Dresden
‘Dünyada sahip olduğumuz her şey ortaktır.’ Wendell Berry
DRESDEN GEZİ REHBERİ;
Ulaşım: Türkiye’den Dresden’e direkt uçuş sağlayamazsınız. En kolay ulaşım şekli Türkiye’den Almanya’nın herhangi bir şehrine uçmak ve oradan da otobüsle ya da trenle Dresden’e geçmek. Sadece Almanya şehirleri değil elbet, dilerseniz Prag ve Amsterdam gibi diğer çevre ülkelerin şehirlerinden de otobüs ya da tren kullanarak çok rahat Dresden’e ulaşabilirsiniz. Prag’dan geçmek için Student Agency firmasını kullanabilirsiniz, yolculuk yaklaşık 2.5 saat sürüyor ve bilet fiyatı 23 Euro. Student Agency otobüslerinde wi-fi bulunur ve ücretsiz 1 içecek hakkınız vardır. Eğer Almanya’nın herhangi bir şehrinden geçecekseniz de otobüs firması olarak tavsiyem kesinlikle Meinfernbus. Bu otobüs firmasının hem sefer sayısı çok fazla hem ucuz hem de gayet konforlu. Otobüslerde tuvalet ve wi-fi hizmeti mevcut. Otobüs biletini akıllı telefon uygulamasını kullanarak ya da firmanın kendi internet sitesine girerek satın alabilirsiniz. Dilerseniz Goeuro ya da Rome2rio adreslerinden otobüs saatlerini ve bilet fiyatlarını kolayca öğrenebilirsiniz. Biletinizin çıktısını almanıza gerek yok çünkü telefonunuza mail olarak gelen QR kodunu otobüse binerken okutup binebilirsiniz. Bilet fiyatlarına örnek verecek olursak; Meinfernbus ile Berlin-Dresden arası 7 Euro, Prag-Dresden arası 12 Euro, Münih-Dresden arası 19 Euro ve Amsterdam-Dresden arası 33 Euro. Bu firma ile ilgili detayları Avrupa Otobüs Firmaları bölümünden öğrenebilirsiniz. Tren ile geçmek isterseniz de yine Almanya şehirlerinden ve çevre ülkelerin şehirlerinden uygun fiyatlara bilet bulabilirsiniz. Tren saatlerini öğrenmek ya da bilet satın almak için trainline adresini ziyaret edebilirsiniz. Bir diğer ulaşım alternatifiniz ise Blablacar. Bilet almadan önce mutlaka kontrol edin çünkü neredeyse her gün Almanya şehirlerinden ya da çevre ülkelerin şehirlerinden özel aracı ile Dresden’e giden birilerini bulabilir, çok düşük ücretlere seyahat edebilirsiniz. Dresden küçük bir şehir ve hem otobüs terminali hem de tren garı şehir merkezine oldukça yakın. Otobüs terminali ve tren garı yan yana konumlanmış durumda. Her ikisinden de şehir merkezine yürüyerek kolayca gidebilirsiniz. Eğer yürümek istemezseniz çıkış kapısından taksiye binebilirsiniz, taksimetre 4 Euro ile açılıyor ve hostellerin olduğu bölge yaklaşık 15 Euro tutuyor. Dresden’e havayolu kullanarak gelmişseniz ineceğiniz havaalanı olan Dresden-Klotzsche Havaalanı şehre yaklaşık yarım saatlik bir mesafede yer alıyor. Havaalanından şehir merkezine ulaşmak için 77 ve 97 numaralı otobüslere veya 7 numaralı tramvaya binmeniz yeterli.
Konaklama: Dresden bizce az bilinen ancak diğer ülke gezginleri tarafından çokça tercih edilen bir şehir olduğu için birçok hostel seçeneğiniz var. Bunlardan ilki Hostel Lollis Homestay. Bana sorarsanız ilk tercihiniz bu hostel olmalı çünkü bugüne kadar gördüğüm en güzel hostellerden birisi. Çok fazla imkânı ve çok ilginç konseptlere sahip odaları var. Örneğin; klasik bir arabanın içine kurulan bir yatakta uyuma şansı bulabilir, Müslüman odasında kalabilir ve odanın içinde bulunan mihrapta namazınızı kılabilir, cibinliği olan Hint konseptine sahip yataklarda yatabilir, African model odalarda konaklayabilir, tek kişilik kapsül odada kalabilir ya da mağara odalarda uyuyabilirsiniz. Hostelin misafirler için düşünmüş olduğu birçok imkân var, örneğin bazı günler ücretsiz kahvaltı, bazı günler ücretsiz barbekü, bazı günler ücretsiz akşam yemeği, her daim ücretsiz çay-kahve, ütü ve ütü masası, ücretsiz şemsiye, çamaşır makinesi, mutfak, konaklayacağınız günler için ücretsiz bisiklet vs. yani saymakla bitmez. Tren garına 4-5 km uzaklıkta yer alıyor ancak köprüler ile turistik noktalara çok kısa sürelerde yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda yeni şehir olan Neustadt’da, eğlencenin merkezi olan ve genç kesimin bir arada olduğu mekânların tam ortasında yer alıyor. Gecelik ortalama ücreti ise 15 Euro. Konaklama için diğer alternatifiniz Hostel&Backpacker Kangaroo-Stop Hostel. Tren garı ve otobüs terminalinin hemen karşısında, 100 metre mesafede yer alıyor. Yani merkezi konumda ve turistik noktalara da çok yakın. İmkânları da gayet iyi, şirin bir bahçesi ve otantik bir tarzı var. Gecelik ücreti ortalama 15 Euro. Bu iki hostelde yer bulamazsanız son seçeneğiniz Hostel Mondpalast olsun. Gezilecek noktalara gayet yakın konumda, kendine ait mutfağı ve barı var ayrıca yaz aylarında kapı önüne kurulan masalarında oturması keyifli. Gecelik fiyatı ise ortalama 15 Euro.
Yeme-İçme: Yemek konusunu Türk dönercilerde halledebilirsiniz. Onun haricinde Burger King, KFC ve Mc Donald’s menüleri 7-8 Euro civarında. Eğer pizza yemek isterseniz, Evas Pizza’ya uğrayabilirsiniz çünkü uzunluğu 30 cm olan dilim pizzanın ücreti 4 Euro. Yemeğinizi restoranda yemek istiyorsanız Altstadt’da yer alan restoran sokağı Weisse Gasse’ye bakabilirsiniz, her ülkenin restoranını bulabilmeniz mümkün. Hatta Avustralya restoranında kanguru eti yeme şansınız bile var. Yöresel bir tat arıyorsanız Saksonya Çorbasını denemelisiniz. Aslında bildiğimiz sebze çorbası ama içinde iri kıyım 8-10 çeşit sebze bulunuyor, fiyatı ise ortalama 7-8 Euro. Alman şehirlerinde sosisli ekmek çokça tüketiliyor ancak sosislerin büyük çoğunluğu domuz eti ile yapılıyor. Dana etinden yapılan sosis yemek istiyorsanız Frankfurter denilen sosisleri tercih etmeniz gerekiyor, fiyatı ortalama 4 Euro. Her Alman şehrinde olduğu gibi burada da sosis ve patates kullanılarak yapılan Currywurst isimli yemek oldukça meşhur. Restoran menülerinde balık çeşitlerini görmeniz de mümkün ayrıca sunulan balıklar tatlı su balığı olduğu için gayet lezzetli. Eğer çeşit çeşit Alman birası içmek istiyorum diyorsanız Dresden Schönstes Brauhaus’a gitmelisiniz. Elbe Nehri’nin kıyısında yer alan ve çok güzel bahçesi olan bir mekân. Bira ücretleri 2-3 Euro arası.
Gece Hayatı: Dresden’in gece hayatı yeni şehir olan Neustadt’da yaşanıyor. Yaz aylarında neredeyse tüm sokaklarda, dışarıda içen gençler oluyor. Tabi mekânların da hepsi dolu oluyor. Dresden’de Haziran aylarında Bunte Republik Fest düzenleniyor, tüm sokaklar trafiğe kapatılıyor, sokaklar tıka basa insan doluyor, her yerde bira stantları kuruluyor ve her dairede parti oluyor ayrıca herhangi bir daireye girip tanımadığınız insanlarla eğlenebiliyorsunuz. Şehre yaz aylarında gitmişseniz Citybeach Dresden’e mutlaka uğramalısınız. Burası, Elbe Nehri’nin kıyısında yer alıyor. Plaj voleybolu oynayabilir, şezlonglarda güneşlenebilir ya da beach kafelerde vakit geçirebilirsiniz. Eğer aradığınız bir gece kulübü ise Hebedas bölgesinde yer alan Downtown’a gidebilirsiniz. Burası, Dresden’in en popüler ve en kalabalık olan mekânı.
Alışveriş: Altstadt bölgesinde bulunan Sankt-Petersburger Strasse isimli cadde ve Albertplatz çevresi alışveriş ihtiyacınızı karşılayacaktır. Bunların haricinde mağaza alışverişi yapacaksanız veya hediyelik eşya alacaksanız Wilsdruffer Strasse, Prager Strasse, Haupt Strasse ve Ferdinandshof Bölgesinde birçok hediyelik eşya dükkânı yer alıyor. Herhangi birisinden alabilirsiniz, porselen magnetler ortalama 4 Euro. Eğer pazar alışverişi yapmak isterseniz Market Hall, şehrin kapalı pazar alanı. Haupstresse bölgesindeki yer alan bu pazar alanından taze meyve ve sebze alışverişi yapabilmeniz mümkün. Hediyelik olarak Messien porselenleri ile yapılan biblolardan, çikolatalardan, Pfunds süt dükkânında satılan peynirlerden ya da Saksonya bölgesine özgü kağıt helvalardan alabilirsiniz.
Dresden Gezilecek Yerler;
Krallar şehri olarak tabir edilen Dresden’in tarihi 1200lere dayanıyor, yakın tarihi ise 2. Dünya savaşında büyük öneme sahip. Bugün ki kültürel değerini, 18. Yy’da hüküm süren Güçlü Augustus’a borçlu. Şehirde göreceğiniz yapıların büyük bir çoğunluğu Augustus döneminde inşa edilmiş. Aynı zamanda dönemin birçok önemli ressamını, müzisyenini ve mimarını da Dresden’de bir araya getirmeyi başarmış. Dresden, geçmişinde çok derin yaralar olan bir şehir. 1945 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda müttefik ülkeler, Almanya’nın teslim olmasına ve şehir içerisinde herhangi bir askeri unsurun olmamasına rağmen, Nazilere son tango kıvamında bir ceza vermek için fosfor bombası da dahil olmak üzere çok çeşitli bombalar kullanarak Dresden’i haritadan silmeyi amaçlamış. Bu bombalama sonucunda 28.000 binadan yaklaşık 24.000 bin kadarı dümdüz edilmiş ve rivayetlere göre 25.000 kişi hayatını kaybetmiş. İngilizler tarafından kullanılan fosfor bombası nedeniyle şehir bombardıman bitmesine rağmen günlerce yanmaya devam etmiş. Şehir bombardımandan sonra neredeyse tamamen yerle bir olmuş. Savaş sonrasında ise yıkılan binalar, yıkılan duvarların sağlam taşları toplanarak ve yeni taşlar eklenerek orijinaline uygun şekilde yeniden inşa edilmiş. Gezip göreceğiniz binaların tamamı, aslında savaş döneminde yıkılan ve sonradan tekrar inşa edilen binalar. Binaların üzerinde göreceğiniz siyah taşlar, bombardımandan sonra toplanan orijinal taşlar ve beyazlar ise sonradan eklenenler. Sanırım ‘Küllerinden doğmak’ deyimi en çok Dresden’e yakışıyor. Savaş sonrasında şehir sürekli gerilemeye başlamış ancak son otuz yıl içerisinde şehre yapılan ekonomik ve teknolojik yatırımlar ile tekrar ayağa kaldırılmış. Saksonya Eyaleti’nin başkenti olan Dresden yeni ve eski şehir olmak üzere ikiye ayrılıyor, biraz Prag’a ve biraz da Floransa’ya benziyor.
Frauenkirsche: Dresden’de kendinize bir rota belirlemenize gerek yok çünkü tüm yapılar birbirine yakın ki zaten tüm sokaklarını gezeceksiniz. Dediğim gibi, şehir iki bölümden oluşuyor. Birisi eski şehir olan Altstadt ve diğeri ise yeni şehir Neustadt. Gezmeye başlayacağınız yer eski şehir bölgesi olacağı için ben de anlatmaya oradan başlayayım. İlk gideceğiniz nokta Kadınlar Kilisesi olarak da bilinen Frauenkirsche olsun. Kilisenin olduğu meydanın adı Neumarkt Platz. Kilisenin ilk hali, 1727 yılında inşa edilmiş ancak daha sonra yıkılarak yerine, Venedik’te bulunan Santa Maria Kilisesi örnek alınarak daha büyüğü yapılmış. 1736 yılında ise Johann Sebastian Bach burada bir konser vermiş ve kilisenin namına nam katmış. Bombardıman esnasında yüzde 90’ı yıkılmış ve daha sonra aynı mimari tasarım kullanılarak, 18 milyon Dolar bütçe ile tekrar inşa edilmiş. En dikkat çekici bölümü 2000 parçanın birleştirilmesi ile oluşturulan sunak bölümü. Kilisenin içi muazzam bir akustiğe sahip olduğu için yılın belirli dönemlerinde konserler veriliyor. Bach’ın çaldığı org savaş sırasında yok olmuş ancak mimar Baehr’in mezarı restore edilmiş ve günümüzde kilisenin mahzen bölümünde sergileniyor. Baehr’in anıtının üzerinde yazan yazının Türkçesi ise ‘Artık yeterince yaşadım, inşa ettim ve acı çektim. Şeytanla, günahlarla ve dünyayla tanıştım. Şimdi görkemle göğe yükselen bu binanın içinde zafere, huzura ve barışa kavuşmuş şekilde yatıyorum. Tanrıyı erkeğiniz ve babanız olarak kabul edin ey sevdiklerim. Onun sadakatinde kimse çürümez.’ İçine giriş ücretsiz ancak kilisenin asıl olayı 96 metre yüksekliğe sahip olan kubbesinde çünkü muhteşem bir Dresden manzarası sunuyor. Kapısında genellikle öğrenci gruplarının oluşturduğu bir sıra oluyor ama merak etmeyin çabuk eriyor. Saat 10.00’da açılıyor, ana salona giriş ücretsiz ve kubbe bölümüne çıkmanın bedeli ise 5 Euro.
Transport Museum (Johanneum): Frauenkirsche’nin iki bina yanında Alman Transport Müzesi yer alıyor. Saksonya lideri Kral John tarafından, 1586'da yılında Rönesans tarz esas alınarak inşa edilen bina ilk zamanlar at ahırı olarak kullanılmış. Daha sonraları ise kralın atlı araçlarını muhafaza etme görevini üstlenmiş. Bu müzenin içerisinde; eski arabalar, motosikletler, bisikletler, uçaklar, trenler, helikopter simülasyonu ve model trenler sergileniyor. Bana sorarsanız mutlaka ziyaret edin derim çünkü çok eski tarihli ve çok ilginç araçlar görecek ayrıca detaylı bilgi edineceksiniz. Saat 10.00’da açılıyor ve giriş ücreti öğrenciler için 3 Euro.
Albertinum: Transport Müzesi’nin hemen arka tarafında Georg-Treu Platz isimli bir meydan bulunuyor. Bu meydanda görmeniz gereken nokta ise bir modern sanat müzesi olan ve 1887 yılında inşa edilen Albertinum. Burası aslında bir kraliyet cephaneliği ve adını ise Kral Albert’dan alıyor. Albert ve ailesi 1884 ve 1887 arasında, dünyanın farklı bölgelerinden topladıkları ganimetleri saklamak için bir yer arayışına girmişler ve bunun sonucunda da Albertinum hayat bulmuş. Kum taşı ile kaplanan ve göz alıcı bir mimariye sahip olan Albertinum, Galerie Neue Meister ve Skulpturensammlung isimli iki ayrı bölümden oluşuyor. Neue Meister bölümünde 19. Yy’dan kalan yaklaşık 350 eser sergileniyor ve eser sahipleri arasında Van Gogh, Much ve Monet gibi ünlü isimler yer alıyor. Skulpturensammlung bölümünde ise Auguste Robin ve Helmut Heinze gibi önemli sanatçılara ait eserler sergileniyor. Bilet ücretleri yetişkinler için 10 Euro ve öğrenciler için 7.5 Euro.
Fürstenzug: Kadınlar Kilisesi’nin hemen arka tarafında, 25.000 Meissen porseleninin bir araya getirilmesi ile yapılmış mozaik bir resim var. Uzun bir duvar üzerinde göreceğiniz bu mozaik tablo üzerinde, 1127 ve 1904 yılları arasında Saksonya Krallığı’nı yöneten krallar, dükler ve lordlar tasvir edilmiş ayrıca bu tasvir kronolojik bir sıraya göre yapılmış. Toplamda 101 metreye ulaşan uzunluğu ile aynı zamanda dünyanın en büyük mozaik resmi olma unvanına sahip. Açık bir alanda yer aldığı için herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor.
Brühlsche Terrase: Fürstenzug’un ön tarafında bulunan merdivenlerden çıktığınız zaman, kendinizi Elbe Nehri’nin kıyısında yer alan ve Brühlsche Terrase denilen bir seyir terasında bulacaksınız. Terasın uzunluğu yaklaşık 500 metre. Burada bulunan banklarda oturarak, sıcak bir kahve ya da soğuk bir bira eşliğinde Elbe Nehri’ni seyredebilirsiniz. Aynı zamanda seyir terasına ait tarihi merdivenlerde de oturarak, meydanı ve insanları seyrederek vakit geçirebilirsiniz.
Semperoper: Seyir terasından sonraki adresiniz Theaterplatz ve ilk hali 1838 yılında yapılan opera binası Semperoper olsun. Rönensans, Barok ve Yunan stilini esas alınarak inşa edilen Semperoper, Almanya’nın en meşhur opera binası. Bombardımandan sonra tamamen yıkılmış ve daha sonra aslına uygun olarak tekrar inşa edilmiş. Opera binasının olduğu meydan ise Dresden’in en ilgi çekici noktalarından birisi. Meydanda ayrıca Kral John’un bir heykeli bulunuyor.
Kreuzkirche: Tiyatro Meydanı yani Theaterplatz’da görmeniz gereken diğer yapı Kreuzkirche. Savaşta en fazla hasar alan binalardan birisi olan bu yapının 54 metrelik gözlem kulesine mutlaka çıkın ve farklı açılardan Dresden manzarası seyredin. Kuleye çıkmak için 256 basamak tırmanmanız gerekiyor, hatırlatmakta fayda var. Kilise muazzam bir akustiğe sahip olduğu için yılın belirli dönemlerde konserler düzenleniyor. Bilet fiyatları ise 18-20 Euro arasında.
Zwinger: Kreuzkirche’den sonra, 1710-1728 yılında yapılan ancak bombardımandan sonra tamamen yıkılan ve daha sonra tekrar inşa edilen Zwinger’a geçin. Opera binasının hemen yan tarafında yer alıyor. Barok tarz esas alınarak yapılan bir saray kompleksi ve Dresden’in en büyük alanı kaplayan yapısı. Zaten ön kısmına geçtiğiniz zaman devasa avlusunu göreceksiniz. Birbirine bağlı 5 farklı köşk, devasa bir bahçe, çeşmeler ve havuzlar kısaca tam bir Barok başyapıtı ve muazzam bir görsel şölen. Zwinger’ın içerisinde; Rembrandt, Raphael, Rubens ve Tziano başta olmak üzere birçok önemli sanatçıya ait resimlerden oluşan sanat galerileri yer alıyor. Sanata ilginiz olmasa bile, ünlü ressam Raphael’in 1513 yılında yapmış olduğu Sistine Madonna ve Masaccio’nun 1435 yılında yapmış olduğu Tribute Money isimli tabloları mutlaka görmelisiniz. Bu tablolar Old Masters galerisinde sergileniyor. Zwinger’ın kuzeybatısında bulunan merdivenleri kullanarak Kral balkonuna çıkın, balkonda biraz yürüdükten sonra Nymphs Bath denilen peri banyosunu göreceksiniz. Ortasında bir havuz olan ve heykellerle bezenen, ilgi çekici bir bölüm. Müzenin giriş ücreti yetişkinler için 10 Euro ve öğrenciler için 7.5 Euro.
Residenzschloss: Dresden’de kesinlikle gezmeniz gereken yerlerden birisi, tiyatro meydanında bulunan Residenzschloss yani Kraliyet sarayı ve sarayın içinde yer alan Armory. Sarayın ilk hali 1722 yılında inşa edilmiş ve uzun bir süre Saksonya’ya hüküm süren Wettin hanedanlığına ev sahipliği yapmış. Aynı zamanda Dresden Kalesi olarak da biliniyor. Günümüzde ise içerisinde 5 farklı müze yer alıyor. Bu müzelerden Grünes Gewölbe, Avrupa’nın en değerli koleksiyonlarından birine sahip. Münzkabinett, 350.000 parça eserin sergilendiği bir bölüm ayrıca Dresden’in eski müzesi olarak kabul ediliyor. Kupferstich-Kabinett müzesi Rembrandt, Michelangelo, Friedrich ve Picasso gibi birçok önemli ressama ait tabloların sergilendiği bölüm. Rüstkammer müzesinde ise 10.000’den fazla silah ve cephanelik sergileniyor. Burayı bir bakıma Dresden Tarih Müzesi olarak düşünebilirsiniz ancak bizim için ayrı bir önemi var. Müze içerisinde Türckische Cammer adında bir bölüm bulunuyor. Türk Odası anlamına gelen bu müze içerisinde Saksonya Kralları tarafından toplanan Osmanlı eserleri sergileniyor. Türkiye dışında, Osmanlı dönemine ait en önemli ve en eski eserler bu müzede yer alıyor. Özellikle 20 metre uzunluğa, 8 metre genişliğe ve 6 metre yüksekliğe sahip olan 3 direkli Otağ-ı Hümayun denilen Osmanlı çadırını kesinlikle görmelisiniz. Osmanlı İmparatorluğu tarafından yapılan bu çadır, 1730 yılında şehre getirilmiş. Altın ve ipek işlemeleri sayesinde, adeta gökyüzünün altında olma hissi uyandırıyor. Saten, pamuk ve yaldızlı deriden yapılmış. Sarayın diğer önemli bölümü ise Neunes Grünes Gewölbe denilen mücevher odası. Giriş ücreti yetişkinler için 12 Euro ve öğrenciler için 9 Euro.
Hofkirche: Aynı bölgede göreceğiniz diğer bir yapı ise Katolik kilisesi olan Hofkirche. Burası, Saksonya’nın en büyük Katolik kilisesi olma unvanına sahip. Güçlü Augustus tarafından, İtalyan mimarların şehre davet edilmesi ile 1733-1763 yılları arasında inşa edilmiş. Kilise, 1945 yılında yaşanan bombardımanda ağır hasarlar almış ve yapımına 1947 yılında tekrar başlanmış. İçerisinde 250 yıllık tarihi olan ve kesinlikle görülmesi gereken bir org bulunuyor.
Yenidze: Bu bölgenin dışında yer alan ancak görmek isteyebileceğiniz noktalardan birisi, şehrin en eski sigara fabrikalarından olan Yenidze. Mimar Martin Hammitzsch tarafından 1907 yılında tasarlanan bu yapı, sigara fabrikası olmasından dolayı ilginizi çekmeyebilir ancak tasarımı gerçekten çok ilginç çünkü cam kubbesi ve bacasının görüntüsü camiyi andırıyor. İsmini ise yapıldığı dönemde Osmanlı toprağı olan ve günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde yer alan, tütün yetiştirilmesi ile ünlenen Genisea isimli bölgeden alıyor. Genisea’de yetiştirilen tütünlerin tamamı Dresden’e getirilerek bu fabrikada sigara haline getirilmiş. Günümüzde artık ofis binası olarak kullanılıyor ve içerisinde ayrıca lüks bir restoran bulunuyor. Şehir merkezinden biraz uzak, aslında yakınına gitmenize de gerek yok çünkü Augustos Köprüsü’nden gayet net bir şekilde görülebiliyor.
Gläserne Manufaktur: Eğer arabalara karşı ilginiz varsa Gläserne Manufaktur’u mutlaka görmelisiniz. Burası Wolksvagen’in üretim fabrikası ve camları şeffaf olduğu için dışarıdan bakıldığında üretim gayet net bir şekilde izlenebiliyor. İçerisine girip gezmek istiyorsanız randevu almanız gerekiyor ayrıca Pazar günleri kapalı oluyor. 4 Euro veriyorsunuz, size bir bileklik takıyorlar ve bir de kafeler için indirim kartı veriyorlar, daha sonra rehber eşliğinde tur başlıyor. Fabrikanın dış kısmında göreceğiniz araçlar ile ücretsiz test sürüşü yapabilirsiniz. Sürüş başlamadan önce ve aracı kullanıp bıraktıktan sonra da görüşlerinizi anlattığınız iki adet form dolduruyorsunuz. Sadece Phaeton isimli modelin üretildiği bu fabrika bireysel olarak değil sadece rehberli turlar ile gezilebiliyor ve fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
Altmarkt: Neumarktplatz’ı yani tarihi yapıların olduğu bölgeyi gezip bitirdikten sonra caddeden karşıya geçin ve Altmarkt’a giriş yapın. Burası büyükçe bir meydan ve eskiden şehrin merkeziymiş. Yılın belirli dönemlerinde lunapark ve haftanın bazı günlerinde ise bit pazarı kuruluyor.
Goldener Rieter: Eski şehir olan Altstadt’ı gezip bitirdikten sonra, tarihi Augustus Köprüsü kullanarak Elbe Nehri’nin karşı kıyısına geçin. Bu köprü bana göre Dresden’in en güzel yapısı. Savaş sırasında burada bulunan 17. Yy. tarihli köprü yerle bir olmuş ve daha sonra aslına uygun olarak tekrar inşa edilmiş. Karşı kıyıya geçtiğinizde Saksonya Kralı Güçlü Augustus’un altın varakla kaplanan, at üstünde heykelini yani Goldener Rieter’i göreceksiniz. Heykel, Augustus’un hakîm olmak istediği Polonya’ya yönelmiş. Fotoğrafını çektikten sonra yolunuza devam edin.
Hauptstrasse: Heykeli arkanıza alıp devam ettiğinizde, Dresden’in Bağdat Caddesi olan Hauptstrasse’ye gireceksiniz. Hauptstrasse caddesi üzerinde yer alan Artisan Barok evlerini ve dükkânları mutlaka görmelisiniz. Bu evler haricinde ise cadde üzerinde dünya markalarına ait mağazalar, kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya dükkânları bulunuyor. Her mevsim yürümesi çok keyifli.
Albertplatz: Hauptstrasse caddesinin sonunda, Neustadt’ın en işlek noktası olan Albertplatz yer alıyor. Meydanın tam ortasında büyük bir çeşme göreceksiniz. Araç trafiği için önemli bir role sahip, aynı zamanda tüm toplu taşıma araçlarının da geçiş noktası.
Kunsthofpassage: Albertplatz’ı gördükten sonra meydanı atlayın ve Alaunstrasse caddesine bağlanın. Bu caddeyi takip ettiğiniz zaman, Dresden’in en güzel yerlerinden birisi olan Kunsthofpassage’ye geleceksiniz. Bu bölgeyi görmeden kesinlikle Dresden’den ayrılmayın. Rengarenk, alışılmışın dışında tasarımlara sahip, üzerinde borular olan ve yağmurlu günlerde adeta resital veren binalardan oluşan bir pasaj. Pasajın farklı konseptlere sahip 5 farklı avlusu bulunuyor. Her avlu farklı bir mimar tarafından hayata geçirilmiş ve hayata geçiren mimarın adı ile anılıyor. Bunlardan en ünlüsü, bünyesinde mavi cepheli müzik çalan evi de barındıran Elementler Avlusu. Aynı avlunun içerisinde bir de dış cephesi alüminyum parçalar ile kaplanan sarı renkli bina yer alıyor. Hava güneşli ise bu bina üzerine düşen güneş ışınlarının yansımaları gözlerinizi kamaştıracaktır. Diğeri Işıklar Avlusu. Bu avluda yer alan binaların dış ceplerinin çeşitli bölgelerine aynalar koyularak, güneş ışınlarının yansımaları sayesinde doğal ışık oyunlarının meydana gelmesi sağlanmış. Diğeri Hayvanlar Avlusu. Bu avluda yer alan binaların dış cephelerine zürafa ve maymun kabartmaları yapılmış. Evlerin balkonlarına doğal yaşamı simgelemek adına ağaçlar ve çiçekler yerleştirilmiş. Diğeri Fabl Karakterleri Avlusu. Bu avluda yer alan kahverengi binanın üzerine Sgraffito yöntemi kullanılarak farklı desenler çizilmiş ve mozaik işlemeli masal kahramanları tasvir edilmiş. Son olarak göreceğiniz diğer avlu ise Başkalaşım Avlusu. Bu avlu, zıt renklerin ve birbirine orantısız biçimsel nesnelerin uyumu ile dizayn edilmiş. Aynı şekilde Alaun Strasse üzerinde de rengarenk evler, restoranlar ve oturması keyifli olan kafeler yer alıyor. Bu bölgede aynı zamanda New King Town semtinde yer alan Bohem mahalleyi de gezebilirsiniz.
Dresdner Molkerei Gebrüder Pfund: Kunsthofpassage’in yer aldığı bölgede, Dresden’in en orijinal dükkânı olan Pfunds isimli süt dükkanını da görebilirsiniz. Pfund kardeşler tarafından 1880 yılında kurulan bu süt dükkânı, dünyanın en güzel mandırası olarak Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş ayrıca pastörize sütü dünyaya kazandıran mandıra olma unvanına sahip. Bu kadar ünlü olmasının sebebi iç dekorasyonunda kullanılan Rönesans tarza sahip renkli çiniler. Asıl kurulma amacı, Pfund kardeşlerin o dönemde üreticilerin sağlıksız koşullar altında çalışmasını ayrıca üretilen peynirlerin ve sütlerin de çabuk bozulmasını engellemek adına bir vakıf kurmak istemeleri. Mağaza bölümünde Saksonya’nın ünlü peynirlerini ve diğer süt ürünlerini bulabilmeniz mümkün. Dilerseniz hem sütün hem de peynirlerin tadına bakabilir, dilerseniz de paketler halinde satılan peynirlerden alabilirsiniz. Farklı çeşit peynirlerden oluşan paketler ortalama 15-20 Euro. Tek çeşit peynirler ise ortalama 5-6 Euro.
Gezilebilecek Diğer Noktalar: Yukarıda saydıklarım, Dresden’in olmazsa olmazları ancak şehirde fazladan vaktiniz kalmışsa daha görülmesi gereken birçok nokta bulunuyor. Buraya kadar anlattıklarım iki günlük Dresden seyahati için ideal ancak iki günden daha fazla vaktiniz varsa şunları da görebilirsiniz;
Botanischer Garten: Allstadt bölgesinde yer alan bu botanik parka giriş ücretsiz. 1893 yılında kurulan park, farklı coğrafi bölgelere ait yaklaşık 10.000 farklı bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Deutsches Hygiene Museum: Türkçe adı Alman Hijyen Müzesi olan bu kompleks, aslında bilim ve kültür müzesi. Karl August Lingner tarafından, sağlık eğitimi için bir kamusal alan oluşturmak amacıyla kurulmuş ve 1930 yılında da müze haline getirilmiş ayrıca dünyada bir benzeri daha yok. Müze içerisinde sergilenen şeffaf insan modeli, ziyaretçiler tarafından en fazla ilgi gören obje. Giriş ücreti ise yetişkinler için 8 Euro ve öğrenciler için 4 Euro.
Großer Garten: Burası Dresden’in en büyük parkı. Eğer yaz aylarında gitmişseniz bu devasa yeşil alanda keyifli vakit geçirebilirsiniz. Park alanı ilk olarak 1676 tarihinde oluşturulmuş ve 1683 yılında da tam ortasına saray inşa edilmiş. Parkın yan tarafında yer alan hayvanat bahçesinde, 300 farklı türden yaklaşık 2000 hayvan bulunuyor. Çok geniş bir alana sahip olduğu için günümüzde konserler ve kültürel etkinlikler düzenleniyor.
Bundeswehr Military History Museum: Olbricht platz meydanında yer alan Askeri Müze içerisinde, Almanya Ordusunun 800 yıllık tarihi sergileniyor. Burası aynı zamanda şehrin en büyük müzesi olma ünvanına da sahip. Müzede sergilenenlerden en çok ilgi gören parça, 1850 yılında yapılan Alman denizaltısı. Tarihin ilk denizaltısı olarak kabul ediliyor. Müzenin giriş ücreti 5 Euro.
Dresden Panometer: İstanbul’da yaşayanlar Panaroma 1453 Tarih Müzesini bilirler. İşte bu müze, Panorama’nın büyük abisi diyebilirim. Aynı konsept üzerine kurulmuş yani 360 derecelik, panoramik bir resim sergileniyor. Şehrin biraz dışında yer alan ve eski bir doğal gaz deposu olan bu müzenin giriş ücreti yetişkinler için 11.5 Euro ve öğrenciler için 10 Euro.
Dresden Hakkında Faydalı Bilgiler;
Dresden City Card: Almanya’nın her şehrinde olduğu gibi burada da müze girişleri inanılmaz pahalı. Eğer sadece meydanları ve sokakları gezmek istemiyorsanız mutlaka müze kartı alın derim. Bu kart ile bazı müzelere ücretsiz olarak ve bazı müzelere de indirimli olarak girebiliyorsunuz. Şehir kartı ile de tüm ulaşım araçlarına ücretsiz olarak binebiliyorsunuz. Çok fazla kart çeşidi olduğu için hepsini tek yek yazamayacağım ancak dilerseniz Dresdenmuseumcard adresine girerek tüm detayları öğrenebilirsiniz.
1- Almanya’nın soğukları baya meşhur ama Dresden’in soğukları daha meşhur. Kış aylarında gidecekseniz tedarikli gidin çünkü bahar aylarında bile çok soğuk oluyor.
2- Dresden’in İngilizce bilme oranı hakkında yorum yapamam ancak İngilizce konuşma oranının %10 olduğunu düşünüyorum. İngilizce olarak soracağınız herhangi bir soruya Almanca cevap almanız çok olası bir durum. Yerel halkın yaş ortalaması hayli yüksek o yüzden gençlerin daha yoğunlukta olduğu bölgeleri keşfetmelisiniz.
3- Şehir küçük olduğu için toplu taşıma kullanmanıza gerek yok ancak ulaşım için olmasa bile bir kez tramvaya binin derim çünkü oldukça nostaljik bir havası var. Tek kullanımlık biletler 2 Euro ve bir saat geçerlilik süresi var. Biletleri sarı makinelerden ya da sürücülerden alabiliyorsunuz ancak makinelerden alırsanız tramvaya veya otobüse binerken damgalatmayı unutmayın. Günlük sınırsız kart almak isterseniz de fiyatı 5 Euro. Tramvaya bilet almadan binebilirsiniz ama yakalanırsanız cezası 60 Euro.
4- Dresden’in şebeke suyu gayet içilebilir durumda o yüzden para verip su satın almayın. Herhangi bir musluktan ya da yol üzerinde göreceğiniz çeşmeden içebilirsiniz.
5- Eğer yaz aylarında gitmişseniz, Elbe Nehri’nin Neustadt kıyısında yer alan Elbwiesen’de kesinlikle vakit geçirin. Burası gençlerin sıcak havalarda sere serpe yattıkları ve keyifli vakit geçirdikleri yemyeşil bir alan. Barbekü yapabilir, bir şeyler atıştırabilir, müzik dinleyebilir ya da kitap okuyabilirsiniz. Temmuz ve Ağustos aylarında, bu alanda festival düzenleniyor ve dev bir sinevizyon ekranı kuruluyor. Eğer tarihlerinize uyuyorsa siz de herkesle beraber film izleyebilirsiniz. Bir diğer etkinlik ise bisiklete binmek. Kısaca bu yeşil alanda mutlaka bir aktivite bulabilirsiniz.
6- Kahvaltı ve atıştırmalık için öğrenci dostu Subway’i tercih edin. Isic kartınızı gösterin ve öğrenci indirimi yaptırın. Sandviçinizi büyük boy ekmek yaptırın ve ikiye böldürün ki yarısını sabah ve yarısını da öğlen yiyerek iki öğünü aradan çıkarın. Subway şubesi Hauptstrasse’nin başında, caddenin kenarında yer alıyor.
7- Ucuz market arıyorsanız Aldi, Lidl ve Penny isimli marketler tüm ihtiyacınızı karşılayacaktır.
8- Bilet alacağınız yerlerde öğrenci indirimi istemeyi unutmayın. Isic kartınız yanınızda olsun yoksa Türkiye öğrenci kimliğinizi kullanın. Eğer hangi ülke vatandaşısınız diye sorarlarsa herhangi bir Avrupa ülkesini söyleyin çünkü AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarını öğrenciden saymayabiliyorlar.
9- Eğer imkânınız varsa nevresiminizi yanınızda götürün çünkü Almanlar nevresim ücreti alabiliyorlar. Bu ücret yaklaşık 4 Euro. Ayrıca bazı hosteller %6 oranında şehir vergisi alıyorlar.
10- Çantalarınızı bırakmak isterseniz tren garında hem locker hem de luggage bulunuyor. Dolapların günlük ücreti 3-4 Euro arası.
11- Dışarda sabahlamak istiyorsanız tren garını tercih edebilirsiniz. Gar 24 saat açık oluyor. Eğer çadırınız varsa Elbe Nehri’nin kenarında göreceğiniz herhangi bir yeşil alana rahatlıkla kurabilirsiniz.
12- Meydanlarda, tüm müzelerde ve Haupstrasse caddesinde wi-fi var, bu imkânı değerlendirin.
13- Gündüzleri nehir kenarında yer alan kafelerde mutlaka oturun, çok keyif alacağınızdan eminim.
14- Kanal turu yapmak isterseniz, yandan çarklı gemiler ile yapılan 90 dakikalık kısa turlara ya da 3 saatlik uzun turlara katılabilirsiniz. Uzun turlarda Elbe Nehri’nin neredeyse tamamı, Çek Cumhuriyeti sınırına kadar geziliyor ve geziye 14 liman da dahil. Bilet ücretleri ise 15-20 Euro arası değişiyor.
15- Dresden seyahatinizi 13-14 Şubat tarihlerinin haricinde bir güne planlamayı tercih edin çünkü bu tarihlerde ırkçı Naziler tarafından, müttefiklerin bombardımanı protesto ediliyor. Bu gösterilere Nazi karşıtı gruplar da dahil olunca geniş çaplı olaylar çıkabiliyor.
*Dresden’de kaç gün kalınmalıdır diye soracak olursanız, 1 tam günde şehrin yüzde %90’ı gezilebilir ama 2 gün kalırsanız rahat rahat gezersiniz.
Yorumlar