Prag
‘Varış noktası bir yer değildir aksine bir şeyler görmek için yeni bir yoldur’ Henry Miller
PRAG GEZİ REHBERİ;
Ulaşım: Türkiye’den Prag’a havayolu ile ulaşım için seçenekleriniz Pegasus Airlines ve Türk Hava Yolları tabi ama THY pahalı olacağı için ilk seçenek elbette ki Pegasus, daha sonra THY. Avrupa’nın diğer şehirlerinden de birçok ucuz firma ile uygun fiyatlara havayolu ulaşımı sağlayabilirsiniz bunun için arama motorlarından uçak biletlerini sorgulatmanız yeterli. Örneğin Ryanair ve Easyjet firmaları yılın her döneminde ucuz uçuşlar yapıyor. Tüm Avrupa şehirlerinden tren ile ulaşım sağlayabileceğinizi biliyorsunuzdur ama benim her zamanki gibi öncelikli tavsiyem otobüs kullanmanız çünkü hem daha hızlı hem de daha ucuza seyahat edersiniz. Prag’a; Student Agency, Orange Ways, Eurolines, Meinfernbus, Sinbad ve Polskibus firmalarının Avrupa şehirlerinden seferleri var, dilerseniz firmaların kendi sitelerinden dilerseniz de Goeuro ve Rome2rio adreslerinden bilet fiyatlarını kontrol edebilirsiniz. Bunların dışında Blablacar tercih edebilirsiniz, nerdeyse her gün yakın ülkelerden Prag’a özel aracı ile giden birilerini bulabilirsiniz. Prag’a havayolu ile gelmişseniz, havaalanından şehir merkezine ulaşım için 3 seçeneğiniz var. Birincisi; Cedaz denilen shuttle minibüsler, havaalanının hemen çıkışından binebilir ve direkt olarak şehir merkezinde inebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 20-30 dakika sürüyor ve fiyatı ortalama 4 Euro. Diğer seçenek ise yine havaalanının çıkış kapısında durağı olan 119 ve 100 numaralı şehir içi otobüsler, bu otobüsler ile hem metroya bineceğiniz Dejvicka durağına hem de şehir merkezine gidebilirsiniz, bilet ücreti yaklaşık 1 Euro. Eğer Prag’a gece geldiyseniz aynı duraktan 510 numaralı otobüse binebilirsiniz. Biletinizi otobüs durağında bulunan makineden alabilirsiniz ancak uçaktan indiğiniz zaman küçük bir miktar Çek Korunası çevirin çünkü makineler ve şoförler sadece Koruna kabul ediyor. Şehir merkezinde ineceğiniz yeri bilmiyorsanız son durak olan ana tren garı Hlavzi Nadrazi’de inin, oradan istediğiniz her yere yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Eğer otobüs ile gelmişseniz ineceğiniz durak Florenc otobüs terminali. Bu terminal şehir merkezine çok yakın bir konumda o yüzden herhangi bir toplu taşıma kullanmadan hostelinize yürüyerek gidebilirsiniz.
Konaklama: Prag’da konaklama için onlarca ucuz ve güzel hostel seçeneği var. Benim tavsiyem kendi konakladığım hostel olan Miss Sophies. Bu hostel şehir merkezine, tren garına ve otobüs terminaline çok yakın ve birçok turistik noktaya da 10-15 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor. Odaları, mutfağı ve banyosu tertemiz, lockerları odanın içinde, wi-fi sorunu yok ve lobisinde eğlenceli zaman geçirebilirsiniz. Gecelik ücreti ortalama 7 Euro. Prag’da bulunan hostellerin çoğu iyidir o yüzden hepsinin tek tek özelliklerini yazmama gerek yok, ben buraya gezginlerce tercih edilme sırasına göre yazayım siz internetten bakın kafanıza yatan hangisi ise onda konaklayın. Şehrin göbeğinde yer alan ve 3 yıldızlı otelden farkı olmayan Ananas Hostel, gecelik ortalama 6-7 Euro. Şehir merkezinde yer alan, odaları otantik havada olan ve kendinizi mağarada konaklıyor gibi hissedeceğiniz Czech Inn Hostel, gecelik ortalama 6-7 Euro. Arayacağınız her türlü imkânı bulabileceğiniz, mutfağında ücretsiz kahvaltı hizmeti sunulan, odalarında locker bulunan ve canlı bir ortak alana sahip olan Chili Hostel, gecelik ortalama 7-8 Euro. Son olarak eğer uzak demezseniz mutlaka ama mutlaka burada konaklayın diyeceğim Plus Prag Hostel. Bu hostel şehir merkezine yarım saat yürüme mesafesinde yer alıyor, içerisinde; yüzme havuzu, fitness salonu, mutfak, ortak alanında bilardo ve langırt, bahçesinde ise plaj voleybolu, masa tenisi ve oturma alanları buluyor. Dilerseniz bisiklet kiralayabilir ve kadın müşterilere hediye edilen kozmetik çantalarından birini kapabilirsiniz. Devasa büyüklüğe sahip ve yıldızlı otel kıvamında olan bu hostelin gecelik ücreti ortalama 6-7 Euro.
Yeme-İçme: Yemek olayını şehir ucuz olduğu için istediğiniz her yerden halledebilirsiniz. Burger King-KFC-Mc Donald’s ya da dönerciler ve pizzacılar, ne ararsanız var ve hepsi de ucuz. Çeklerin yöresel yemeklerinin neredeyse tamamı hamurla ve krema sosuyla servis edilen etli yemekler. Yemekler genelde domuz eti ile yapılıyor ama sorarsanız sığır eti seçeneklerini de söylerler. Gulaş her Doğu ve Orta Avrupa ülkesinde olduğu gibi burada da çok meşhur ve fazlaca tercih edilen bir ana yemek. Gulaşın hem çorba olanı hem de kavurma gibi yapılan ve yanında haşlanmış hamur ile servis edileni var. Fiyatı 5-10 Euro arasında değişiyor. Gulaşın dışında ise tavşan, geyik ve ördek gibi av hayvanlarının etiyle yapılan yemekleri de çok lezzetli ve çok meşhur. Çorba içecekseniz süt, patates, yumurta ve dil etiyle yapılan Kaprova Plovka, gulaş yiyecekseniz Hovezi Gulas Knedlikem, ördek eti yiyecekseniz Pecena Kachna, tavuk yiyecekseniz Kure Pecene s Brambory, tatlı yiyecekseniz Medovnik. Prag’da bol bol bira için. Vişneli, çilekli, karamelli ve daha aklınıza gelmeyecek bin bir çeşit bira içebilirsiniz hem de sudan ucuz fiyata, biralar ortalama 1 Euro. Budweiser, Pilsner Urquell, Staropramen, Krušovice, Braník, Budvar, Gambrinus, Kozel, Herold biralarının hepsini deneyin derim. Çeklerin milli içkisi olan Becherovka isimli likörden mutlaka için. Efes Dark’a benzeyen ama kola gibi olan ve birayla alakası olmayan bir çeşit siyah biraları var, deneyin derim. Bunların haricinde mutlaka en az 1 kez Absinthe için ama alkol değerine iyi bakın ayrıca usulüne göre için ve bilmiyorsanız internetten öğrenin. Prag’la ilgili başlıca tavsiyelerden birisi de 500 yıldır kendi birasını üreten U Fleku isimli mekânda bira içmenizdir. Budapeşte’de yemediyseniz bizim ülkemizde makara olarak bilinen tatlıyı burada deneyin derim. Buradaki adı Trdelnik. Hem tatlısı var hem de tuzlusu ama bana göre tuzlusu daha iyi çünkü tatlısı çok ağır oluyor. Old Town meydanında her dönem yapan birileri oluyor, fiyatı ise ortalama 3 Euro. Prag’da kahve içmek için en ideal yerler nehir kıyılarıdır bunu söylememe gerek yok ama bira içmek için erkek okuyuculara tavsiye edeceğim yer Hoteers. Wenceslas Meydanı ve Karl Meydanı’nın arasında kalan Karlovo Nam caddesinde bir şubesi bulunuyor, internetten araştırma yaparsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Gece Hayatı: Gelelim Prag’ın en önemli olayı olan gece hayatına. Prag’da gece hayatı için onlarca farklı seçenek var. Eğer sıradan bir eğlence arıyorsanız Prag’ın en popüler mekânı, Charles Köprüsü’nün hemen yanında yer alan ve 5 katlı binasının her katında farklı tarzda müzik çalan ancak saat 22.00’den sonra dolmaya başlayan Karlovy Lazne. İkincisi Old Town’ın ara sokaklarından birisi olan Dlouna sokağında yer alan, gayet popüler ve yine geç saatlerde dolmaya başlayan ancak dolunca da içeride adım atamayacağınız James Dean. Üçüncüsü Wenceslas Meydanı 21 numarada yer alan, 6 katlı binasının üst katında kule dansı seyredebileceğiniz, her katında dans pisti bulunan ancak giriş ücreti 3-4 Euro civarı olan Duplex. Dördüncüsü yine popüler bir diskotek olan ve Avrupa’nın her şehrinde şubesini bulabileceğiniz La Fabrique. Beşincisi ise girmeden kesinlikle dönmeyin diyeceğim, görebileceğiniz en iyi kulüplerden birisi olan, Old Town’un ara sokaklarından Melantrichova sokağında yer alan ve giriş ücreti 5-6 Euro arası olan Maxim Bar. Prag’ın en aykırı underground mekânı Cross Club. Burası aslında bir kompleks yani akşam üzeri yemeğini yiyip bahçesinde kahvenizi içebilir, gece ise çılgınlar gibi eğlenebilirsiniz. Aykırı diyorum çünkü içeride ulu orta keyif verici madde kullanan insanları veya 'aşırı samimi' olan çiftleri görme olasılığınız çok yüksek. Tüm bunlara rağmen güvenlidir, asla kimse kimseye bulaşmaz ve herkesin tek amacı vardır o da eğlenmek. Prag gece hayatı denilince aklınıza ilk olarak striptiz kulüpleri geliyordur ki zaten gelmese de hava kararınca Wenceslas Meydanı’nda kırmızı takım elbiseli siyahi arkadaşları gördüğünüz zaman ne kadar popüler bir eğlence anlayışı olduğunu bizzat gözlemleyecekseniz. Bu kırmızı takım elbiseli arkadaşlar Prag’ın en ünlü striptiz kulübü olan Darling Cabaret’e müşteri topluyorlar. Darling Cabaret Prag’ın en büyük ve en fazla dansçıya sahip olan striptiz kulübü. Toplamda 200 kadar dansçı var ancak hem giriş ücreti hem içki ücretleri hem de özel dans ücretleri pahalı. Onun yerine benim tavsiyem Wenceslas 19 numarada, Duplex’in hemen yanında olan Hot Peppers. Bu striptiz kulübüne giriş ücretsiz. Kapıdan giriyorsunuz, alt kata iniyorsunuz ve içeride kendinize oturacak bir yer beğeniyorsunuz. Ardından yaklaşık 3 Euro’ya bir bira söylüyorsunuz ve eşiyle, dostuyla ya da akrabasıyla yani kısaca kadın-erkek karışık gelen diğer insanlarla beraber oturup striptiz şov izliyorsunuz. Servis mecburi abi diye gelen bir garson yok, hadi iç artık şu biranı yenisini vereceğim diyen bir garson da yok yani isterseniz bir birayı 2 saatte için. Lap dance 1000 Koruna yani ortalama 30 Euro. Bilmeniz gereken en önemli şey çift saatlerde Double Time uygulamasının olması yani normalde 6 dakika süren özel danslar, saat 22.00-00.00-02.00-04.00-06.00’da 12 dakika sürüyor. Detayları bizzat tecrübe ederek ya da tecrübe etmeden önce yanınıza gelen dansçılara sorarak öğrenebilirsiniz. Prag’da gece hayatı için Sauna Club tercih etmek isterseniz, gitmeniz gereken yer birçok Avrupa şehrinde şubesini görebileceğiniz FKK Club. Wenceslas Meydanı’ndan Darling Cabaret’in olduğu sokağa giriyorsunuz, yukarı doğru çıkıyorsunuz, Darling Cabaret’den 50 metre ileride aynı sokak içerisinde hemen sağınızda göreceksiniz. Havuz, açık büfe yeme-içme, özel danslar, özel film gösterimleri ve ‘her şey dahil’ olan sınırsız menüler akşam 20.00 ve sabah 05.00 arasını kapsıyor ayrıca fiyatı ise 130 Euro. Prag’da şiddetle tavsiye edeceğim diğer bir organizasyon Pub Crawl ancak kış aylarında gitmişseniz muhakkak hafta sonu yapmanız gerekiyor. Yaz aylarında ise Çarşamba-Cuma-Cumartesi günleri.
Alışveriş: Magnet alacaksanız eski şehrin ara sokaklarında onlarca hediyelik eşya dükkânı var, ortalama 2-3 Euro’ya çok güzel magnetler alabilirsiniz. Hediyelik ya da hatıra konusunda hiçbir sıkıntı çekmeyeceğinizi garanti edebilirim çünkü Prag hediyelik konusunda en geniş yelpazeye sahip şehirlerden birisi. Prag’a özgü bir şeyler almak istiyorsanız bunlardan ilki şüphesiz Çek kristalleri olmalıdır. Çek kristalleri 14. Yy’dan bu yana Bohemya kültürünün vazgeçilmezlerinden birisi. Bu kristaller birbirinden farklı onlarca eşyada kullanılıyor, en çok tercih edilenler ise kadehler ve biblolar. Kristal işlemeli kadehler turistler tarafından oldukça popüler ve fiyatları da pek uygun sayılmaz. Kadehi çanta içerisinde sağlam olarak ülkeye getirmekte hayli zor olacağından, bu hediyelik alternatifinden vazgeçebilirsiniz. Eğer yine de almak istiyorsanız kesinlikle Moser firmasına ait mağazalardan almalısınız çünkü Moser tüm dünya üzerinde bu işin en iyisi. Bir diğer yöresel seçeneğiniz ise kuklalar. Tüm hediyelik eşya dükkânlarında Prag’a özgü ahşap kukla bulabilirsiniz, fiyatları ortalama 15 Euro ile 2000 Euro arasında değişiyor. Eğer maddi durumunuz yerindeyse Çek Cumhuriyeti’nin milli taşı olan lal taşlarından ya da bu taş ile yapılan takılardan satın alabilirsiniz. Orijinal adı Czech Garnet olan lal taşlarının kırmızı, siyah, yeşil ve şeffaf olmak üzere 4 farklı çeşidi var. Eğer alışveriş merkezi arıyorsanız tam olarak şehir merkezinde yer alan Palladium tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Sokak pazarı arıyorsanız da Wenceslas Meydanı ve Old Town arasında kurulan Havelske pazarı hem yeme içme hem de hediyelik konusunda kurtarıcınız olabilir. Şehrin diğer pazarı ise Prazska pazarı. Pazartesi ve Cumartesi günleri kuruluyor ayrıca şehir merkezine uzak olduğu için 1, 3, 14, 25 numaralı tramvaylardan herhangi birisini kullanmanız gerekiyor. Mağaza alışverişi yapmak istiyorsanız adresiniz Parizska Caddesi ya da Na Prikope Caddesi olmalıdır. Bu caddelerde dünya markalarına ait mağazaların yanı sıra çok sayıda kafe ve restoran da bulabilirsiniz. Prag’dan alınabilecek en güzel hediyelerden birisi de şüphesiz Absinth, tabi çantanızda taşırken kırmayacağınızı düşünüyorsanız. Eski şehrin ara sokaklarında ve nehir kıyısında göreceğiniz tekel bayii benzeri dükkânlardan alabilirsiniz. Tyn Kilisesi’nin birkaç sokak arkasında, Kralodvorska caddesinde yer alan Baker Street Shop’a mutlaka uğrayın, bin bir çeşit Absinth bulabilirsiniz. Ben Charles Köprüsü’ne gelmeden, eski şehir tarafında hemen yol kenarında bulunan bir Absinth bayisinden aldım, fiyatlar diğer bayilere göre gayet uygun. Eğer alışverişlerinize tek seferde 2000 Koruna ya da daha fazla para harcayacaksanız mutlaka Tax Free formu doldurun ve vergi iadenizi alın.
Prag Gezilecek Yerler;
Prag, kesinlikle toplu taşımaya ihtiyaç duymayacağınız bir şehir. Gezilecek noktalar neredeyse tamamı birbirine çok kısa yürüme mesafesinde o yüzden ipe dizer gibi gezebilirsiniz.
Eğer benim konakladığım Miss Sophies Hostel’de konaklayacaksanız şöyle yapabilirsiniz;
Dancing Building: Hostelin yer aldığı cadde olan Jecna caddesinden aşağı yani Vltava Nehri’ne doğru dümdüz inerseniz, nehir kenarında ve hemen solunuzda Nationale Nederlanden isimli Hollandalı sigorta şirketinin inşa ettirdiği Dancing Building yani dans eden binayı göreceksiniz. Binalardan birisi kadını diğeri ise erkeği simgeliyor ve uzaktan bakarsanız bu iki binanın birbirine sarılmış bir çift görüntüsüne sahip olduğunu fark edebilirsiniz. Burası ofis olarak kullanılıyor yani içi gezilecek bir yer değil ama eminim ki siz de her turist gibi aklınızdaki perspektifi yakalayabilmek için birçok kez fotoğraf denemesi yapacaksınız.
Stitkovska Vodarna: Dans eden binadan sağa döneceksiniz ve Masaykovo caddesinden nehir solunuzda kalacak şekilde, nehrin kıyısından kıyısından fotoğraf çeke çeke devam edeceksiniz. Nehir kıyısında demirlemiş tur teknelerini ve restoran olarak kullanılan tekneleri göreceksiniz. Tam bunların olduğu yerde, 18 Yy’dan kalan ve su kulesi olarak inşa edilen ancak daha sonra gözetleme kulesi ve hapishane olarak kullanılan Stitkovska Vodarna’yı göreceksiniz.
Prague National Theatre: Nehir kıyısından devam edip Most Legii Köprüsü’ne geldiğinizde, hemen sağınızda Ulusal Tiyatro Binası’nı göreceksiniz ki zaten ihtişamından tanıyabilirsiniz. 1868 yılında yapılmış olan bu binanın içine girip gezebiliyorsunuz ancak tiyatro seyretmek isterseniz Ticketsonline adresinden biletinizi kolayca alabilirsiniz.
Bedřich Smetana Museum: Tiyatro binasını sağınızda geçtikten sonra yine nehir kenarında ve hemen solunuzda, kulesinden tanıyacağınız Bedrich Smetana Müzesi’ni göreceksiniz. Rönesans tarza sahip bu tarihi bina, adından da anlaşılacağı üzere ünlü Çek besteci Bedrich Smetana’ya adanmış. Müze sergilerinin ana kısmı birinci katta yer alıyor ve üst katlar ise hem arşiv olarak hem de Smetana ile ilgili araştırma merkezi olarak kullanılıyor. Müzenin içerisinde; Smetana'nın yaşamı ile ilgili olan mektuplar, fotoğraflar, besteler, gazete kupürlerinin kopyaları ve bestecinin özel eşyaları sergileniyor. Ayrıca sağırlık çeken Smetana’nın kulak kemiği de sergilenenler arasında. Müzenin giriş ücreti yetişkinler için 1.5 Euro ve öğrenciler için ise yaklaşık 1 Euro. Müzenin olduğu yer bir buruna benziyor, bu burunda ayrıca Prag’ın simgelerinden Charles Bridge’i ve Prag Kalesi manzarasına sahip kafeleri göreceksiniz. Eğer hava güzelse bu kafelerden birinde oturun ve bir kahve için derim, şehir hayli ucuz olduğundan sadece 1 Euro’ya köprüye karşı bir kahve içebilirsiniz.
Staroměstská Mostecká Věž: Burayı da geçtikten sonra isterseniz pasajın içinden geçin isterseniz de caddeden yürüyün, geleceğiniz nokta köprü kulesi. Charles Köprüsü’ne bağlı olan bu Gotik kule, Charles Köprüsü ile birlikte İmparator Charles IV tarafından 14. yüzyılın ortalarında yaptırılmış. Eski şehrin giriş kapısı konumunda ayrıca işgalcilerin şehre gelişini gözlemek ve şehre girişini daha etkin olarak engellemek amacıyla inşa edilmiş. Bunun haricinde ise Çek krallarının taç giyme törenlerinde geçtikleri sembolik bir zafer kemeri olarak da görev yapmış. Dünyanın en güzel Gotik örneklerinden biri olarak kabul ediliyor ve aynı kuleden köprünün diğer ayağında da bulunuyor. Eğer 138 basamak çıkmayı göze alırsanız üst katına çıkabilir, manzara seyredebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz. Kulenin bilet ücreti yaklaşık 1.5 Euro.
Charles Bridge (Karluv Most): Kulenin bağlı olduğu köprü, Prag’ın simgelerinden birisi olan ayrıca Mala Strana ve Stare Mesto yani eski şehir ve yeni şehri birbirine bağlayan Charles Bridge. Prag’a gelen her turist mutlaka bu köprüye ayak basıyor. Trafiğe kapalı, bolca dilenci ve satıcı bulunuyor, sokak sanatçıları performans sergiliyor ayrıca dilerseniz köprü üzerinde özgün çalışma yapan ressamlara resminizi çizdirebiliyorsunuz. Heykellerle bezenmiş olan bu köprü, 1357 yılında inşa edilmiş ve 516 metre uzunluğa sahip. Prag, sonbahar ve kış aylarında puslu bir havaya sahip olduğu için köprü mistik bir görüntüye bürünüyor ve muhteşem fotoğraf kareleri sunuyor. Üzerinde 30 tane replika heykel yer alıyor ve en ünlüsü de Bohemyalı Aziz John Nepomuky’nun heykeli. Bu heykeli bulmanız çok kolay olacaktır çünkü heykelin ortasındaki altın kaplamalı bölüme avcunu süren turistleri göreceksiniz. Yaygın inanışa göre buraya avcunu sürenler Prag’a bir daha gelirmiş, tıpkı Roma’da bulunan Trevi Çeşmesi’nin efsanesi gibi. Bu heykellerin hepsi sahte, orijinalleri Ulusal Galeri olan Lapidarium’un içerisinde sergileniyor, dilerseniz bu galeriye giderek gerçeklerini de görebilirsiniz. Heykellerin hepsinin bir hikayesi var, Lapidarium’a giderseniz hepsini okuyabilirsiniz. Köprü üzerinde Mala Strana’ya doğru ilerlerken, sol tarafın en sonundaki heykelden bir önceki heykelde; bir azizi hücreye hapseden ve başında nöbet tutan Osmanlı Akıncısı tasvir ediliyor, Osmanlı istilasından duydukları endişenin bir ürünü olsa gerek.
Mala Strana: Charles Köprüsü’nden karşıya geçtiğiniz zaman gireceğiniz bölge, küçük mahalle olarak anılan Mala Strana. Burası pek çok turistik noktayı içinde bulunduran, eski şehre nazaran daha küçük, gezilmesi kolay ayrıca ünlü kafelerin ve restoranların bulunduğu bir bölge.
Lennon Wall: Köprüden Mala Strana’ya geçer geçmez ilk soldan döndüğünüz zaman karşınıza bir kilise çıkacak, bu kilisenin hemen arkasında da John Lennon Duvarı’nı göreceksiniz. Burası Berlin Duvarı gibi bir duvar yani üzerinde grafittyler var, dilerseniz fotoğraflayabilirsiniz.
St. Nicholas Church: Duvarı gördükten sonra tekrar Charles Köprüsü’nün bağlı olduğu sokağa dönün ve Mala Strana’da yukarıya doğru tırmanmaya başlayın. Yol üzerinde karşınıza bir meydan gelecek ve meydanda da yeşil kubbeli bir kilise göreceksiniz. Bu kilise, 18. Yy’da yani yüksek barok döneminde baba-oğul Cizvitler tarafından yapılan St. Nicholas Kilisesi. Kilisenin içinde ilgi çekici freksler yer alıyor ve bir dönem Mozart’ın org çalmasıyla ünlenmiş. Kulesine çıkıp manzara seyretmenin bedeli yaklaşık 2 Euro.
Prague Castle: Yolu takip ettiğiniz zaman şehrin en popüler noktalarından biri olan Prag Kalesi’ne çıkacaksınız. Prag Kalesi; Lesser Town Bölgesi’nde, 9. Yy’da Premysl Hanedanlığının kalesi olarak inşa edilmiş ancak daha sonra Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tarafından kullanılmış. Günümüzde ise Cumhurbaşkanlığı konutunun ve başkanlık ofislerinin de yer aldığı bir yönetim kompleksi olarak kullanılıyor. Guiness Rekorlar Kitabı’na dünyanın en büyük antik kalesi olarak geçmiş ve bazı zamanlar Cumhurbaşkanı burada halkı selamlıyor. Bünyesinde birçok önemli yapıyı, yazlık bahçeleri, kafeleri ve restoranları barındırıyor ayrıca muhteşem bir Prag manzarası sunuyor. Kalenin biletleri 3 farklı tür olarak belirlenmiş ve bu kombine biletler rehberli turlar için satılıyor. Circuit A; Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, Prag Kalesi Hikayesi Sergisi, St. George Bazilikası, Daliborka Kulesi ile Altın Yol, Barut Kulesi ve Rosenberg Sarayı’nı kapsıyor. Circuit B; Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, St. George Bazilikası ve Daliborka Kulesi ile Altın Yol’u kapsıyor. Circuit C ise; Aziz Vitus Katedrali Hazinesi ile Prag Kalesi Resim Galerisi’ni kapsıyor. A tipi bilet yetişkinler için 10 Euro ve öğrenciler için 5 Euro, B tipi bilet yetişkinler için 7.5 Euro ve öğrenciler için 4 Euro, C tipi bilet ise yetişkinler için 10 Euro ve öğrenciler için 5 Euro. C tipi biletler hazine bölümünü kapsadığı için bilet fiyatı fazla. Dilerseniz Prag Kalesi Hikayesi Sergisi(yetişkin 4 Euro - öğrenci 2 Euro), Vitus Katedrali Hazinesi(yetişkin 9 Euro - öğrenci 4.5 Euro), Prag Kalesi Resim Galerisi(yetişkin 3 Euro - öğrenci 1.5 Euro), Barut Kulesi(yetişkin 2 Euro - öğrenci 1 Euro) ve Büyük Güney Kule(yetişkin ve öğrenci 4.5 Euro) için ayrı ayrı bilet alabilirsiniz.
St. Vitus Cathedral: Prag Kalesi’nde göreceğiniz en önemli yapı, 1344 yılında saray kilisesi olarak inşa edilen ve bir rivayete göre yapımı 600 yılda tamamlanan Aziz Vitus Katedrali. Gotik tarzda yapılan ve günümüze kadar kraliyet ailesinin taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan bu katedral göz alıcı vitraylara sahip. Kral IV. Charles ve dört karısının mezarı da yine bu katedralin içerisinde bulunuyor.
St George Basilica: Kalede göreceğiniz diğer önemli yapı ise 921 yılında inşa edilen Aziz George Bazilikası. Kızıl renkli bu bazilika aynı zamanda, Hristiyanlığı kabul eden ilk kadın olan Azize Ludmilla için yapılan Ludmilla Şapeli’ne sahip.
Zlata Ulicka (Golden Lane): Prag Kalesi’nden aşağı doğru inerken yazlık bahçelerde zaman geçirebilirsiniz. Aşağı doğru yolu takip edip, ilk soldan kıvrılan yola girdiğiniz zaman karşınıza Zlata Ulicka diğer adıyla Golden Lane yani Altın yol çıkacak. Eğer kombine bilet almışsanız zaten rehberli tur ile buraya da geleceksiniz. Bu yolda ilk önceleri II. Rudolf’un muhafızları için yaptırdığı, daha sonra halka arz edilen ve 17. Yy’da kuyumcuların yaşadığı evler bulunuyor. Ortaçağ havasını soluyabileceğiniz bir sokak ve sokakta bulunan evler tek ya da çift katlı. Evlerin üzerinde, ikamet edenlerin mesleğini ifade eden semboller yer alıyor ve 22 numaralı evde de Franz Kafka yaşamış. Bu sokağa giriş ücretli ancak dediğim kombine bilet almışsanız tekrar para ödemeniz gerekmiyor.
Belvedere Palace: Altın Yol’u gezdikten sonra, yolu takip edin ve aşağı kadar inin. Caddeyi gördüğünüzde sola dönün ve ara sokaklardan sora sora kale duvarlarının sol tarafında kalan Belvedere Sarayı’nı bulun. Viyana’da bulunan Belvedere Sarayı gibi yansıması önünde ki havuza düşen ayrıca parkı ve bahçeleri olan büyük bir kompleks. Sarayı gezmeseniz bile arşivlik fotoğraflar çekebilirsiniz.
Sarayı gezmeye gittiniz mi bilmiyorum ama saraydan ya da Altın Yol’dan artık hangisinden geliyorsanız gelin nehir kıyısına inip sağa döneceksiniz ve Manesuv Köprüsü’nden karşıya, eski şehre geçeceksiniz.
Staroměstské Náměstí (Old Town): Manesuv Köprüsü’nden sağa sola sapmadan devam ettiğinizde, yol sizi Prag’ın kalbi ve en önemli noktası olan eski şehir meydanına yani Staromestske Namesti diğer adıyla Old Town’a çıkaracak. Bu meydan mutlaka göreceğiniz bir nokta çünkü nereye giderseniz gidin yolunuz bir şekilde buraya düşecek. Staro Namesti, Prag Lideri Jan Zelivske’nin ve bir dönem İmparator Matthias’a karşı gelen 27 Protestan liderin idam edildiği (belediye binasındaki 27 haç bu olayı simgeliyor ayrıca astronomik saatin önünde yerde bulunan 27 haç da öyle), din adamı Jan Hus’un yakılarak öldürüldüğü ve daha sonra da yakıldığı yere anıtının dikildiği bir meydan. 1968 yılında Sovyet tankları bu meydanda yürütülmüş. Günümüzde trafiğe kapalı, bol bol etkinlik düzenleniyor ve sokak sanatçıları performans sergiliyor. Meydanda ayrıca kafeleri, restoranları, seyyar satıcıları, gezinti yapabileceğiniz faytonları, tepesine çıkılabilen belediye binası, Franz Kafka’nın yaşadığı ev olan Dum u Minuty’i ve meşhur Astronomik Saat’i göreceksiniz.
Pražský Orloj (Astronomical Clock): Staromestske Namesti’de görmeniz gereken en önemli nokta şüphesiz Prag’ın bir numarası olan ve belediye binasının üzerinde yer alan Astronomik Saat. Bu saat, 1410 yılında saat ustası Haus tarafından yapılmış ve dünya üzerinde halen çalışan en eski saat olma ünvanına sahip. Astronomik çizimler dünya, güneş ve ayın konumlarını, 12 saatlik zaman diliminde ve 12 burcun tasvirleriyle gösteriyor. Saat üzerinde dünyanın etrafında doğu, batı, şafak vakti ve alacakaranlık anlamına gelen Latince kelimeler var. Üzerinde göreceğiniz 3 halkadan birincisi Çek zaman dilimini, ikincisi Avrupa zaman dilimini ve üçüncüsü ise Babil zaman dilimini gösteriyor. Solunda yer alan figürlerden elinde ayna tutan figür kendini beğenmişlik ve kibir sahibi olmayı, elinde altın kesesi bulunduran figür aç gözlülüğü ve faizciliği(bir Yahudi), saatin sağ tarafında bulunan figürlerden birisi olan iskelet figürü ölümün varlığını ve onun yanında elinde mandolin olan figür ise zevke düşkünlüğü ve eğlenceyi sembolize ediyor(Osmanlı). Saatin altında da 4 tane figür var ve bunlar da bilim, adalet, astronomi ve eğitimi simgeleyen figürler. Her saat başı saatin üzerinde ki kapaklar açılıyor ve 12 havari figürünün sırayla geçtiği görülüyor. Saatin sağında ve solundaki figürler hareket ediyor, iskelet figürü çan çalıyor ve en son üstte ki horoz ötünce gösteri bitiyor. Bu gösteri 1 dakikadan daha az sürüyor ama yüzlerce kişi günün her anında bu gösteriyi izlemek ve kayda almak için saatin karşısında bekliyor.
Town Hall: Saatin olduğu bina eski belediye binası. 13. Yy’da inşası planlanan yönetim binasının yerine, restore edilerek 1910 yılında yapılanmış. 1918 yılında Çekoslovakya Devleti’nin bağımsızlığının ilan edilmesi ve 1989’da meydana gelen Kadife Devrim ile birlikte yönetim anlayışının demokratik Cumhuriyete dönüştürülmesi gibi önemli tarihi hadiselere ev sahipliği yapmış. İçine girdiğiniz taktirde 15. yüzyıldan kalma işlemeleri olan Eski Meclis Salonu’nu, 1784 yılından kalma Eski Şehir Armasını, 14. yüzyılda binaya eklenen Belediye Sarayı Kulesini, Çıkma Pencere Şapeli ve şapelin işlemeli tavanını göreceksiniz. Binanın üst katına çıkıp meydanı yukarıdan seyredebilirsiniz. Giriş ücreti yaklaşık 2 Euro.
Dum U Minnuty: Astronomik Saat’in hemen yanında yer alan, üzerinde onlarca insan ve hayvan figürü olan kahverengi renkli otantik bina ise bir dönem Kafka’nın da yaşadığı ev olan Dum U Minnuty.
Jan Hus Monument: Meydanın tam ortasında göreceğiniz anıt, kilisenin köklü değişiklere ihtiyaç duyduğunu savunması ve ifade etmesi üzerine 1415 yılında kazığa oturtularak yakılan, Protestanlık mezhebinin kurucusu olan Jan Hus’un anıtı. Anıt üzerinde göreceğiniz figürlerde, Protestanlar ve ulusal uyanışın simgesi olan genç bir anne tasvir edilmiş. Anıtın altında ‘Gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır’ yazıyor ve anıt inançlardan vazgeçmektense ölmenin tercih edilmesini simgeliyor.
Church of Our Lady Before Tyn: Meydanda kulelerini göreceğiniz devasa gotik kilise, yapımı 1470 yılında tamamlanan ve Protestanlığın kuruluşuna ev sahipliği yapan Tyn Kilisesi. İki kule arasındaki üçgen kısım, Hz. Meryem’in bir figürü bulunan Timpanum. Kuleler farklı zamanlarda inşa edilmiş bu yüzden uzaktan aynı gibi görünse de yakından bakınca birbirinden farklı olduğunu, sağ kulenin daha büyük olduğunu göreceksiniz. Bir rivayete göre de sağ kule Hz. Adem’i, sol kule ise Hz. Havva’yı temsil ediyor. Güneşli günlerde büyük kulenin gölgesi, küçük kulenin gölgesini kapattığı için Adem’in Havva üzerinde yani erkeğin kadın üzerindeki korumacılığını simgeliyor. Her iki kule de 80 metre ve kulelerin tepelerinde gözetleme bölümleri bulunuyor. Tyn Kilisesi, Jan Hus taraftarlarının yani Protestanların Katolik Kilisesi tarafından öldürülüp susturulmaya çalışıldıkları dönemde inşa edilmiş. İç duvarlarında kiliseye destek vermiş olan ailelerin işlemeleri var. Kilisenin en ilgi çekici bölümü; ana altarda yani Rabbin Sofrasının icra edildiği sunakta yer alan ve döneminin en iyi ressamlarından olan Karl Skreta’a ait, Hz. Meryem’in Cennete Yükselişi tablosu. II.Rudolf’un kraliyet astronomu olan Tycho Brahe’nin mezarı da Tyn Kilisesi’nin içinde yer alıyor. Mutlaka içini görün diyeceğim bu kilisenin girişi ücretsiz.
Prasna Brana (The Powder Tower): Tyn Kilisesi’ni solunuza alıp, meydana bağlı olan Celetne caddesinden dümdüz devam ettiğinizde yol sizi Barut Kulesine çıkaracak. Kule, 1475 yılında Kral Vladislav tarafından tahta çıkışını kutlamak amacıyla yaptırılmış, şehrin 13 kapısından birisi ve uzun yıllar barut deposu olarak kullanılmış. Kule içerisinde tarihi sergiyi gezebilir ve üzerine çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz. Kulenin giriş ücreti yaklaşık 2 Euro.
Obecni Dum: Barut Kulesinin hemen yanında, 1485 yılına kadar Bohemya Kralı’nın sarayı olarak kullanılan sarayın yıkılıp, 1912 yılında yıkılan sarayın yerine yapılan Prag Belediye Sarayı bulunuyor. Burası aynı zamanda askeri okul olarak da kullanılmış. Sarayın içinde Prag Senfoni Orkestrasının konserleri oluyor ve sergiler düzenleniyor. İçine girebiliyorsunuz ancak konser ya da sergi için bilet almanız gerekiyor.
Josefov: Prag Belediye Sarayı’nı da gördüyseniz aynı yoldan tekrar Old Town’a yani eski şehir meydanına dönün. Meydanda Jan Hus anıtını sağınıza aldığınızda, meydana bağlı geniş cadde olan Parizska caddesine girin. Bu caddeden birkaç yüz metre devam ettiğiniz zaman eski Yahudi mahallesi olan Josefov’a çıkacaksınız. Bu mahallede ilk olarak 13. Yy’da yerleşime başlanmış ve Yahudiler burada 500 yıl boyunca etrafları duvarlarla çevrili olarak yaşamışlar. 19. Yy’da yavaş yavaş yıkılmaya ve özelliğini kaybetmeye başlamış. İçerisinde 1439-1787 yılları arasında kullanılan ve Hitler’in emri ile savaş döneminde zarar verilmeden korunan, Avrupa’nın en eski Yahudi Mezarlığı yer alıyor. Mezarlığın haricinde ise 13. Yy’dan kalan ve Prag’ın en önemli sinagogu olan Eski-Yeni Sinagog, 1234 yılında inşa edilen Bohemyalı Azize Agnes Manastırı ve Terezin toplama kapında ölen Yahudilerin anıtı haline gelen Pinkas Sinagogu bulunuyor. 1479 yılında inşa edilen bu sinagogun duvarlarına 78bin Yahudi’nin ismi kazınmış ve kampta ölen çocukların yaptıkları resimler sergileniyor. Mahallede ayrıca Yahudilere ait işyerlerini, sergi salonlarını, sokak satıcılarını, kafeleri ve restoranları göreceksiniz. Bu sinagoglara ve müzelere giriş ücretleri yaklaşık 5-6 Euro ancak dilerseniz sadece bu bölgenin noktalarını kapsayan kombine biletlerden alarak tek bilet ile tamamını gezebilirsiniz. Kombine bilet ücreti yaklaşık 15 Euro.
Klementinum: Eski Yahudi Mahallesi’ni gezip gördüyseniz, nehir kenarından Charles Köprüsü’ne doğru yürüyün. Köprünün hemen karşısında, yine eski şehir tarafında göreceğiniz kompleksin adı Klementinum. Burası; 17. Yy’da manastırdan Cizvit kolejine dönüştürülen bir kompleks. Günümüzde ise Ulusal ve Teknik Devlet Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Alman astronom Johannes Kepler’in, gezegenlerin devinimini keşfettiği yer olması, buraya büyük değer kazandırıyor. Dilerseniz rehberli tur ile Kütüphane ve Aynalar Şapeli bölümlerini gezebilirsiniz. Klementinum’un üst katında bir de Astronomi Kulesi bulunuyor ve muazzam bir Prag manzarasını sunuyor. Rehberli turlar ortalama 6 Euro.
Petrin Hill: Buraya kadar olan kısmı Prag’daki ilk ya da ikinci gününüz olarak düşünürsek, üçüncü gününüzü Petrin Tepesi’ne ayırmanızı tavsiye ederim. Petrin Tepesi’nin tarihi 15. Yy’a dayanıyor ve 17. Yy’da halkın kullanımına açılmış. Denizden 300 metre yükseklikte ve tertemiz bir havaya sahip. Tepede görülecek birçok noktası var ancak daha da önemlisi her yıl 1 Mayıs günü Pagan etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Tepede göreceklerinizi aşağıda yazacağım, hepsi aynı tepede olduğu için siz kafanıza yatan sıraya koyar gezersiniz. Buraya dilerseniz trekking yolunu kullanarak 30 dakikada tırmanabilirsiniz ancak toplu taşıma kullanmak istiyorsanız şehir merkezinden 12-20-22-23 numaralı otobüslerden herhangi birine biniyorsunuz, Ujezd durağında iniyorsunuz ve fünikülere biniyorsunuz. Bu füniküler, 1871 yılında tepedeki sergiye gidecek misafirleri çıkarması için yapılmış. İlk önceleri su gücüyle çalışıyormuş ancak daha sonra elektrik enerjisi ile çalıştırılmaya başlanmış.
Petrin Observation Tower: Petrin Tepesi’nde ilk gitmeniz gereken nokta, 1891 yılında Eyfel Kulesi örnek alınarak onun ¼ oranında yapılan Petrin Gözlem Kulesi olmalıdır. Kulenin uzunluğu 60 metre ve tepesine çıkmak için 300 basamaklı spiral merdiveni tırmanmanız ya da asansöre binmeniz gerekiyor. Kulenin tepesinden, Çek Cumhuriyeti'nin en yüksek zirvesi olan ve 150 km uzaklıkta bulunan Snezka'yı bile görmek mümkün ayrıca bir de halka açık teleskop bulunuyor. Bu kuleye mutlaka çıkın ve muazzam Prag manzarasını seyredin derim. Asansörün bileti yetişkinler için 2 Euro ve öğrenciler için 1 Euro.
Strahov Monastery: Kuleden manzarayı seyrettikten sonra Strahov Manastırı’na gidin. Bu manastır, 1440 yılında inşa edilmiş ve halen faaliyetine devam ediyor. İçerisinde ise Meryem Ana Kilisesi, Teoloji Müzesi, 9. Yy’dan kalan Strahov İncili, 17. Yy’dan kalan Teoloji Salonu ve Felsefe Salonu bulunuyor.
Štefánik's Observatory: Manastırı gezdikten sonraki durağınız Stefanik’s Gözlemevi olabilir. Burası, 1930 yılında amatör astronomların çalışma yapması amacıyla açılmış ayrıca içerisinde astronomik çalışmalarla alakalı sergiler ve gökyüzünü seyredebileceğiniz teleskoplar bulunuyor.
Mirror Labyrinth: Gözlemevinden sonraki durağınız Aynalar Labirenti olsun. Bu labirent 1891 yılındaki sergiden kalmış. Duvarlarında sizi şişman, zayıf, uzun, kısa ya da eğri büğrü gösteren aynalar var. Vakit geçirmesi gayet eğlenceli olan bir nokta. Giriş ücreti ise yaklaşık 2 Euro.
Kampa Island: Petrin Tepesi’yle işiniz bittikten sonra tekrar aşağıya, nehir kıyısına inin ve hemen tepenin altında nehir kenarında kalan Kampa Adası’na gidin. Kampa Adası 17. Yy’dan kalmış ve Venedik’e benzer kanalları var. Dilerseniz kanoya binen insanları seyredebilir, yaz aylarında güneşlenebilir ya da çömlekçileri ve işlemecileri ziyaret edebilirsiniz.
Kafka Museum: Kampa Adası’nın az ilerisinde Charles Köprüsü’ne yakın tarafta, yine nehir kenarında Kafka Müzesi’ni göreceksiniz. Prag Kafka’nın şehri olduğu için, Kafka’nın kitaplarını okumamış olsanız bile müzeyi gezmeden dönmeniz düşünülemez. Franz Kafka’nın hayat hikayesini Wikipedia adresinden detaylı olarak okuyabilirsiniz ki zaten okumadan bu müzeyi gezmeyin. Ben size sadece müzeden bahsedeceğim. Daha önce gördüğünüz müzeleri unutun çünkü Kafka Müzesi bir müzeden çok daha fazlası. Müze, labirenti andıran iç düzenlemesi ile bugüne kadar göreceğiniz en sıra dışı müzelerden birisi çünkü diğer müzeler gibi ayrı ayrı bölümlerden oluşmuyor. Müzeye kapısından adım attığınız andan itibaren aslında bir yola girmiş oluyorsunuz ve çıkana kadar bu yolu takip edeceksiniz. Bu yol üzerinde yürüdükçe Kafka’ya ait eserleri, fotoğrafları, biyografik bilgileri göreceksiniz ve bu yolculuğunuzu birbirinden ilginç efektler, müzikler eşliğinde gerçekleştireceksiniz. Bazı bölümlere geldiğiniz zaman telefonlar çalacak ve ahizeyi kaldırdığınız an da mistik bir ses tonu ile konuşan insanları dinleyeceksiniz. Telefondaki kişi Almanca konuşuyor olacak yani Almanca bilmiyorsanız anlayamayacaksınız ancak anlamasanız bile tüyleriniz diken diken olacak. Müzede bulunduğunuz süre içerisinde kendinizi bir Kafka romanının karakteri gibi hissedeceksiniz çünkü müze tıpkı Kafka romanları gibi karanlık ve kasvetli. Müzenin en ilgi çekici eserleri; babasına yazdığı mektuplar, Milena’ya yazdığı mektuplar ve öldükten sonra yakması için eserlerini verdiği arkadaşı Mad Brox ile alakası olan detaylar. Müzenin giriş kapısının hemen önünde Çekoslovakya haritası şeklinde küçük bir havuz, havuzun iki başında da Doğu ve Batıyı temsil eden, havuza işeyen iki adam heykeli göreceksiniz. Bunun haricinde ise yine giriş kapısının hemen yan tarafında iki adet devasa K harfi göreceksiniz ki bu harflerin koyulma sebebi de Kafka’nın romanlarının baş karakterlerinin K harfi olması. Müzenin biletini mağaza bölümünden alacaksınız, öğrenci iseniz herhangi bir öğrenci kimliği ile indirim sağlayabilirsiniz. Bilet ücretleri yetişkinler için yaklaşık 3.5 Euro ve öğrenciler için 2 Euro. Kafka’nın mezarını ziyaret etmek istiyorsanız Olsany Cemeteries yani Yeni Yahudi Mezarlığı’na gitmeniz gerekiyor, Kafka’nın mezarı 21. sektörde bulunuyor ki zaten tabelalar yardımı ile yeri kolayca bulunabiliyor.
Wenceslas Square: Eğer Mala Strana tarafıyla işiniz bittiyse, herhangi bir köprüden eski şehir tarafına geçin ve gideceğiniz nokta Wenceslas Meydanı olsun. Diğer adı Vaclav Meydanı olan bu alan, ilk zamanlar at pazarı olan kullanılmış ayrıca meydanın ortasında Aziz Vaclav’ın atlı heykeli bulunuyor. 1969 yılında Jan Palach isimli öğrenci, eylem amaçlı kendini bu meydanda yakmış ve günümüzde ise meydanın etrafında; müzeler, sinemalar, kafeler, restoranlar, gece kulüpleri, striptiz kulüpleri, pasajlar, masaj salonları, seyyar satıcılar, tramvay kafe, orijinalliği tamamen korunan Hotel Evropa ve en önemlisi de tüm ihtişamıyla kendini gösteren ve meydana hakim bir görüntüye sahip olan Ulusal Müze yer alıyor.
National Museum: Meydana ayıracak fazladan vaktiniz varsa, ziyaret etmeniz gereken yer şüphesiz Ulusal Müze. Müze içerisinde; arkeolojik, mineralojik, nümizmatik ve doğal eserleri ayrıca Çek tarihine iz bırakan ünlü isimlerin heykellerini kısaca Çek Cumhuriyeti ile alakalı birçok önemli bilgi, belge ve eseri göreceksiniz. Giriş ücreti yaklaşık 5 Euro.
Karlovo Namestie: Wenceslas Meydanı’nı gördükten sonraki adresiniz Karlovo Namestie yani Karl Meydanı olsun. Bu meydan nehre yakın bir konumda, 14. Yy’da IV. Charles tarafından hayvan pazarı olarak yaptırılmış. Tam ortasında bir havuz ve etrafında yemyeşil yüksek ağaçlar bulunuyor. Vaktiniz varsa bu meydanda bulunan oturma alanlarında dinlenebilir, etrafı seyredebilirsiniz.
Gezilebilecek Diğer Noktalar: Eğer hala Prag’da vaktiniz varsa gitmenizi önereceğim diğer noktalar; 1870 yılında bir yamaca kurulan Vysehrad Kalesi, 1626 yılında inşa edilen ve Hristiyanlar için bir hac ibadeti noktası olan ayrıca içerisinde Hz. Meryem’in Nasıra’daki evinin minyatür modelini görebileceğiniz bir kilise olan Loreto, Loreto’nun bulunduğu Pagan Meydanı, Prague Baby Jesus Kilisesi, Bethlemska Şapeli, Nazım Hikmet’in 1956-1958 yılları arasında Prag’da yaşadığı dönemde Vltava Nehri kıyısında oturduğu Slavia Kafe, Prag Çikolata Fabrikası ve daha onlarcası. Prag’da gezilecek yerler saymakla bitmez ve Prag’a günler, aylar, seneler yetmez ama siz bu saydıklarımı gezin size yeter.
Prag Hakkında Faydalı Bilgiler;
Prague Card: Eğer Prag’ın her yerini gezmek istiyorsanız mutlaka Prag Card seçeneğini değerlendirin. Prag Card ile 50’den fazla turistik noktaya ücretsiz giriyor, 30’dan fazla yerde de indirim alıyorsunuz. Ayrıca hop-on hop-off otobüslerden ücretsiz yararlanabiliyor ve tüm toplu taşımayı ücretsiz kullanıyorsunuz. Mutlaka yanınızda bir öğrenci kimliği bulundurun çünkü 2 günlük kartlar yetişkin 48 Euro ve öğrenci 35 Euro, 3 günlük kartlar yetişkin 58 Euro ve öğrenci 42 Euro, 4 günlük kartlar ise yetişkin 67 Euro ve öğrenci 49 Euro.
1- Prag’da toplu taşıma kullanmanıza gerek yok, yürüyerek gezilebilecek kadar küçük ve turistik noktaları birbirine yakın olan bir şehir. Verdiğim rotayı takip ettiğiniz zaman kolaylıkla gezebilirsiniz ama unutmayın Prag öyle 1 ya da günde gezilebilecek bir şehir değil, gezilecek yerleri bölün ertesi günler kaldığınız yerden devam edin.
2- Prag ülkemize göre ve diğer Avrupa şehirlerine göre çok çok ucuz olan bir şehir gittiğiniz zaman bizzat şahit olacaksınız.
3- Prag’da para konusunda en çok duyduğunuz şey dolandırılmaktır, bundan eminim. Dolandırılmamak için paranızı tren garı, havaalanı, Old Town ve turistik noktaların haricinde bir yerlerde çevirin. Kuru kendiniz hesaplayın, alacağınız parayı net olarak yazdırın ve fişi ona göre kestirin. Kapıda yazan kur alış kuru mu yoksa satış kurumu ondan kesin emin olun. Benim tavsiyem otobüs terminaline giden caddelerde ki change ofislerde çevirmeniz, kurları gayet iyi. Yolda önünüzü kesip paranızı çevirelim diyen elemanlardan sakın para bozdurmayı falan düşünmeyin. Ödemelerinizi kesinlikle Koruna ile yapın çünkü Euro ile ödeme yaparsanız işyeri sahibi kendi keyfine göre bir kur belirliyor ve para üstünü size hayli eksik Koruna olarak veriyor. Eyfel Köprüsü’nü 2 kez hurdacıya satan dünyaca ünlü dolandırıcı Victor Lustig Çek asıllıdır, unutmayın.
4- Ülkemizdeki gibi 24 saat açık dükkânlar beklemeyin. Neredeyse tüm işleri 18.00-19.00 gibi kapanıyor ancak eğlence yerleri ve restoranlar gece yarısına kadar açık oluyor.
5- Toplu taşıma araçlarına biletsiz binmesi cezası yaklaşık 70 Euro, dikkat edin.
6- Prag’ın şebeke suyu içilebilir durumda o yüzden para verip de su satın almayın. Herhangi bir musluktan ya da çeşmeden doldurup içebilirsiniz. Şişe su almak isterseniz de şehir genel anlamda ucuz olduğu için 1 Euro’dan daha az bir fiyata alabilirsiniz.
7- Taksiye binebilirsiniz, fiyatlar öyle aşırı pahalı değil 3-4 Euro’ya istediğiniz yere gidersiniz. Dolandırılma konusuna değinmeme gerek yok, ya pazarlık yapın binin ya da doğru yoldan gittiğinizden emin olun.
8- Çantanızı bırakmak isterseniz tren garında ve havaalanında locker var, günlük 60 Koruna yani yaklaşık 2 Euro.
9- Dışarıda sabahlamayı düşünüyorsanız hem tren garı hem otobüs terminali hem de havaalanı 24 saat açık, içeride kıvrılabilirsiniz.
10- Prag’ın tüm müzelerinde ve bazı meydanlarında wi-fi, var aklınızda bulunsun.
11- Bir yere ulaşmak için olmasa bile sırf nostaljiyi yaşamak adına alttan ısıtmalı eski tramvaylara mutlaka bir kez binin derim.
12- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın. Hangi ülkede okuduğunuzu sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin zira AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının öğrencilerini öğrenciden saymayabiliyorlar.
13- Ucuz market ararsanız; Aldi, Albert, Lidl, Spar, Penny ve Tesco Market, aklınızda bulunsun.
14- Prag çok rahat bir şehir, herkes kafasına göre takılıyor, keyif verici maddeleri kullanmak serbest diye sağda solda içmeyin. Prosedürde sadece küçük miktarlarda taşımak, bulundurmak ve yetiştirmek serbest ama kamuya açık alanda kullanmak yasak. Polisin tersine gelirseniz çok büyük sıkıntı yaşarsınız, demedi demeyin.
15- Kahvaltı için Subway’den büyük boy sandviç yaptırın, ikiye böldürün ve yarısını sabah yarısını öğlen yiyin ki iki öğünü de aradan çıkarmış olun. Tyn Kilisesi’nin hemen yanında, bir pasajın içinde şubesi bulunuyor, sorarsanız gösterirler.
16- Prag’da tekne turu bence değerlendirilmesi gereken bir seçenek. Yemekli turlar, yemeksiz turlar, gündüz turları, gece turları, 1 saatlik tur ve 2 saatlik tur olarak birçok farklı seçeneği var. Ücretleri ortalama 7-8 Euro.
17- Charles Köprüsü’nden Mala Strana tarafına geçer geçmez hemen sokak başında göreceğiniz otantik araç ve Segway turlarına katılabilirsiniz. 1 saat süren turlar ortalama 12 Euro.
18- Prag’da her yerde göreceğiniz normal masaj salonlarından herhangi birinde mutlaka TAI masajı yaptırın. Masajlar ayak, sırt ve tüm vücut olarak 3 farklı türde yapılıyor. Eğer komple masaj yaptırmak isterseniz ücreti ortalama 16 Euro ama kesinlikle değiyor, pamuk gibi oluyorsunuz. Tekrar söylüyorum normal masaj. Wenceslas Meydanı’nda popüler bir salon var zaten önünde kuyruk göreceksiniz, tavsiye ederim.
19- Prag’a kadar gelmişken Karlovy Vary ve Kutna Hora şehirlerinden herhangi birine günübirlik mutlaka gidin derim. Eğer Karlovy Vary şehrine gitmek istiyorsanız Karlovy Vary Gezi Rehberi sekmesinde sizin için hazırladığım gezi rehberine göz gezdirebilirsiniz.
20- Fiyatları yaklaşık Euro değeri olarak yazdım çünkü siz de herkes gibi giderken yanınıza Euro alarak gideceksiniz. Koruna olarak yazsaydım tekrar tekrar hesap yapmak zorunda kalacaktınız o yüzden Euro olarak yazdım, siz cebinizden kaç Euro çıkacağını bilin ve ona göre hesabınızı yapın.
*Prag’da kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız, bence aylarca kalsanız doyamazsınız ama minimum 3 gün ve eğer sıkıştırmak istiyorsanız 2 gün. 1 günde Prag’ı gezmek imkânsız.
Yorumlar