Ljubljana

 

‘Seyahat etmek; herkesin başka ülkeler hakkında yanlış bildiklerini keşfetmenizdir.’ Aldous Huxley

LJUBLJANA GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Türkiye’den Ljubljana’ya Türk Hava Yolları ve Adria firması ile direkt uçuş yapabilirsiniz ancak bilet fiyatları kış aylarında 400 TL’den ve yaz aylarında ise 500 TL’den başlıyor. Aktarmalı uçuş yapmak isterseniz de AirSerbia firmasından yaklaşık 300 TL gibi bir fiyata bilet alabilirsiniz. Diğer Avrupa ülkelerinden Ljubljana’ya, ülkelerin kendi havayolu firmaları ile aktarmasız uçuş yapabilmeniz de mümkün ancak yine bilet fiyatları 400 TL’den aşağı olmayacaktır. Eğer Türkiye’den Zagreb’e, Ljubljana’ya kıyasla daha uygun fiyatlara bilet bulabilirseniz Zagreb’den trenle veya Eurolines ya da Orange Ways otobüs firmaları ile 15 Euro gibi bir ücrete geçebilirsiniz. Zagreb-Ljubljana arası otobüsle yaklaşık 2 saat sürüyor. Tren seferleri için Trainline adresini ayrıca otobüs seferleri için de Goeuro ve Rome2rio adreslerini ziyaret edebilirsiniz. Şehre ulaşım her yönden sıkıntılı yani hem uçak hem otobüs hem de tren seferleri ve bilet fiyatları gerçekten çok can sıkıyor. Bu yüzden benim tavsiyem Blablacar kullanmanız. Bu ulaşım türü hem daha ucuz hem de daha pratik. Zagreb ve Ljubljana şehirleri birbirine çok yakın olduğu için, neredeyse haftanın her günü özel aracı ile bu iki şehir arasında yolculuk yapan birilerini bulabilirsiniz. Ben Zagreb’den Blablacar kullanarak geçtim ve araç sahibine sadece 5 Euro ödedim. Eğer siz de Blablacar kullanarak ya da otobüsle geçecekseniz, tatil dönemlerinde ya da hafta sonu gitmemeye çalışın çünkü gümrükte aşırı bir yoğunluk oluyor. Gidecekseniz de sabah erken saatlerde yola çıkmaya çalışın. Eğer gümrükte yoğunluk yoksa araba ile yaklaşık 1 saat sürüyor. Eurolines otobüs firması ile gidecekseniz biletinizi Zagreb otobüs terminalinden alabilirsiniz, Orange Ways firmasının biletleri sadece online olarak satılıyor. Ljubljana’nın otobüs terminali ve tren garı yan yana ayrıca ikisi de tam olarak şehir merkezinde yer alıyor. Yani şehir merkezinde bulunan her noktaya yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz. Eğer havayolu ile gelmişseniz, ineceğiniz Ljubljana-Brnik Letalisce Havaalanı şehir merkezine 26 km uzaklıkta yer alıyor. Havaalanından şehir merkezine gitmek için 28 numaralı şehir içi otobüsü veya shuttle servisleri kullanabilirsiniz. Şehir içi otobüsler yaklaşık 45 dakikada şehir merkezinde oluyor, bilet fiyatı 4 Euro ve shuttle servisler ise yarım saatte şehir merkezinde oluyor, bilet fiyatı 9 Euro.

           

Konaklama: Şehirde yeteri kadar hostel mevcut yani konaklama konusunda sorun yaşayacağınızı düşünmüyorum. Benim ilk tavsiyem bizzat tecrübe etmiş olduğum Tivoli Hostel. Şehir merkezine, otobüs terminaline ve tren garına oldukça yakın bir konumda yer alıyor. Fazla bir imkânı yok ancak odaları, banyosu ve tuvaleti tertemiz. Kendine ait mutfağı ayrıca ücretsiz çay ve kahve servisi var. Gecelik ücreti ise ortalama 10-15 Euro. İkinci tavsiyem Tresor Hostel. Hem şehir merkezine hem de tren garına ve otobüs terminaline çok yakın bir konumda. Odalarında kilitli dolaplar mevcut ayrıca çamaşır odası bulunuyor. Gecelik fiyatı ortalama 15 Euro. Üçüncü tavsiyem, şehre gelen gezginler tarafından en fazla tercih edilen hostellerden birisi olan Zeppelin Hostel. Oldukça merkezi bir konumda, imkânları çok fazla ayrıca ücretsiz kahvaltı hizmeti de bulunuyor. Hostelin olduğu bina 19. Yy’dan kalmış yani tarihi bir binada konaklayacaksınız. Gecelik ortalama fiyatı ise yine 15 Euro. Eğer daha lüks bir hostel arıyorsanız adresiniz kesinlikle H20 Hostel olmalı. Hostelin odalarından nehir manzarasını seyredebilir, çok uygun fiyatlara bisiklet kiralayabilir ve odalarında bulunan kilitli kasalara değerli eşyalarınızı bırakabilirsiniz. Gayet merkezi bir konumda yer alıyor ve gecelik fiyatı ortalama 15-20 Euro. Ljubljana’da bulunan hostellerin neredeyse tamamı, konaklama ücretinin haricinde 1.27 Euro şehir vergisi alıyorlar ayrıca birçoğu sadece nakit ödeme kabul ediyor.  

Yeme-İçme: Yemek ihtiyacınızı tren garının karşısında bulunan Türk dönercilerden, bir Türk restoranı olan Yıldızhan Restoran’dan, Foculus Pizza’dan ya da Burger King, KFC ve Mc Donald’s şubelerinden karşılayabilirsiniz. Yemek kalemine fazla bir bütçe ayırmamış olsanız bile, en az bir kez akşam yemeğinizi Gostilna Sokol’da yiyin derim. Bu restoran şehrin en önemli caddesi olan Stritarjeva Ulica caddesinde bulunuyor. Yöresel yemekler sunuluyor ve garsonlar da yöresel kıyafetlerle servis yapıyor. Çorbası çok ünlü çünkü kâse şeklinde oyulmuş olan bir ekmeğin içinde getiriliyor. Zaten menüde de ismi soup in bread cup olarak yazılmış. Mantar ve soğan olmak üzere iki çeşit çorba yapılıyor, ikisi de birbirinden lezzetli. Bu çorbadan içerseniz, bittikten sonra kâsenin kapağını yemeyi unutmayın. Sadece çorba alırsanız fiyatı 5 Euro ve çorba haricindeki ana yemekler ise ortalama 15-20 Euro. Her Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi, içinde et ya da sebze olan štruklji isimli mantı burada da ünlü, dilerseniz deneyebilirsiniz. Yemeğin yanına ev yapımı bira ya da ev yapımı kırmızı şarap söyleyebilirsiniz, hem şarap hem de biralar muhteşem. Yemeğin üzerine tatlı yemek isterseniz, ünlü Sloven pastalarından yiyebilirsiniz. Buradaki ismi Gibanica Sokol. Hesabı istedikten sonra, adisyonun yanında erik rakısı ikram ediyorlar. Tadı gerçekten çok güzel. Sokol’da, ana yemek dahil olmak üzere ortalama bir menü için ödeyeceğiniz fiyat en fazla 40 Euro olacaktır. Yemeğinizi daha ucuza, daha samimi bir ortamda yemek istiyorsanız şehrin açık pazar alanında kurulan tezgâhlara göz gezdirebilirsiniz. Farklı kültürlere ait tatları da bulabileceğiniz bu meydanda, hem ekmek arası hem de tabakta sunulan yemekler ucuz ama lezzetli. Şehrin yerel birasının adı Human Fish. Bira adını, Slovenya’nın mağara göllerinde yaşayan ve aslında literatürdeki adı Olm olan balıktan alıyor. Elleri, ayakları ve parmakları olduğu için insana benzetiliyor ve bu yüzden de Human Fish olarak anılıyor. Dilerseniz bira tadım turlarına katılarak Human Fish fabrikasını gezebilir, biranın yapılış sürecini öğrenebilir ve farklı tatlara sahip biraları deneyebilirsiniz. Turlar 1.5 saat sürüyor ve ücreti 4 Euro.

Gece Hayatı: Gerçekten eğlenmek istiyorsanız, şehre yaz aylarında gitmişseniz ve günlerden de Cuma ya da Cumartesi ise adresiniz kesinlikle Metelkova olmalıdır. Detaylarını aşağıda anlattım. Yine yaz aylarında Ljubljana’da iseniz gece kulübü tercihinizi kesinlikle Cirkus’dan yana kullanmalısınız. Burası şehrin en popüler gece kulübü ve dünyaca ünlü DJ’lerin sahne aldığı bir mekân. Girişte kıyafet kontrolü yapılıyor ve hafta sonları damsız girilmiyor ancak kapıdaki görevlinin cebine 5-10 Euro sıkıştırırsanız çok rahat girersiniz. Eğer kış aylarında gitmişseniz ve Cirkus kapalı ise ya da girememişseniz, şehrin diğer popüler mekânı olan Top Six Club’ı deneyebilirsiniz. Burası özellikle Erasmus yapan öğrencilerin uğrak yeri yani gelenlerin yaş ortalaması 18-22 arası. Bir diğer alternatifiniz de Klub K4, diğerlerine kıyasla daha dar ancak daha samimi bir mekân. Burayı da beğenmezseniz, nehrin ara sokaklarında onlarca mekân bulunuyor. Herhangi birine girebilirsiniz.

Alışveriş: Şehrin alışveriş caddesinin adı Stritarjeva Ulica, zaten burası şehrin can damarı. Cadde üzerinde birçok mağaza ve hediyelik eşya dükkânı bulunuyor. Bir diğer alışveriş caddesi de Trubarjeva Cesta, özellikle antika ve butik mağaza alışverişi için bu caddeyi turlamalısınız. Magnet, biblo, anahtarlık ya da tişört almak istiyorsanız, nehir kenarında göreceğiniz seyyar satıcılardan alabilirsiniz. Porselen magnetler ortalama 4 Euro. Şehrin simgesi ‘ejderha’ o yüzden ejderha temalı onlarca hediyelik bulabilirsiniz. Bit pazarı, Pazar günleri nehir kenarında kuruluyor. Eğer otantik bir şeyler almak isterseniz bit pazarını mutlaka gezin.

Ljubljana Gezilecek Yerler;

   Öncelikle şehrin adı ‘Lubliyana’ diye okunuyor ve ‘sevgili’ anlamına geliyor. Ljubljana, gezdikten sonra kesinlikle tekrar gelmek isteyeceğiniz bir şehir. Çok fazla bilinmiyor ya da tercih edilmiyor ancak bu masal gibi şehri gezdikten sonra herkes hayran kalıyor, buna ben de dahilim. Ben çok fazla içinden nehir geçen Avrupa şehri gezdim ama Ljubljana’ya yakıştığı kadar yakışanı görmedim. Dışarıya adımınızı attığınız anda şehre yerleşmeyi bile düşüneceksiniz. Küçücük bir şehir olduğu için her noktasına yürüyerek ulaşmanız mümkün. Kısaca bu şehri bir şekilde rotanıza dahil edin.

Ljubljana Castle: Gezmeye başlayacağınız nokta muhakkak şehir kalesi olmalı. Kaleye isterseniz füniküler ile isterseniz de yürüyüş yolunu kullanarak çıkabilirsiniz ancak benim tavsiyem çıkışı yürüyerek yapmanız çünkü hem daha keyifli hem de füniküler bileti almaktan kurtuluyorsunuz. Kaleye çıktığınızda büyük bir kompleks ile karşılaşacaksınız. Savunma amaçlı inşa edilmesinin yanı sıra, uzunlar yıllar boyunca kraliyet ailesinin ikametgâhı ve ordu karargâhı olarak kullanılmış. Müzeler, kafeler, hediyelik eşya dükkânları ve bunların ortasında da küçük bir meydan. Kalenin etrafında ise yemyeşil orman manzaraları ve yürüyüş parkurları. Zaten tırmanarak çıkarsanız ağaçların arasında yürüyeceksiniz. Kaleye çıktığınızda ilk işiniz kulesine çıkmak olsun, bilet fiyatı öğrenciler için 4 Euro ve aynı bilet Tarih Müzesi’ni de kapsıyor. Kulenin manzarası muhteşem, neredeyse tüm şehir ayaklarınızın altında kalacak. Manzarayı seyredip panaromik fotoğrafları çektikten sonra aynı biletle, kulenin hemen giriş kısmında bulunan Tarih Müzesi’ni gezin. Osmanlı’ya dair bazı parçalar göreceksiniz. Kaleyle işiniz bittikten sonra, yürüyerek çıkmışsanız arka kapının yanındaki yolu kullanarak fünikülere ulaşabilirsiniz. Fünikülerin bileti ise öğrenciler için 2 Euro.

Puppet Theatre Clock: Füniküler ile ineceğiniz nokta Parkirišče Krekov Meydanı. İndikten sonra hemen sağ tarafınızda bir kilise göreceksiniz. Kilisenin kule bölümünde, Prag’da bulunan astronomik saat gibi bir saat bulunuyor. Saatin pencereleri saat başı açılıyor ve sol taraftan bir at, sağ taraftan ise elinde balta olan bir ormancı figürü çıkıyor. Prag’daki gibi çok fazla teatral bir özelliği yok ancak dilerseniz bekleyip seyredebilirsiniz. Kilisenin hemen yanında kafeler bulunuyor, eğer yorulduysanız burada bulunan kafelerde oturabilirsiniz. Kilisenin olduğu meydanda ücretsiz wi-fi bulunuyor, değerlendirebilirsiniz.  

           

Central Market: Kiliseyi arkanıza aldığınızda, sol çaprazınızda büyük bir açık otopark ve pazar tezgâhları göreceksiniz. Bu tezgâhlar, haftanın her günü Pogacarjev Meydanı’nda kurulan açık pazar alanının devamı. Tezgâhları takip ederek Pogacarjev Meydanı’nı bulabilir ve taze meyve-sebze alışverişi yapabilirsiniz.

Zmajski Most (Dragon Brigde): Aynı şekilde kiliseyi arkanıza aldığınız zaman sağınızda kalan cadde üzerinde, Ljubljana’nın simgesi olan Ejderha Köprüsü’nü yani Zmajski Most’u göreceksiniz. Köprü, 1901 yılında Avusturyalı mühendis Josef Melan tarafından inşa edilmiş. Melan, takviyeli köprü yapımının mucidi olarak kabul ediliyor ve patentini aldığı Melan Sistemi’ni de ilk kez bu köprü üzerinde kullanmış. Demir çubuklar kullanılmadan inşa edilen bu köprü, Slovenya’nın ilk betonarme köprüsü olma unvanına sahip. Aynı şekilde Slovenya’nın ilk asfaltı da bu köprü üzerine dökülmüş. Köprünün dört köşesinde ejderha heykelleri bulunuyor. Şehrin simgesi olan ejderhanın elbette bir hikayesi var. Efsaneye göre; Yunan kahramanı Jason ve diğer Argonaut yoldaşları, Karadeniz üzerinde Colchis Kralı'na ait altın bir pelerini çalmışlar ve Argo isimli gemi ile kaçmaya başlamışlar. Kralın adamları da başka gemilerle peşlerine düşmüş. Jason ve arkadaşları, sağ sağlim Yunan topraklarına dönebilmek için kralın adamlarından kaçarken Tuna Nehri’nin ağzında kaybolmuşlar. Dönüş yolunu bulamadıkları için de Tuna Nehri ve ardından Ljubljanika Nehri boyunca ilerlemek zorunda kalmışlar. Ljubljanica Nehri’nin kaynağına geldiklerinde ise durmak zorunda kaldıkları için sinirlenmişler ve bu sinirle Argo'yu parçalamışlar. Hal böyle olunca Argo’nun parçalarını Adriyatik kıyısına kadar omuzlarında taşımışlar. Burada gemiyi tekrar bir araya getirip yola devam etmişler. Vrhnika ile Ljubljana arasına geldiklerinde ise yanında bataklık bulunan büyük bir göle rastlamışlar. Bataklığın içinde dev bir ejderha yaşıyormuş ve bir anda Argo’ya saldırmış. Burada kahramanca mücadele eden Jason, ejderhayı öldürmeyi başarmış. Ljubljana’ya ulaşan Jason, artık burada yaşamaya karar vermiş ve Ljubljana’nın kurucusu olma unvanını kazanmış.

*Ejderha Köprüsü’nü arkanıza alıp, caddeden dümdüz devam ettiğiniz zaman tren garına ve garın hemen yan tarafında bulunan otobüs terminaline ulaşabilirsiniz. Eğer şehre havayolu ile gelmiş ve otobüs ya da trenle devam edecekseniz, gidip konumuna bir bakın. Nerede olduklarını öğrenmeniz, tren ya da otobüs saatinizi kaçırmamanızı sağlar.

Nehir Kenarı: Ejderha Köprüsü’nden sola dönüp, nehir kenarından devam edin. Nehir kenarı boyunca birçok kafe ve restoran göreceksiniz. Kafelerin hepsi güzel ayrıca fiyat ve hizmet açısından da birbirinin aynısı. Eğer burada bulunan kafeler ilginizi çekmediyse, şehrin hipster mekânlarından birisi olan Tozd isimli kafe sizi tatmin edecektir.

Butchers' Bridge: Kafelerin arasından devam ettiğiniz zaman, sol tarafınızda Kasaplar Köprüsü’nü göreceksiniz. Aslında 1930 yılında, Slovenya tarihinin en önemli mimarı olarak kabul edilen Jože Plecnik tarafından buraya bir köprü yapılmak istenmiş ancak savaşlar nedeniyle yapılamamış. 2010 yılında ise tam olarak Jože Plecnik’in düşündüğü noktaya, Jože Plecnik’in planının modernleştirilmiş hali olarak inşa edilmiş. Köprünün sağ ve sol kenarları, dayanıklı kalın camlardan yapılmış. Bu şeffaf bölümlere ayak bastığınızda, adeta nehrin üzerinde duruyor hissine kapılıyorsunuz. Köprünün üzerinde göreceğiniz heykellerin bazıları Antik Yunan mitolojisini temsil ediyor. Bu heykellerden yan yana olan iki heykel cennetten sürgün edilen ve utanan Adem ile Havva’yı, kuyruklu olan heykel Yunan mitolojisine ait Serpent denilen yılandan korkan Satyr isimli askeri ve kolları kesik olan heykel ise Olympus Dağı’dan ateş çalarak insanlara veren ve bunun üzerine Zeus tarafından cezalandırılan Prometheus isimli tanrıyı temsil ediyor. Köprünün korkuluklarında ise Grotesk tarz esas alınarak yapılan, kurbağa ve kabuklu deniz hayvanı heykelleri bulunuyor. Her Avrupa şehrinde olduğu gibi bu köprü de dilek dileyen aşıkların meskeni olmuş. Paris’te bulunan Pont des Arts gibi bu köprünün korkuluklarında da dilek dileyen aşıklar tarafından asılan asma kilitler mevcut.

Tromostovje (Triple Bridge): Nehir kenarından biraz daha yürüdükten sonra, Ljubljana’nın simgelerinden bir diğeri olan üçlü köprüyü göreceksiniz. Tromostovje isimli bu köprü, yan yana olmak üzere aynı yola bağlı olan 3 köprüden oluşuyor. Aynı noktada 1280 yılında, atların geçişini sağlamak amacıyla ahşap bir köprü inşa edilmiş ancak çıkan yangında tamamen kül olmuş. 1842 yılında Avusturya Arşidükü Franz Karl tarafından buraya yeni bir köprü yaptırılmış. 1929 yılında ise ünlü mimar Jože Plecnik konuya el atmış ve eklediği yaya yolu ile köprü son halini almış. Köprü üzerinde, bugüne kadar özenle korunan bir lahit bulunuyor ve üzerinde Arşidükün adı yazılı ayrıca köprü araç trafiğine kapalı.

Prešeren Square: Üçlü köprünün bir ucu Prešeren Meydanı’na çıkıyor. Burası Ljubljana’nın kalbi ayrıca eğlence ve protesto noktası. Özellikle akşamları çok renkli ve hareketli oluyor. Seyyar satıcılar, tezgâhlar, sokak müzisyenleri, dansçılar, bisiklet şovu yapanlar, akrobatlar vs. hepsi burada. Kısaca şehrin asıl kalabalığı bu meydan ve çevresinde oluyor. Burada hem gündüz hem de akşam vakit geçirmelisiniz çünkü akşamları çok daha keyifli bir hal alıyor. Meydanda göreceğiniz heykel, meydana adı verilen ünlü Sloven şair France Prešeren’in heykeli. Aslında hukuk ve felsefe okuyan Preseren, boş zamanlarının tamamını şiir yazarak değerlendiriyormuş. Otuzlu yaşlarında iken Julija Primic isimli genç bir kıza aşık olmuş ancak Julija soylu bir ailenin kızı olduğu için hiçbir zaman aşkını itiraf edememiş. Platonik bir aşk yaşadığı için de duygularını Julija’ya şiirler yazarak bastırmış. Zaten Preseren’i bu kadar başarılı kılan da şiirlerine yüklediği derin anlamlar olmuş. 1836 yılı geldiğinde, Prešeren artık Julija'ya olan aşkından vazgeçmiş ve bir başkası ile evlenmiş ancak ölüm döşeğinde Julija'yı hiç unutmadığını itiraf etmiş. Preseren Meydanı’na heykeli dikildiğinde, meydanın karşı tarafında bulunan bir binanın üzerine Julija’nın pencereden bakan kabartma bir heykeli yapılmış ve ölmüş olsa bile sonsuza dek sevdiği kadına bakması sağlanmış. Heykelin yöneldiği tarafa bakarsanız, bir bina üzerinde Julija’yı görebilirsiniz. Meydanda yer alan pembe renkli Franciscan Kilisesi ise 1606-1660 yılları arasında inşa edilmiş. Yıllar boyu yaşanan savaşlar ve depremler nedeniyle ağır hasarlar almış ancak her defasında aslına uygun olarak restore edilmiş. İçerisinde yer alan sunak bölümünü ve freksleri mutlaka görmelisiniz, giriş ücretsiz.   

Stritarjeva Ulica: Köprüden karşıya geçtiğinizde, Ljubljana’nın araç trafiğine kapalı, yürüyüş ve alışveriş caddesi olan Stritarjeva caddesine çıkacaksınız. Prešeren Meydanı gibi burası da şehrin en hareketli noktalarından birisi. Cadde boyunca restoranlar, mağazalar ve hediyelik eşya dükkânları yer alıyor. Caddenin tam ortasında, şehrin simgelerinden bir diğeri olan Robba Fountain ya da diğer adıyla Hercules Fountain’i göreceksiniz. Burada göreceğiniz çeşme sahte, orijinali National Gallery of Slovenia içerisinde sergileniyor. Çeşmenin orijinali İtalyan heykeltıraş Francesco Robba tarafından, 1751 yılında yapılmış ve onun adı verilmiş. Çeşme üzerinde göreceğiniz, elinde testi olan 3 erkek figür ile, Carniola bölgesinde bulunan Ljubljanica, Sava ve Krka nehirlerinden su taşıyan tanrılar tasvir edilmiş ve aynı zamanda da Carniola'nın üç bölgesel birimi olan Upper Carniola, Lower Carniola ve Inner Carniola bölgelerini temsil ediyor. Çeşmeye kadar uzanan basamaklar ise Karniyol Dağlarını temsil ediyor.

Ljubljana Cathedral: Çeşmeye geldiğinizde, sola dönüp caddede 20-30 metre yürüdükten sonra hemen solunuzda Ljubljana Katedrali’ni ve katedralin ünlü kapısını göreceksiniz. Floransa Duomo meydanında bulunan vaftizhanenin kapısından sonra, Avrupa’da bulunan en ilginç kapı diyebilirim. Papa II John Paul, 1996 yılında Hristiyanlığın 1250. Yıl dönümü kutlamaları gereğince Ljubljana’ya bir ziyaret düzenlemiş. Ljubljana Belediyesi de Papa’yı onurlandırmak adına, kapının dış yüzeyine Papa II John Paul’ün ve 20. Yy’da Ljubljana’da görev yapmış olan piskoposların heykellerini yapmış. Katedralin ilk hali, aynı noktaya 1200lü yıllarda ahşap olarak inşa edilmiş ancak şehirde çıkan büyük yangın sonucunda tamamen yok olmuş. 1400lü yılların ortasında tekrar yapılmış ama bu kez de Osmanlılar tarafından küle çevrilmiş. 1700lü yılların başında ise Salzburg Katedrali örnek alınarak yeniden restore edilmiş. Katedral içerisinde bulunan heykeller ve duvarlarda yer alan freksler 1700lü yıllardan kalma, mutlaka görmelisiniz. Giriş ücretsiz.

Trubarjeva Cesta: Nehrin Preseren Meydanı’nın olduğu tarafında yer alan Trubarjeva caddesi, şehrin en popüler noktalarından birisi. Cadde boyunca butik mağazalar, kafeler, restoranlar, antikacılar ve hediyelik eşya dükkânları bulunuyor. Ljubljana’nın birçok sokağında tellere asılı ayakkabılar göreceksiniz. Ayakkabıcılık ve kasaplık şehrin ata mesleği, öyle ki her ikisi de 18. Yy’dan beri devam ediyor. Zaten nehir üzerinde göreceğiniz tek parça beyaz köprünün adı da Cobblers' Bridge yani Ayakkabıcılar Köprüsü.

Tivoli City Park: Şehrin merkezini gezdikten sonra, şehrin ciğerleri olan Tivoli Park’a gidebilirsiniz. Herhangi bir kimliğinizi bırakarak 1 saatliğine ücretsiz bir bisiklet alıp, park içerisinde gezebilirsiniz. Park içerisinde; bisiklet parkurları, yürüyüş parkurları, spor alanları, göletler, çeşmeler ayrıca Modern Tarih Müzesi ve Grafik Sanatlar Galerisi yer alıyor.

Metelkova: Gelelim Ljubljana’nın ağır topu, esasoğlanı olan Metelkova’ya. Burası bir zamanlar Yugoslav Ordusu tarafından merkez kışla olarak kullanılıyormuş. 1993 yılında bir grup gözü kara Sloven genç bölgeyi ele geçirmiş ve burayı kendileri için komün bir yaşam alanı yapmış. Tabi öyle kalmamış, çevrenin etkisi ve insanların ilgisiyle turistik bir nokta hale gelmiş. Dileyen birasını içiyor, dileyen otunu tüttürüyor, dileyen müziğini yapıyor, dileyen kafa dinliyor kısaca kimse kimseye karışmıyor ve özgürlük dibine kadar yaşanıyor. Genç-yaşlı ya da zengin-fakir ayrımı olmadan, toplumun her kesiminden ve her meslek grubundan müdavimi var. Öyle bir alan ki yatacak yeri olmayana yatak veriliyor, parası olmayana yemek ya da bira ısmarlanıyor. Dışarıdan bakılınca pek güven veren bir yer gibi durmuyor ancak burada bulunan insanların tek derdi eğlenmek. Birbirinden güzel graffityler ile bezenmiş duvarlarının içerisinde farklı konseptlere sahip birçok mekân, sanat galerisi ve sanatçısı stüdyosu barındırıyor. Hafta içi pek kimse olmasa da Cuma ve Cumartesi günleri tıklım tıklım oluyor ancak Pazar günleri in cin top atıyor. Sadece eğlenmek için değil, gündüzleri gezmek için giden turist sayısı da oldukça fazla. Özellikle yaz aylarında, meydanında konserler düzenleniyor. Burası artık özerk bir bölge haline geldiği için polis girmiyor, hal böyle olunca da rahatlıkla keyif verici madde satışı yapılıyor ve dileyen dilediği gibi kullanıyor. Tabi kimyasal uyuşturuculara Metelkova sakinleri tarafından asla müsaade edilmiyor. Giriş kısmında bulunan modern bina, Yugoslavya zamanında hapishane olarak kullanılıyormuş ancak daha sonra bir girişimci tarafından satın alınarak hostel yapılmış ve Metelkova’nın ruhsatı olan tek binası. Bu yüzden de Metelkovalılar bu hosteli kaybedilmiş bina olarak görüyorlar. Metelkova sakinleri, ilk zamanlar su ve elektrik ihtiyacını Ljubljana'nın şebekelerinden yasadışı olarak çektikleri hatlar ile sağlıyorlarmış ancak daha sonra yasal olarak kullanmaya başlamışlar. Faturalar da Metelkova’da düzenlenen etkinliklerden ve barlardan kazanılan paralar ile ödeniyor. Yani kendi yağlarında kavruluyorlar. Muadilleri Kopenhag’da bulunan Christiania ve Paris’te bulunan Montmartre bölgeleri, gidenler bilir. Konum olarak da Preseren Meydanı’na 15 dakika ve tren garına 5 dakikalık mesafede yer alıyor yani şehir merkezinde. Eğer yolunuz Ljubljana’ya düşerse ve günlerden Pazar değilse, buraya kesinlikle uğramalı ve çok vakit ayırmasanız bile en azından o ambiyansı yaşamalısınız.

Ljubljana Hakkında Faydalı Bilgiler;

Ljubljana Card: Eğer şehirde müze müze gezmek istiyorsanız mutlaka şehir kartı satın alın. Bu kart ile müzelere ücretsiz ya da indirimli olarak girebilir, rehberli turlardan ücretsiz faydalanabilir, indirimli olarak tekne turlarına katılabilir ve bisiklet kiralayabilir, anlaşmalı restoranlardan indirim alabilir, turist otobüslerinden ücretsiz faydalanabilir ve toplu taşıma araçlarına ücretsiz binebilirsiniz. Kartın 3 farklı çeşidi var; 24 saat geçerli olan kartlar 12.60 Euro, 48 saat geçerli olan kartlar 27 Euro ve 72 saat geçerli olan kartlar ise 31.50 Euro. Dilerseniz şehre gitmeden önce LjubljanaCard adresinden kartınızı online olarak alabilirsiniz.

1- Küçük bir şehir olduğu için toplu taşıma kullanma ihtiyacı hissetmeyeceksiniz. Benim takip ettiğim rota gayet kullanışlı, tavsiye ederim. Toplu taşıma aracı olarak sadece şehir içi otobüsler var ve tek kullanımlık biletler 1.40 Euro.

2- Havası gayet güzeldir, her mevsim rahatlıkla gezebilirsiniz ancak ne zaman yağmur yağacağı belli olmaz. Bahar aylarında gidecekseniz yanınızda yağmurluk ya da şemsiye bulundurun.

3- Ljubljana’da bisiklet kullanımı oldukça yaygın. Siz de bisiklet kiralamak isterseniz gitmeden önce Bicikelji adresinden kayıt yaptırabilir ve şehrin birçok noktasında bulunan 30 farklı bisiklet istasyonunun herhangi birinden bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisikletler 2016 model, yeni nesil teknoloji ürünü ayrıca navigasyon cihazına dahi sahip. Bu siteden kayıt yaptırırsanız bisiklet kiralama ücreti 2 Euro. Eğer gidince kiralamak isterseniz de iki saatliği 2 Euro ve günlük 8 Euro. Şehir bisiklet kullanımı için çok uygun o yüzden kesinlikle tavsiye ederim.

4- Şehrin şebeke suyu içilebilir durumda yani para verip su satın almanıza gerek yok. Herhangi bir musluktan ya da çeşmeden gönül rahatlığı ile içebilirsiniz.

5- Çanta bırakmak isterseniz tren garında locker bulunuyor, orta boy dolapların günlük ücreti 3 Euro ve iç hacmi gayet geniş.

6- Dışarıda sabahlamak istiyorsanız, tren garı 22.00-05.00 arası kapalı oluyor. Havaalanı da şehre 26 km mesafede yer alıyor. Eğer uygun ekipmanlarınız varsa, kale çevresinde bulunan yeşil alanlarını deneyebilirsiniz.  

7- Kahvaltı ve yolluk için öğrenci dostu Subway’i tercih edin. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi yaptırın. Sandviçinizi büyük boy ekmek yaptırın ve ikiye böldürün ki yarısını sabah, yarısını öğlen yiyerek iki öğünü de aradan çıkarmış olun.

8- Şehrin ucuz marketleri Spar, Hofer, Maxi Market, Lidl Market ve bir zincir olan Mercator. Mercator marketleri şehrin neredeyse her yerinde var ancak diğerlerinin konumlarına navigasyon uygulamasından bakmanız gerebilir.  

9- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın. Eğer hangi ülke vatandaşısınız diye sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin çünkü AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarını öğrenciden saymayabiliyorlar.

10- Eğer tekne turu yapmak isterseniz; 1 saat süren rehberli turların ücreti 8 Euro, rehbersiz turlar 6 Euro ve grubunuzla gidecekseniz 30 kişiye kadar toplam 180 Euro. Teknelerin kalkış noktası Butchers' Bridge yani Kasaplar Köprüsü’nün hemen altı.

11- Turizm ofisinden şehir haritası alırsanız, şehrin açıklamalı olarak numaralandırılmış bölgelerini sırasıyla gezebilirsiniz.

12- Ljubljana’ya kadar gitmişken Bled Gölü’ne, Bohinj Gölü’ne ve Postojna Mağarası’na kesinlikle gitmelisiniz. Buralara ulaşımı sağlamak için otobüs kullanabilirsiniz. Otobüslerin tamamı, tren garının yanında bulunan otobüs terminalinden hareket ediyor ve terminal içerisinde bilet alabileceğiniz gişeler mevcut.

*Kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız, 2 günde gezilebilecek bir şehir ancak tam anlamıyla gezmek istiyorsanız en az 3 tam gün kalmalısınız.

Yorumlar