Helsinki

 

‘Eğer bir erkek yolculuk etmemişse erkek olmanın değerini bilmiyor demektir.’ Fas Atasözü

HELSİNKİ GEZİ REHBERİ;

Ulaşım: Helsinki’ye Türkiye’den havayolu ile direkt ulaşım sağlamak istiyorsanız seçenekleriniz Türk Hava Yolları ve Scandinavian Airlines yani SAS firması, biletler kış aylarında ortalama 400-500 TL. arasında ve yaz aylarında ise ortalama 500-600 TL. arasında değişiyor. Eğer aktarmalı olarak giderim derseniz; Ukraine International Airlines, KLM, Air France ve Aegean Airlines firmaları ile 300-400 TL. arasında uçuş yapabilirsiniz. Helsinki’ye diğer Avrupa şehirlerinden havayolu ile gidecekseniz; Finnair, Air Baltic, Norwegian Airlines, Easyjet ve Ryanair firmalarından gayet makul fiyatlara bilet alabilirsiniz. Özellikle Stockholm ve Oslo’dan, Norwegian Airlines ile 100-150 TL. arası bir ücrete direkt uçuş sağlayabilirsiniz. Helsinki’ye Baltık ülkeleri ve St. Petersburg gibi Rusya şehirleri başta olmak üzere diğer Avrupa şehirlerinden otobüs ile de kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz, otobüs kullanacaksanız tercih edebileceğiniz firmalar; Simple Express ve Lux Express, eğer ucuz olsun diyorsanız Simple Express’i tercih etmelisiniz çünkü biletinizi erkenden alırsanız 3-5 Euro gibi fiyatlara Avrupa şehirlerinden Helsinki’ye seyahat edebilirsiniz, otobüslerde ücretsiz self servis çay-kahve dolabı, tuvalet ve wi-fi hizmeti bulunuyor. Finlandiya’nın herhangi bir şehrinden Helsinki’ye otobüs ile ulaşmak isterseniz tercih etmeniz gereken firma Onnibus, otobüsler gayet konforlu ve fiyatlar çok uygun. St. Petersburg başta olmak üzere Rusya şehirlerinden Helsinki’ye demiryolu kullanarak kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Finlandiya içerisinde tren kullanmak isterseniz tüm şehirlere sefer bulabilir ve biletleri vr.fi sitesinden alabilirsiniz. Bunların haricinde mutlaka değerlendirmeniz gereken bir diğer alternatif de Blablacar, neredeyse her gün St. Petersburg ve diğer Rusya şehirlerinden seyahat eden, kendine yol arkadaşı arayan birilerini bulabilirsiniz. Helsinki’ye eğer Tallinn’den feribot kullanarak geçecekseniz ilk tercihiniz Tallink firması ve ikinci seçeneğiniz Viking Line firması olsun. Feribotlar iki şehir arasını yaklaşık 2.5-3 saat arasında gidiyor, biletler 30-35 Euro civarı ayrıca biletleri firmaların internet sitelerinden ve liman gişelerinden alabiliyorsunuz. Tallink firmasına binerseniz feribota biner binmez hemen en üst kata çıkın ve yer kapmak için koşa koşa geminin burun kısmında bulunan bara gidin ki yolculuğunuzu manzara seyrederek sürdürün. Helsinki’ye Stockholm’den gidecekseniz ferry seçenekleriniz St. Peter Line, Tallink Silja Line ve Viking Line firmaları ve bu firmalardan; St. Peter Line firması Stockholm’den 18.00’da ayrılıyor ertesi gün 09.00’da Helsinki’de oluyor ve biletler ortalama 70 Euro, Tallink Silja Line firması Stockholm’den 16.45’de ayrılıyor ertesi gün 10.00’da Helsinki’de oluyor ve biletler ortalama 90 Euro, Viking Line firması ise saat Stockholm’den 16.30’da ayrılıyor ertesi gün saat 10.00’da Helsinki’de oluyor ve biletler ortalama 50 Euro. Eğer hesaplı yolculuk yapmak istiyorsanız Viking Line firmasının Stockholm-Turku feribotlarına binin, 10 saat gibi bir sürede Turku’ya ulaşın, oradan Onnibus otobüs firmasına binin ve 2 saat sonra Helsinki’de olun. Viking Line Stockholm-Turku bileti ortalama 15-20 Euro ve Onnibus firması ile Turku-Helsinki arası ise 5 Euro. Feribotlar genellikle akşamları yolculuğa başlıyor, saatlerine ve fiyatlarına Directferries adresinden bakabilirsiniz. Feribotların tamamı devasa büyüklüğe sahip 10-12 katlı yolcu gemileri, katlar arasında asansör ile geçiş yapılıyor ve geminin içerisinde; restoranlar, saunalar, gece kulüpleri, kumarhaneler, marketler, barlar, free shoplar vs. bulunuyor yani zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ekonomi sınıfı biletlerin odaları genellikle 4 kişilik oluyor ve yatağınıza uzanıp mışıl mışıl uyuyarak seyahat ediyorsunuz. Tallinn’den Helsinki’ye feribot ile gidecekseniz biletleri firmaların internet sitelerinden online olarak ya da limanda bulunan gişelerden satın alabilirsiniz. Eğer online olarak alırsanız yolculuktan en geç 1 saat önce limana giderek, gişede pasaport ve vize kontrolü ile biletinizi bastırmanız gerekiyor, gişeden alacaksanız da zaten pasaportunuzu göstererek alıyorsunuz. Feribota bindikten sonra koltuk numarası falan aramayın ki zaten öyle bizim feribotlarımız gibi numaralı koltuklar yok, oturacak yerlerin tamamı kafe, bar ve restoranlardan oluşuyor yani dilediğiniz bir kafe ya da barın koltuklarına oturabilirsiniz. Gemi içerisinde free shop’tan alışveriş yapabilir, barlarında içkinizi yudumlayabilir ya da restoranlarında yemeğinizi yiyebilirsiniz. Helsinki’de alkol fiyatları çok pahalı olduğu için alkol alışverişinizi siz de her Finlandiya vatandaşı gibi feribotun free shop’undan yapın. Helsinki’ye havayolu ile gelmişseniz ineceğiniz havalimanı şehir merkezine 17 km uzaklıkta bulunan Vantaa Airport, buradan şehir merkezine ulaşım sağlamak için 2 farklı seçeneğiniz var, bunlardan birincisi; çıkış kapısından bineceğiniz Finnair firmasının shuttle otobüsleri, bu otobüslerin sürücüden alacağınız biletinin ücreti 6.5 Euro, otobüslerde wi-fi var ve yaklaşık 30 dakikada şehir merkezinde bulunan tren garında oluyor. İkinci seçenek ise; yine çıkış kapısında bulunan duraklardan binebileceğiniz 615 ve 615T numaralı otobüsler, bu otobüslerin tek yön biletleri 2.5 Euro ve yaklaşık 50 dakikada şehir merkezinde bulunan tren garının hemen yanındaki merkez otobüs duraklarında oluyor. Bu şehre tren ile gelmişseniz; tren garı tam olarak şehir merkezinde bulunuyor ve istediğiniz yere yürüyerek kolayca ulaşabiliyorsunuz. Helsinki’ye otobüs ile gelmişseniz ineceğiniz yer yine tam olarak şehrin göbeğinde ve tren garının hemen karşısında bulunan Helsinki Coach Station Kamppi. Eğer Tallinn’den ya da Stockholm’den feribot ile gelmişseniz ineceğiniz liman olan Port of Helsinki-Katajanokka Terminal; şehir merkezine ya da tren garına 20 dakikalık yürüme mesafesinde ancak yürümek istemezseniz 4 ya da 4T numaralı tramvaylar ile şehir merkezine 10 dakikada ulaşabilirsiniz. Şehir merkezinden havaalanına ulaşmak için; dilerseniz tren garının hemen yanında bulunan ana otobüs duraklarından 615 ya da 615T numaralı şehir içi otobüslere binebilir, dilerseniz de yine tren garının hemen yan tarafında bulunan, üzerinde RAVINTOLA ve VLTAVA yazılı binanın arkasından kalkan Finnair shuttle servislere binebilirsiniz.

Konaklama: Helsinki’de konaklama için benim bildiğim kadarıyla sadece 3 hostel seçeneğiniz var ve bunlarında tamamı çok pahalı olan hosteller. Bu hostellerden ilk seçeneğiniz, tavsiye edebileceğim aynı zamanda kendi konakladığım hostel olan Euro Hostel, burası; Stockholm feribot limanına çok yakın bir konumda bulunuyor ve şehir merkezine tramvay kullanarak ya da yürüyerek 10-15 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Hostel içerisinde; yemek yapabileceğiniz bir mutfak ve Fin Hamamı bulunuyor, odaları ve banyoları temiz, fiyatına göre çok vasat, gecelik ücreti ise ortalama 30-35 Euro arası. İkinci seçeneğiniz SweetDream GuestHouse, burası; şehir merkezine 15-20 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor, yine içerisinde yemek yapabileceğiniz bir mutfak ve Fin Hamamı yer alıyor. Odalarında çantalarınız için locker var, gecelik ücreti ise ortalama 30 Euro. Son olarak diğer seçeneğiniz ise Hostel Erottajanpuisto, burası da; şehir merkezine 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor, odalarında locker bulabilirsiniz, mutfağında yemek yapabilirsiniz ayrıca etrafında birçok bar ve gece kulübü yer alıyor. Gecelik ücreti ise ortalama 35 Euro. Eğer maddi durumunuz iyiyse ve hotelde kalmak istiyorsanız bana göre mutlaka; Stockholm gemilerinin yanaştığı limana yakın bir konumda yer alan Hotel Katajanokka’da kalın. Bu hotel; uzun yıllar bir hapishane kompleksi olarak hizmet veren, günümüzde ise restore edilerek bir hotele dönüştürülen ayrıca hotel personellerini çizgili mahkûm kıyafetleri ile göreceğiniz ve orijinalliği bozulmayan mahkûm hücrelerini de ziyaret edebileceğiniz, kısaca alışılmışın dışında bir hotel. Gecelik ücreti yaklaşık olarak 200-250 Euro arasında.

Yeme-İçme: Helsinki’de yöresel lezzet denemek isterseniz bulamazsınız çünkü ülkeye İsveç ve Rus mutfağı hakim. Tercih edebileceğiniz yemekler ise; üzerine marmelat dökülmüş geyik eti yemekleri, ayı etinden yapılan yemekler, somon balığı ve baharatlı patateslerden yapılan yemekler. Ben yöresel bir restoran göremedim ki olduğunu da sanmıyorum ancak şehrin her yerinde Burger King, Mc Donald’s ve KFC görebilirsiniz, benim önerim tren garı içerisinde yer alan Burger King. Helsinki’de en az bir kere Helsinki’ye özgü hamburger olan Hesburger deneyin derim, tren garının içerisinde ve birçok caddede şubesini görebilirsiniz ayrıca bir zincir olan Koti’nin lezzetli pizzalarını da deneyebilirsiniz. Türk lokantası ararsanız da tren garının karşısında bulunan Antiokia Atabar Restaurant’ı deneyebilirsiniz. Ne içmeliyim diye sorarsanız, meyveli Fin votkalarını kesinlikle deneyin derim.

Gece Hayatı: Helsinki gece hayatı özellikle hafta sonları gerçekten çok hareketli oluyor ancak; alkol fiyatları ateş pahası, kulüplerin yaş sınırı 22 ya da 24 ve gece kulüplerinin giriş ücretleri ortalama 10 Euro. Barların girişleri ücretsiz. Finlandiya hükümeti alkol probleminin önüne geçmek için alkollü içeceklerin fiyatlarını % 400 oranında artırdığından dolayı marketten aldıklarınızı içtikten sonra mekâna gitmeniz daha mantıklı olacaktır. Helsinki’de aradığınız bir striptiz kulübü ise adresiniz, tren garının hemen karşısında bulunan Helsinki Millionaires Club. Dünyaca ünlü grupların konser verdiği büyük ve popüler bir mekân arıyorsanız adresiniz Apollo Live Club. Canlı performans sergilenen ancak daha sakin bir yer arıyorsanız adresiniz LeBonk Club. Yine canlı performans sergileyen gruplara sahne olan bir mekân arıyorsanız Kaarle XII. DJ performansları ile dans edebileceğiniz bir mekân arıyorsanız Capitol Club ve underground bir mekân arıyorsanız Navy Jerry's.

Alışveriş: Magnet ya da hediyelik eşya alacaksanız; Market Place, Aleksenterinkatu Caddesi, Pohjoisesplanadi Caddesi, Mannerheimintie Caddesi, Soumenlinna Adası ve Kaya Kilise çevresinde bulunan hediyelik eşya dükkânlarından alabilirsiniz. Porselen magnetler 4 Euro. Helsinki’de alışveriş yapacaksanız Stockmann bütün ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır zira burası piyasayı tek elden etkisi altına aldığı için içinde bulamayacağınız hiçbir şey yok. Magnet ya da hediyelik eşyanızı da Stockmann’da bulunan souvenier’lardan alabilirsiniz hatta dışarıdan daha ucuza alırsınız. Diğer alışveriş merkezleri ise; Forum, Kamppi, Itakeskus, Sokos ve Galleria Espnalad. 

Helsinki Gezilecek Yerler;

    Helsinki’de adalar haricinde şehir merkezini gezmek için toplu taşımaya ihtiyaç duymayacaksınız, şehir yürüyerek gezebilmenize imkân verecek kadar küçük o yüzden benim gezdiğim sırayla gezerseniz rahatlıkla şehir merkezini yürüyerek bitirebilirsiniz. Ben ilk önce şehir merkezinde birbirine yakın olan noktaları gezdim ve ona göre anlatacağım. Gezilecek noktaların tamamını 1 ya da 2 günde gezebilmeniz tabi ki mümkün değil o yüzden rotayı bölün ve ertesi günler kaldığınız yerden devam edin.

Rautatientori (Railway Square): Helsinki’de bence gezmeye Rautatientori ya da İngilizce adı ile Railway Square’den başlayın zaten öyle ya da böyle şehre adım atar atmaz tren garına yolunuz düşecek ve nerede olduğunu bileceksiniz. Helsinki tren garı; ünlü mimar Eliel Saarinen tarafından 1919 yılında inşa edilmiş ve 48 metrelik saat kulesi ile adeta bir sanat eseri olduğu için başlı başına gezilecek bir nokta o yüzden ilk önce tren garını keşfedin. İstasyon Meydanı ise; neredeyse tüm önemli caddelerin kesişim noktası, şehrin merkezi ve en işlek alanlarından birisi diyebilirim. Özellikle yaz aylarında konserler ve festivaller düzenleniyormuş o yüzden bu büyük meydanda vakit geçirmekten keyif alacaksınız.

           

Ateneum: Rautatientori yani İstasyon Meydanı’nda görmeniz gereken en önemli nokta, mimarisi ile hemen dikkatinizi çekecek olan Ateneum. Burası; 1887 yılında inşa edilen, ilk olarak Finlandiya Güzel Sanatlar Akademisi ve Helsinki Sanat ve Dizayn Üniversitesi olarak kullanılan müze. Müze 3 kat ve onlarca sergi salonundan oluşuyor, içerisinde; Munch ve Van Gogh gibi önemli ressamlara ait eserlerin de bulunduğu, 1750-1950 yılları arasından kalan döneme ait birçok klasik sanat eserini görebilir ayrıca ünlü Fin besteci Jean Sibelius’u da yakından tanıyabilme imkânı bulabilirsiniz. Müzenin 2. katında; mimar Bramante, ressam Raphael ve heykeltıraş Fidias'a ait büstler bulunuyor. Temel olarak resim, heykel, mimari ve müzik alanında birçok önemli esere sahip. Dış yüzeyi hava karardıktan sonra her gece farklı renkle aydınlatıldığı için muhteşem bir görsel şölen sunuyor ve bembeyaz salonları ile Finlandiya’nın en önemli Sanat Müzesi. Giriş ücretleri; yetişkinler için 13 Euro ve öğrenciler için ise 8 Euro.

Aleksis Kivi Heykeli - Finland National Theatre : Rautatientori yani İstasyon Meydanı’nın ortasında göreceğiniz heykel; 1834-1872 yılları arasında yaşayan, bilinen ilk kayda değer Fince roman olan Seitsemän veljestä'yi yani Yedi Erkek Kardeş isimli romanı yazmasıyla tanınan ve günümüzde de halen Finlandiya’nın en başarılı yazarı olarak kabul edilen ünlü Fin yazar Aleksis Kivi’nin heykeli. Heykelin hemen arkasında bulunan ve Nordic tarz olan, Ulusal Romantik Mimari’ye sahip bina ise; adına birçok yerde rastlayacağınız ünlü Fin mimar Onni Tarjanne tarafından tasarlanan ve yapımı 1902 yılında tamamlanan Ulusal Tiyatro Binası.

Aleksanterinkatu Caddesi: İstasyon Meydanı’nı gördükten sonra Ateneum’u karşınıza alın ve hemen solundaki cadde olan Mikankatu caddesine girin ve devam edin. Mikankatu’ya girdikten sonra ikinci soldan Aleksanterinkatu caddesine dönün. Aleksanterinkatu Caddesi; üzerinden tramvay yolları geçen ayrıca sağında ve solunda dünyaca ünlü markalara ait mağazalar, hediyelik eşya dükkânları, restoranlar ve barlar bulunan bir cadde. Caddenin ara sokağında, Kuzey ülkelerinin tamamında şubesini görebileceğiniz alışveriş merkezi olan ünlü Stockmann bulunuyor. Her mevsim yürümesi çok keyifli olan, şehrin en prestijli caddesi.

Senaantintori (Senato Meydanı): Aleksanterinkatu caddesinden 100-150 metre devam ettikten sonra karşınıza gelecek olan büyük meydan Senaantintori yani Senato Meydanı. Bu meydan; Alman mimar Carl Ludvig Engel tarafından tasarlanmış ve bünyesinde bulundurduğu yine Engel tasarımı olan katedral, üniversite binası, senato binası ve devlet daireleri ile siyasi, idari, dini ve eğitim alanlarına yön veren bir merkez olma önemine sahip. Özellikle yaz aylarında neredeyse her gün açık hava gösterileri düzenleniyor, dönem dönem festivaller yapılıyor ve konserler veriliyor. Meydan ayrıca kutlamalara ve eylemlere de ev sahipliği yapıyor. Kış aylarında ise buz pisti kurularak halka puz pateni yapma imkânı veriliyor, turistlerin uğrak noktası ve Helsinki’nin en önemli meydanı. Eğer 17.49’da bu meydanda bulunursanız; dijital olarak çalınan ve 5 dakika 18 saniye süren Carillon Music yani bir perküsyon gibi çanlarla çalınan melodi sesini dinleyebilirsiniz.

Lutheran Catedral: Senato Meydanı’nda göreceğiniz en önemli yapı şüphesiz; meydana hakim olan konumu, bembeyaz parlak rengi ve muhteşem mimarisi ile Helsinki şehrinin simgesi haline gelmiş olan Lutheran Catedral diğer adıyla Helsinki Katedrali. Bu katedral; Rus Çarı I. Nicholos adına 1832-1852 yılları arasında, Helsinki’ye birçok derin iz bırakan Alman mimar Carl Ludvig Engel tarafından Neo-klasik tarzda tasarlanan ve büyük oranda St. Petersburg şehrinde bulunan Saint Isaac katedraline benzeyen bir yapı. Şapelinin üzerinde çinkodan yapılmış 12 adet havari heykeli bulunuyor, içerisinde aynı anda 1300 kişi ibadet edebiliyor ve neredeyse şehrin her noktasından görülebiliyor. Çoğu Helsinki fotoğraflarında ve kartpostallarında bu katedrali görmeniz muhtemel. Katedral; halkın %90’ının Lutheran olması sebebiyle bu ismi almış. Katedrale ücretsiz girip gezebilirsiniz. Katedrali karşınıza aldığınız zaman solunuzda kalan yapı Helsinki Üniversite Binası ve katedralin sağında kalan yapı ise Senato Binası.

II. Alexander Heykeli: Senato Meydanı’nın tam ortasında göreceğiniz heykel; şehre damga vuran liderlerden birisi olan Rus Çarı II. Alexander’ın heykeli. Bu heykel; 1894 yılında Finlandiya ülkesinde Rus Egemenliği olduğu dönemde inşa edilen ve 1917 yılında bağımsızlık kazanıldığında yıkılmak istenilen ancak II. Alexander’ın Finlandiya’da yaptığı siyasi ve kültürel reformlar ile kendi dillerini konuşmalarına getirdiği özgürlük nedeniyle ‘iyi çar’ olarak kabul edildiği için yıkılmasından vazgeçilen bir heykel. Heykeltıraş Walter Runeberg’un önemli bir eseri. Saat 17.49’da çalan melodik çan sesini en verimli dinleyebileceğiniz nokta, bu heykelin etrafında bulunan banklar.  

Kauppotori (Market Square): Senato Meydanı’nda yeterince vakit geçirdikten sonra katedrale arkanızı dönün ve hemen önünüzde kalan ara sokaklardan birisine girin, 50 metre yürüdükten sonra çıkacağınız büyük alan; şehrin en güzel noktalarından birisi olan Kauppotori ya da İngilizce adıyla Market Square yani Pazar Meydanı. Bu meydan; kış ayları haricinde senenin büyük çoğunluğunda tezgâhlar kurulan, taze meyve sebze, bin bir çeşit deniz mahsülü, yöresel hamur işi lezzetler, birçok farklı çeşitte içecek ya da hediyelik eşyalar satın alabileceğiniz bir alan. Acıktığınız zaman açık büfe olan deniz mahsülleri tezgâhlarından tabağınızı doldurup aldığınız kadar ödeyebilirsiniz. Burada bulunan dönme dolaba binerek şehir manzarası seyredebilirsiniz. Tekne turlarının ve ada vapurlarının kalkış noktası olan iskele de burada bulunuyor. Turistler ve yerel halk tarafından çok fazla rağbet gören, güzel bir açık alan diyebilirim.

Vanha Kauppahalli (Old Market Hall): Pazar Meydanı’nın hemen yan tarafında; kırmızı renkli tuğlalar kullanılarak yapılmış olan Vanha Kauppahalli ya da İngilizce adıyla Old Market Hall yani kapalı pazar alanını göreceksiniz. Burası; kış aylarında açık pazar alanı kurulamadığı için alternatif olarak kullanılan, içerisinde; aynı şekilde meyve sebze, deniz mahsülü ve hamur işi tezgâhları bulunan bir alan. İçerisinde bulunan restoranlarda Norveç Somonu tadabilir, kafeteryasında sıcak soğuk içecekler yudumlayabilir, tuvalet ihtiyacınızı giderebilir ayrıca hediyelik eşya, vakumlanmış geyik eti ve ayı eti konservesi satın alabilirsiniz.

Observatoriebergets Park: Dilerseniz kapalı pazar alanının hemen arkasında bulunan Observatoriebergets Park’da soluklanabilir, yemyeşil park içerisinde kısa yürüyüşler yapıp oksijen depolayabilir ya da bu parkın içerisinde bulunan 30 metrelik tepe üzerine kurulu Observatorio yani gözlemevinden teleskop ile gökyüzünü seyredebilirsiniz. Teleskop ile gözlem ücreti 4 Euro.

Uspenski Cathedral: Observatoriebergets Park’a gittiyseniz tekrar Market Square’e dönün, pazar alanının diğer tarafına baktığınız zaman; 13 altın renkli soğan kubbeleri ve heybetli yapısı ile meydana bakan kızıl tuğlalı Uspenski Katedrali’ni göreceksiniz. Bu katedral; Rus mimar Aleksey Gornostayev tarafından tasarlanan ancak mimarın ölümünün ardından 1862-1868 yılları arasında Rus Çarı II. Alexander döneminde inşası tamamlanan bir yapı. Katedral içerisinde; ilgi çekici freksleri, tonozlu tavanları ve süslü avizeleri görebilirsiniz. Batı Avrupa’nın en büyük Ortodoks Kilisesi olma ünvanına sahip değerli bir Rus Mimarisi. Birçok Ortodoks kilisesi gibi burası da Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı, girişi ücretsiz ve 15.00 kapanıyor.

Esplanadi Park: Uspenski Katedrali’ni gördükten sonra Market Place’in yanından geçen sahil caddesi Pohjoisesplanadi Caddesi’nden, pazar alanı solunuzda kalacak şekilde devam edin. Pazar alanını geçtikten hemen sonra bir parka gireceksiniz. Şehir merkezini süsleyen bu parkın adın Esplanadi Park ve burası; yaz aylarında yemyeşil bir görüntüye sahip, Helsinki insanlarının soluklandıkları ve hatta yaz aylarında nadiren gördükleri güzel havaları değerlendirmek için çimlere uzanarak güneşlendikleri bir park. İnsanlar yaz aylarında burada düzenlenen konserlerde müziğe doyuyorlar. Günün her saati müzik yapan sokak sanatçılarını dinleyebilirsiniz. Helsinki’ye yaz aylarında gitmişseniz; banklara ya da çimlere oturup dinlenebilir ve uygun dönemlerde tüm bu zevkleri yaşayabilirsiniz. Parkın etrafında birçok restoran, mağaza ve hediyelik eşya dükkânı bulunuyor ayrıca park heykellerle bezeli.  

Mannerheimintie Caddesi: Pohjoisesplanadi Caddesi’nin devamı; Helsinki’nin can damarı diyebileceğimiz, şehrin en yoğun, en geniş ve en hareketli caddesi olan Mannerheimintie Caddesi. Bu cadde; Esplanade Parkı’ndan, merkez tren garının hemen karşısında bulunan merkez postaneye kadar uzanıyor. Tüm tramvay ve otobüs hatlarının güzergahları buradan geçiyor. Caddenin sağında ve solunda alışveriş merkezleri, lüks restoranlar, kafeler, iş merkezleri, ünlü markaların mağazaları, lüks oteller ve hediyelik eşya dükkânları bulunuyor. Mannerheimintie Caddesi üzerinde bulunan Sokos Vaakuna Hotel’in hemen yanında göreceğiniz heykel; 1876 yılında İsveç asıllı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, Finlandiya’nın Rus Çarlığı sınırlarında yer aldığı dönemde süvari teğmeni olarak Rus Ordusu’na giren ve Rus-Japon Savaşı ile I. Dünya Savaşı'nda kendini göstererek Rus ordusunda kolordu komutanlığına yükselen Carl Gustaf Emil Mannerheim’ın heykeli. Bu komutan; sonraki dönemlerde Sovyet birliklerinin, 1939'da Finlandiya'ya saldırmasının ardından Fin Ordusu başkomutanlığını üstlenmiş, sayıca çok üstün kuvvetler karşısında önemli başarılar elde etmiş ve 1944-1946 yılları arasında Finlandiya Cumhurbaşkanlığı yapmış. 1951 yılında ölmüş ve ölümünün ardından bu caddeye ismi verilmiş.

Kiasma Art Museum: Mannerheim Heykeli’nin hemen yanında bulunan, modern mimariye sahip bina; şehrin önemli müzelerinden birisi olan Kiasma Modern Sanat Müzesi. Bu müzenin zemin katında atölyeler ve servis alanları, 1. katında; bilet gişesi, vestiyer, kafeterya, hediyelik eşya mağazası, kitap okuma odası ve 233 kişilik bir oditoryum, 2. katında; 1960 yılından günümüze kadar uzanan 4000’den fazla esere sahip sanat koleksiyonları, fotoğraf grafik ve çizim sergilemek üzere tasarlanan galeriler, 3. katında; yılda bir değiştirilen geçici sergiler, 4. ve 5. katında ise; sürekli değişen geçici sergiler bulunuyor. Katlar arasında asansörler, eğimli koridorlar, dönen merdivenler ya da rampalar kullanarak geçiş yapabiliyorsunuz. Mimarisi ve içeriği ile göz dolduran çarpıcı bir müze. Giriş ücretleri; yetişkinler için 12 Euro ve 18 yaşın altına ise ücretsiz.

Helsinki Merkez Postane: Kiasma Müzesi’nin hemen yanında bulunan sarı renkli büyük bina merkez postane binası ki zaten üzerinde POSTI tabelası gördüğünüzde tanıyacaksınız. Postane ile Sokos Hotel’in arasındaki Postikatu isimli sokaktan girdiğiniz zaman, 50 metre sonra merkez tren garına çıkarsınız.

Finland National Museum: Kiasma Müzesi sağınızda kalacak şekilde Mannerheimintie caddesinden birkaç yüz metre kadar devam ettiğinizde, hemen solunuzda cadde üzerinde göreceğiniz tek bina; kulesi ve Gotik mimarisi ile ilgi çeken Finlandiya Ulusal Müzesi. Bu müze, 1912 yılında Finlandiya’nın vazgeçilmezi olan Romantik stille kurulmuş. Müzenin 4 katında bulunan 6 bölümde, Finlandiya kültürüne ve tarihine dair; paralar, madalyalar, silahlar, mücevherler vb. binlerce eser sergileniyor. Muhteşem tavanları ve Akseli Gallen-Kallela tarafından boyanan freksleri ile göz kamaştıran değerli bir müze. Giriş ücretleri; yetişkinler için 10 Euro, öğrenciler için 7 Euro ve 18 yaşın altına ise ücretsiz.

Temppeliaukion Kirkko (Rock Church): Ulusal Müze’yi gezdikten sonra, hemen sol tarafında bulunan Auronkatu caddesine girin, çok kısa olan bu caddeden sağa dönün müzenin arka tarafına geçin. Ulusal Müzenin sadece 3-4 ara sokak arkasında bulunan ve tabelaları takip ederek de kolayca ulaşabileceğiniz yer; şehrin en değer verilen dini merkezlerinden birisi olan Temppeliaukion Kirkko, İngilizce adıyla Rock Church yani Kaya Kilise. Bu kilise; 1930’lu yıllarda yapılan bir yarışma ile dizaynına karar verilen, 1969 yılında mimar kardeşler Timo ve Tuomo Suomalainen tarafından tasarlanan ve tek parça kayanın içinin oyulması ile ortaya çıkarılan bir kilise. 13 metre yüksekliğinde tavana sahip ve panaromik cam kubbesi sayesinde doğal ışık ile besleniyor. Orijinalliği bozulmayan taş duvarları sayesinde mükemmel bir akustiğe sahip olduğu için ayrıca konser salonu olarak da kullanılıyor. Veikko Virtanen tarafından imal edilen, 3001 borulu kilise orgu ile haftanın bazı günlerinde resital veriliyor. Çan kulesine sahip olmadığı için çan sesi dijital kayıt kullanılarak çalınıyor ve yaz aylarında üst kısmı yeşil çimlerle bezendiği için Helsinki halkına güneşlenecek yer temin ediyor. Bu kilise gerçekten alışılagelmişin dışında enteresan bir kilise. Giriş ücretsiz.

Jean Sibelius Anıtı: Kaya Kilise’yi gördükten sonra giriş kapısının olduğu cadde olan Lutherinkatu caddesinden kilise sağınızda kalacak şekilde dümdüz devam edin, caddenin bitiminde karşınıza gelecek olan binaların hemen sağındaki Sammankatu isimli ara sokaktan girin ve Mechelininkatu isimli geniş caddeye çıkın. Mechelininkatu caddesine çıktığınızda sağa dönüp bu caddeyi dümdüz devam ederseniz; yaklaşık 1-2 km. sonra yol sizi doğruca Sibelius Park’a çıkaracak. Bu parkta görmeniz gereken en önemli nokta, şehrin simgelerinden birisi haline gelen Jean Sibelius Anıtı. Bu anıt; 1865-1957 yılları arasında yaşayan ünlü Fin besteci Jean Sibelius’u ölümsüzleştirmek adına, mimar Eila Hiltunen tarafından 600’den fazla içi boş çelik borunun birbirine kaynatılması ile yapılan ve 1967 yılında açılan bir heykel. Jean Sibelius’un inişli çıkışlı olan hayatının simgelemesi amacıyla birbirinden farklı boyutlarda borular kullanılarak oluşturulmuş ayrıca 8.5 metre yüksekliğinde ve 24 ton ağırlığında. Daha küçük bir versiyonunu Paris’te yer alan UNESCO genel merkezinde bulunuyor. Helsinki’yi ziyaret eden turistler tarafından en çok ziyaret edilen noktalardan birisi.

Kallio Semti: Helsinki’de mutlaka vakit geçirmeniz gereken semtlerden birisi Kallio Semti. Bu semt; ilk zamanlar da işçi sınıfının yaşadığı bir bölgeymiş ancak son dönemde bloklar halinde stüdyo daireler yapılmış, maddi durumu yerinde olan Helsinki vatandaşları burada ikamet ediyor ve daha çok üniversite öğrencisi gençler ile hippilerin takıldığı bir semt. Hareketli sokakları, mağazaları, butik kafeleri, restoranları ve barları ile güzel vakit geçirme olanağı sunan popüler bir mahalle. Kallio’da 2004 yılından bu yana her yıl Ağustos ayının ilk yarısında, gençlerin adeta bir Rio Karnavalı havasında ilginç kıyafetler giyip dans ederek geçiş törenleri yaptığı, konserler ve film gösterileri yapılan Kallio Flow Festival düzenleniyor ve bu festival halk tarafından sabırsızlıkla bekleniyor. Eğer gerçekten eğlenmek istiyorsanız gece hayatı için bu semti tercih etmeli ve sokağa taşan eğlenceye şahit olmalısınız. Kallio’da uğramanız gereken noktalardan birisi Hakaniemi denilen kapalı pazar alanı, bu pazardan; taze meyve ve sebzeler, deniz mahsülleri ya da hediyelik eşyalar satın alabilir, atıştırmalıklar alarak karnınızı doyurabilirsiniz. Kallio semtinde birçok park bulunuyor, dilediğiniz parkta dinlenebilir ya da daha uzun vakit geçirebilirsiniz. Kallio’ya yürüyerek gitmek istiyorsanız; tren garının ana kapının önündeki cadde olan Kaivokatu caddesinden, gar solunuzda kalacak şekilde dümdüz devam edin, 1 km. sonra karşınıza gelecek göbeği atlayıp yine aynı caddeyi takip edin, önünüze çıkacak olan köprüyü geçtikten sonra Kallio semtine girmiş olacaksınız. Toplu taşıma kullanacaksanız da metroya binip Hakaniemen Metroasema durağında inebilirsiniz.

Linnanmaki Eğlence Parkı: Helsinki’de yeterince vaktiniz varsa ve lunapark seven biriyseniz; Kallio Semti’nin diğer tarafında Tivolikuja denilen bölgede bulunan Linnanmaki Eğlence Parkı’na gidebilirsiniz. 1950 yılında açılan bu park da bulunan oyuncaklara binebilir, restoranlarda yemek yiyebilir, dükkânlardan alışveriş yapabilir ya da şovları izleyebilirsiniz. Parka giriş ücretsiz ancak bütün oyuncaklara binmek isterseniz bileklik satın almanız gerekiyor, tüm gün geçerli olan bu bileklik 39 Euro, 6 oyuncağa binebileceğiniz çoklu biletler 36 Euro, sadece akşamları geçerli olan ve tüm oyuncakları kapsayan bilekliler 30 Euro ve tek kullanımlık biletler ise 10 Euro. Eğer Linnanmaki’de bulunan Merimaailma Sea Life Helsinki isimli akvaryuma girmek isterseniz; biletler 16.5 Euro ancak Linnanmaki günlük bileklikleri ile birlikte satın alırsanız akvaryum için 8 Euro ödüyorsunuz. Buraya isterseniz Kallio’den kısa bir yürüyüş ile, isterseniz de merkez tren garından 8 ya da 9 numaralı tramvay hattı ile Diakoniapuisto durağında inerek veya yine tren garından 23 numaralı otobüsler ile ulaşabilirsiniz.

Solo Sokos Hotel Torni: Helsinki’de gerçek bir panaromik şehir manzarası izlemek istiyorsanız gitmeniz gereken yer; Esplanade Park’a çok yakın bir konumda, Mannerheimintie caddesinin paralelinde, Yrjönkatu Caddesi 26 numarada bulunan Solo Sokos Hotel Torni’nin teras katı. Hotel Torni’nin kapısından giriyorsunuz, kapının yan tarafında bulunan asansöre biliyorsunuz ve en üst kata çıkıyorsunuz. Asansörün çıktığı en son kat cam ile çevrili bir gözlem odası ancak orası ile yetinmeyin, bu katta bulunan kapıyı açın ve yukarıya çıkan merdivenleri tırmanın. Merdivenlerin çıktığı yer 70 metre yüksekliğe sahip Ateljee Bar, herhangi bir ücret ödemenize gerek yok ayrıca bu barda oturup bir şeyler içmek zorunda da değilsiniz. Barın terasına çıkıp manzarayı seyredebilir, dilerseniz de tuvaletine girerek manzaraya karşı ihtiyacınızı giderebilirsiniz.

Hietaniemi: Helsinki’ye Temmuz ya da Ağustos ayında gitmişseniz ve güneşin tadını çıkarmak istiyorsanız mutlaka şehrin sayfiye alanı olan Hietaniemi’ye gitmelisiniz. Burası 20. Yy’ın başlarında kum depolama alanı olarak kullanılan ancak 1929 yılında turizme kazandırılan bir bölge. Burada sığ ve güvenli sularında serinleyebilir, tertemiz kumsala sahip plajında güneşlenebilir ayrıca plaj voleybolu ve plaj basketbolu da oynayabilirsiniz. Hietaniemi 1995 yılından bu yana Hietsu Plaj Voleybolu Turnuvası’na ev sahipliği yapıyor. Burada denize girmeseniz bile beach kafelerde bir şeyler içebilir ya da deniz manzaralı restoranlarında akşam yemeği yiyebilirsiniz. Hietaniemi; Sibelius Parkı’na gitmek için Kaya Kilise’den sonra Mechelininkatu caddesine çıktığınız noktada bulunuyor yani şehir merkezine çok yakın, toplu taşıma kullanarak gitmek isterseniz de 24 numaralı otobüse binmeniz gerekiyor.

Seurasaari: Birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi Helsinki’de de Köy Müzesi bulunuyor ve buradaki müzenin adı Seurasaari. Bu müze şehir merkezinin dışında Seurasaari Adası’nda yer alıyor ve anakaradan (Ankara değil anakara) Fin Yolu denilen yaya köprüsü kullanılarak ulaşılıyor. Müzenin içerisinde Finlandiya köy yaşantısını yakından tanıyabileceğiniz köy evleri bulunuyor, dilerseniz satış yapılan köy evlerinden ekmek, kurabiye ya da hediyelik eşyalar satın alabilir, dokuma tezgâhlarında çalışan yöresel kıyafetli kadınları izleyebilir, kızıl sincapları ve tavşanları yakından görebilir ya da çiftlik hayvanlarını sevip ellerinizle besleyebilirsiniz. Gerçekten ilgi çekici ve keyifli bir açık hava müzesi. Seusaari Adası’nda bir de çıplaklar plajı bulunuyor, utangaç bir yapınız yoksa değerlendirebilirsiniz. Açık hava müzesinin biletleri; yetişkinler için 9 Euro, öğrenciler için 6 Euro ve 18 yaşın altına ise 3 Euro. Buraya tren garından 24 numaralı otobüslere binerek kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz.

Akseli Gallen Kallela Museum: Eğer bir sanat aşığı ya da Akseli Gallen Kallela hayranı iseniz; Fin stilini temsil eden Ulusal Romantizm akımının öncülerinden olan Finlandiya’nın en önemli ressamı Gallen-Kallela’nın 1911-1913 arasında inşa edilen ve daha sonra müzeye dönüştürülen evini ziyaret edebilirsiniz. Bu müze içerisinde sanatçıya ait araç-gereç ve önemli eserler sergileniyor. Dilerseniz burada bulunan kafede oturup, güzel vakit geçirebilirsiniz. Müze şehir merkezinden yaklaşık 10 km. uzaklıkta ve yemyeşil bir ormanın içerisinde bulunuyor. Buraya ulaşımı; 4 numaralı tramvay ile ya da 502-206-106 ya da 550 numaralı otobüsler ile sağlayabilirsiniz. Bilet ücretleri; yetişkinler için 8 Euro ve öğrenciler için ise 4 Euro.

Helsinki Olimpiyat Stadyumu: Şehirde hala vaktiniz varsa ve gezilecek farklı bir nokta arıyorsanız, Helsinki Olimpiyat Stadyumu’nu gezebilirsiniz. Bu stadyum; 1952 yılında düzenlenen yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapması amacıyla 1938 yılında inşa edilen, 1983 ve 2005 yıllarında Dünya Atletizm Şampiyonası'na ev sahipliği yapan ve 39.000 kişi kapasitesine sahip olan bir spor kompleksi. İçerisinde; Finlandiya spor tarihini yakından tanıyabileceğiniz bir spor müzesi, şehrin en yükseği diyebileceğimiz 72 metrelik bir kule ve bir de yüzme stadyumu bulunuyor. Eğer stadyumu gezmek ve asansör ile çıkılan kulesinden panaromik şehir manzarası izlemek istiyorsanız, bilet ücreti 5 Euro. Buraya Mannerheimintie Caddesi’ni kullanarak, tren garı sağınızda kalacak şekilde 2 km. yürüdükten sonra kolayca ulaşabilirsiniz.

Ruiskumestarin Talo: Dilerseniz; Kristianinkatu 12 numarada bulunan, 1818 yılında inşa edilen ve şehrin günümüze kadar ayakta kalmayı başaran en eski ahşap evini ziyaret edebilirsiniz. Sarı renkli bu ev günümüzde müze olarak hizmet veriyor.

Soumenlinna Adası: Helsinki’de mutlaka görmeniz ve en az yarım gün ayırmanız gereken adreslerden birisi de şüphesiz; şehrin en önemli ve en turistik noktalarından biri olan Soumenlinna Adası. Bu adanın yapımına ilk olarak; güçlenen Çarlık Rusya İmparatorluğu’nun gözünü İsveç Krallığı’na dikmesi nedeniyle, 1748 yılında İsveç Krallığı tarafından Finlandiya savunmasını güçlendirmek ve Rusların Baltık’a geçmesini engellemek için Sveaborg yani İsveç Kalesi olarak başlanmış. Yapımı 40 yıldan fazla sürmüş ve 1808-1809 yılları arasında yapılan İsveç-Rus Savaşı’nda kale komutanı Carl Olof Cronstedt’ın masada teslim olması nedeniyle Rusların eline geçmiş. 1917 yılında bağımsızlığını kazanan Finlandiya güçlerinin hakimiyeti altına girmiş ve Soumenlinna yani Fin Kalesi adını almış. Finlandiya’da çıkan iç savaş sonucunda tutuklanan Finliler burada mahkûm edilmişler, 1950 yılında ise asker tarafından sivillere teslim edilerek kültürel bir alana dönüştürülmüş. 1991 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan bu ada; konumu ve savaşta ki önemli rolü nedeniyle Kuzey’in Cebelitarık’ı olarak anılmaya başlanmış. Aslında parçaları birbirinden bağımsız ancak köprüler ile bağlanarak tek parça haline getirilmiş ve büyük bir komplekse dönüştürülmüş. Soumenlinna Adası üzerinde; 1933 yılında inşa edilen ve 1939-1944 yılları arasındaki savaşlarda Fin donanmasının bir parçası olarak hizmet veren denizaltının müzeye dönüştürülmüş kalıntısı, deniz feneri olarak da kullanılan anıtsal bir kilise, savaşta hayatını kaybeden askerlerin anısına dikilen bir anıt, geçmişten bugüne ada tarihinin materyaller ve görseller ile sergilendiği değerli bir müze, geniş bir kütüphane, savaşlarda kullanılan toplar, Hobbit evlerini andıran küçük evler, alışveriş yapabileceğiniz dükkânlar, başta 1928 tarihli Cafe Piper olmak üzere yemek yiyebileceğiniz restoranlar, denize girebileceğiniz plajlar, konaklayabileceğiniz hosteller ve yazlık tiyatrolar bulunuyor. Burada ayrıca; Piippa Tandefelt’in koleksiyonu kullanılarak 1985 yılında kurulan ve kızı tarafından işletilen, içerisinde 19. Yy. başından günümüze kadar çeşitli oyuncakların sergilendiği Lelumuseo yani Oyuncak Müzesi bulunuyor. Bu adaya ulaşım sağlamak istiyorsanız; açık pazar alanı olan Market Place’de bulunan iskeleden her saat başı kalkan teknelere, gidiş-dönüş 6.5 Euro’ya bilet alarak biniyorsunuz ve 15 dakika sonra adada oluyorsunuz. Eğer kış aylarında adaya gitmek isterseniz, buz tutan denizde buzları kırarak seyahat etme şansı bulabilirsiniz.  

Porvoo: Helsinki’ye kadar gitmişseniz ve halen bu şehirde fazladan vaktiniz varsa; 50 km. uzaklıkta bulunan ve tekne ile kolayca ulaşım sağlayabileceğiniz, 800 yıllık tarihe sahip kıyı kenti olan Porvoo şehrini de gezebilirsiniz. Burası; rengarenk posta kutuları olan kırmızı renkli ahşap evleri, butikleri, antikacıları, müzeleri, kafeleri, restoranları, açık pazar alanı ve tarihi katedrali ile gerçekten görmeye değer bir kasaba.

Helsinki Hakkında Faydalı Bilgiler;

Helsinki Card: Helsinki’de toplu taşıma kullanmanıza gerek yok çünkü gezilecek noktaların tamamı birbirine yürüme mesafesinde ama illa kullanmak isterseniz; tek kullanımlık biletler gişelerden ya da kiosklardan alırsanız 2.20 Euro, sürücüden alırsanız 3 Euro ve günlük sınırsız biletler ise 8 Euro. Eğer tüm müzeleri gezecekseniz ve toplu taşıma kullanacaksanız mutlaka Helsinki Card alın; 24 saat geçerli kartlar 39 Euro, 48 saat geçerli kartlar 49 Euro ve 72 saat geçerli kartlar ise 59 Euro.

1- Finlandiya Euro Zone’a girdiği için her yerde Euro kullanılıyor, yani para çevirmeye ihtiyacınız yok.

2- Eğer Helsinki’ye kış aylarında gidecekseniz çok soğuk olduğunu bilin ona göre hazırlıklı gidin, yaz aylarına da çok güvenmeyin soğuk olmasa bile sürekli yağmur yağıyor, haberiniz olsun. Aralık-Ocak aylarında hava sıcaklığı gündüz ortalama -18, gece ise -22 derece oluyor. Cep telefonları ve dijital fotoğraf makineleri bu kadar soğuk havalarda çalışma ısısını kaybettiği için kesinlikle çalışmaz, batarya boş der ve kapanır tekrar açmak için sıcak bir yere girip telefonu ve fotoğraf makinesini ısıtmanız gerekir. Özelikle Iphone kullanıyorsanız bu başınıza daha çok gelir sürekli telefon donar ve kapanır. Ben Iphone ve Gopro kullanıyorum, ikisi de dışarıdayken en fazla 10 dakika açık kalabildi, sürekli sıcak bir yere girip ısıtmak zorunda kaldım.   

3- Helsinki muhtemelen bugüne kadar gördüğünüz Avrupa şehirlerinin % 90’ından daha pahalı bir şehir o yüzden hesabınızı iyi yapın.

4- Ucuz market arıyorsanız Rimi ve K-Market gayet hesaplı marketlerdir, bunların haricinde alışveriş merkezlerinin alt katlarında bulunan süpermarketlerden de hesaplı alışveriş yapabilirsiniz.

5- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun, genellikle Finlandiya’da mı okuyorsunuz diye soruyorlar ama siz yine de şansınız bir deneyin.

6- Su satın almanıza gerek yok çünkü şehrin şebeke suyu gayet içilebilir durumda, su alacak olursanız da küçük suyun fiyatı 2.5 Euro. 

7- Çantanızı bırakmak isterseniz; tren garının zemin katında locker bulunuyor, küçük boy dolaplar günlük 4 Euro, orta boy dolaplar günlük 6 Euro ve büyük boy dolaplar ise günlük 8 Euro. Aynı şekilde havaalanında locker var ve fiyatlar aynı. Tren garında bulunan küçük dolaplar gayet geniş yani 2 çanta sığdırabilirsiniz.  

8- Helsinki’de dışarıda sabahlamak istiyorsanız; havaalanında ve tren garının içerisinde bulunan Burger King’de rahatlıkla sabahlayabilirsiniz.

9- Finlandiya’da internet vatandaşlık hakkı olduğu için her yerde ücretsiz wi-fi bulabilirsiniz, o konu da rahat olunuz.

10- Helsinki’ye kış aylarında gitmişseniz; her yerde buz pateni pisti görebilirsiniz, ekipman kiralama bedelleri gerçekten çok uygun oluyor, vaktiniz varsa ve kaymayı biliyorsanız mutlaka değerlendirin. Aralık-Ocak aylarında deniz de donduğu için, donmuş Baltık Denizi üzerinde yürüyebilirsiniz. Yaz aylarında gitmişseniz mutlaka bir gün de olsa bisiklet kiralayın, sokaklarda bulunan stantlardan ya da rent a bike dükkânlarından kiralayabilirsiniz. Stantlardan kiralama bedeli 2 Euro, dükkânlardan ise 4 Euro.

11- Helsinki’ye yaz aylarında gitmişseniz tekne turlarına katılmak eğlenceli olacaktır. Market Place’de bulunan iskeleden turlara katılabilirsiniz. 1.5 saatlik turların fiyatı 20 Euro.

12- Helsinki’ye kadar gelmişken ülkemizde Fin Hamamı olarak isimlendirdiğimiz saunalara girmeden dönmek düşünülemez, hotellerin ve hostellerin neredeyse tamamında sauna bulunuyor. Erkek ve kadınlar ayrı ayrı giriyorlar ama tabi ki herkes çıplak giriyor. Ücretleri ortalama 5-10 Euro. Hotelinizde sauna yoksa şehrin her köşesinde sauna bulabilirsiniz çünkü Finlandiya’da yaklaşık 2 milyon tane sauna var, arayarak bulamazsanız şehrin turistik haritalarında işaretlenen saunalara gidebilirsiniz.

13- Helsinki; Nokia ve Linux’un anavatanı ayrıca Finlandiya’da trafik cezaları vatandaşların gelirlerine göre kesiliyor yani aynı trafik suçunu işleyen 3bin Euro geliri olan birisine 50 Euro ceza kesilirken, 30bin Euro geliri olan kişiye 5bin Euro ceza kesiliyor.  

*Kaç gün kalınmalıdır diye sorarsanız; en az 3 tam gün kalmalısınız, bu sürede rahatça her yerini gezebilirsiniz. 

Yorumlar