırımlardan dolayı kule uzunluğu 124 metreye inmiş. Bu 258 basamaklı kuleye tırmanarak muhteşem bir panaromik şehir manzarası izleyebilirsiniz. Kuleye çıkmak isterseniz ücretler; yetişkinler için 2 Euro ve öğrenciler için ise 1 Euro.

Fat Margaret Tower: St. Olaf’s Kilisesi’nin hemen yanında, sokak üzerinde göreceğiniz bir diğer tarihi yapı ise yuvarlak mimarisi ile dikkatinizi çekecek olan Fat Margaret Kulesi. Bu kule 1511-1530 yılları arasında, şehri deniz tarafından gelecek olan düşman tehditlerine karşı koymak amacıyla inşa edilmiş ayrıca devam eden yıllarda hapishane olarak kullanılmış. Yuvarlak yapısından ve Doğu Avrupa Ülkeleri’nin yapılara insan ismi verme alışkanlığından dolayı Fat Margaret deniliyor ancak bir rivayete göre adını, burada aşçı olarak çalışan ve şişman bir kadın olan Margaret’tan almış. Günümüzde Denizcilik Müzesi olarak kullanılıyor. Giriş ücretleri; yetişkinler için 5 Euro ve öğrenciler için ise 3 Euro.

Viru Gate: Fat Margaret’tan sonra aşağıya doğru yolunuza devam edin, biraz yürüdükten sonra Old Town’un giriş kapısı olan Viru Gate’e geleceksiniz. Bu kapı; 14. Yy’da inşa edilen şehir duvarlarının üzerinde bulunan 8 adet giriş kapısından en önemlisi, sağlı sollu 2 adet gözetleme kulesine sahip ve yüzyıllar boyunca şehir savunma mekanizmasının baş kahramanlarından birisi olmuş.  

KGB Museum: Old Town’u arkanıza alıp kapıdan devam ederseniz karşınıza büyük caddelerin bağlandığı bir göbek gelecek, bu göbeğin hemen karşısında ve Viru Väljak 4 numarada Viru Hotel’i göreceksiniz. Bu hotelin en üst katında, Baltık ülkelerinin hepsinde görebileceğiniz KGB Müzesi bulunuyor. Bu müze, Doğu Avrupa Ülkeleri’nde Sovyet egemenliği hakim olduğu dönemde Sovyet Ordusu tarafından teknik üs olarak kullanılan bir merkez. Yıllar boyunca dinlemeler, sorgular ve işkenceler yapılmış. Bağımsızlık kazanıldıktan sonra ise Estonyalılar tarafından utanç abidesi olarak nitelendirdikleri bir müzeye dönüştürülmüş. İçerisinde; teknik ekipmanlar, üniformalar, silahlar ve stratejik dökümanlar sergileniyor. Girişler otel müşterilerine 8 Euro ve dışarıdan gelenlere ise 10 Euro.

Radisson Blu Sky Hotel - SkyBar: Tallinn’de uğramadan dönmemeniz gereken en önemli noktalardan birisi de Hotel Viru’nun hemen arkasındaki ana cadde olan A. Laikmaa caddesinden devam ederek ulaşabileceğiniz Radisson Blu Sky Hotel’in seyir terası. Hotele giriyorsunuz, giriş kapısının tam karşısında bulunan asansöre biniyorsunuz, üzerinde SkyBar yazan düğmeye basıyorsunuz, 28. katta iniyorsunuz, bara giriyorsunuz ve doğruca terasa çıkıp hiçbir ücret ödemeden panaromik şehir manzarasını fotoğraflıyorsunuz.

Kadriorg Park - Kadriorg Palace: Eğer Old Town’da yorulduysanız ve soluklanabileceğiniz yeşil bir alan arıyorsanız gitmeniz gereken yer, Old Town’a yaklaşık 5-10 dakika yürüme mesafesinde bulunan Kadriorg Park. Bu park içerisinde yemyeşil ağaçlar, masmavi göletler ve göletlerde yüzen kuğular göreceksiniz. Ayrıca ağaçların altında tertemiz havayı solurken kahvenizi yudumlayabileceğiniz kafeler ve yine soluklanabileceğiniz banklar yer alıyor. Kadriorg Parkı Sanat Müzesi, Deli Petro’nun Kır Evi, sanat koleksiyonlarının bulunduğu Kumu Müzesi, bahçe uzmanı Aiakujundaja Masao Sone tarafından 2010 yılında oluşturulan Japon Bahçesi ve 1893 yılında 11 subay ile 166 denizcinin hayatını kaybettiği deniz kazasına ithafen yapılan, 1902 yılında yerleştirilen ve iki eli ile haç tutan Russalka isimli melek heykeli de bu park içerisinde yer alıyor. Kadriorg Park’ta ziyaret etmeniz gereken en önemli nokta şüphesiz tüm ihtişamı ve güzelliği ilginizi çekecek olan Kadriorg Sarayı. Bu saray; 1718 yılında St. Petersburg’un kurucusu olan Rus Çarı I. Petro ya da nam-ı diğer Deli Petro tarafından, karısı Ekaterina Aleksiyevna ile birlikte uzun yıllar yaşamak için İtalyan mimar Nicollo Michetti’ye yaptırılmış. 1917 yılına kadar Valilik Sarayı olarak kullanılmış ve günümüzde ise muhteşem bahçelere sahip Estonya Sanat Müzesi olarak hizmet veriyor. Estonya Başkanı’nın çalışma ofisi ve ikamet ettiği konut da burada bulunuyor. Avrupa’nın en güzel Barok mimari saraylarından birisi olan Kadriorg Sarayı’nı gezmek isterseniz ücretler; yetişkinler için 5.5 Euro ve öğrenciler için ise 3.5 Euro. Kadriorg Park’a yürüyerek gitmek istemezseniz, 1.60 Euro’ya bilet alıp 1 numaralı tramvaya binerek kolayca ulaşabilirsiniz. Parkın içerisinde isterseniz yürüyerek isterseniz de bisiklet kiralayarak gezebilirsiniz. Tek kişilik bisikletlerin kiralama ücreti 4 Euro ve Tandem isimli çift kişilik bisikletlerin kiralama ücreti ise 7 Euro.

Eesti Ajaloomuuseumi Maarjamäe Tallihoone: Eğer Estonya tarihini derinden öğrenmek istiyorsanız uğramanız gereken adres Eesti Ajaloomuuseumi Maarjamäe Tallihoone yani Estonya Tarih Müzesi olmalıdır. Bu müzenin giriş katında bulunan interaktif panolardan, Estonya’nın 11bin yıl öncesine dayanan tarihini öğrenebilir ve dokunmatik ekranlarda ise savaşlarda kullanılan silahları inceleyebilirsiniz. Müze içerisinde; Estonya insanlarının geçmişten bugüne kadarki süreçte giydikleri kıyafetlerin, ayakkabıların ve takıların kronolojik olarak sıralandığı vitrinler, tarihi dökümanların ve belgelerin olduğu vitrinler, alt katında ise savaşta kullanılan silahlar, toplar, bombalar vs. bulunuyor. Estonya 8. Yy’dan 11. Yy’a kadar Vikingler tarafından yerleşim alanı olarak kullanılmış bir ülke, ilk kez 700 yıl önce Arap kartograf tarafından hazırlanan haritada ‘Astlanda’ olarak geçiyor ve 14. Yy’dan itibaren de deniz ticaretinde önem kazanmasından dolayı, hazırlanan tüm haritalarda net olarak görülebiliyor. Bunları daha detaylı öğrenebileceğiniz Estonya Tarih Müzesi’nin giriş ücreti 5 Euro. Tarih Müzesi Old Town’un içerisinde St. Olaf’s Kilisesinin hemen alt tarafında Piik 17 numarada yer alıyor.

Rocca Al Mare: Old Town’un her yerini gezdiyseniz ve halen fazladan 1 gününüz varsa, bu gününüzü mutlaka Al Mare Rocco yani Estonya Köy Müzesi’nde değerlendirin. Bu müze, şehir merkezinin yaklaşık 15 km uzağında ve 80 hektarlık bir alan üzerine kurulmuş. İçerisinde Estonya kültürüne ait orijinal köy evleri bulunuyor ve evlerin içerisinde de bal mumu heykeller ile köy yaşamı canlandırılmış. Evlerin içinde orijinal objeleri görebilir, çiftlikleri gezip canlı hayvanları yakından fotoğraflayabilir, dilerseniz de atların çektiği tarihi faytonlar ile gezinti yapabilirsiniz. Ayrıca satış yapılan bazı evlerden organik meyveler alabilir ya da hediyelik eşya dükkânlarından alışveriş de yapabilirsiniz. Bu açık hava müzesine şehir merkezinden 21 ya da 21b numaralı otobüslere binerek 20 dakikada ulaşabilirsiniz, otobüs bileti 1.80 Euro. Müzenin giriş ücretleri ise; yaz aylarında 8 Euro, kış aylarında 6 Euro ve öğrenciler için 3.5 Euro.

Ulemiste Lake: Tallinn’de eğer göl kenarında vakit geçirmek istiyorsanız, tüm beklentilerinizi karşılayacak adres; şehir merkezine 10-15 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan 10 hektarlık Ulemiste Gölü. Bu göl; şehrin içme suyunun %90 oranında karşılandığı kaynak olması açısından büyük önem arz ediyor, çevresinde birçok ev bulunuyor, yemyeşil bir alanın ortasında yer alıyor ve keyifli bir yürüyüş yapma imkânı sunuyor. Havaalanına çok yakın bir konumda olması sebebiyle, herhangi bir olağandışı acil iniş durumuna karşı gerekli olan tüm teknik imkânlara sahip. 2010 yılının 18 Mart’ında DHL Antonov An-26 tipi kargo uçağı, buz tutan Ülemiste Gölü’ne acil iniş yapmış ve 1.5 ton yakıt göle karışmış ancak teknik imkânlar ile 6 mürettebat yara almadan kurtarılmış ve göl çok kısa sürede bu yakıttan arındırılmış. Baltık ülkelerinde çokça duyacağınız şehir efsanelerinden birisi de bu göle ait. Estonyalı yazar Kreutzwald’un yazdığı Estonyalıların ulusal destanı olan Kalevipoeg adlı kitapta geçen efsaneye göre; düşmanların üzerine fırlatmak için büyük kayaları taşıyan kahraman dev Kalevipoeg, hayatını kaybeden eşinin mezarını yapmak için Tallinn’de bulunan Toompea şehrine yeterli miktarda kaya taşıyamadığı için gölün olduğu bölgeye uzanmış ve uzun süre ağlamış, bunun sonucunda ise şuan Tallinn’in su ihtiyacını karşılayan Ülemiste Gölü oluşmuş. Buraya isterseniz havaalanı otobüsü olan 2 numaralı otobüs ile, isterseniz ELR3 ya da ELR26 numaralı otobüsler ile, isterseniz de Old Town’dan yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz.

Tv Tower: Kiliselerin kuleleri ve Toompea Tepesi manzara açısından sizi kesmediyse, gitmeniz gereken yer şehir merkezine 10 km uzaklıkta bulunan Tv Tower ya da Televizyon Kulesi. Bu kulenin yapımı 1980 yılında tamamlanmış ve 314 metre yüksekliği ile Estonya’nın en uzun yapısı olma ünvanına sahip. Asansörün 50 saniyede çıktığı 21. katında bulunan 175 metrelik gözlem platformunda, muhteşem Tallinn manzarasını 360 derece izleme imkânı sunuyor. Gözlem platformunun zeminlerinde bulunan açılır-kapanır şeffaf paneller ile adeta havada durma hissini ve heyecanını yaşayabilirsiniz. Gözlem platformunun üst katında bulunan restoranda, yaz aylarında camların kaldırılması ile berrak şehir manzarasına karşı güzel yemekler yiyebilir ve platformun dışarıda bulunan kenarlarında ise özel emniyet kemerlerini takarak gezebilirsiniz. Bir rivayete göre açık havalarda 75 km uzaklıkta bulunan Helsinki bile görülebiliyormuş. Bu kule aynı zamanda Kuzey Avrupa’nın en yüksek kulesi. Buraya Viru Keskus otobüs durağından 34A ve 38 numaralı otobüsler ile 15 dakikada ulaşabilirsiniz. Bilet ücretleri; yetişkinler için 10 Euro ve öğrenciler için ise 5 Euro.

Seaplane Harbour Museum: Şehirde farklı bir müze arıyorsanız sizlere önerim; liman bölgesinde, Vesilennuki sokağı 6 numarada yer alan Seaplane Harbour Museum olacaktır. Burası, Sovyet Döneminden kalan gemilerin ve 1937 yapımı Lembit isimli denizaltının sergilendiği büyük bir hangar yani bir nevi denizcilik müzesi. Hangarın içerisinde bulunan denizaltının içine girip gezebiliyor ve denizci yemeği yiyebiliyorsunuz. Hangarın etrafında demirlenmiş olan savaş gemilerini gezebiliyor ve Sovyetlere ait Suur Tool buzkıran gemiyi de ziyaret edebiliyorsunuz. Müze bölgesinde bulunan Maru isimli merkezde yemek yiyebilir, sinemaya gidebilir ya da simülatöre binmek gibi etkinliklere katılabilirsiniz. Eğer gerçek bir denizaltı ve buzkıran gemi görmek istiyorsanız bu denizcilik müzesinin giriş ücreti 14 Euro. Seaplane Harbour’un hemen yanında Patarei Sea Fortress bulunuyor. Burası, ilk olarak 1840 yılında I. Nicholas’ın emri ile deniz kalesi olarak inşa edilen ancak 1919 yalında hapishaneye dönüştürülen ve 2004 yılından bu yana ise müze olarak hizmet vermeye devam eden bir nokta. İçerisinde; hücreleri, koğuşları, spor alanlarını, bahçeyi, gözetleme kulelerini, deney odalarını ve revir odasını gezebilirsiniz. Giriş ücretleri; yetişkinler için 8 Euro, öğrenciler için 7 Euro, audio guide 2 Euro ve 2 saatlik rehberli İngilizce turlar ise 18 Euro.

Tallinn Hakkında Faydalı Bilgiler;

Tallinn Card: Tallinn’de toplu taşıma kullanmanıza gerek yok çünkü gezilecek noktaların tamamı birbirine yürüme mesafesinde ama illa kullanmak isterseniz tek kullanımlık biletler 1.80 Euro. Eğer tüm müzeleri gezecekseniz ve toplu taşıma kullanacaksanız mutlaka Tallinn Card alın; 24 saat geçerli kartlar 32 Euro, 48 saat geçerli kartlar 42 Euro ve 72 saat geçerli kartlar ise 52 Euro. Bu kart ile müzelere ücretsiz girebilir, tüm toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanabilir ve anlaşmalı restoranlarda indirim alabilirsiniz.

1- Estonya’nın para birimi Kron ancak Euro Zone’a girdiği için her yerde Euro kullanılıyor. 

2- Eğer Tallinn’e kış aylarında gidecekseniz çok soğuk olduğunu bilin ve ona göre hazırlıklı gidin. Aralık-Ocak aylarında hava sıcaklığı gündüz ortalama -18, gece ise -22 derece oluyor. Cep telefonları ve dijital fotoğraf makineleri bu kadar soğuk havalarda çalışma ısısını kaybettiği için kesinlikle çalışmaz, batarya boş der ve kapanır, tekrar açmak için sıcak bir yere girip telefonu ve fotoğraf makinesini ısıtmanız gerekir. Özelikle Iphone kullanıyorsanız bu başınıza daha çok gelir, telefon sürekli donar ve kapanır. Ben Iphone ve Gopro kullanıyorum, ikisi de dışarıdayken en fazla 10 dakika açık kalabildi ve sürekli sıcak bir yere girip ısıtmak zorunda kaldım.   

   

3- Tallinn genel anlamda ucuz bir şehir, gözünüz korkmasın ama hesabınızı da iyi yapın. 

4- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun ayrıca hangi ülke vatandaşısınız diye sorarsanız herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülkelerin öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.

5- Su satın almanıza gerek yok çünkü şehrin şebeke suyu gayet içilebilir durumda.

6- Tallinn’de Güllüoğlu Baklava’yı boşuna aramayın çünkü kapatılmış.

7- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garının zemin katında locker bulunuyor; orta boy dolaplar günlük 2 Euro, büyük boy dolaplar ise günlük 3 Euro. Otobüs terminalinde bulunan locker’ı kullanmak isterseniz; küçük boy dolap günlük 1 Euro, orta boy dolap günlük 2 Euro, büyük boy dolap ise günlük 3 Euro. Feribot limanında bulunan locker ise günlük 2 Euro. Kilitli dolapların anahtarını kaybetmenin cezası 50 Euro, aklınızda bulunsun.

8- Tüm müzelerde, restoranlarda ve Belediye Meydanı’nda ücretsiz wi-fi var değerlendirin.

9- 1950 yılında Tallinn Sibernetik Enstitüsü’nün kurulması ile Baltıkların Silikon Vadisi ünvanını alan bu şehir aynı zamanda Skype’ın da anavatanı.

*Kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız; en az 2 tam gün kalmalısınız, bu sürede rahatça her yerini gezebilirsiniz. Tallinn’e kadar gitmişseniz ve fazladan zamanınız varsa; 185 km uzaklıkta bulunan Estonya’nın 2. büyük şehri Tartu’ya da gidebilir ve günübirlik gezebilirsiniz.

Yorumlar